- 975 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
Gayr Alemi
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gayr Alemi
Bildiklerinin gayrı ile harikalar yaratmayı dene... Düşünce ve bilgi, inancın emrinde… Bilenlerle bilmeyenler ayrımı… Bilen, bilmeyenin gayrı! Bilinen, bilinmeyenin gayrı! Rüya, bilinçaltının bilince mesajı; hayal ise bilincin keşif gezisi!
Bir daire düşünelim üzerinde sonsuz sayıda nokta bulunur! Bir noktayı işaretleyelim; diğer noktalar, o noktanın gayrıdır! Bir nokta hepsinin aynıdır ama işaretlenince gayr elde edilir! İşaretleme olmaz ise gayrı yoktur! Yani gayr, bir belirleme aracıdır! Matematikteki “Değil” konusu! Bu aynı zamanda “Ben” konusudur! “Ben”, herşeyin aynı iken belirlenince her şeyin “Gayrı” olur! İşaret etmek, belirlemek; bir şeyi sınırlamaktır! Bu sınır ile tanımlamaktır! Nihayetsiz bir alandan bir şeyi çekmek gibidir! Hiçlik alanı sınırsızdır, varlık alanı ise hiçin sınırsız potansiyelinden çekilmiştir! Bir şey ne ile, nasıl tanımlanır ise o tanımla sınırlanmış demektir! O halde o tanımlanan şey tanımın gayrı ile belirlenir! Yani aslı, tanımının gayrıdır! “Zerre küllün aynıdır!” zerre hiçlik alanından varlık sahasına çekilir ise (belirlemek için) sınırlanmış olur. Çekenin ilmiyle, bakışıyla… Belirlenmemiş ise sınırsız belirlenmiş ise o sınırda bilinir!
Sosyolojik açıdan birey “Ben” konumunda iken zerre gibi bütünün aynıdır! Belirlenir ise o belirlenen şey ile sınırlanır! Bir insan “Kral” olarak da sınırlanır, “Zavallı” olarak da sınırlanır! Bey, paşa, ayyaş, çapulcu, bilgin, serseri gibi tanımlarla birey “Ben” sahasından çekilir! Sınırlanmış, tanımlanmış sahaya hapsedilir! Diyojen’ den nakledilir; başı üzerinde dikilen ve güneşini kesen hükümdar ona “Dile benden, ne dilersen!” şeklinde sorunca, Diyojen; “Gölge etme! Başka ihsan istemem!” diyor! Çünkü birey olan Diyojen, hükümdarın ona vereceği her ne ise onunla sınırlanacaktı, bunu bildiği için güneşinden çekilmesinin yeterli olduğunu hükümdara söyler! Birey gerçek manasında bütünün aynıdır! Kral ya da hükümdar tanımları da bireyin sınırı olur! Yunus bu nedenle “Bir ben var, benden içeri!” diyor! “İlim, kendin bilmek!” diyor!
Kişi bu boyutta her daim kalamaz ama bu boyutta olduğunda "Hızır" gibi davranır! Buna “Kün” makamı da denebilir! Bir arif veya dilenci ya da bir ayyaş veya bir mazlum bu boyutta çok acaip işlere sebep olabilir!
Enerji boyutundaki sihirbazlar, data boyutundaki ariflerin emrindedir! Enerji, datanın emrinde! Meşhur sözü hatırlayalım; “Kontrolsüz güç, güç değildir!”
İlim konusunda şöyle bir tespitim var; ilim, bazılarının şimdiye dek öğrendiği tüm bilgilerin gayridir! Yani kişi öğrendiği bilgilerinin gayrına bakamıyorsa öğrenmemiştir! Matematiksel "Değil" ifadesini düşünelim. Bir sayının değili, o sayı hariç tüm sayılar olabilir o halde o sayının tanımı da diğer tüm sayıların gayridir! Aynaya bakan da kendi gayrıyla kendini seyreder!
