- 470 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
An Ve Ki
Her totem grubun bir bölgesi vardı. Bir de zaman, zaman göçmek zorunda olduğu; bölgesi dışında tehdit ve tehlikelerle dolu, zorunlu durumlarda tehlikelere atıldığı, çevresi vardı.
Kendi savunmalı bölgesi ile tehlikeli bölge sınırları tabu yasağı olan yerdi. Girilmeyen, tampon kutsal sınır bölgeleri oluşmuştu. (bkz. Tapınak ya da kutsal yer algısı) Buralar zamanla hediye alıp vermenin birbirine hediye kurbanlar sunmanın kutsal yer buluşması oluşuyla girişmeye başlayınca; grupların birbirine tehlikeli bölgeler olan çevre yerleri ilk kez bir anlam ve ifade edilme gereksinimi kazandılar.
Bu kabilden kazandırılan anlam, zıtlıklar yasallığıyla tarif edildi. Totemi grubumuz sadece çevre olarak bildiği çevresini, kesikli sürekli süreçlere bölmeye başladı. Bunun ilk adımı Kutsal buluşma yerine göre yapacaktı.
Kutsal temas yerine göre aşağı ve yukarı olan zaman mekân algısı içinde yukarı gök topraklar An ve aşağı yer olan kara parçası topraklar Ki zıtlık söylemiyle dile getirildi. Yukardaki ehli gruplar kendisini aşağı yerli Ki olarak tanımlıyordu. Kendisi de yukarı topraklar olan gök topraklar ehlini An diye söylüyordu. Çevrenin ilk kesikli sürekli oluşla bölümlenmesi- temasçı süreçlerle başlamıştı
An, Akadların Anu dedikleri aynı sözcüktü. Sümer ittifakında yukarı yerde olanlar, yukarı topraklarda yerleşip te kutsal yer buluşmasını yapan totem gruba verilen addır. Bu yukarı yer anlamıyla eşletilen An’ın yukarı yer kavramı, kutsal yer buluşmalı girişen yapının birinci tür, temel kavramsal yansımadır.
An söylemi, ittifak içindeki girişmeye göre yukarı yer temsilcisi kurul heyetinin de özel adı oldu. İttifak merkezindeki yukarı yer temsilcisi totem yöneticiler, yöneten girişme bağıntılı yansımaya göre de An ulamında ikinci bir anlam bağıntısını daha ortaya koydular. Yukarı, gök toprak yerli; yöneten güçtü.
İttifak içindeki yukarı yerin yöneten, sözü dinlenen, sözü geçen, iman kavliyle bağlanılan kişisi olmakla da An; söz söyleyen, sözleşen, her şeyi düzenleyen ittifakı ilahtı.
İttifak içinin yerleşen düzen bağıntısına göre de tapınaklar zamanla çok kat inşa edilmeye başlanmıştı. Her bir katlarda erzak depoları, halkın buluşma ve ibadet yerleri, okul, gözlem evleri ve en yukarıda ittifak merkezini yöneten kurulun; kurulun kürsüsü ya da üzerine istivâ (oturduğu yerleştiği) ettiği arşı (kereviti), vardı.
Arş; tapınağın en yüksek, yüce katıydı. Yerden baktığınız zaman, orda olmayı düşleyeceğiniz bir güç, yücelik ve ululuk duygusuna ram oluştu. Yukarıdan baktığınızda zaten bir hükmetme duygusuydu. An, zaten yukarıları yüksek yerleri tanımlaya gelen bir hece sözdü. Arş, ittifakı oluşla hem An’ın hem de Ki’nin yani An-Ki’nin yeriydi.
İlerde yedi katlı zikkuratla göğe merdiven dayamanın anlamını da yansıtan bu durumuyla Anu (yücelik, yüksek yer, ahaliden tecritle) yönetim merkezi oluşla; yükseklik, yücelik, havaya doğru olan yüksekliğe dek en yakın yerdi.
An, yönetimin merkezi arş oluşla, havada bulutlar içinde veya bulutlar üzerinde oturulan en yüksek yerin iz düşüm duygusu oluşla, arşı kaplayan, arşı tutan yönetimin gücü olmanın, yeni bir anlam ve anlatımlar yansıtmasına da uğrayacaktı.
Yani ittifakı grup aitliklerle ki, artık halk olmaya başlamışlardır. Halk, ittifaka imanla; ittifakın "insanı" olurken, An kavramı ittifakı kült merkezinde yönetimi temsil eden çoğulluğun, yukarı yerli olma, temsilciliğinin yönetime; ululuk, yücelik vermesiyle de An-Ki’nin adıydı.
Yani ittifaka yemin etme, ittifakı ant içme, ittifakı sözleşme olan girişme meşruiyeti, tapınakların gök olan havaya doğru yükselmesiyle de, kült merkeziyle An-Ki olmuştular.
