Soma maden felaketi - 3
GELECEĞE MEKTUPLAR – 10
SOMA MADEN FELAKETİ – 3
Bu ropörtaj, 13-Mayıs-2014 yılında yaşanan SOMA maden faciasının yüzüncü yılında; bir tesadüf eseri olarak, yine ayni ay ve ayni günde ve de yine ayni madende yaşanan, maden faciası dolayısiyle yapılmış bilimkurgu bir ropörtajdır.
İlk bölümü 21/ Mayıs/ ikinci bölümü 28/Mayıs/ 2014 tarihinde “EDEBİYAT DEFTERİ.COM” da yayınlanan ve 13-Mayıs-2014 de yaşanan Soma maden kazasına “100 yıl sonrasından İRONİK bir bakış..” ropörtajının devamı ve son bölümüdür.
M.M. – Sayın Konuşkan. Biraz da, şu “seyyar televizyon” ile bir de, “web sitesi” konusuna gelsek desem, bu konularda bize neler söyler ve bizi bu konularda nasıl şaşırtırsınız?
S.A.K. – Evet, bir de çok ucuza denecek kadar “SEYYAR” bir televizyon istasyonu kurdurduk. Şöyle ki; bir büyük kaza veya bir büyük tabiî afet olunca, özel televizyon kanalları arasında kıran/kırana bir canlı yayın yarışı ve dolayısiyle de; öncelikle “haberi ilk ben verdim” diyebilmek için, affedilemeyecek hatalar dizisi ortaya çıkıyordu. Bu canlı yayın yarışı sırasında da, sonradan telafisi mümkün olmayan birçok maddi ve manevi kayba, tahrifata ve tahribata.. sebep olduğunu önceden yaptığımız detaylı incelemelerimizde zaten tesbit etmiştik. Mes’ele, bu soruna da bir çare üretmek ve meydana gelecek olan; maddi ve manevi her türlü kaybı, tahrifatı ve tahribatı.. minimum seviyeye indirmekdi.
M.M. – Teorik olarak, çok zekice ve faydaları sayılmayacak kadar çok yararalı bir düşünce ve buluş. Ancak, bir televizyon kanalı kurmak ve işletmek çok teknik ve çok masraflı bir konu. Bu, zor ve masraflı işin altından nasıl kalkdınız?
S.A.K. – Yine gülümseyerek, tavanın sapı bulunmadan, yemek pişiren insanların eli yanarmış. Bir gün bir kişi, ilkel de olsa bu tavaya bir sap bulup takınca, tava denen alet, artık hem el yakmamış ve hem de, en çok kullanılan mutfak aleti olmuş.
M.M. – Televizyon ile tava arasında, bir bağlantı kuramadım!.. Televizyonun bir sapı-kulpu yok ki!..
S.A.K. – Zaten, bizden önceki yetkililer de, bu bağlantıyı bir türlü kuramadıkları için; bu çok basit, fakat; “olmazsa, olmaz
buluş”u keşfetmek de, çok gecikmişler ve bu buluşları bulmak da, bize kalmış.
M.M. – Soruların cevaplarını açıklamadan, soruyu soranı meraklandırmak; sorulan soruya daha çok dikkati çekme açısından, özellikle kullandığınız bir taktik mi?
S.A.K. – Yine gülümseme ile cevap veriyor. Tır, dorse ve çekici olayındaki özel dizaynlarımız da olduğu gibi, bu seyyar televizyon olayında da ayni yolu takip ettik. Dorse ve çekicileri imal eden atölyeye bir de “KAMYONET KASASI”
siparişi verdik. Ancak bu kasa, çok özel dizayn edilmiş ve adeta küçücük bir minyatür televizyon vericisi şeklinde idi. İsteyen T.V. şirketi, yerine göre; özel yayınlarında bazan bize küçük bir meblağ ödeyerek, geneli ilgilendiren olaylar da ve yayınlar da ise, ücretsiz olarak bizim minik t.v. vericimize bağlanıp; bizim verdiğimiz yayınları, diledikleri gibi yayınlıyorlar. Böylece, tam 22 T.V. kanalına; ayni anda daha hatasız, daha doğru, daha az bir masrafla ve hiçbir yanlış anlama kirliliğine ve kargaşasına.. sebebiyet vermeden, seyircilerini bilgilendiriyorlar. Ayrıca bizim doğrudan yayınımız dışında, devletin resmi T.V. kanallarından biri de bizim yayınlarımızı, doğrudan doğruya sürekli canlı olarak yayınlayıp; yaşanabilecek her türlü merakı, endişeyi ve reytin uğruna yapılan yalanları ve abartıları.. da, böylece kökünden ortadan kaldırdık.
