Ruh Yordamı
Kısıtlı bir sürede bir çırpıda okuduğum ama aslında zamana yaya yaya okunacak,hep el altında tutulacak, içten bir “ahh“ duyduğun vakit açıp okuyacağın,okuyup da susacağın türden bir kitap Ruh yordamı. Anlatılması zor; zira kitapta çok mevzular üzerine cümleler kurulmuş. Bazen bir kelimede duraksıyor, bazen bir cümlenin ardında durup tekrar tekrar okuyorsunuz. Söyleyemediklerinizi ama hep söylemek istediklerinizi dilendiren bir yazarla hemhal oluyorsunuz sayfalar arasında.
Yazar kitap boyunca okuyucuyu sahiplenen bir üslup kulanıyor, -ben- deyip kibirlenmiyor,-siz- deyip ötekileştirmiyor.. -Biz- diyerek kucaklıyor okuyucuyu ve bize ait olan meselelere dem vuruyor, bizim karın ağrılarımızın sancısını taşıyor söylemlerinde. Bize bizi farketiriyor aslında. Çağın karanlığında müslümanca kaygılar taşıyor, kendine gelebilmek -adına ötekileştirmeyen, toplumdan soyutlanmadan ideali inşa edecek bireyseliğin, gerekliliğinden dem vuruyor. Ve tüm bunları hoş bir üslupla sıkmadan ,yormadan yapıyor. Kendinizi gazetede afili bir köşeyazısı okuyormuş gibi hissediyorsunuz ki zaten Gökhan Özcan halihazırda Yenişafak’ta yazmakta olan bir köşeyazarıdır.
Hasılı okurken bu adamın bir derdi var diyorsunuz. Çok fazla cümlenin altı çiziliyor ve sayfaların birinde şuna rastlıyorsunuz mesela:
“… Yarının uzaklığında saklıyoruz kirli bugünlerimizi.
Yaşıyoruz ve rahatsız değiliz yaşadıklarımızdan.
Bir gün dilerimiz konuşmayı reddedecek ve göreceğiz zamane insanlarından hiçbir farkımızın kalmadığını.
İmkan olsaydı da,ruhlarımızı çıkarıp bakabilseydik keşke.
..
Keşke şu modern fısıltıları tesbih edebilseydik dilimize:
Biz kimiz?
Neredeyiz?”
İşte böyle… Herkes payına düşen kadar susun bence.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.