Narziss mektuplar I
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir Cuma sabahındayız ve Ankara şu saat itibariyle bize de bir parça serinlik bırakarak gri elbisesini giyinmiş bulunmakta.Gün ilerledikçe daha renkli bir kostüm giyerek bizi memnun edermi bilinmez isede bir bilinmezin peşinde elimizde soğumaya yüz tutmuş bir bardak çay ile güne merhaba dedik. Biraz ses hiç fena olmaz ki camı açtığımız zaman hemen yanımızda iyice yükselen ve gökyüzüyle aramıza duvardan bir set ören inşaatın sesini duymamak için tek elimizden gelen müziğin sesini açmak.O yüzden bugünki playlistimi kadim bir arkadaşımın benim için hazırladığı seksenler ağırlıklı bir albümden seçmek istiyorum.
Büroda her masadan değişik sesler çıkıyor. Büro geneline dünden kalma mevzuları, eksik işleri tamamlama kaygısı hakim. Ben ise sadece playlisti hazırlamak ve artık gecikmiş olan narz(s)iss(t) bir dostuma,arkadaşıma ne diyeyim hayat üzerine belki her şey üzerine fikir alış verişinde bulunmayı sevdiğim o insana uzun zamandır da esaslı bir sohbetten uzak kalmanın özlemiyle düşüncelerimi kelimelerle buluşturma hazırlığındayım. Playlistim hazır ,çayımda birazdan yine hep soğutarak içilen o çaylar arasındaki yerini alacağına göre sanırım biz hazırız.
Masamda okuyup bitirdiğim, okumak için arkadaşlara vereceğim kitaplar bir hayli birikti.Artık raf yaptırman lazım diye takılanlar bile oluyor ki haklılar.En iyisi bir kısmını bugün eve götürmek.Bu seneye kitap okuma anlamında çok da iyi başlamadım. Ankarada yazlar kısa kışlar uzun ve soğuk geçer.En azından temel coğrafi bilgi bu şekilde olup yaşayınca o kış daha da uzun gelebilir.Bu kışta bir takım sıkıntıları promosyon olarak yanında getirdi ve bahara kavuşmak benim için daha uzun ve zorlu bir yolculuk sonrası mümkün oldu ne yazık ki.Fakat baharla birlikte tıpkı gondorun kralının zehirlendiği o büyüden yavaş yavaş kurtulması gibi üzerimdeki o kış toprağını atıp ertelemek zorunda kaldığım rutin hayatıma döndüm.Rutin kelimesi benim için( kesinlikle vazgeçilmez) günlük yaşam prensipleri anlamına gelir ki bunları yapamayınca ne kadar mutsuz hissettiğimi anlayana kadar bu kadar kıymetli olduklarını inan bende fark etmemiştim.
Sevildiğinizi anlamak için o sevilme hissini unutmanız ve özlemeniz lazım, bir fincan kahvenin verdiği keyfi hatırlamak için o kahveden bir süre mahrum kalmanız ve güneşin teninize dokunmasıyla sizi ısıtan, mutlu eden o enerjiyi hissetmeniz için o güneşin yokluğunu yaşamanız lazım. Liste uzar gider.İnsanların yaşamadıkları kayıplar üzerine veya bilmedikleri duygular üzerine alabildiğine ahkam kesmesini ya da hissedemeyecekleri bir empatiye inandırma çabalarını çok da anlamlı bulmuyorum.O yüzden ben sadece yaşadıklarımdan vardığım sonuçlar üzerine sorgulayacağım hayatı ve yaşamadığım ama samimiyetsizliğe düşmeden hissedebildiğim kadar bir empatiyle.
