- 2466 Okunma
- 17 Yorum
- 1 Beğeni
BÖYLE ZULÜM GÖRMEMİŞTİ ATATÜRK.
Uzunca bir yazı olacak. Sabrınıza ve hoşgörünüze sığınarak Bismillah diyorum.
------------------------------------------------------------------------------------------
Ben ilk kez Atatürkle ilgili bir şiir olan ’ Saat dokuzu beş geçe / Ata’m Dolmabahçe’de’ şiirini okuduğumda Atatürk fani aleme göçeli henüz yirmi dört yıl olmuştu.Henüz sekiz yaşında filandım. Öğretmenimin ilk kez ağladığına şahit oluyordum 10 Kasım 1962 de. Ama sadece o değil. Bütün diğer öğretmenler ağlıyordu. Dahası öğrenciler de ağlıyordu. O zamanlar ’ hademe ’ dediğimiz temizlik elemanları da ağlıyordu. Etrafıma bir baktım neredeyse benden başka herkes ağlıyordu. Kendimi bir vatan haini gibi hissettim ilk kez. Çok kötü olmuştum...Herkes Atatürk’ün arkasından göz yaşı dökerken ben nasıl ağlamazdım. Bu nasıl bir boktan kalpti ki herkesin ağladığı bir günde hüzünlenmiyor, bu nasıl körolası gözlerdi ki böyle bir yas gününde iki damla olsun yaş dökmüyordu.
Evet..O gün biz aslında Atatürk’ün ölümünün yirmi dördüncü yılında onu anıyorduk sözde lakin iki çok önemli husus kafama çakılmıştır adeta, o günlerden bu güne:
Birincisi hâla yapılan bir yanlıştır. Sunucu vatandaş başlar sunuş konuşmasına. ’Sayın.... falan filan... Bu gün Atatürk’ün Ölümünün bilmem kaçıncı yıl dönümünü kutlamak için burada toplanmış bulunuyoruz.’ Koca koca öğretmenlere ya da üniversite mezunlarına bile öğretemedim ölüm yıl dönümlerinin kutlanamayacağını. Yahu yas günü ilan ettiğiniz bir günü nasıl kutllarsınız Allah aşkına? ( Çok çok eminim ki bu yazıyı okuyanların bazıları kızacalardır bana bu satırlarım için ’ Atamızın ölüm yıldönümlerini de mi kutlamayacağız artık ?’ diyerek ) Kutlamayacağız efendim...Kutlama mutlu olduğumuz, sevinçli olduğumuz günlerde yapılır. Üzüntülü olduğumuz günlerde anma yapılır.
İkinci Husus: Atatürk her ne kadar bir hastalık sebebiyle yatağında ölmüş olsa da onun ölümünde ’ Yeşil yılan ’ denilen bir çeşit yılan türünün oldukça önemli bir rolü olmuş, hatta bu yeşil yılan ( Ki onlara yobaz da deniyormuş ) bir de Kubilay denilen öğretmenin kafasını kesmiş. İşte bu yeşil yılanların, yani yobazların toplandıkları yuvanın adı da şeriatmış. Bunlar beynimize beynimize çakılırdı.
Mesela ilk kez 1962 de yani ilkokul 2. sınıfa giderken duyduğum Attila İlhan’ın ’ Mustafa Kemal’ şiirindeki şu dizeler beynimden hiç çıkmamıştır tam elli iki senedir:
Sen elbette bilirsin Mustafa Kemal
Elsiz ayaksız bir yeşil yılan
Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal
Hani bir vakitler Kubilay’ı kestiler
Çün buyurdun kesenleri astılar
Sen uyudun asılanlar dirildi
Mustafa’m Mustafa Kemal’im.
Böyle Kubilay’lı, asmalı-kesmeli bir şekilde kutlardık (!) Atatürk’ün ölüm yıl dönümlerini.
O zamanların en gözde trendi ise ’ Atam ! Sen kalk da ben yatam ’ idi.
O çocukluk günlerimde bir gün gözlerim çakmak çakmak öğretmenimin huzuruna çıkıp ’Öğretmenim Atatürk de Gençliğe Hitabesinde şeriat demiş. Bence bu Gençliğe Hitabe yanlış yazılmış. Atatürk hiç şeriatı ister miyidi ?’ Diye sorduğumda öğretmen gülmüş ve ’ O şeriat değil, şerait tir. Şartlar anlamına gelir ’ Demişti.
’ Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere...’