M.M. – “Ben hâlâ, tavanın sapıyla bir bağlantı kuramadım” desem!...
S.A.K. – Tavanın sapıyla değil de, sapın tavaya takılışının ilk defa denenmesi gibi; komple bir televizyon vericisini de, bir
kamyonun kasasına takmamız, kamyon ile beraber kasasını da, yani televizyon vericisini de; “ihtiyacı hissedilen yere göre, seyyar olarak dolaştırmamız.” Diyeceksiniz ki; televizyonların canlı yayın araçları, yüzyıl önce 2010’lu yıllarda da vardı. Lâkin, seyyar ve istenilen bir yere, hızla erişebilen bağımsız bir T.V. istasyonu merkezi yoktu. Ayrıca T.V. yayını yapan kişi, ayni zamanda kamyonun şoförlüğünü de yaptığından dolayı; ikinci bir kişiyi daha istihdam etme, bu kişiyi her an kolaylıkla bulabilme ve ilave mesai ücreti ödeme problemini de böylece baştan halledilmiş oldu.
M.M. – Evet. Hem tavanın sapını ve hem de seyyar televizyonu şimdi daha iyi anladım. Bir de, şu TIK’lama rekorları kıran
meşhur “WEB SİTENİZİ” de tam anlayabilsem!
S.A.K. – İnsanlar, her gün gelip geçtikleri yerlerin ayrıntılarını pek hatırlamazlar. Ancak ilk gittikleri yerlerin ayrıntılarını, daha çok fazla dikkat ettiklerinden dolayı, çok daha fazla hatırlarlar.
M.M. –Cevabınıza yine yukarıdaki, “tava-sap” ikilemi gibi; ilginç bir kıyaslama yaparak, dinleyenlerin/okuyucuların dağılan dikkatlerini toplayıp girdiniz .
S.A.K. – Yine o sıcak gülümsemesi ile cevap veriyor. Evet. Kıyaslamayı şunun için yaptım. Hergün birçok web sitesi
arasında dolaşmamızın verdiği bıkkınlıkdan dolayı, adı her ne olursa olsun; sıradan bir web sitesinin yayınlarının iyi yönde, faydalı ve ihtiyaçları karşılaması adına verimli olarak kullanılması durumunda çok büyük yararları olacağını pek sanmayız ve pek farketmeyiz. Halbuki işin aslı, yani bizim bu web sitesinin kapsamı hiç de öyle değildir.
M.M. – Şöyle maddeler halinde bir sıralama yapsak.