Empati dersine hocalarımız özel bir önem verirdi belki mesleki olarak sağlık alanında eğitim görenlerin hasta psikolojisine hak ettiği empatiyle yaklaşmaları için olabilir.Empatinin fazlası da empatik olmaya çalışan insanı yoruyor ama yinede keşke herkes biraz empatik olsa bu kadar basit konulardan büyük sorunlar çıkmazdı diye düşünüyorum.Örneğin yerli yersiz her konuya bir yorumu olan arkadaşımın bir başka arkadaşın haklı yorumuna tepki göstermesi ve bu insanlardan çevremizde ne kadar çok olduğunu düşünürsek ne kadar az kendi gerçeğimizle,hatalarımızla,eksikliklerimizle yüzleştiğimiz sonucuna da varabilir miyiz ? O yüzden en büyük amacım kendim.Bencilce bir idea ama kadim zamanlardan günümüze dek bence anlamını hiç yitirmemiş o bilge söze kulak verelim diyorum.”Kendini bil”
Kendini ne kadar bilirsin, nasıl bilirsin sorusunu sana yöneltmeden kendimi bilme yolunda bildiklerimi söylemek gerekirse; Hayat benim için önce gözlem sonra tanıma esasına dayanıyor. Tanımadığın insanları konuşmaları, insanlara olan davranışları, okudukları, yazdıkları,bakışları,yedikleri,içtikleri ile bir çok başlıkta gözlemleyerek tanıyabilirsin çünkü onların rutinidir günlük hayatlarında oynamak zorunda olmadıkları o günlük hayatlarındaki halleriyle görüp tanırsın o insanları.Sonra nasıl bir iletişim geliştireceğine belki de hiç bulaşmaman gereken bir insan olduğuna karar verebilirsin.Tabi istisnalar kaideyi bozmaz.Aile üyeleri veya her günü birlikte geçirdiğin iş arkadaşların belki arkadaşların,dostların için bu teorikle pratik yukarda bahsettiğim paralellikte yürümeyebiliyor.Yinede benim altını çizmek istediğim esasında insanların düşünce ve davranışlarındaki bağlantıları ne kadar yakalarsak o kadar o insanları anlayabileceğimiz ve o insanlarla ilişkilerimizde bize faydalı olacağıdır.Sadece insanları gözlemlemekle kendimizi bilemeyeceğimize göre bazende kendi aynamızla yüzleşmek gerek.Hemen yeri gelmişken narz(s)iss (t) nedir sorusuna senden cevap almak istiyorum ? Neden narsizm.İyi veya kötü yönüyle kime göre narsizm sorularına mektuplarımızada adını vermek istediğim için aydınlatıcı bir cevap cevap bekliyorum ? Dedikten sonra bu konuya daha fazla gömülmeden çıkıyorum.İlk mektupta bu kadar ciddi ve kesinlikle bu gri havanında payı olduğunu düşündüğüm ciddi konulardan uzaklaşarak biraz daha hayatımıza keyif veren rutinlerle kendimizi bilme yoluna devam edelim istiyorum.
Okumak istediğim çok kitap,izlemek istediğim bir o kadar da film ve tiyatro var.Ve tabiki olmazsa olmaz yeni yerler keşfetme isteğini de bu listeye eklemeliyim. Kışın ertelediğim ne varsa baharla birlikte eksikleri tamamlamaya yeni keşiflere doğru yol almaya çalışıyorum(z) bazen tek kişilik bazende dostlarla birlikte. Eskisine göre keşfet oku, izleyi hala korumaya çalışmakla birlikte önerilerde çok işime geliyor.Riski düşük memnuniyet garantili sonuçlar almak için ideal oluyor.Bu sene kendimi daha nostaljik hissettim nedense ve siyah-beyaz ,zamanın önemli filmlerine ağırlık verdim.Keşif listemde yer alan ve arkadaşların tavsiyeleriyle izlediğim iyi filmler oldu.Bana o eski filmlerin genel olarak hissettirdiği şimdiki zamanın doyumsuz insanın hissedemeyeceği ,maddiyattan uzak şimdilerde özlem duyulup bir türlü yakalanamayan daha insani, küçük şeylerle yakalanan mutluluk hissi oldu.