İnanır mısınız o kelimeyi hâla ’ şeriat ’ olarak okuyan bir sürü öğretmen bilirim ben.
Attila İlhan ’ Çün buyurdun asanları kestiler’ Diyerek o altı yılanın ortadan kaldırıldığını yazmış ama ’ Menemene vilmodit uygulayın ’ ( Yerle bir edin ) emrini atlamış nedense ya önemli değil, ufak bir teferruat.
Benim lise yıllarımda yavaş yavaş pek çok şey değişti. ’ Ben öteki dünyada bir Allah’a, bir de Atatürk’e hesap vereceğim’ Diyen yaşlı öğretmenlerim azalırken Atatürk için ’ Gardrop devrimcisi ’ Diyen genç öğretmenler hızla çoğalmaya başladı. Bunun yanı sıra ’Atam izindeyizmiş...Ulan adamın tozu bile kalmadı ki izi kalsın’ diyenlerde de önemli bir artış görülmeye başlandı. İşin ilginç yanı Atatürk artık yavaş yavaş uğruna kavga edilecek biri olmaktan çıkmaya başladı.
Lise sonlarda ve üniversite hayatımız boyunca Atatürk’ün adını neredeyse hiç duymadık.
Ayağım sakat olduğundan kimse adam yerine koyup da tehlike olarak görmezdi beni. O bakımdan da devrimcilerin de, ülkücülerin de, şeriatçı denen grupların da içine rahatlıkla girerdim. O yıllar kavgalı döğüşlü yıllar ve ben sözde bu aslan gibi yiğitlerin kan dökmesinin önüne geçeceğim yapacağım va’z-ü nasihatlarla...Her üç gruba da ’ Yahu Atatürk demiştir ki: Yurtta Sulh-Cihanda Sulh ’ dedim...Dedim ya sakat olmasam kesin dayağı yiyecektim. Devrimcisi de Ülkücüsü de , şeriatçısı da sadece bu ortak noktada birleşmişti: Atatürk karşıtlığı.
Yani artık neredeyse bir tane bile numunelik ’ Atam, sen kalkta ben yatam ’ Diyen bulamazdınız. Bulsanız bile kalpten söyleyenine rastlayamazdınız.
Bu gün bakmayın bazılarının isimlerinin başına T.C koymasına...Bu bilgisayar denen şey o yıllarda olsaydı , kesin isimlerinin başında S.S.C.B , paylaştıkları resim Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin orak-çekiçli kızıl bayrağı olduğu gibi resim olarak da Lenin’in resimlerini paylaşacaklardı pek çoğu.
12 Eylül 1980 İhtilalinden sonra Kenan Paşa Atatürk’ü tekrar hayatımıza kazandırmak için kolları sıvadı. Öyle ki ’1981 den sonra artık okullarda her derste Atatatürk öğretilecek’ dendi. Eski öğretmenler daha iyi bilir; gelirlerdi biz Tarih-İnkılap tarihi öğretmenlerine ve sorarlardı: ’ Ya Hocam Fizik dersinde ben nasıl öğreteceğim Atatürk’ü’ 2014 Sayılı Tebliğler dergisinde ’ Beden Eğitimi, Resim, Müzik dersinde bile Atatürk öğreteceksin ’ Diyor. Öğretme de göreyim.
Şimdi böyle deyince millet harıl harıl Atatürk öğretti sanıyorsunuz değil mi? Öğretmedi kimse..Kenan Paşa Atatürk sevgisi yaratayım derken düşman olmayanları da düşman etti Atatürk’e ve böylece görüntüde herkes Atatürkçü olduğu halde özde ordu dışında Atatürkçü olan yoktu yine(!) Milli bayramlarda saatlerce süren ’ Atam ’ başlıklı yazılardan ve şiirlerden gına geldiği için - aslında çok sağlam bir Atatürkçü olduğu halde- ’ Atanınnnn’ diye küfür eden insanlar bilirim.
Kenan Paşadan sonra Atatürk konusu artık şimdi okullarımızdaki seçmeli dersler gibi bir şey oldu. İşinize yarıyorsa seçiyorsanız. İşinşize yaramıyorsa kimse size ’ Heyy yahu sen Atatürk’ü sevmiyon mu ’ filan diye sormuyordu.
