- 483 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Adem-i Merkeziyetçilik üzerine.
1921 Anayasasına ve onun yapıcısı olan 1.Meclis’e sık sık göndermelerin yapıldığı bir süreçten geçiyoruz.
Her ne kadar yeni ve sivil-demokratik bir anayasayı yapamamanın "eksikliğiye" 21.yüzyıla girmiş olsak da,geleceğe dair umutvar olmayı korumak ve geliştirmek gerek.
Günümüzden 93 yıl önce yapılan ve sadece 23 maddelik olan 1921 Anayasasının ilk dokuz maddesi genel hükümler kapsamakta,diğer on dört madde ise yönetime ait bulunmaktadır.Orada açıklanan ve anlatılanlar da yerinden yönetime dair olup,bir adem-i merkeziyetçi yapıdır.
Mesela aşağıda gösterilen 11.madde özel bir önem arz etmekte,vilayetlerin yetki ve görevlerini anlatmaktadır:
Vilâyat
Madde 11- Vilâyet mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir. Harici ve dahili siyaset, şer’i adlî ve askeri umur, beynelmilel iktisadî münasebat ve hükûmetin umumi tekâlifi ile menafii birden ziyade vilâyata, şâmil hususat müstesna olmak üzere Büyük Millet Meclisince vaz edilecek kavanin mucibince evkaf, Medaris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nafia ve Muaveneti içtimaiye işlerinin tanzim ve idaresi vilâyet şûralarının salâhiyeti dahilindedir.
Ayrıca,1921 Anayasasının adında dahi bir "zarafet" vardır.Ta 1876 ’da yapılan "Kanun-i Esasiye"ye saygıdan dolayı,adı "Teşkilat-ı Esasiye"dir."Anayasa" var,biz,"teşkilat kanunu" yapıyoruz/yaptık dercesine...
Adem-i merkeziyetçilik,liberal bir yönetim tarzıdır.Ülkemizde geç konuşulmaya başlansa da,geçmişte hiç öyle olmamıştır.
Osmanlı liberalleri,20.yüzyılın başında,Prens Sabahattin’in öncülüğünde bireyi ve yerinden yönetimi "merkeze" koyan bir anlayış geliştirmişlerdir.
Buna bağlı olarak ilk karşımıza çıkan,1902’deki "Osmanlı Hürriyetperveran Cemiyeti"dir.1906 yılına gelindiğinde ise biraz daha geliştirilerek adı,"Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti" olmuştur.
1908’de de bu ad,"Osmanlı Ahrar Fırkası"na dönüştürülüyor.-Osmanlı Liberalleri Partisi-
Gerçekten bu toprakların ilk demokratik ve çoğulcu seçimi sayılan 1908 seçimlerinde,İttihatçıların karşısında tutunamamışlardır.
Sonra uzun bir sessizlik dönemi olur.
Oysa yeni yeni de olsa entelektüel dünyamıza "Hayek’in Üçgeni" kavramı girmiş bulunmaktadır.Hayek,"sağ" ve "sol" kavramlarının hayatı anlama ve anlamlandırmada yetersiz kaldıklarına dikkat çekerek,daha anlamlı-kesin ve mutlak değil tabi ki- olarak "üçgen"i kullanmaktadır.
Buna göre,üçgenin her bir köşesinde,
a-Topluma vurgu yapan sosyalizm,
b-Bireye vurgu yapan liberalizm,
c-Geleneğe vurgu yapan muhafazakarlık bulunmaktadır.
Ve insanlığı,düşünce olarak besleyen üç ana damar da budur diyerek!
YORUMLAR
"Oysa yeni yeni de olsa entelektüel dünyamıza "Hayek’in Üçgeni" kavramı girmiş bulunmaktadır.Hayek,"sağ" ve "sol" kavramlarının hayatı anlama ve anlamlandırmada yetersiz kaldıklarına dikkat çekerek,daha anlamlı-kesin ve mutlak değil tabi ki- olarak "üçgen"i kullanmaktadır.
Buna göre,üçgenin her bir köşesinde,
a-Topluma vurgu yapan sosyalizm,
b-Bireye vurgu yapan liberalizm,
c-Geleneğe vurgu yapan muhafazakarlık bulunmaktadır.
Ve insanlığı,düşünce olarak besleyen üç ana damar da budur diyerek! "
O kadar koyu bir karanlığın ihaneti içindesiniz ki, ne yazdığınızın ne de o yazdıklarınız ne anlamlara kadar gittiğinin farkındasınız !
İhain kördür, ihain sağırdır ! Dini imanı paradır.. satıcıdır.. makamdır ve kadına olan aşırı düşkünlüğüdür !
Uyandığında da, karşısında gördüğü sadece darağacı olur !..
Sonları budur hırsız, bezirgan ve haysiyetsiz ihainlerin...
Göktürkmen tarafından 6/26/2014 10:43:44 AM zamanında düzenlenmiştir.