Kitapların dünyasında da daha eski zamanlara uzanma isteğim var. Bunun içinde bestsellerlardan kendimi biraz daha uzaklaştırmam gerekecek.En azından şu an o azim ve kararlılıktayım ve sene sonuna kadar bir düşüş yaşamazsam kendimden umutluyum diyebilirim.Diğer maddeler içinde aynı şeyler geçerli.O yüzden yine fazla uzatmak istemiyorum son olarak ilgi alanıma giren benim için yeni bir bilgiyi seninle paylaşarak mektubuma son vermek istiyorum.
Da Vincinin Şeytanları.Seninde ilgiyle izlediğin bir dizi ve geçen izlediğim bölümde janus maskesinden bahsedildi ve hemen alıcılarım kadim bir bilgiye ulaşmak ümidiyle pür dikkat kesildi.Hemen merakımızı giderelim istedik ve Janus maskesinin ne olduğunu by google a sorduk “Bir yüzü sağa, bir yüzü sola bakan iki yüzlü Roma tanrısı olup bu tanrının resmine Roma paralarında rastlandığını öğrendik. Janus’a ait olan bu resimde yüzlerden biri kentten içeri girenlere, öteki ise kentten çıkanlara bakıyormuş. Böylece kent güvenlik içinde yaşamasını sürdürüyormuş. Sahi bizim kaç yüzümüz var ve bizim hayatlarımızı ne kadar güvenli kılıyor acaba ? Tek ve kesin bir cevabı olmadığından emin olmakla birlikte şu an cevap vermek istemiyorum yine sana pas atıyorum bu soruyuda…
Mektubuma sorulacak ve cevaplanacak diğer sorular baki kalmak kaydıyla şimdi son verirken sıradaki lighthouse family şarkısı hight a kulak verip hissettirdiği nostaljik duygulara kendimi bırakıyorum ve geç yazılmış mektubuma benim kadar geç kalınmayacak bir cevap almayı ümit ederek yazını sevmediğim ama kışına hayran olduğum o şehre sevgi ve selamlarımı yolluyorum.
Mektubun cevabı ilerleyen günlerde adresinde profil.edebiyatdefteri.com/narziss/ olacaktır.
YORUMLAR
bir sürü dost varmış
ortak arkadaşlar
tanışlarım da gelmişler
haberdar olmadık
tanıştırışmadık
yoruma böyle devam edeceğim..
bu gün de günlerden cuma
günden beklentim yok gibi..
iyiyim şükür..
playlist de yok..
dünden kaldığım yerden devam etmeyi de canım istemedi..
okumaya devam edeyim..
kahve vs deyince gidip kahve içip geldim..
roma kültürlü kısımlara kadar iyi idim
ama orada sınıfta kalacaktım..
ne tanrılar ile ne yabancı şarkılarla aram iyi değil..
yaşlılık tan dedim
sonraki bölümlerde ne bulacağımı merak ediyorum
devam edeceğim..
hoşça kal
Slmlar bu arada bende bir Ankaralıyım ayazı yeter herkese Ankara buz gibiydi ben oraya Sibirya soğuğu yine başladı derdim karlar yağdığında hele göz gözü görmezdi çocukluğum gençliğim lise yıllarımdı Ankara içimi çektim şimdi ah be yıllar çok özlemişim her şeyiyle Ankaramı yüreğin dert görmesin harikaydı tbrkler *
Bir insan bir fidandır git gide büyür yetişir fikirleri gelişir ama hayalleri hiç son bulmaz hep yaşar *
Özlem Demirkaya &*.*&
Bir insanı seviyorsan onu her an her saniye her dakika sevmek gerek *
Özlem Demirkaya &*.*&
ŞİİRİN SİHİRİ tarafından 6/25/2014 11:03:04 AM zamanında düzenlenmiştir.
athena
Sevgi dolu yüreğinizden dökülen güzel cümleler okuttunuz, payımıza düşenden nasiplenmek dileğimle, teşekkürler...