Her ne kadar Şule Yüksel Şenler abla çok daha önceleri başlatmış olsa da Kenan paşa döneminden sonra hızla yükselmeye başlayan türban sorunu da olmasa Atatürk neredeyse hiç kimsenin aklına gelecek filan değil. Arasıra türban ile ilgili açıkoturumlarda konu ister istemez Laikliğe geliyor, öyle olunca da Atatürk adı hatırlanıyordu otomatik olarak. Gerçi o hatırlatmayı da genelde hep askeri kesim yapıyordu ya neyse. Yani Atatürk yine nisyana terk edilmişti taaa ki 3 Kasım 2002 ye kadar
3 Kasım 2002 den itibaren millete bir hidayet geldi. Hem Türklük hem de Atatürkçülük konusunda bir gayretkeşlik, bir cansiperane çalışma azmi geldi ki sormayın. Bazen bir İtalyan tv kanalıyla karıştırılsa da R.T.E a bu konuda çok şey borçlu bu millet. O olmasaydı temelli unutulacaktı Atatürk’ün adı sanı ya da türklük denen kavram.
Daha bir kaç ay önce bir öğrencime benim sayyfamdan biri sordu: ’ Evlat...İsminin başına niçin T.C. Koydun? Cevap aynen şu: T.C Koymasam Türk olduğum nereden bilinecek?’ O denli yani )))))))))))
Cumhuriyet mitingleri ile Anıtkabiri ağlama duvarı yapma eylemlerinden bir sonuç alamayanlar şimdilerde Atatürk’e olan sevgilerini (!) ifade etmek için çok daha değişik metodlara baş vuruyorlar.
Mesela:
Geçenlerde bir şiir etkinliğine katıldık. Vatandaşın biri de geldi ’ Atatürk şiiri okuyacağım ’ dedi...Ayakta alkışladık söz konuzu Atatürk olduğu için. Vatandaş 1881 Selanikten bi başladı 1938 Dolmabahçe Sarayı ile bitirdi. Hani ölçü, ayak, uyak, ahenk, konu bütünlüğü, armoni filan olsa neyse oratoryo niyetine dinlersin de o da yok...
Millete bakıyorsun geliyor mitinge, kafasında TKP şapkası, göğsünde Atatürk rozeti,Atatürk’ün imzası arabasının camında ama ilkelerinden birinin bile ne adını ne de manasını biliyor. Kravatında Atatürk resmi, beyninin kıvrımlarında Lenin ya da Stalin.
Bakıyorsun vatandaşın mitinginde Hz. Ali ve Hacıbektaş-ı Veli resmi mutlaka var. Atatürk resmi de öyle, ama elindeki pankartta ’ Dersim’in öcünü alacağız ’ yazıyor. Be mübarek Dersim olayına bir katliam gözüyle bakıyorsan ve bunun öcünü alacaksan Atatürk resmi ile ne işin var senin? Atatürk resmi ile işin varsa ’ Dersimin öcü’yle ne işin var?
Neyse yaaa... Ben aslında sizlere Atatürk sevgisinde (!) günümüzde nerelere kadar geldiğimizi anlatmak istiyordum.
Elhamdulillah, maşallah bakın Atatürk aşkı bizleri nasıl mest eylemiş ve dahi kafadan hast’eylemiş . Okuyalım bildiriyi:
Kemalist Halk Partililer-Kadıköy.
NE TAYYİPE NE EKMEL’E, OYUMUZ ATATÜRK’E..!
ATATÜRKÇÜ ADAY ÇIKARAMADIK
NİĞDE’DEN ADD ÜYESİ ARKADAŞIMIZ BİR ÖNERİDE BULUNDU:
SANDIĞI BOYKOT ETMEYELİM, OYLARIMIZA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK YAZALIM.
BU GÜZEL ÖNERİYE ŞÖYLE BİR EKLEME YAPTIK.
CEP TELEFONUYLA OY’UMUZUN FOTOĞRAFINI ÇEKECEĞİZ.
DÖNER DÖNMEZ FACEBOOK’TA PAYLAŞACAĞIZ
...
OY SAYIMINDA BULUNAN VATANSERVERLER GEÇERSİZ OYLAR GÖSTERİLİRKEN SAYACAKLAR. SANDIK NUMARASIYLA ATATÜRK’ÜMÜZE ÇIKAN OYLARI YİNE YAYINLAYACAKLAR.
BAKALIM BİZ KAÇ KİŞİYİZ?
KEMALİST HALK PARTİLİLER GRUBU
Sizce de müthiş bir Atatürk sevgisi tezahürü (!) değil mi? Günümüzde Atatürkçü düşünce ya da Kemalist dernek çatıları altında nasıl bir beyin fırtınası yapıldığını ve Atatürk’ü sevme konusunda nasıl fikirler üretildiğini gördünüz mü?
