- 501 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Devlet 1
Erken dönem totem topluluklarının, asla bir devleti ve devlet düzenleri yokturlar. Ön ittifakı dönemin dahi, devlet olma özelliği hiç yoktur. İttifakı yapı, ortaya çıkan kült merkezlerini; nesnelce özne olmayı inşa edememekten ötürü, ittifakı nesnel somut anlamalarını iman (ittifakı totem karşısında ittifakın yöneten kurul gücüne söz verme oluşla) kuralı edip, ancak yaptırım sal sistemleşebiliyorlardı.
Bu nedenle bu dönemin kurulan ittifakları ve ittifakın dağılma, yeniden bir araya gelme, ittifak içinde sürgünler yaratma vs. gibi nedenlerine özgü oluşan imanı dil anlatımları vardı. Bu dil; önceki sosyo toplumsa hafızaları silmedeki, travmaları yok etmedeki seremonice ritüel olan dil ve anlatımlardı.
Tarihsel evrim; ittifakı dönemin seremonice ritüeli dili olan bu kalıp dil sözcüklerini, ilerleyen günün şartlarındaki değişmelere göre anlamında eğip bükme, yaptılar. Tıpkı totem dönemdeki kardeş aitlik kavramıyla, ittifakı dönemin kardeş aitlik kavramının aynı olmamasıyla; mülkiyetçi dönemin mirasçı olan kardeş kavramının aynı olmaması gibi.
Örneğin; Dumuzi-İnanna veya Gılgamış-Geştinna ya da Hava-Âdem kardeşler arasındaki, kardeşler evliliklerindeki kardeş tanımı, bugünkü kardeşler tanımıyla aynı değildirler. Kardeş kalıbı aynı ama anlam çok farklıdır. Bu kardeşleri bugünkü kardeş anlamıyla aynı kılarsak iş, içinde çıkılmaz olup, bilgi ve süreçler evrimini yok ederiz.
Yani dünden bugüne dil, harf, ses aynılığı ve benzerliği olan kavramları değişmiş, dönüşmüş şekliyle bugünkü yerleşmiş dildeki kalıp söylemleriyle anlarsak, o dönemin konuları anlaşılmaz olmaktadırlar.
İttifakı dönem, köleci ittifakı dönemle mülk edinme ve mülkten yoksun kılma süreçli yarılmalar içine girdiler. Mülk edinmeyle, mülk edinememeyi kuşatan ittifaklarda, mülkü olan; ittifak içindeki yukarı toprakların totem yerli grupları vardı. Bu grupların mülk üstünlüklü egemenlikleri, yön coğrafyasına göre söylenmekle, bunlara gök toplumları demeye başladılar.
Gök toplumları mülkü olan (kaderi elinde tutan- şanslı olan), mülkün işletilmesini (kaderi yönetmesini, şansı devam ettirmesini) bilen ve mülkü elinde bulunduran grup oluşla, kendilerini diğer grup algısına zımnediyordular.
İlerlemiş bir ittifak içinde, maddi güçlerini geliştirmiş Mezopotamya gök (yukarı yer) toplumları, bu güçlerini çevreye ihale ve ihraç etmeye başladılar. İhraç sonunda ihale, çevre grupları üzerine, efendi köle ilişkisi şeklinde; ya da hizmet eden ittifaklı gruplar olarakta kalıyordu. Ön ittifakı süreç kült alanı, şimdi efendi köle uzlaşmaz zıtlığı içinde salınımlarıyla, yarılmaya dallanıp budaklanmaya başlamıştı.
Maddi güçlerini ve buna bağlı öznel mana güçlerini geliştiren gelişmiş gruplar birliği, gelişmemiş grupları köle ederek veya gelişmemiş gruplarla yeni bir iş anlaşması kılarak, mülkleri üzerinde çalıştırıyorlardı.
Bu ittifaka göre maddi güçlerini geliştirememiş geri grupların mülk edinme hakkı olmayabiliyordu. Mülklü grup, diğer grupları mülksüz kılmanın egemenliğiyle; kendilerini gökten olan grup üstünlüğü oluşla algı yaratıyorlardı. Bu algı giderek efendi (yöneten), köle (yönetilen) algısını adım adım biçimler olmaya başladı.
Gök ehlinin (grupların) niteliği, malik (kader-talih-şansı) oluştu. Mülkü olmak gök yerli grupların hakkı oluşla ortama ihale ediliyordu. Yani gök yerli gruptan olmak; rızıkla, mülklü olmakla eş anlamlı bir sınıf dayanışmasına dönüşmüştü. Köleci ittifak, giderek araları açılan keskin sınıflar ittifakına dönüşüyordu.
Gök grupları içindeki mülkü olma, algı yönetimi; köleci anlamaların yansımalarıyla ön ittifakı dönemin anlamaları arasında, yer değiştirmenin öznel anlatımlarına dönüştüler. Her gök yerliler mülkü olup ta egemeni değildi. Egemeni olma mülkü olmayla, mülkü olma da genelde gök yerli grupların başat olmasıyla ortaya konmuştu.
İdeoloji de mülkü olanın ortaya koyduğu kural ve kaideydi. Mülk şanstı. Mülk güçtü. Mülkün sahibi konuşurdu. Yani mülk (güç ) yönetirdi. Devlet, köleci ittifakı sistemin mülk edindirmesiyle, sistemin mülkü sahiplenmesiyle; adım adım ileri süreçlere doğru özne-nesnel inşa olacaktı.
Kimi başat gök yerlilerin mülkü olması, sonraki dönemlerde yer-yön adları ortaya kondukça; gök kavramı, egemeni mülkü olan gök yerlileri de anlatır olmaya başladı. Bu anlatımda üç gök kavramı oluştu. Yukarı yer denen gök; yukarı yerden gelen egemeni gök ehli grup. Meteorolojik olaylara sahne olan hava yuvarı olan gök oluşla üç anlamla anılır olmaya başlandı.
Değişen gök tanımı nedenle, ezen ezilen; efendi köle çelişkisiyle keskinleşen mücadelelerin ideolojisi ileri dönemlerde yaratan tanrı kavramıyla göksel ilahi tanrı olmuştu. Kölelerde, gök yerli grup elindeki mali zenginliği, gök yerlilerle eşleştiren bir hafıza vardı.
Bu eşleştirme yapan köleci hafıza, henüz durumu kavram ve öznel anlamalarıyla seremonize edici tutum yapmayı tam yerli yerine oturtamamışlardı. Tam oturmamış bu hafıza yansıtmalarının gel-git yapan süreçleri vardı. Gök yerlilerle, mülkü eşleştiren anlama; Hava olan göğün, mülk muktedirliği ve mülkü takdirle vermesinin sınıfsal ideolojilerine dönüştürülmüştü. Yani göğün (Tanrı’nın) mülkü takdir etmesiyle de süreç yansımaya ve yansıtılmaya başlanmıştı.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.