- 4447 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Doğum Günü Hediyesi: 2
“of baba, ne çok konuştun, al da gidelim mandolini, vapur kaçacak.”
“öyle deme kızım…” diye devam ederken adam sözlerine, kızına karşı konuşmaya devam ederken bir de beynindeki bir kısımda şüpheli düşünceler oynaşmaya başlıyordu.
Nitekim sözünü bitirdiğinde; beynindeki koridorların birinde sonlarına doğru bir odaya açılan üstünde ‘dikkat’ yazan bir kapı bulunuyordu ki şüpheye düştüğünde o koridora giriyor ve düşünceleri yoğunlaşınca da o odaya başvuruyordu. Oraya girdiğinde bir sinyal düştü ve ‘hemen oradan uzaklaş’ diyordu.
Adam kızının konuşma tarzındaki yoğunluğu, sesindeki alçalıp yükselen vurgulamaları, ton davranışlarını ve değişimini fark etmişti ki beynindeki o odaya sinyali gönderen arkadaşı bunun sonucunu anlamasını sağlamıştı
Oradan yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı zira yanındaki kızı değil onun kopyalanmış haliydi ki bu arkadaşının gönderdiği sinyalin açılımıydı. bir anda harekete geçip adımlarını hızlandırırken onun bu devinimiyle beraber yanındaki de beyninde bulunan alıcıya düşen ve onun verdiği direktiflerle harekete geçerek peşinden gitti.İkisi arasında kovalamaca devam ederken, havada her çeşit uçan arabaların ve diğer araçların gürültüleri onların adımlarının seslerine karışırken önlerine bir park kapısı çıktı. Öndeki olan cebinden cansız nesnelerin fazını değiştiren silahını çıkarıp ateşledi ve demirden yapılmış kapı onun geçebileceği şekilde sıvılaştı ancak bazı kapılardaki koruma sistemi devreye girip nesne tekrar katılaştı ve bu sayede peşinden gelen ardında kaldı.
Eskilerin tabiriyle polis,asayişi sağlayan düzeni koruyanlardan biri olan bu adam, ana başlığı kızının durumu düşünceleri içinde bir parkta oturup kaybolurken yanına yavaşça minik bir kedi yaklaştı.o, hayvana baktığında sadece onun gibilerde bulunan –gözlerindeki; nesneye baktıkça aslında ne olduğunu gösteren- lenslerdeki yapı devreye girdi ve karşısındakinin normal bir canlı değil, canlı organizma üzerine giydirilmiş robotik bir oluşum olduğunu anlamasını sağladı ve hemen oradan uzaklaştı.
Kendilerine ‘yüce konsorsiyum’ üyesi diyen birilerinin bu adam gibi ‘özel yetenekler’ e sahip insanları avlamak için uyguladıkları yöntemlerden biriydi bu robotik yapı. Bazen de tanrılığa soyunan bazı kötü niyetli bilim adamlarının insanların,hayvanların ve insanımsı canlı varlıkların genleriyle oynayıp onları birbirleri arasında transfer edip oluşturdukları ve onlara yönlendirebilir düşünme yetenekleri verdikleri türler de kullanıyordu bunların sayısı çok azdı ve çok zor durumlarda tercih ediliyorlardı.
Kedi hızla peşinden giderken onun kurulum sistemindeki yapay zeka yetişemeyeceğini anlayınca oluşum parçalandı ve minik minik kelebeklere dönüşürken bu şekilde adama iyice yaklaşmıştı. Düzen koruyucusu bunu görünce doğum günü hediyesi olan mandolindeki sadece kendisinin bildiği ve karısının bileceği bir kısma dokununca enstrümanın hafızasında depolanan parmak hareketlerinin sesi, dalgalar halinde müzik aletinin uç kısmına geldikçe desibeli çok yüksek seviyelere çıkarak çok şiddetli sonik yayılımlar halinde havada ilerliyordu ve bu salınımların yoğun kuvveti minik robotik kelebeklerin sistem mekanizmalarını sekteye uğrattı ve onların uçuşunu bir süre durdurdu.
Bu minik makineler insan derisine dokunduğunda oraya yapışıyor ve daha da küçülerek gözeneklerden canlının vücuduna girdikten sonra kana karışıyor ve taşıdıkları oldukça güçlü zehri kan dolaşım sistemine bırakıyor ve teslimat sonunda çok kısa bir sürede alıcı zehirleniyor ve ölüyordu. Neyse ki Laisuja ismindeki bu adamın adresine ulaşılamamıştı.
…
“Kızının tutulduğu binayı buldum Laisuja ancak peşimde yüce konsorsiyum üyelerinden biri var ve şu anda ondan kaçıyorum”
“Sen bana bulunduğun yerin bilgilerini gönder. Hemen çıkıyorum.”
Laisuja ile kaçan kişi arkadaştı ve onu uyaranda oydu. Yağlı ve pis bir yolda,puslu ve yağmurlu bir havada hızlı hızlı koşuyordu ve adeta ayaklarının altından yer siliniyordu.Bu arada kaçarken çamurlu ve yağlı su birikintilerini yolun kenarlarına tüneyen dilencilerin üzerine boca etmişti.