Bir de İstanbul Gülhane Parkındaki heykel var.
Ah be Ata’m. Çok zulümler gördün biliyorum ama böylesini görmek de varmış kaderde. Hem de ölümünden 76 yıl sonra...
Bir şiirle noktalayalım:
BÖYLE ZULÜM GÖRMEMİŞTİ ATATÜRK
Hatun çıkmış heykeline, büstüne.
Sevgisini gösteriyor dostuna (!)
Don giymiş mi belli değil üstüne.
---Buna izin vermemişti Atatürk.
---Böyle zulüm görmemişti Atatürk.
O da bıktı böyle sevgi sunandan.
Dizlerine fütursuzca konandan.
Bu hakaret gelmez idi Yunan’dan.
---Buna izin vermemişti Atatürk.
---Böyle zulüm görmemişti Atatürk.
Atatürk’üm sever idi beşeri.
Çağ kapatıp nice çağlar aşarı.
Kim kondurdu dizine o kaşarı?
---Buna izin vermemişti Atatürk.
---Böyle zulüm görmemişti Atatürk.
Yaşasaydı dişlerini dökerdi.
Ebeni vallah amuda dikerdi.
Kara Fatma bunu görse ne derdi?
---Buna izin vermemişti Atatürk.
---Böyle zulüm görmemişti Atatürk.
Sami der ki kızıla bak, ala bak.
Edepsizin ettiği şu hala bak.
Poz da vermiş, kartaloza, mala bak.
---Buna izin vermemişti Atatürk.
---Böyle zulüm görmemişti Atatürk.
YORUMLAR
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle
Hocam bende anlamış değilim hala adam cumhuriyet düşmanı ATATÜRKÇÜ Adam TÜRK düşmanı ATATÜRKÇÜ Adam sosyalist ATATÜRKÇÜ Adam kominist ATATÜRKÇÜ herkes işine geldiği gibi ATATÜRKÇÜ oluyorlar benim anladığım bu saygılarımla
sami biberoğulları
Yazımda da demişim zaten. Bu konu artık okullardaki seçmeli ders gibi bir şey oldu. İşine yarıyorsa, kullanabileceksen seçiyorsun, işine gelmiyorsa adını bile anmıyor ya da karşı oluyorsun. Olay bundan ibaret.
Selam ve sevgilerimle.
"..Atilla İlhan’ın ’ Mustafa Kemal’ şiirindeki şu dizeler beynimden hiç çıkmamıştır tam elli iki senedir:.."
Değerli yazar, 'şerait'i şeriat okuyan bir sürü öğretmene göndermede bulunurken, siz de yukarıda alıntıladığım kısımda Attila İlhan'ı, "Atilla İlhan" olarak yazmışsınız...
Lütfen düzeltir misiniz?
Bir de hayli uzun tuttuğunuz emek ürünü yazınızın, edebi tür-türev olarak ne olduğuna karar veremedim ?
Efendim, acaba bu Atatürk hakkındaki yazınız tür olarak hiciv mi yoksa eleştiri mi oluyor ?
Esenlikler dilerim.
Göktürkmen tarafından 7/8/2014 3:55:31 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Öncelikle sayfama şeref verdiğiniz için teşekkür ederim.
Attila İlhan konusunda haklısınız ancak genelde hep Atilla olarak kullanırız bu ismi. Oysa bir Tarih öğretmeni olarak At-tila'nın atsız anlamına geldiğini, Avrupa Hun Hükümdarı Attila'nın adının doğru yazılması gerektiğini çoğu kez ben söylemişimdir öğrencilerime. Buna rağmen yazımda Atilla olarak yazmışım. Hemen düzeltiyorum.
Yazının türüne gelince: Ben deneme dedim. Okuyucu hiciv olarak algılıyorsa hicivdir, eleştiri olarak algılıyorsa eleştiri...
Selam ve saygılar benden.
Göktürkmen
Sahtedir ve mühredir !
Bunun yanı sıra, Atatürk'ün heykelinin kucağına oturarak poz veren bu hanımefendi gibi tuhafa yakın ilginç ve abartılı sevgi gösterisi yapanların yanı sıra, aona bir şekilde alerjisi olanalrıda biliyoruz.