S.A.K. – Tamam. Ana başlıklarıyla şöyle özetleyelim:1) Sitenin adı; ” MADENCİLERSİTESİ.COM.” olduğu için, Türkiye’deki bütün madenciler, madenci yakınları ve medya ile resmi ve gayri resmi bütün oluşumlar.. bu siteyi kimi menfaatinden, kimi ise mecburiyettten dolayı, kendi şahsi web siteleri gibi benimsediler. Boş oldukları veya internete girdikleri vakit, önce bu siteyi tıklıyorlar. Dolayısiyle de, hem günün genel haber akışlarının özetlerini ve hem de, madencilerle ilgili özel haberleri okuyorlar. 2) Herkes kendi çalıştığı maden dalında, dökümantasyon merkezine girerek, genel bilgilerini artırıyor ve dolayısiyle de, bilmeyen arkadaşlarına da hem caka satıp, hem de onları da bu vesile ile bilgilendiriyorlar. Ayrıca işçilerin bu bilgilerini artırmak ve tatbikatlı denemeler yapmak için de, özel kursların dışında bazan eğlenceler düzenleyip, çalışan işçilerin dinlenmelerinin yanında; bir çeşit bilgi yarışması yaparak da farklı bir öğrenme ve öğretmeyi teşvik yolu izliyoruz. 3) İşçilerden siteye gelen her bilgiyi de, ince süzgeçlerden geçirerek; bazan aynen, bazanda üstünde çalışıp daha da geliştirerek pratikde uyguluyoruz ve sitemizde yayınlıyoruz. 4) Bize gelen her faydalı bilgiye maddi ve sembolik teşvik ödülleri de veriyoruz. Ayrıca bu bilgilerden çok istifade ettiğimizi de, özellikle belirtmeliyim. 5) İş sırasında meydana gelen her türlü; yolsuzluk, haksızlık, hile, tedbirde bilinçli veya bilinçsiz kusur.. gibi akla hayale gelmeyen enterasan birçok olaydan böylece anında haberdar olarak gerekli tedbirleri alıyoruz. Çok da faydasını görüyoruz. 6) Bu siteye gelen her yazı, en çok da; “İHBAR, ŞİKAYET VE ÖNERİLER” sayfasına yağan her istek, şikâyet, öneri ve ihbarlar.. ayni zamanda ve otomatik olarak, hem ilgili sendikanın resmi web sitesine ve hem de; Çalışma Bakanlığının resmi web sitesinin bu işiçin özellikle ayrılmış ilgili sayfasına otomatik olarak gidiyor. Böylece: A) Mecburi olarak alınan caydırıcı tedbirler dolayısiyle hata ve kaza riski, otomatikman minimuma düşüyor. Birbirleri ile bağlantısı, sadece birbirlerini denetleyen kurumlar arasında otokontrol uygulaması da böylece kendiliğinden gerçekleşiyor. Daha da ilginç olanı, ise; “TÜRKİYE’NİN GEÇMİŞDEKİ GELİŞMESİNE EN BÜYÜK AYAK BAĞI OLAN DIŞ GÜÇLER; ÖNCE KAPÜTÜLASYONLAR İLE, SONRA DIŞ GÜDÜMLÜ BİR YÖNETİM ACZİ VE EN SONUNDA DA, YİNE DIŞ GÜDÜMLÜ ASKERİ İHTİLALLER İLE SON DENEMELERİ OLAN BAŞÖRTÜSÜ ZULMÜNÜ DE AŞAN TÜRKİYE’NİN BAŞINA, EN SONUNDA VE İKİBİNLİ YILLARIN BAŞINDA BİR DE; “ÇAYDIRICILIĞI” ORTADAN KALDIRIP, HERŞEYİ KISMEN İŞLEMEZ HALE GETİRMELERİDİR. İşde bu web sitesi, bize KAYBOLAN BU “CAYDIRICILIĞI” TEKRAR SAĞLADI. Böylece kazanılan caydırıcılık, kaza, ihmal ve istismar.. ile ortaya çıkan kazaların nisbetini düşürdükçe, verim ve sonuçda da işletmenin kârlılığı artıyor. 7) Web sitesi tıklanma rekoru kırdıkça da, yerli ve yabancı birçok kuruluşdan reklam alarak; sitenin masraflarını çıkardığımız gibi, bu reklam işinden çok iyi de bir de gelir elde etmeye başladık. Bu geliri de, işçilere çeşitli adlar altında yaptığımız sosyal teşviklere, eğitimlere ve belirli gün ve olaylarda hediyelere harcayıp, işçilerin gönüllerini kazandık.
M.M. – En çok reklamı, kimler veriyorlar.
S.A.K. – Yerlilerden temizlik firmaları, yabancılardan da, madende kullanılacak; makine, ekipman alet ve edevat.. türü şeyleri satanlar. Bir de, araba firmaları.