athena
athena
birkaç isim var sitede, çoğu zaman yorum bırakmasam da en azından bu yoğun dönemlerde güne düştüğünde okumadan geçemediğim.. bunlardan birisi de sizsiniz muhakkak. daha önce bir başka yazınızda da aynı his oluştu ki bende, ya aynı yerde çalışıyoruz ya da yan yana :)
neyse..tabi konumuz bu değil. rutinlikten başlayıp, narsisizm den çıkan hayli karışık bir yazı olmasına rağmen, yine kendi içindeki "rutinlik"le anlam kazanıyor ve koparmıyor okuyucuyu. okuyucu için birçok şey söyleme isteği doğuran bir yazı olduğu tartışmasız ama yer yer dağılmadım desem yalan olur.
empati olayına gelince.. evet bir denemede ya da makalede kesinlikle insan ne yaşadıysa ne hissettiyse onu yazıyor ama öykü ve diğer türler için sanırım bu doğru değil. yani bir öyküde pekala bir goril olup, bir maymunu öpme isteğini anlatabilir bir yazar :) ki böyle olmasa galiba hiçbir masal okuyamazdık..
empati can'dır diyerek ben de yazıya uygun bu aklı dağılmış yorumuma son veriyorum. ancak bir de bu narsist kişinin cevabını merak ettiğimi de belirtmek istiyorum:)
evet bu şehrin kışları daha güzel...
kutladım.
athena
Mektupların samimi bir iç dökme, belki kelimelerin diliyle bir arkadaşınla dertleşme belki de bir kahve eşliğinde bir dost ile keyifli bir sohbeti paylaşmaya en yakın paylaşımı hissettirdiğini düşünerek biraz benden biraz hayattan belki birazda ortaya karışık bir başlangıçla merhaba demiş olduğum, cevaplar ışığında nasıl şekilleneceğini benimde tahmin demediğim bir yolculuğa çıktık. Bu anlamda dağılmalarımıda hoş gördüğüne inanarak ve ziyaretinle ki( zaman çok değerli ve inan bende çok okumak isteyip okuyamadığım yazı olduğunu bilmenin sıkıntısını yaşıyorum ama iş ortamı türlü türlü engeller çıkıyor.bir heves yazıyı okumaya başlıyorsun, bölünüyor yine başlıyorsun bir daha bir daha bazende yazıyı okuma şansını bulmuşsan yorum yazacak vakti bulamıyorsun) eminim zamanından değerli bir kısmı ayırdın okudun ve yorum yaptın.Teşekkür ederim samimiyetin ve beğenin için.
Sevgi ve selamlarımla belki aynı yerde belki yan yana çalıştığım kalem arkadaşıma :)
Başkaları her ne kadar dese ki bir yüzümüz vardır, yalandır ....her insan iki yüzlüdür..eğer bir yüzümüz olsaydı sadece yaradana çevrilir ayrılmazdık doğrularından..yalan söylemeyen kaç kişi vardır...peygamberlerden başka ..çünkü her insan siyaset yaratılışlıdır :) narsist kişilik ise iktidarı ele geçirdiğinde ortaya çıkar :)
Ankara için dediklerinize katılıyorum..güneşli havalarında mutlu olurum gri havalarında da mutsuz..her şeyin iki yüzü var havanın bile :)
şu an karyağdı yağacak gibi soğuk...çok güzeldi..kalem okurken dinlendiriyor..saygılarımla
athena
Her insanda biraz iktidar isteği biraz siyaset yaratılışı var.Kimi fırsatını buluyor ortaya çıkarıyor kimi de fırsatı yakalayamıyor birde arafta kalanlar misali nefsiyle,istekleriyle mücadele edebilen, iyi-kötü kendini disipline edebilenler var ki bu mertebe biraz daha zorlayıcı ve ölümcül insanlardan çok azı bu gruba girebiliyor.