Sizin sosyal medyada gördüğünüzü sandığım bölücü ve gerici ideolojiyle Atatürk 'e olan gıcığını onun heykeline tavşan işareti yaparak, ona (heykeline) sigara içirmeye çalışan veya ona cinsellik çağrıştıracak işaretlerle hakaret edenler de vardır.
Görmüşlüğünüzü umuyorum.
Bu vesileyle onları da kınıyorum ! İfrat ve tefrit hali her zaman kördür, körlükle malüldür.
Birtengri kimseyi aşırı sevgi veya nefret temelli kör etmesin.
Allah Allah (amin)
Saygılarımla...
Oh ne rahat yaşıyorsak ,
Bedelini ödeyenler sayesinde..
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle
Kıymetli hocam
Yazınızı okuyunca bu ülkede Atatürk’le ilgili ne enteresan olayların yaşandığı yılları yeniden hatırladım.
1980 on iki eylül öncesinde de Atatürk’ü sevmeyenler vardı tabi ama yinede darbeden sonraki dönem gibi saygısızlık edilmedi yâda en azından ben tanık olmadım. Fakat Kenan evren ve onun şu çete üyesi arkadaşlarının kuş beyinli uygulamaları sonucunda Atatürk hiçbir zaman o dönemki kadar hakarete uğramamış ve insanlara da bu kadar bıkkınlık ve gına gelmemişti. Bunun bir kısmını sizde yazınızda belirtmişsiniz.
Kenan evren ve çete üyesi arkadaşları darbe yapmak, topluma sistemli şiddet uygulamak, vs vs gibi suçların yanı sıra sırf Atatürk’e yapılan saygısız uygulamalardan dolayı yargılansalar uzun yıllar ceza almaları gerekirdi.
Sizde hatırlarsınız olur olmaz her yere hatta kahvehanelere, meyhanelere, affedersiniz kerhanelere bile, boyutları belirtilmiş ebatlarda olmak şartıyla Atatürk’ün posterini asma zorunluluğu getirilmişti. Çok iyi hatırlıyorum. Uzun yıllar bu durum bazı insanlar tarafından suiistimal edilmişti. Örneğin; meyhanede kadehini Atatürk posterine doğru kaldırıp, musto senin şerefsizliğine içiyorum, diyen insanlardan tutunda genel evde çağdaş Türk kadınını Atatürk posterine karşı, neyse işte bu ve benzeri şekillerle cuntacıların akılsızca uygulamaları yüzünden. ciğeri peş para etmez insanların, adeta alay konusu haline getirilmişti ve o günlerden bu güne Atatürk’e saygısızlık yapmak adeta alışkanlık haline geldi.
Ha cuntacıların haklarını teslim etmek lazım Atatürk’e saygı ifadesi olarak o posterlere ahşap çerçeve zorunluluğunu da getirmişlerdi.
Atatürk ile ilgili kocaman övgü dolu sözler kullanmadım ancak bu ahmakça uygulamaları hiçbir zaman içimede sindirmedim ve hep karşı çıktım. Bu durumun uygun olmadığını yazılı veya sözlü her fırsatta devletin yetkili kurumlarına bir vatandaş olarak bildirip şikâyet etmiştim. Hatta bir seferinde başbakanlık döneminde bu konudaki rahatsızlığımdan Antalya daki bir konferansta rahmetli Turgut Özal’a ayak üstüde olsa âcizane bahsetmiştim. Sayın Özal da gayet nazik bir şekilde teşekkür etmiş yanında olan Güneş Taner beye bu konuyla ilgilenin talimatı vermişti.
Sonrada bana dönüp Atatürk de eleştirile bilir açık seçik söyleyeyim türünden bir şeylerde söylemişti
Atatürk de eleştirile bilinir elbet ancak eleştirmek farklı şey hakaret farklı
Bu arada o yıllarda ‘’özde ordu dışında Atatürkçü olan yoktu’’ diyorsunuz da o dönem ordunun Atatürkçü olduğunu nerden çıkardınız?
Atatürkçü olmak da başka bir şey Atatürk’ü birilerinin isteği doğrultusunda toplumun kafasına sopayı indirmek için argüman bir araç olarak kullanmak da başka bir şey hem sonra ordunun Atatürkçü olmasını gerektirecek Atatürk ile ilgili akademik eğitim aldıklarını mı sanıyorsunuz yok öyle bir şey harp oklularında da Atatürk’le ilgili öğrettikleri şey annesinin adı Zübeyde hanım babasının adı Ali Rıza efendi dayısının çiftliğinde teneke çalıp kargalarla beraber dayısın kovalardı falan))
Söyleyecek çok şey var tabii de yorum uzuyor bu sefer.