Tapınağın zemin çevresi olan aşağı yer Ki ise, tapınağın zemin üstü olan yerler de yukarı yerler An’dı. Tapınak algısı zıtlaşması da taban ve tavan algısıyla bu zıtlığı yansıtmaya denk düşüyordu. Zaten An ve Ki gruplar önceden beri kendi totem gruplarının totem sözcüleri olan büyücü, şaman ve bilge kişileri olan ezoterik kişilerdi.
Bu bağlamda An, yukarı yeri, gök yerin topraklarını düzenleyip yönetendi. Ki de aşağı yer toprakları totem grubu düzenleyen yönetendi. Yine bu bağlamda zıtlık ilkesine göre ittifak içinde totemler politeitesine ilah denmekteydi. An ilahı, gök yerli toprakların ilahı oluşla, gök ilahıydı (tanrısıydı). Ki aynı zamanda da ittifak olan yeni halkın ilahıydı.
Ha keza Ki ilahı da aşağı toprakların aşağı yerlerin yani yerin ilahı oluşla yer ilahıydı (tanrısıydı). Aynı zamanda da ittifak girişmeli halkında yöneten güç oluşla düzenleyen ilahıydı. İlah gruplarındı. Oysa totem grupların temsilcisi değildi.
Zikkuratların ortaya çıkmasıyla ilahlar başı olan baş ilah 90 metre zikkurat yüksekliği (eski tapınakların, kutsal yerlerin; ittifak içinde aynı çatı altında sembolik ve realite oluşla buluşturulmaları olan panteon birliği) en son tapınak katı olan 7. katındaki yönetme muktedirliği oluşun da sıfatıydı.
Zikkuratın en son katı An’dı. En son kat An’ındı. An yukarının göğe (buluta) doğru yücelim olan yükseklikti uzanımın, en son katıydı, arştı. An, arşta oturmakta. An bu tür anlam değişmeleri içerir olmuştu. Kısaca An, artık göğün en son katında (7. kat zikkurat ta istivâ edendi) yani arşta oturandı.
Olasıdır ki, bir ittifak içinde An olan bir gruba karşın yine yukarı yerlerden gelen grupların ittifaklına katılmasıyla da birçok An totem grup, ittifakı An-nun na-ki’leri oluşturmuştular. Yukarı yerden birçok gelenler, Anununa’ydı. Aşağı yerden gelen birçokları da Kingulardı.
An ve Ki hem totem mesleği oluşla; hem tapınağa göre tapınağa gelinecek yer ve yönleri gösterişle hem de tapınağa giriş kapısını belirtmenin grup aitliğiydi. Böylesine anlamaları içeren bir söylemdi.
An kapısı. Ki kapısı. An yönü. Ki yönü gibi. Tapınak ritüelleri tapınak orta eksenine göre kapının sağında olan yön Ki sembollü yerse; Ki’ye, yani ki totem bölgesine dönük oluşla ibadet ediliyordu. An aitlik ikonu tapınak kapısına göre solda sembolize ediliyorsa, An’a dönük ritüeller, eski An temsilcili totemik coğrafi bölgeye dönük, olmanın sembolizmiydi.
Anunnakiler, an ehliydiler. An denen yerin temsilcileriydiler. Ki temsilcilikler Ki ehlinden olmaktı. Süreç basitten karmaşığa doğru tıpkı sosyal birliklerdeki gibi zıtlıklar üzerine inşaydı. Eski zıtlıkla şimdiki zıtlık arasında çok önemli bir fark vardı. Sosyal birlikçi totem grup, zıtlığı dışlamıştı.
Oysa ittifaklar zıtların birliği ve çelişkisi üzerine kurulmuştu. Yeni sentezi inşanın kuralı buydu. Zıtların birliği ve savaşımı ilkesi. Güncel durumda dahi bu sentezi anlayamayan karanlık aydınlar, hala çokça mevcuttur.
İttifaklar geliştikçe bir kaç totem mesleği diğer totem gruplarca da öğrenilir olup, nüfus artar oldukça; çeşitli çatışma ve köleci ilişkilerin tepkisi nedeniyle eski totem yaşam anıları cennete oluşla göz önüne geliyordu. Böylece tevhitti kültler ittifakından ayrılır, ittifaktan atılır oluşla; ittifakın osilasyon yapan kült merkezlerinden çevreye doğru bir ara göç (tufanlı) dönemleri oluştu.
Asıl ana ittifakın hazırlayıcısı olacak bu Mezopotamya içi göçleri, Proto Fıratlılar (Ubaidliler) 10 000 yıl önceden körfeze doğru bir göç yaptılar. Erudu, Bad Tibira, Larsa, Sippar, Şuruppak (Nippur) gibi köy tipi bey, ensi tipi süreçler içinde yerleşik yerleşim yerleri oluşturuldu. Bunlar tufan öncesi yerleşim yerleriydi.