Tek yüzlü değiliz diğer yüzlerimizi kullanma amaçlarımızın kimseye zarar vermemesi dileğiyle diyelim Gülesen ;)
Şu an Ankara iyi görünüyor.Bir sabaha bak bir şimdiki havaya.Ankara her zaman esprili bir şehir değil mi ;)
Teşekkürler.Saygılarımla.
Nihayetinde asıl girmemiz gereken kapının önüne geldik. Herkesin yüzünde bir meftunluk, bir coşkunluk. Acaba içerdekinin hali, düşünceleri bizimkinden ne kadar daha deli. Ben yanımdakilerden çok, karşımdakilerin hayallerini, hayallerin karakterini, güya bir yangından kurtarılmış tariflerini merak ediyorum. Kaşlarımı çattım, sesler yavaş yavaş azaldı. Bu bekleyişe karşılık,içerden gelen hiç bir ses yoktu artık.Bekleyenlerde de bir bıkkınlık kalmamıştı. Yine kapı üzerinde yazılan bir kaç mısra, Sağına soluna takıştırılan bir kaç yama...Üstlerine serpiştirilmiş bir kaç hece. Arkadan bir ses!!!Başını sımsıkı bağlamış ve siyah bir renkle kendini asaletlendiren (ben)duygusu ; buldum, buldum diye bağırmış. Bütün kalabalık arkasına dönerek,o duygunun ay yüzüne baktı. Bende o an ki İzlenimi bir pişkinlikti, O kadar büyük bir pişkinlikti ki kendimi tutamdım kahkahalara kapıldım. Kalabalığın gözleri bir anda benim üzerime dönmesi, sesli gülmemi engelledi. Elimle onlara bu duygunun deli olduğunu söylediğimde. Bu kez o kalabalığın bana bakarak kahkaha attığını görünce büyük bir rahatlama hissettim. Âmâ bir tuhaflık vardı, Bu insanların kahkahalarına deli dediğim (ben) duygusuda katılmıştı.
Oysa yaşlı annesinin sesini duyuyor fakat duymamazlıktan gelmek ona ayrı bir acı daha veriyordu. Geçmişini annesinde arayan adam. Neden bu arayış madem?
Hâlbuki içinden Kendince Bilmesi Gereken:
Geçmisinde hatırası kalan, hatıraları kendine hayal kılan, kaç gunümuz var ki ardına bir sebep bırakmayan? Ben dünün biraktığı, bugünün affetmedigi hiç bir günü kabul etmiyorum.Ne kadar bilmek istersem ki endimi o kadar eriyorum.
Saygılar Sevgiler Değerli Dost Kalem Athena
athena
"Ben dünün biraktığı, bugünün affetmedigi hiç bir günü kabul etmiyorum" gün gelecek kadim zamandan geleceğe aktarılan içi dolu bir söz olacak belkide Maybulldan mektubumuza düşen.Keşkelere izin vermeyecek kadar az hatalı,hatırlanası anılar biriktirmek her günden dersimizi alıp yarınlara birikim yapabilmek dileğiyle.
Yine çokca anlamlı,güzel bir yorum bırakmışsın.Teşekkürler dost kalem Maybull.
Saygılar,sevgiler.
Postacının Notu: Kendini bil, ne kadar basit ve ne kadar karmaşık bir cümle değil mi? Antik çağ filozofları, Sufî alimleri onca bilgi birikimlerine rağmen insan önce kendini bilmeli derken ne demek istiyorlardı veya Sokrat "bildiğim bir şey varsa o da birşey bilmediğimdir" derken çevresinde senin de bahsettiğin narsistlere mi cevap veriyordu.
Janus'a gelince benim de bir teorim var. İsmini verdiği Ocak ayının da bir yüzü önceki yıla bir yüzü de yeni yıla baktığı için o isim verildi :)
Eline sağlık Hatice..
athena
Ocak ayı için manidar bir isim olmuş bu durumda january ve bir o kadar da anlamlı.
Teşekkür ederim Fatih değerli yorumun için...