- 571 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
DÜŞERİZ YOLLARA . ERENLER ETRAFIMIZDA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Her sabah aşk ile uyanır ,her gece aşk ile kaparız gözlerimizi.
Yollara düşmek için çok düşünenlerden değilim. . Nereye diye sorduklarında , çoktan hazır bir program vardır elimde. Notlar alınmıştır. Çoğu zaman o planlar nasıl yapıldı bilmem. Ziyaret edilecek yerler önceden bilinmez benim tarafımdan genelde. Notlar almaya başlamışımdır birden ve çantam kapı önünde.
İşte yine onlardan birinden döndüm yenice. Ayağımın tozuyla anlatmaya niyetlendim okumak isteyen gönüller için .
Pazar sabahı erkenden yollardayız. İstikamet Muğla.
Notlarıma bakıyorum. ‘Şemsi ana’ yazıyor. Şu akıllı telefonlar elimizde. Çok beceremesem de ,öğrendim epeyce.
Muğla’nın dar sokaklarında ilerliyoruz. Motosikletli bir genç ‘sizi götüreyim diyor sonra. Takılıyoruz peşine ,tek aracın zor ilerlediği ara sokaklardan birinde ,önünde duruyoruz. Bir sevimli sokak köpeği karşılıyor bizi. Ve bir meczup torbasından çıkardığı kuru ekmekleri yemekle meşkul şemsi ana’nın yamacında.
Şemsi ana ,Muğla’ya geleneksel kimliğini veren anaerkil yapının ermiş anası .Çobanlık yapıyor şemsi ana. Bir gün keçilerini otlatıyor. Keçilerden birinin sakalının ıslanmış olduğunu görüyor. Ve sonraki gün yine aynı. Bu birkaç gün devam ediyor. Bir gün takip ediyor keçisini şemsi ana. Ve keçinin su içtiğini ve içtiği suyun üzerini toprakla örttüğünü görüyor. Suyun çok az olduğu o dönemde suyun kaynağını buluyor. Ve ermiş kabul ediliyor.
Dar sokaklardan dönüp , listeme bakıyorum tekrar. Sırada , şahidi camii…
18. yy’da Mevlevihane varmış burada. Sonra yıkılarak Mevlevi mescidinin kalıntıları üzerine bugünkü camii inşa edilmiş. Mevlevi şeyhi Hz. Şahidi’nin türbesi burada bulunmakta. Caminin iç bölümü günümüzde de dervişlerin bir zamanlar halka halinde zikir yaptıkları haliyle korunmuş.
Oldukça dar yolları ve rampaları çıkarak geldiğimiz bu camii , Muğla’ya yüksekten bakan bir yerde . Soluklanıp biraz , caminin yanındaki türbeye giriyorum. Şeyh şahidi ve babası’nın bulunduğu türbeyi yalnız ziyaret etmiyorum. Yanımda bir kedi. Karşıladı ve uğurladı türbeden , selamladık biz de.
Hepsini bir yazıya sığdıramam elbet ama bir isim var listemde. O tarafa yolumuz düşmeyeceğini biliyorum aslında. Ama isim listede. Başka gelişimde artık deyip. Denizi koklamaya iniyoruz. Gökova körfezi’ndeyiz.
Daha yeni soluklanmıştık ki ,’çok yakındasınız ,bekliyoruz’ diyen bir davet telefonuyla arabanın yönü Marmaris’e doğru çevriliyor.
Ve o listede yer alan son isim çıkıyor önümüze.
Sarı ana...
Tüm ziyaretlere bir kedi ya da köpek eşlik etti. Yine öyleydi. Fenomenler hayatımın bir parçası yıllardır. Gülümseyip ,teşekkür ediyorum kalp dili ile tüm eşlik edenlere.
Gelelim sarı ana’ya .
Sarı Ana Marmaris’te yaşayan Hak katında nazı geçer bir ulu kişidir. İyiliğiyle hoşgörüsüyle herkesin çevresindekilerin sevgisini kazanmış. Marmaris’in manevi mimarlarından biri. Bir adı da ‘yörük Fatma ‘imiş.
Günün birinde Kanuni Sultan Süleyman, Rodos seferi için Marmaris’e gelir.
“Kentin Ulu’su kimdir? ‘kimin duasını talep edelim,” diye sorar.
Sarı Ana’yı söylerler. Yanına varır elini öper. Sarı Ana bir tek sarı ineğiyle bütün orduyu doyurur. Kanuni Sultan Süleyman sorar: “Sarı anam deyiver Rodos’u alacak mıyız?”
Sarı Ana’nın yanıtı şöyledir. “Ordunda kimsenin yanında haram nesne yoksa zafer senindir.”
Kanuni meraklanır: “Bunu nasıl anlayacağız, Sarı Anam, bize bildir” der.
Sarı Ana’da “Şimdi armut mevsimidir. Askerlerin torbasına baksınlar. Armut varsa bu,Marmaris bahçelerinden toplanmış haram nesnedir. Ancak benim de bir dileğim var. Torbasından haram çıkana bir şey yapmayacaksın. Onu gazadan alıkoy. Bu ona en büyük cezadır” der.
Kanuni torbaları aratır. Birkaçında armut çıkar. Sahiplerini memleketlerine gönderir. Sefere çıkar. Rodos’tan zaferle döndüğünde, sarı ana’nın vefatını öğrenir ve üzülür. Kabri üzerine türbe yapılır.
Sarı Ana yöre halkının inancına göre balıkçıların, denizcilerin koruyucusudur. Denizde zor durumda kalanlar ondan medet umarlar oda yardımlarına koşar.
Muğla’da, baba, eren ve evliya inanışı geniş bir alana yayılmakla birlikte, bu erenlerin
kökü Buhara’ya, Horasan’a kadar dayandırılmaktadır. Bu köken bilgileri, belgelere dayansın
dayanmasın dededen toruna aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. Bizler de bu anlatıları korumak ve geleceğe aktarmakla sorumluyuz diye düşünüyorum.
Tabii bu kadar değil .Bölgede bulunan başkaca önemli yerler de bulunmakta. Belki başka yazılarla onlardan da bahsede bilirim.
Muğla ve Marmaris dendiğinde aklımıza sadece deniz , kum güneş üçlüsünün dışında da bir şeyler gelsin istedim.
Güzel ramazanlar dilerim efendim. Sevgiler , aşk ile…
YORUMLAR
Bir servet gibi her günümüz.Bir hazine gibi geçmişimiz. Iyı ne varsa, güzel ne kadarsa bunlar ise gelecege mirasımız.
Daha Güzel Hatıralara
Saygılar