Kaleminize yüreğinize sağlık
Bu arada şiir de tebessüm ettiren türdendi.
Saygı sevgi selamlarımla
Serhat BİNGÖL tarafından 7/8/2014 5:54:16 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
O yıllarla ilgili olarak söylenecek çok şey, anlatılacak çok anı var bende ama henüz toplum bazı şeyleri dinlemeye hazır değil.
Bu arada o yıllarda ‘’özde ordu dışında Atatürkçü olan yoktu’’ diyorsunuz da o dönem ordunun Atatürkçü olduğunu nerden çıkardınız?
Yhu o cümlenin sonuna bir (!) işareti koymayı unutmuşum daaa))))))))))
Heme koyuyorum.))))))
Yorumun uzundu ama zevkle okudum.
Selamm ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Allaha emanet olasın.
bu ülke zaten Atatürk'ü sevdiği halde sevmiyor gibi görünen sağcılardan, sevmediği halde seviyor gibi görünen solculardan çekti en çok.
ilkokulda ben de "Hain Atatürk" ve "Kahraman Atatürk" fikirleri arasında ilk travmamı yaşadım. öcümüydü bu adam, kahramanmıydı. ama asıl travma yaşayan ülkeydi.
elinize sağlık hocam, bu arada şiir de 10 numaraydı :))
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle
Sizin kaleminizi okumayı seviyorum akıcı ve temposu hiç düşmüyor, okuru sıkmıyorsunuz, uzun da olsa... Ve yazının içeriğine dair
Mustafa Kemal bu ülkeyi sevdi sevmesine de, o vakitler de halkı onu sevdi, öyle ki; vatanı için Ata’sıyla ölüme varan yolda düşünmeden yürüdü. Evet, buraya kadar sorun yok sorun zaten sonra ki nesillerde var.
Mustafa Kemal Atatürk, ne vakit öldü işte o vakit geri sayım ve sarım başladı.
Su uyur düşman uyumaz. O oldu bu oldu şu oldu türlü bahanelerle önümüze sürülen kuklalarla ve onların tiyatrolarıyla bugünlere geldik. Artık atasını anlamaktan yoksun af buyurun atasını bilmediğinden ve anlamadığından it peşinde koşan şekilci beynini ekran karşısında gönüllü olarak sömürten ve körelten insan görünümlü androidler olarak küfrettiğimize biat eden bir toplum olduk. Yahu kim olduğunu bilmeyen olduğu gibi, kimliğinden utanan insanların Atatürk demeleri ne işimize yarayacak, olmasınlar daha iyi hiç olmazsa elimizi biliriz. Bakınız ülkenin siyasi gündemi(!) misal…
Atatürk bu ülkeye öyle 1-2 beden değil rahat bir 10-15 beden büyük gelmiş, zira ne O'nu anladık, ne de ilke ve devrimlerini.
"beni görmek demek, behemehâl yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız bu kâfidir"
Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
anlamadığınız bir liderin peşinden gittiğinizi iddia etmeyin efendiler, zira kendinizi kandırıyorsunuz ve ilerlemek isteyenlere de engel oluyorsunuz..
Yüksek müsaadenizle yazmazsam hırsımı yenemeyeceğim
Hani Anıtkabir ziyaretleri için toplumun farklı düşünen bir kesimi "Atatürk tapıyorsunuz" diyenler var ya ha işte onların başlarına Atatürk kadar taş düşsün diyorum. Yahu mezar ziyaretlerinde sizler ananıza babanıza dedenize yani ziyaretine gittiğiniz mezar sahibine mi tapınıyorsunuz yoksa Fatiha’nızı okuyup özleminizi dile getirip iki damla gözyaşı döküp kısaca mezar ziyaretinden yapılması gerekeni mi yapıyorsunuz?
Bu durumdayız sayın hocam ki siz de biliyorsunuz her bir şeyi, ne deyim ingilamerikanın eline bırakılan eğitimin sisteminin yetiştirdiği jönileriz (yazım hatası yapmadım)
Adnan Menderes'in hayaliydi Amerika olmak "Küçük amerika olacağız, her mahalleden bir milyoner çıkaracağız" demiş.
ÇIKARDIK VE OLDUK!
ELHAMDÜLİLLAH...
bu arada
o ablanın resmini kullanmışsınız ya abla size sıkıntı yaratmaz değil mi?