M.M. – Araba işini pek anlamadım! İşçiler mi, araba alıyorlar?
S.A.K. – Evet. Ölüm riski sıfıra yaklaşan bir işçi, gelirinin planlamasını da iyi yapmışsa, araba satıcıları böyle bir kaynağı niye kaçırsın. Hem “MADEN!” denince, herkesdeki çağrışımı farklı oluyor.
M.M. – Anladığım kadarıyla bu iş de, hükümetinden devletine, şirketlerinden hastanelerine kadar.. herkes kârlı. Ya, aldığınız bu tedbirler yüzünden hiç zarar eden var mı?
S.A.K. – Olmaz olur mu? Çevremizdeki tabut yapıcıların çoğu, meslek değiştirmek zorunda kaldılar.
M.M. – Nasıl da düşünemedim. Beni, çok boş bir anımda yakaladınız. Ancak varsın olsun, tabutçular meslek değiştirsin. Ben de, kızarıp mahcup olayım.
S.A.K. – Keşke, siz değil de , ikibinli yılların başında yaşayan ilgililer, yukarıdaki tedbirleri veya benzerlerini alsalardı da; yüzyıl önce
13 Mayıs 2014 da meydana gelen o meş’ûm kazayı ve diğer kazaları yaşayan madencileri, diri diri toprağa gömmeselerdi. Keşke bu maden kazalarından sorumlu olanlar, kızarıp da mahcup olsalardı. Meselâ, bu gün şu anda burada yaşanan bu büyük kazanın üstünden altı gün geçtiği halde, en ufak bir telaşımız ve üzüntümüz yok. Çünkü şu anda madenin içinde cehennemi bir yangın var. Madenini içindeki birçok işçi de, özel korunaklarının içinde, hiçbir endişe duymadan ve keyflerine göre yaşıyorlar.
M.M. – Sayın Konuşkan. Nasıl oluyor da, bu kadar büyük bir maden felâketinden sonra, bu kadar rahatsınız ve nasıl bu kadar emin konuşuyorsunuz?
S.A.K. – Birincisi, bir tek işçi hariç; diğer bütün işçiler, başlarındaki kasklarının vericileri ile bizimle ve aileleri ile devamlı görüşüyorlar. Ayrıca, hiçbir sorunları da yok ve daha beş gün daha dayanacak kadar, her türlü imkâna ve morele.. de sahipler.
M.M. – Ya, o bir kişi!..
S.A.K. – O, bir kişi ile bir türlü irtibat kuramıyoruz. Belki, kaskındaki vericide bir sorun vardır. Belki de, fırsatı yakalamışken çevresine muzipce şaka yapan sorunlu bir kişilikdir. Sonucu, yarın akşam sönmesini düşündüğümüz yangından sonra öğreneceğiz.
M.M. – Sayın Konuşkan. Verdiğiniz tüm bilgiler için çok teşekkür ederim.
S.A.K. – Eğer, bu alınan önlemleri, örnek alıp uygulayacak olanlar çıkarsa, buna en çok ben sevinirim. Ayrıca bana bu fırsatı verdiğini için, asıl ben size teşekkür ederim.
Not: 1) Bu röportajın baş kısmı, bu site içinde, bir ve iki önceki yazıdadır.
Not: 2) Bu yazıdan alıntı yapmak veya aynen yayınlamak serbestir. Eğer bu röportajı beğendiyseniz ve Soma maden felâketine benim de bir katkın olsun diyorsanız, bu röportajı yayınlayacak gazete ve dergilere gönderebilirsiniz. En azından arkadaşlarınıza göndererek, onların da bu maden kazası sırasında alınması gereken tedbirleri eksiklikleri konusunda bilgilenmelerini sağlayabilirsiniz.
Selâm ve dua ile…
07/ Haziran /2014
Mürsel Münevveroğlu
munevveroglu@
Surprizsite.com ve Has-gül vakfı.com
Genel Yayın Yönetmeni
Konak –İZMİR.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.