İlk ittifakı kült merkezleri, eş eksenli merkezler oluşla; merkezin kendisi hem yönetimin merkeziydi, hem yönetimin çevresiydi. Yani merkezin kendisi, hem yönetimdi; hem de yönetimin çevresiydi.
M.Ö 5000’li yıllarda bu kez Suriye Filistin Arap yarımadası gibi bölgelerden de katılımlarla, peyder pey dalga hareketiyle ikinci bir frekans salınımlı periyodik sosyo toplumsa dalga göç daha oldu.
Bu salınımlar sonunda, şehir devletleri dediğimiz yapı çevresinde bey, ensi gibi şehre bağlı yerleşim yapıları olan yönetim merkezlerinin, krallıkları olan birçok yapılar ortaya çıktı. Krallıklar merkezi kral da, Lugallikti. Lugallikle çevre merkezden uzaklaşmıştı. Yani krallar, Lugalden uzaklaşmıştı. Eskiden kült merkezi olan bir çeşit kült merkezi olan lugalin; gözü, kulağı, hissedişi kült merkezinin içinde oluşla, doğrudan bir duyuş, iletişimdi.
Şimdi Lugalin yeni gözlere, yeni kulaklara, el ve ayaklara; iradeye ihtiyacı vardı. İşte yeni gözler, el ve ayaklar yeni ittifaklarla bu krallardı. Bu krallar olan çevrenin, Lugali olan bir yönetim merkezi vardı. Yani yeni bir merkezi otorite ortaya konmuştu. Her düzlemin, her yeni ittifakın merkezi otoritesi yeniden ve farklı bir yapılaşma oluşla, bir önceki merkezi otoritenin kendisi değildi.
Yeni ittifak çok kez imandan sapış, ahde vefasızlık olarak görülüyordu. Eğer buna bağlı kıtlık vs. gibi bir de kötü durumlar yaşanmışsa; bu imanın kefareti ve imandan (sözden-sözleşmeden cayışın) sapışın helak oluşu olarak yorumlanıyordu!
Bu nedenle çok tufanlar oluyordu. Yani ittifaktan ayrılma, ittifaktan kovulma; ya da yeni düzenli bir ittifak ister savaşla olsundu, ister kemali olgunlukla olsundu. Yeni otorite merkezleri oluştuğunda, eski aideti imanlı hafızaların silinme tufanları, sık sık oluyordu. Tufanlar hep kült merkezi denen tapınaktı yüksek dağ (tapınak) merkezlerinde oluyordu. Tapınaklar yüksek yer oluşla An’dı. An olan yerde Anu’ydu.
Bu dönemin önemli krallıkları; Kiş, Uruk, Ur, Nippur, Lagaş, Ngirsu, Umma, Hamasi, Adab, Mari, Akşak, Akad, Isin, Borsippar ya da Sippar veya Babil vs.
Kiş yönetim merkezi, site devletinin ya da krallık merkezinin kralı (Lugali) Etna’ydı. Kiş’in çevresindeki An olan krallar olan Anunnaki gruplarla; Ki olan birçok ki kral Kinguların yeni ittifakı; Etna-an-ki ya da Etmen-an-ki (yerin göğün temeli) olmuştular. Babil’deki meşhur Etmenanki zikkuratı bu uzak geçmişin anısıydı. Marduk, bu tür ittifakı yapılaşmaların tevhitti geleneği oluşla, sonraki dönemlerin kutsallıktı anı geçmişli, dini yapılaşmalarının adıydı.
Sistemin Entegrasyonu ve Sistem Haberleşmesini Gözetleyiciler
Anunnakiler, gökten (yukarı topraklardan) aşağı topraklar olan yere; inenlerdi. Yani yukarı olan Akad topraklardan aşağı topraklar olan, Sümer kara parçası olan delta; “yere” temas için inenlerdi. A-nu-ne olanlar yani; ittifak içinde her biri yukarı gök topraklar yerli, “kraliyetin kanında olanlardı”.
An ve Ki yerli, yukarı ve aşağı coğrafya bölgeli totemilerin ilk temasıyla melez olan insan soya “nefilim” denmişti. Yunan’daki titanlar gibi. İşte tufan öncesi sentez melez insanı anlatan sözler “o günlerde ve sonrasında dünyada nefilimler vardı” deyişiyle, kutsal kitabın söylemi olacaktılar.
Anunnakiler An’ın (yukarı toprak yerin, göğün) çocuğu, oluşla kralın dölüdürler. Köleci yapılar ortaya çıktığında; “rızkların eşitsiz dağılımı” henüz akıl edilmediği aşamada; kurul kölenin meşruti kılınmasını tartışıyordu. An ve Ki birleşmesinin ileri süreçleri, yeni ve bambaşka durumlara gebeydi.
