- 679 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
İlah Konusu
İlah Konusu
İlah, Sözlük manası: 1. özel, isim Bir alanda yaratıcılığı ile hayranlık uyandıran, çok beğenilen, çok tutulan.
Bu kapsamda ilahlaştırılan pek çok şeye işaret edilebilir! Yani kişi neye çok hayran ve neyi en zirvede tutuyor ise onu ilahlaştırma eğilimindedir! Bu nedenle literatürde "Nefsinizi ilahlaştırmayın!" uyarısı vardır Sadece nefsi ilahlaştırmak değil; parayı, menfaati, korkuyu, zaafları da ilahlaştırır insanlar! Paraya tapan menfaatine tapan kişileri de bu kapsamda uyarmak gerek! Korktuğu şeyleri de insanlar bilmeden ilahlaştırabilir!
"Tanrıların Nefesi" Bernard Werber kitabından alıntı kısımla konuyu açmak isterim!
"Dinlerin ortaya çıkışından bu yana insanoğlu kutsal bilgiyi iki seçeneğe bağlamıştır: İnanıyorum" veya "İnanmıyorum".Başka cevaplar bulmak için soruyu soruyu başka türlü sormak bana ilginç gelirdi. O’nun veya Onlar’ın var olduğu varsayımını ele alalım ve biz basit ölümlüleri nasıl gördüklerini anlamaya çalışalım. Hareket sınırları nedir? Bizi yargılıyorlar mı? Bize yardım ediyorlar mı? Bizi seviyorlar mı? Bize ne niyetle yaklaşıyorlar?...
Bizimkine benzer bir dünyada, bizimkine benzer bir insanlığın üyelerini yönetebilseydiniz, tercihleriniz, tanrısallık biçiminiz ne olurdu? Mucize gerçekleştirir miydiniz? Peygamber kullanır mıydınız? Savaşı destekler miydiniz? Halklarınızın özgür iradeyle hareket etmelerine izin verir miydiniz? Ölümlülerinizin size nasıl dua etmesini isterdiniz?" Bernard Werber
"... Bundan böyle evren kendinden üstün olan üç büyük gücün dansı ile oyalanacaktır: D, Değişmez baskınlık, Dağılma, Devrilme gücü.N, Nötr, Nihai hiçliği anımsatan,Nihayetsiz güç.A, Anlaşma, Artırma, Aşk gücü.
D,N,ABu, büyük patlama sırasında ilk üç parçacıkta başlayan üçlü bir oyun:Proton, Pozitif;Elektron, Negatif; Nötron, nötr.
Moleküllerde tekrarlanan bir oyun.İnsan topluluklarında tekrarlanan bir oyun.Bundan sonra tekrarlanacak bir oyun..." Edmond Wells
Yani:
Tanrı mı kendine tapsın diye insan yarattı, insan mı kendi tapınmak için "İlah, ilahlar" uydurdu o konuda da düşünce sporu yapmak gerek!
Korkmayın! Eski zamanda İlk traktör gören bir köylü, traktörün önüne bir tutam ot ve bir kova su koymuş yoruldu hayvan diye. İşte makineyi hayvan olarak düşünmüş! Allah’ı da ilah olarak kurgulamak buna benzer bir hatadır! "La ilahe İllallah" (İlah değil Allah var) bunu açıklasa da tercümeyi yine yanlış yapıp "La" değil yerli yerinde kullanılmamış. Tercümede Allah’tan başka ilah yok" denivermiş! Bu durumda Allah, "İlah" oluyor! Şöyle de düşünülebilir Allah, ilaha yüklenen mananın değili olarak düşünülürse sorun kalmayacak!
Potansiyelini aktife edip bunun farkında, bilincinde olan sana ilahlık yapar!
Sen aktife edemediğin için "İlah"a tapma durumunda kalırsın!
"La ilahe İllallah" (İlah değil Allah var) Burada "La " değil manasında matematikteki değili düşünelim. Yani Allah, "İlah" haricidir! İlahın değili! Bu nedenle mahiyeti meçhuldür! İlahlar uydurup tapınanlar bu nedenle uyarılmış İnsan ilahlara tapanlar günümüzde devam ediyor!
Dinsel öğretiler, suçluluk aşıladı; günahkarlık ve doğuştan günahkar gelme fikri ve her daim günah korkusu ile insanlar bloke edildi! Korku ve beklenti aşılanmış. Bu da Allah’a inanç konusunun rayından "İlah" tapınması şeklinde kaymasına sebep olmuş.
Bu konu çok kapsamlı.
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Zor bir konu... Allah inancı ilah inancından farklı olarak anlaşılırsa belki bir adım atılır yoksa bu kavram kargaşası devam eder.