Onlardan bir tanesi öfkeyle; “ahmak herif, ne yaptığını sanıyorsun, ben senin…” dedi bağırarak
“bence hepiniz toz olun burdan ya da ben sizi toz olmuş gibi gösterebilirim ama vaktim yok zira arkamda Heinrich denen yüce konsorsiyum üyesi var” dedi ve sözleri dilencilerin kulaklarından hiç bekleme yapmadan bir bir geçti ancak onun söylediklerini anlamaları onlara bir fayda sağlamayacaktı. Yüzleri iyice sararıp küle dönen insanlar tam ordan defolup gitmeye hazırlanırken Alman asıllı sarışın onları gördü.
Yüce konsorsiyum üyesinin elinde çok tesirli bir silah bulunuyordu ve o dilencileri işaret ederek onu ateşledi.
Silahtan çıkan hüzme, dilencilerin sayıları ve hareketleri doğrultusunda içinde gaz dönüştürücü mikro kapsüller ve onların daha da içinde de nano tüpler bulunan küçük parçalara ayrıldı.Kapsüller havadaki gazları algılayıp gaz tüneli sayesinde nano tüplere aktardıktan sonra onlar orada bir dizi kimyasal reaksiyondan sonra sıkıştırılıp depolandı.
Parçacıklar yağmur damlalarını içlerine alıp mikro kapsüllerle nano tüpler arasındaki bölgede oksijen gazının etkisiyle onları alevlere dönüştürdü ve havayı bedenleyip dilenciler dahil bir çok insanın gözlerine yerleştirilen algılayıcılardan da kurtulup görünmez oldu ve bir katil misali onlara yaklaştıkça bölünerek birbirini kopyaladı.
Bu kötü şanslı insanların üzerlerindeki giysilerin kumaşlarından geçip dokusunu tutuşturup insan bedenindeki solunum yapan gözeneklerden girip deride de yağma misali deri tahribatı yaptı.
Parçacıklar içeri girdikten sonra -dilencilerin bunu engellemeleri imkansızdı ancak doğa üstü özel yeteneklere sahip bazı insanlar bu silahtan haberdardı ve bu girişi engellemek adına çaba sarfediyorlardı- onların içsel sıcaklığını arttırarak nano tüplerin mikro kapsüllerden ayrılması için gerekli olan sıcaklık derecesine ulaştı ki bu nano tüplerin moleküler bağlarından kurtulması içinde gerekliydi.
Nano tüpler aynı sıcaklıkta genleşerek içlerinde depoladıkları zehirli gazları onların içinin her tarafına bıraktı.Ayrıca mikro kapsüllerin dış kısmındaki sistem beyinden sinirlere giden iletilerin frekansını bozup onları iş görmez hale getirdi ve kendi elektriksel dalgalarıyla sinirleri kuruttu ve hareket sistemlerini yıktı.
Tüpler içteki her alanı her sistemi ziyaret edip gazları bıraktıktan sonra,dilencilerin içsel enerjilerini ki bunlar hücrelerdeki enerji santrallerinin ürettikleriydi ve bunlar boşalan depolarına doldu. Bedenin soğumasıyla beraber mikro kapsüllerle tekrar birleştiler ve geldikleri gibi aynı yerden çıkış yaparak havada asılı kaldılar çünkü yerçekimi kuralı onlarda pek rağbet görmüyordu.
Yüce konsorsiyum üyeleri, bir zamanlar hiç kimsenin kaçamayacağı bir hapishanede tutulurken binanın ‘öngörülemeyen bir kaza’ sonucu tamamen alev almasıyla ordan kurtulduklarında aniden önlerine çıkan ve uzak bir galaksiden dünyaya ‘rastgele’ düşen gizemli bir yabancının verdiği ve onun gibilerin boyunlarını taktığı kristallerin görme merkezine uyguladığı güçle toz zerrecikleri olan parçaları bile fark edebiliyorlardı. Heinrich,parçacıkları tutup silahın mermi tüneline tekrar yerleştirdi. Bu sayede insanlardan alınan enerjiyle silah hem şarj olurken hem de aldığı enerji gücünü tekrar dönüştürerek hüzmeye çeviriyordu.
Dilencilerin hepsi yok edilmişti.
“Laisuja nerdesin?” dedi kaçan kişi, arayı biraz açmıştı.
“Gökyüzü Köprüsü’ nden aşağılara, senden aldığım verilerin verdiği sinyale doğru geliyorum.”
“Çabuk ol!”
Ve yoldan ayrılıp bir binaya girdi.Heinrich de onun ardından girdi ve onu görür görmez silahını ateşledi ancak bulundukları binanın tavanı patladı zira Laisaju aracındaki silahlar sayesinde bunu gerçekleşmişti. Birbirini kopyalayan parçacıklar tam arkadaşına doğru yol alırken yukardan inen araca çarptı. Laisuja arkadaşını da alıp oradan uzaklaştı.
…
İnsan ırkı kendi kendisini, diğer ucube türleri, kopyalanmış canlıları ve yapay zekadan mamul insansı robotları yok ediyordu ve aralarında bir savaş vardı.Onun sonucunda binlerce insan ve tür yok oldu.Onlarca ülke harap olurken bir sürü toplu mezar oluştu. İnsanlar ve diğerleri bundan sonra tek bir ulus olmayı kararlaştırdılar. Bir süre tam olmasa da refah içinde giden dünya kendilerine ‘Yüce Konsorsiyum üyesi’ diyen liderleri Robert Chairlan adındaki bir suçlu olan insanların ortaya çıkmasıyla kaos patlak vermişti dünyada.
Ve Savaş onlarla beraber yeniden başlamıştı.
Mayıs 2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.