Osilasyon
Burada osilasyonu belirtmeliyim. Osilasyon; bir merkezin periyodik ve aynı tınışımlı oluşla, yaptığı senkronlama salınımlarıdır. Suya düşen taşın düşme yeri merkez olsun. Taşın suya düştüğü yerden çevreye doğru açılıp uzayan su dalgaları oluşarak; dalgalar (osilasyon) su ortamını dalgalandırır, çalkandırır.
Osilasyon çevreden de, merkeze dönüşle sistemin ana osilasyon değerinden bir kayma ve bozulma olursa, bu bozulma merkez osilasyonuna tekrar referans edilir. Buna sistemin geri beslenmesi, sistemin kendisinden haberdar olması diyoruz.
Büyüyen Ve Karmaşıklaşan Sistemin Gözetlenmesi
Onlarca tartışmadan biri de tıpkı Habil’i öldüren Kabil’in anlına tanrıya ait bir köle olmasının damga, vurulmasına benzer bir türev oluşla varyasyonlardandır. Alnına damga vurulan köleye efendisinden gayrısının dokunamayacağının işareti olan alın yazısı; tarının (efendinin) kölelik damgasıydı. İttifakın içinde ve dışında köle olacaklar vardı.
“Gereksinme duyduğumuz varlık zaten var. Tüm yapmamız gereken onların üzerine işaretimizi koymamızdır” diyordu, An-ki sentez muktedirliği.
Bu gebe oluşlardan bir başkası da şuydu. İttifak, şehir devletleri aşamasıyla ittifakı kültün osilasyon merkezi; merkezle, merkez çevresinin arasına birçok bey, ensi gibi köy tipi mesafe yapıları alışla, merkezin çevresi; merkezden uzaklaşmıştı.
Gözetlenme
İşte bu aşamada süreç bir adım atmıştı. Ensi, bey, patesi düzlemindeki krallar, merkezdeki An-Ki, lugal sentezli krallığının; “lugal kalma” adına gözü, kulağı eli olan; gözetleyen Anunnaki’lerdi.
Gözetleme, gözetlenme, gözetilme animizdi devirden beri totem yapının temel özelliğidir. Bu özellik ittifakı dönemde de ilahlara anlam edilen bir yorumlanıştı. Mana ilkesi gereği totemimiz her gezdiği dolaştığı yerde, ölmüş ya da don değiştirmiş atalarınca korunup gözetlendiğini sanıyorlardı.
Bu nedenle totemi grup ya da grup üyesi kişimizin gezdiği yerdeki bir kaya, bir ağaç, bir kuş bu don değiştirmiş, kendisini gözetleyen; gözetleyici totem atalardılar. Etraf “gözetleyen atalarla” doluydu.
Zikkuratın en tepe, yüksek yerinde olan An-Ki sentezi; yukarıda, yüksekte olmanın gözetlemesini zaten yapıyordular. Ne var ki zikkurat çevresinden büyüyerek uzaklaşan coğrafya devasalığıyla tek elden bu gözetlemeyi yapamaz oldu. Yapması da gerekiyordu. İşte bunu diğer sentez krallarla (ilahlarla) yani Anunnakilerle bu gözetleme gözetilme işini yapacaktılar.
Toplumsal (nesnel olan bilgi ve öznellikti) süreçler, egemenleşmeye başladıkça; artık An-ki yönetimi, “tapınak ve saray yönetimi oluşla ayrılmaya” başlayacaktı. Tam bu dönemlerde An-Ki übüvvet ve uhreviyeti olan yönetim “Tanrılardan saraya (insanlara) geçecekti”. Bu pat diye olmayacaktı. Yeni süreçleri halk mantığına ve köleci düzene sembolize kılmakla iman ettirmek, vahiy denen bir yol adımının uhdesine kanalize ve mesleki alışkanlık edilecekti.
Krallığın Yerden Göğe Çıkması Ya da Krallığın Gökten Yere (deltaya) İnmesi
Sentez ittifakı süreçler bir ara ikizleşmeler nedenle çarkı felek usulü sırayla hükmetme, sırayla krallık etme; sırayla yönetmeyi ortaya koymuştu. Bu dönemlerde krallık, 6 aylık ya da yıllık periyotlarla kimi kez yukarı yerin toprakları eline; kimi kez aşağı yerin delta toprakları eline, yönetme işi; el değişerek geçiyordu.
“Hükmetme, krallık yukardan ya da gök yerden, aşağı yere deltaya iniyordu”. Yani yukardan inmekle yukarı yerli Dumuzi deltayı yönetiyordu. Eğer hükmetme sırası yere gelmişse; “krallık etme, yerde yukarı topraklar olan (gök) yere çıkıyor, Gılgamış-İnanna gök olan yukarı yeri yönetiyordu”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.