- 454 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SİMONE DE BEAUVOİR
’’En büyük başarım Sartre ile olan ilişkimdir’’ diyen Fransız romancısı ve deneme yazarı Simone De Beauvoir 1908’de Paris’te dünyaya geldi. Beauvoir, kendi deyimiyle’’rabıtalı bir genç kız’’olarak, özek okullarda öğrenim gördükten sonra, Sorbon’a kaydolmuş ve felsefe bölümünü bitirmiştir. Çok geçmeden hayat boyunca yoldaşı olacağı, ünlü filozof ve yazar Jean Paul Sartre ile Sorbon’da karşılaşmıştır. Marsilya’da, sonra da Paris’te felsefe öğretmenliği yapan kadın yazar, 1943 yılında üniversite hayatına son vererek, Çağrılan Kadın isimli bir romanla edebiyat hayatına atılacaktır. Ünlü yazar, bu ilk eserinde, çevresiyle çatışmaya düşerek bütün dünya ile bağlarını koparan ve ’’varoluşçuluğunu asla hissetmemek için’’ yüzünü eterli bir pamukla örtmeye kadar işi götüren bir burjuva kızının macerasını dile getirmektedir. Bu eseri yetersiz bulan Beauvoir’in hemen ardından varoluşçuluk felsefesinin ana temalarını ortaya koymak ve işlemek amacını güden bir denemeye girişmiş ve 1944 yılında Pirrus ve Sineas’ı yayınlamıştır. Beavoir, 1945’te Faydasız Boğazlar isimli bir piyesle Başkalarının Kanı isimli bir roman kaleme almıştır.
Les Baouches initulus, ’’kuşatılmış şehir’’ temasını işlemekte ve varoluşçuluk anlayışının belli başlı sorunlarından biriyle sonuçlanmaktadır:Başkaları öldükten sonra yaşamaya devam etmek için ne ödemek zorundayız ? Le song des autres ise, Sartre’ın dünya görüşünün temel sorunları açısından hareket ederek, tıpkı, Sartre’ın ünlü Hürriyet Yolları isimli roman dizisinde olduğu gibi,insanın hürriyeti ve sorumluluk alanı problemlerini deşmektedir.
Bu eserleri gene aynı felsefe doğrultusunda kaleme alınmış Bütün insanlar ölümlüdür, isimli yeni bir romanla, gene ’’varoluşçuluk’’ temalarını işleyen ve Pirus ve Sineas’ın devamı sayılan , Kesinlik ahlakına katkı isimli deneme izlemektedir.
Bu arada daha önceden İtalya’yı, Yunanistan’ı Fas’ı, Portekizi, Tunus’u .İsviçre’yi ve Güney Amerika’yı ziyaret eden ve gezi düşkünlüğü ile de ün salmış olan Beauvoir, 1948 yılında çıktığı Birleşik devletler gezisinden uzun bir röportajla dönecektir:Günü gününe Amerika.
Beauvoir, Varoluşçuluk ve ulusların bilgeliği ismini taşıyan bu incelemeden sonra, ilk büyük baş yapıtını vermiştir:İkinci Cins, Olgular ve Mitoslar ve yaşantı başlıklarını taşıyan iki ayrı kitaptan meydana gelen bu eser, marksizmin Freud anlayışının ve biyoloji biliminin verilerine dayanarak ileri sürülen kadın tasarımının, varoluşçuluk açısından eleştirmesini yaptıktan sonra, özellikle yazarın kendi hayat deneylerini hareket noktası olarak kadının halini, durumunu, koşulunu ve hürriyet problemlerini irdelemektedir. ’’ İnsan kadın doğmaz,sonradan kadın olur.’’ diye kitabına başlayan yazar, özellikle Batı toplumundaki kadın-erkek ilişkilerini Lawrence ve Stendhal, gibi ünlü Batılı yazarlar tarafından girişilmiş çeşitli yorumlarını sıkı ve amansız bir eleştiriden geçirdikten sonra, ’’Kadının en büyük talihsizliği, kadınlar tarafından uetiştirilmesidir.’’demekleve kadının kurtulup tam bir bağımsızlık elde edebilmesi için, marksizmin ileri sürdüğünü iddia ettiği’’ekonomik hürriyet’’e kavuşmasının da yetmeyeceğini belirterek kadının her şeyden önce ’’kadınlık’’ durumunu yüklenmek ve bu durumu aşmak zorunda olduğunu söylemektedir.
Beauvoir, bu son deece önemli kitaptan sonra, ikinci başyapıtı sayılan ve gerek işlediği temaların çokluğu ve çeşitliliği gerekse üslubundaki kesinlik ve tutku dolu duyarlık bakımından kendisini en büyük çağdaş roman yazarlarından biri olarak kabul ettiren Mandarinler, isimli eserini vermiştir.
Beauvoir daha sonra, bir yandan felsefe, siyaset ve sosyoloji alanlarında İmtiyazlar, Uzun Yürüyüş, Brigitte Bardot, ve Lolita efsanesi gibi denemeler yayınlamış öte yandan da, bugüne kadar yayınlanmış olan ilk dört cildi, Rabıtalı bir genç kızın anıları, Olgunluk Çağı, Gerçeklerin Zorlayışı isimlerini taşıyan uzun bir otobiyoğrafi kaleme almış bulunmaktadır. Bu son eserde Beauvoir, için söz konusu olan şey, kendi öz hikayesini dakikası dakikasına anlatmaktan çok, hayatının belli başlı olaylarını varoluşçu felsefe açısından yorumlamaktadır.
.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.