Moleküler boyutta işleyiş enerji ile oluyor, atom boyutundaki işleyiş ise ilim ile data ile oluyor! Moleküler sihri, atomik sihir yener. Yani atomik yapı, moleküler yapıdan bir gömlek daha ileride! Firavunun büyücülerinin moleküler alandaki yani enerji alanındaki sihrini, Musa’nın asası, atom alanında yani data alanında yener! Atoma hükmeden dataya, molekül yapıya hükmeden enerjiye hükmeder! Data, enerjiyi yönetir!
Paralel evrenler konusu da cazip ama paralel evrenler de tek kaynaktan yansıdığı için ne kadar dilimlenirse dilimlensin, aynı kaynaktan çıkan değişik görünümlü evrenler olacaktır! Yani aynı datanın farklı okunuşları gibi ya da farklı görünümleri gibi. Güneş ışığının tayfı gibi. Beyaz ışık, tüm rekleri içeriyor; tayfta diğer renkler de gözlenir! Tek kaynak, çok gözlem! İşte paralel evren! Bir nesneyi farklı boyutlarıyla irdelemek gibi. Katı bir nesne de aslında plazma yapısıyla bir bulutsu halde! Bunun paralel gözlemleri, her gözlemde farklı bir şekilde bu nesneyi görmek gibi. Maddenin aslı, zerresi; tek. Atomik ve moleküler yapıyla, dizilişle; noktaları, farklı harfler yapmak, bu harfleri de farklı dizerek bir kitap yapmak gibi…
Son tahlilde; bir şeyden her şeyi yapmak! Hiç yoktan, her şeyi çıkarmak! Hiçin sınırsız potansiyelinin farkında olan bilincin “Kün” demesi gibi! Bu bilinç, evrendeki işleyişi de yönetebilir!
Bu konu çok kapsamlı; bu kadarı aklı açmaya vesile olsun.
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Can dostum .Güzel insan.
Akıl,düşünce ile gelişir.Duygu ve bedenden tam arındığında evrensel gerçekleri anlamaya başlar.Evrende
beyin ön bölgesinin de eseri olan saf düşünce geçerlidir.Başlıcaduygularımızdan olankorku,kıskançlık,düş
kırıklığı,kaybetmek vs. bedene ait olup hayvansaldır.Genellikle bu durumu vehim olarak adlandırırız.
Özgür düşünce, duygularıyla değil düşünceleriyle saf akılla karar alır ve uygular.
Bilinç,farkındalıklı olmak demektir.Bilinç,nesnel veya öznel gözlem yapar.İnsanoğlu öznel bilincin her zaman tuzağına düştüğünden yanlış kararlar vermesi olağandır.
Özel olarak hissedilen ''BEN ''bilincin temel kavramıdır.Bilinç-zihin / beyin-beden yahut kısaca simgesel olan psikolojik sorunun geçmişine uzanmak istediğimizde,genellikle beklediğimizden farklı olarak ruh-beden ilişkisinde yapılan değerlendirmeler göze çarpar.
Çoğu felsefi düşünürler, bedenden farklı olan, genellikle karşıtında bulunan ''bir şey '' için farklı tanımlamalar terimler kullanmışlardır.ÖZ,RUH,CAN,NEFS,MANEVİYAT,AKIL gibi...
Terimler,bir ölçüde konuşmayı kısaltmak için,ortak alışkanlık tarafından yaratılmıştır.
Gerçeklik arayışında doğru olarak anlayamadığımız terimler tarafından yanlışa düşmemeye çalışmalıyız.
Bu nedenledir ki sizin de dediğiniz gibi düşünce ve bilgi inancın emrindedir.
Son sözüm olarak,gözleyen gözleneni etkiler.ALLAH,gözlüyorsa ki ÖYLEDİR.Etkilenirsiniz.Ama iyi,ama kötü bilemem.Bu nedenledir ki ruhsal olarak iyi olmanız için sevgi,şefkat,merhamet vs gibi duygularımızla
İÇ'e dönmemiz bu yüzden gereklidir.
Evrendeki bilinç; sevgi üzerine şevkat üzerine merhamet üzerine olsa ne olur ?Düşünebiliyormusunuz...
Sevgi ve selamlarımla.