Rab Rabbulalemin Algısı
Ruh Rabbulaleminden insana yüklenen bilgi, hayat ise bu bilgiyi işleyen açığa çıkaran donanım. Ruh yazılımını beden ile işletmek ve ortaya bir şeyler çıkarmak ise kişinin bilinci ve "Zat"ı oluyor. İnanç bilinç olmadan sadece hedef olarak kalır...
Rab, Rabbulalemini algılayan bir bireysel bilinç. Bu nedenle her insanın Rab algısı farklıdır. Rabbulalemini ise tek bir insanın bu boyutta tam algılamsı mümkün değildir! Bu nedenle inanç devrededir. Rabbulalemine inanırsa insan Rab algısını genişletmek için bilinç elde eder! Yani inandıkları okyanus, bilinci damla. Bu Peygamberler için daha kapsamlı olsa da işleyiş aynı. Bireysel bilinç ile "Rab" algısı oluşuyor, inanç ile de "Rabbulalemin" Yani her birey inandığı kadar bilinç elde edemiyor. Marifetullah ise bu inancı bilince çevirmek içindir.
Rab algısı iyi anlaşılmaz ise Rabbulalemin algısını sınırlar! Bu nedenle bazı insanlar kendi Rab algısını başkalarına Rabbulalemin algısı olarak sunmak eğiliminde olur! İnanç ve bilinç burada önemli. Bireyin inancı çok kapsamlı olabilir, bilinci ne kadar; o önemli.
Tüm dinlerin kaynağı aynı.
"Sana ancak, senden önceki peygamberlere söylenenler söylenmektedir. Hiç şüphesiz senin Rabbin hem bağışlama sahibidir, hem de elem dolu bir azap sahibidir." Fussilet/43
Eski Mısır ve Sümerlerdeki kaynaklar gelişerek yeni dinlere kaynak oluyor. Bu dinler tahrif edildikçe yenileniyor...
"İnsan" Ruhsal açıdan bir yazılım. Rabbulalemin’in ona ruh üflemesi olarak ifade edilir. Beden donanım ile "Rab" algısı oluşur. "Zat" ise yazılım ve donanım ile bireyin bilinçle ortaya çıkardığı iyi/kötü göreceliliğindeki tüm veriler. Yani tercihleri; bir sonraki boyutta Cennet’i de olabilir, Cehennem’i de... Hayır ve şer diye tarif edilen tercihlerin yani "Zat"ın oluşmasındaki görecelilikten başka bir şey değil. Aslen şer yoktur. Şer tercihlerin insana fayda zararı ekseninde ortaya çıkar. Bireye görecelidir. Evrenden hoşuna gideni al gibi.
Tüm din kavgalarının altında "Rab" algısı yatar! Yani insanlar kendi algısını diğerinin algısından üstün gördüğünde kavgaya tutuşur; oysa bireysel algıların tamamı evrensel Rabbulalemin algısına göre okyanustan bir damla. Bu nedenle Yunus, Mevlana gibi zatlar din kavgası içinde yer almazlar. kendi "Rab" algılarını Rabbulalemin algısı olarak dayatmazlar! Din kavgası seçilmişleri de doğuruyor. Bazı soy üzerinden bu dava güdülür! İnsanlar arasında daha bilinçli olanlar mı desem yoksa uyanık ya da akıllı olanlar kendi soylarının diğerlerinden daha bilinçli olduğunu bu nedenle o soydan gelenlere tüm insanların itaat etmesi gerektiğini söyler...
Her insanın ruhsal potansiyeli var ve bunu açığa çıkarması performansına göre. Yani insan "Zat" ını açığa çıkarırken esmayı da yansıtır. Evrende esma yansıması önemli. Bu açıdan insanların kendi potansiyelini bizzat kendisinin kullanması da önemli. Toplumun potansiyeline talip olanlar da olacaktır. Bu potansiyel paylaşımı olursa ortak paylaşım zaten insanı geliştirir. Eğer birilerini baş yapıp, o kişiyi kutsallaştırarak tüm potansiyeller o kişiye aktarılırsa tarihsel süreçteki; Firavun, hanedan, hükümdarlar gibi daha pek çok "Kutsal" makamlar üretilir!
Son tahlilde; bireysel algı, bilinç "Rab" algısını, evrensel Rabbulalemin algısı da inancı temsil eder. O halde bilinç inancı bastırmamalı. Yani insanların bilinci "Kutsal" sayılan birilerinin bilinci ile bastırılmamalı. Hepsi Rabbulalemin algısını açığa çıkaracak çünkü. Bir kabile ya da bir soya has bir bilinç evrensel Rabbulalemin inancını temsil edemez. Etse idi milyarlarca insan bu manada yaratılmazdı.
Selametle,
Ahmet Bektaş
Ahmet Bektaş tarafından 5/29/2014 12:30:34 AM zamanında düzenlenmiştir.