Filiz Şahin. tarafından 7/8/2014 9:41:21 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Üzerinde konuşulacak çok şeyler var elbette. Ama sanırım en doğrusunu yine Atatürk demiş.
Şöyle ki:
Çankaya'da verdiği bir yemekte sormuş. '' Ben ölürsem bu millet arkamdan ne der?'' Diye
Cevaben '' Sizin çok büyük bir insan, eşsiz bir lider olduğunuzu söylerler''den başlamış sofradakiler '' Sizin bir tanrı olduğunuzu söylerler Paşam''a kadar gitmişler.
Atatürk '' Hayır'' demiş...'' Öyle demezler...Şayet etrafında bir sürü dalkavuk olmasaydı bu vatana daha çok ve faydalı hizmetler yapardı derler '' diye noktalamış.
Selam ve sevgilerimle.
Not: Resimdeki abladan yana sıkıntı olursa buluruz bir hal çaresi. Malum demokrasilerde çare tükenmez))))))
sami biberoğulları
Muzır adamsın vesselam)))))))
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Sayfama şeref verdiğiniz ve yorumunuz için çok teşekkür ediyorum.
O örneklere Edip Ayel, Faruk Nafiz Çamlıbel ve daha pek çoklarını ileve etmek mümkün.
Üzerinde konuşulacak çok şeyler var elbette. Ama sanırım en doğrusunu yine Atatürk demiş.
Şöyle ki:
Çankaya'da verdiği bir yemekte sormuş. '' Ben ölürsem bu millet arkamdan ne der?'' Diye
Cevaben '' Sizin çok büyük bir insan, eşsiz bir lider olduğunuzu söylerler''den başlamış sofradakiler '' Sizin bir tanrı olduğunuzu söylerler Paşam''a kadar gitmişler.
Atatürk '' Hayır'' demiş...'' Öyle demezler...Şayet etrafında bir sürü dalkavuk olmasaydı bu vatana daha çok ve faydalı hizmetler yapardı derler '' diye noktalamış.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Bazı arkadaşlara yazdığım cevabı size de yazayım:
Üzerinde konuşulacak çok şeyler var elbette. Ama sanırım en doğrusunu yine Atatürk demiş.
Şöyle ki:
Çankaya'da verdiği bir yemekte sormuş. '' Ben ölürsem bu millet arkamdan ne der?'' Diye
Cevaben '' Sizin çok büyük bir insan, eşsiz bir lider olduğunuzu söylerler''den başlamış sofradakiler '' Sizin bir tanrı olduğunuzu söylerler Paşam''a kadar gitmişler.
Atatürk '' Hayır'' demiş...'' Öyle demezler...Şayet etrafında bir sürü dalkavuk olmasaydı bu vatana daha çok ve faydalı hizmetler yapardı derler '' diye noktalamış.
Ve bu şiiri yazdığımda yaşım on üçtü
(Atamı Gördüm Düşümde)
Kasımın sisli gecesiydi bu
Düşümde onu gördüm bu o.
İçimde bir ürperti,gözlerimde şaşlık
O mavi gözlerini,o nurla dolu yüzünü gördüm
Bir şeyler fısıldıyordu sanki bana ,yaklaştım yaklaştım
Bir şey oldu o anda.Her taraf karardı.Uzaklaştıkça uzaklaşıyordu benden
Koştum peşinden hızla koştum…
Anadolu’dan Kafkasya’ya oradan Ankara’ya
Göremedim onu ondan sonra bir daha
Sonsuzluğa ilerledi o anda…
Yazınızda belirttiğiniz kutlamalar benim bildiğim anma adı altında,bıktırıcı bir buluşmalar zinciri.Anmalar,hatırlamalar kişilere bırakılırsa belki bir değeri olur.Zorla sevgi,nefretin tırnaklar arasında biriken pisliğe benzer.Anmaların tabi ki zoraki olanların,çocukların o yaşlarda beynine çivilenecek devlet ideolojisini kazımaya dönmüş olması,Atatürk'ün bitmek tükenmek bilmeyen kredisini kullanmak isteyenler için bayramların yaşanmasına en güzel nedenler.....Tabi bunların sonuçlarını şimdilerde çok ne görüyoruz
Zaman asıl gerçekleri,doğruları ortaya çıkarınca o meşhur sözcük insanların boğazına düğümleniverdi...'Ey Atam sen kalkta ben yatam''Şimdilerde bir çok genç insanın beyninde bu Şöyle oluverdi''Aman aman Yat uyu ,sakın kalkma Atam''
Bu arada şu bahsettiğiniz Kenan Paşa,artık paşa değil bunu da hatırlatırım.Bundan böyle Katil Kenandır ismi.Devlette doğruları fark etti ki er seviyesinde bile değil.Mahkum ve suçlu,katil...
