HER İKİ CİHAN SAADETİM
Bir gün uyandığımda senin olmadığın bir dünyaya uyandığımı anlarsam tekrar uyur ve kalkmam asla! Bu kötü olan uyanma... Her gün senin olduğun bir dünyaya uyandığımı bilmek harika bir duygu...Bu güzel olan uyanma...
Günün en güzel saati güneşin doğduğu an diye düşünüyorum. Batan her şey bir şeyleri alıp götürür karanlığın en dibine. Batan güneş, akan yıldız, taze bir ölü, yeni kurumuş bir çiçek, bayatlamak üzere olan bir ekmek, küflenmek üzere duran bir aşk! El ayak çekilir sokaklardan ve yüreklerden. Yâri olan yârine gider de yâri olmayan nereye gider diye düşünürüm hep? Karanlık simsiyah bir çarşaf gibi sarar üşüyen tenleri ve elleri de, bir nefeslik sıcaklık bulamazsa o insan ne yapar?
Bunun tam aksine doğan her şey de kaybolanı alıp getirir gözünün önüne. Masmavi gökyüzü bir de gül yüzü! Yemyeşil yeryüzü bir de yâr yüzü... Kuşlar cıvıl cıvıl havada, yerde börtü böcek sesi. Bunların üstüne hava mis gibi... Gel de yaşama gel de sevme gel de özleme şimdi yâri! Gel de haykırma seviyorum diye, imkansız. Üşürse elin tutanı var, korkarsa yüreğin saranı var, ağlarsa gözün sileni var! Ne güzel şey sevmek, bir tuhaf oluyor insan!
İnsanlar henüz uyanmamış ve daha kirlenmemiş dünya. Küfür yok mesela, tükürük, kavga gürültü... Çöp atılmamış, su kirletilmemiş, süt bozulmamış ve sağa sola edilmemiş henüz! Huzur var sadece hele baharsa bir de! Yeşil binbir tonuyla podyumda arzı endamdaysa, sular şırıl şırılsa ve ben gülüyorsam mesela elbet sebebi var. Aynı güneşe uyandığınızı bildiğiniz biri varsa, aynı çiçeğe sevdalandığınızı ve aynı hisse kapıldığınızı, aynı gözyaşını döktüğünüzü bildiğiniz biri varsa, aynı şarkıyı mırıldandığınız çok şey demektir bu. Ve çok şey biliyorsunuz demektir bu, yani sevmeyi, sevilmeyi!
İnsanlar sevilmeyi sevilmeyi ne hale gelmiş?
Öpülmeyi öpülmeyi ne olmuş dudakları?
Sarılmayı sarılmayı ne de yabani olmuş herkes?
Günün en güzel saati onun aklınıza düştüğü an olur. Kalbinizde olduğu an, kalbinizin durduğu an olur! Ölür ölür seversin bir daha, yaşar yaşar seversin. Ne kadar saf ve masum bir sevda ki bu yaşanmamış bir dakikası olsun. Tomurcuğa durmuş bir çiçek, meyveye durmuş bir böcek, sana açılmış bir kucak ve aşka durmuş bir yürek, işte bu aşk olsa gerek!
Sütçünün tiz sesi geliyor tezce ’Taze Süüüüüütttt’ diye! Simitçinin arabesk sesi geliyor ’Kazan Gevreği bunlar! Çıtır çıtır, kıtır kıtır! diye. Bir horoz ötüyor güneşi uyandırdım zannediyor. Bir araba çalışıyor, bir tren geçiyor ve hayat başlıyor yine yeniden. Bir insan seli akıyor caddeye mevsim normallerinin üstünde. Hepsi mutsuz ve somurtkan! Üstelik sulu ve yapışkan bir insan seli yağla karışık biraz da yüzleri hüsran!
Aldırmıyorum hiçbir şeye ve hiçbir kimseye! çünkü biliyorum ki bu dünyada sen varsın teselli bulduğum. Her sabah uyandığımda yanımda umduğum. Kalbimde açan çiçek, öten kuş, demlenen çay ve keyfe değer bir gülümseme!
Adam sende git işine diyor içimdeki bir ses. Kalkıp hazırlanıyorum sana ve kahvaltımı yapıyorum. Oksijen bol ve temiz burada çekiyorum içime sonra bakıyorum seni sevme işime... Dünyanın en güzel işi seni sevmektir. Bu yüzden çok meşgulüm! Aramasın hiç kimse beni, sormasın! İşimi seviyorum dişimi de! Dünyanın en güzel dişisi de sensin kişisi de! Bu yüzden düzyazıyı kafiyeli ve redifli yazmayı da çok seviyorum ne alakaysa?
Bir gün uyandığımda sana uyandığımı bileceğim ve güneşi iteceğim bir kenara,aydınlığım her iki cihanda da beni nura salacaktır çünkü! Her iki cihan saadetim! Budur benim adetim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.