Ve yine bence 2002 den sonra Kendilerini Beyaz Türk diye tanıtan ve 90 yıl boyunda ,tıpkı Kanuninin Fransızlara tanıdığı ayrıcalıklar gibi kendilerine sunulan bu ayrıcalıkların tek tek kayıp edildiği dönemin başladığı sene.
Ayrıca kesin bir hüküm vermek sizin haklılığınızı göstermez.Bence burada, hayal gücünüz gerçeklerin çok gerisinde.
Ve yukarıdaki şiiri yazdığım zaman ki ruh halim.Bize anlatılan insanın beynimizdeki hayali...Şimdilerdeki hayalim o kadar bambaşka ki,belki bir gün anlatırım size
Saygılar,Sevgiler Değerli Hocam
sami biberoğulları
Bazı arkadaşlara yazdığım cevabı size de yazayım:
Sevgili Can.
Üzerinde konuşulacak çok şeyler var elbette. Ama sanırım en doğrusunu yine Atatürk demiş.
Şöyle ki:
Çankaya'da verdiği bir yemekte sormuş. '' Ben ölürsem bu millet arkamdan ne der?'' Diye
Cevaben '' Sizin çok büyük bir insan, eşsiz bir lider olduğunuzu söylerler''den başlamış sofradakiler '' Sizin bir tanrı olduğunuzu söylerler Paşam''a kadar gitmişler.
Atatürk '' Hayır'' demiş...'' Öyle demezler...Şayet etrafında bir sürü dalkavuk olmasaydı bu vatana daha çok ve faydalı hizmetler yapardı derler '' diye noktalamış
Selam ve sevgilerimle.
CaNMaYBuLL
Bence bu cevap çok çok bir o kadar çok eksik ki, cevap olarak kabul etmiyorum.
Saygılar
İbretlik bir resim, ibretlik bir yazı.
Ne demişti Atatürk;
“Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir, benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu yeterlidir.”
Başka söze ne hacet.
Kutluyorum.
Saygılar.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
hocam, bir bu kadar devamı olsaydı onu da bir çırpıda okurdum, okurduk.
Çok kişinin duygularına tercüman olmuşsunuz. Sadece şunu söyleyebilirim: Çok çok teşekkürler. Çok kıymetli bir paylaşım. Okurken içim de az sızlamadı değil hani. Gerçi artık yüz göz olduğumuz onca vahim olay ve söylem var ki yürekler her daim sızım sızım sızlamakta. Akıcılığının ve gerçekçiliğinin yanı sıra öğretici ve unutmaya zorlandığımız ne varsa bir bir dile gelmiş akabinde.
Tüm içtenliğimle kutlarım, sevgili hocam.
Selamlar ve hürmetler. Yüreğiniz dert görmesin.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
belki uzundu ama okurken su gibiydi abim ben senin tüm şiirlerini yazılarını zaten merak ve hayranlıkla okuyorum
işin garibi saat dokuzu beş geçe 4 yaşından beri ezberimden gitmeyen tek şiir bana desen kendi yazdıklarından birinin bir kıtasını oku cıks hiçbirini okuyamam :)))
andımız istiklal marşı gençliğe hitabe ve bu şiir ise ruhuma işlemiş adeta...
sevgilerimle kutluyorum koca yürekli babacuğum...
sami biberoğulları
Ya bir de alakasız biliyorum ama Orhan Seyfi orhon'un ''Kurt bir akşam acıkmıştı '' Şiiri var..Oldukça uzun bir şiirdir ama ilkokul 3. Sınıftanberi ezberimdedir.
Çanakkale şehitlerine şiirini de ezberden bilirdim ama şimdilerde bakıyorum unutmuşum bazı beyitlerini.
İstiklal Marşı ve Gençliğe hitabeye gelince: Batman gibi bir yerde tam 1200 mevcutlu batman Lisesinde tüm öğrencilere ezberlettirdim. Sadece bir kız öğrencim ''Ezberlemeyeceğim '' dedi. Ben de aynen çaktırdım. İkmal imtihanına ezberlemiş olarak geldi )))))))))))))))
İşte böyle.
Selam ve sevgilerimle.