- 1060 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
‘’PARA’’ BİR GÜVERCİN KADAR ÜRKEKTİR, KENDİNİ GÜVENDE HİSSEDECİĞİ YERE UÇAR. ( 8 )
İçimden bir ses sakın o iş sözleşmesine imza atma dedi ve o an aklıma gelen bir öneriyi şirketin idari müdürüne sundum.
Önerim şuydu; Bu sözleşmeyi altı ay gibi bir zaman dondursak ve biz sizden küçük partiler halinde ama nakit ödeme yaparak mal alsak olur mu? Dediğimde müdür bey bunu Andreo beye sormam gerekir dedi.
Bu arada önerim karşısında mesai arkadaşlarım şok olmuş ve donup kalmışlardı.
Andreo beyi yanımızda telefonla arayan idari müdür İspanyolca konuşup sanırım öneriden bahsetti konuşması bittiğinde beraberindeki iki arkadaşıyla birlikte ‘’Biz Andereo beyin odasına yanına gideceğiz sizleri biraz bekleteceğiz izninizle’’ diyerek dosyalarınıda alıp toplantı salonundan çıktılar.
Onlar çıkar çıkmaz başta Şahin Bey olmak üzere mesai arkadaşlarımın hemen hepsi bana müthiş bir tepki gösterdiler.
Ne yapmaya çalışıyorsun abi eğer sözleşmeyi imzalamayacaksak on beş gündür işimiz ne burada diye beni fırçaladılar.
Arkadaşlarımdan epeyi bir azar işittikten sonra belki böyle daha hayırlı olur dediğimde
yine en sert tepkiyi idari müdürümüz Şahin Bey koydu.’’ Ne hayrı abi ya adamlar ne önerdiysek kabul edip hiçbir şeye itiraz etmediler. Daha ne yapsınlar nerdeyse mallarını alalım diye üstüne bize para verecekler.’’
Sustum.
Yüksek sesli itirazlar yerini homurdanmalara ve sonrada sessizliğe bıraktı. Zaten kısa bir süre sonrada müdür Bey ve arkadaşları toplantı salonuna geri geldiler.
‘’ Tamam, siz nasıl istiyorsanız öyle olsun, Andreo beyde birazdan buraya gelecek ‘’dedi. Birkaç dakikalık bekleme esnasında da arkadaşlarımın sessiz ve küskün halleri devam ediyordu.
O sessizlik esnasında bende bu tavrımın nedenini sorgulamış ve cevabını bulmuştum.
Bir süre sonra Andreo Bey toplantı salonuna geldi yüzünde her zamanki gülümseyen ifadeyle’’ özel değilse sormak istiyorum neden sözleşmeyi imzalamadınız? Sözleşmede uygun olmayan bir maddemi vardı?’’
Hayır; sözleşme konusunda bizlere çok terölanslı davrandığınızı biliyor ve bunun için sizlere çok teşekkür ediyorum. Dedikten sonra sözlerimin devamında; Böyle bir önerinin nedeni hazırlanan numuneleri gerek İstanbul’da gerekse yurt dışındaki müşterilerimize gösterip sipariş miktarı renk ve cins konusunda daha sağlıklı planlama yapmak dedim. Fakat (gerçeğin tümü bu değildi.)
‘’ Küçük partiler halinde mal alırız demişsiniz ne kadar küçük partiler halinde alacaksınız?’’
-İlk parti olarak on bin adet
’On bin mi? Çok az değil mi?’
-Gelişmeleri görerek hareket edersek daha doğru olur
’Peki, döndüğünüzde ne kadar süre içerisinde bize sipariş geçersiniz?’
-Siparişi şimdi geçeceğiz ürünler gümrükten çekilir çekilmez aynı gün ödemenizi yapacağız.
’öylemi güzel o zaman’
Andreo beyle soru cevap şeklindeki diyalogumuzun ardından hepimize hitaben ‘’ sipariş çeşitliğini tespit edin’’ Dedikten sonra bana hitabende. ‘’ burada işiniz bitiğinde sizinle bir konu hakkında görüşmek istiyorum odama gelebilirseniz sevinirim.’’
-Tabi gelirim.
Arkadaşlarımla birlikte geçeceğimiz siparişlerin renk, cins, vs gibi özeliklerinin değerlendirmemizin ardından arkadaşlarıma burada işiniz bittiğinde şirketin lobisinde olun dedikten sonra Andreo beyin odasına gitmek üzere toplantı salonundan çıktım. Koridorun sonundaki Odadan içeri girdiğimde Andreo Bey oturduğu koltuktan saygı ifadesi olarak hafice kalkıp eliyle de oturacağım misafir koltuğunu işaret ederek lütfen buyurun diyerek konuşmasına başladı.
‘’Sizinle birkaç hususta görüşmek istiyorum; belirlediğiniz altı aylık süreyi bir görelim sonrasında olumlu netice alır isek İstanbul da bir ham deri işleme fabrikası açalım sonrasında da sizinle distribütörlük anlaşması yapalım Türkiye de kuracağımız fabrikada üretilen ürünleri ister Türkiye de ister başka ülkelere satma hakkını size verelim ne dersiniz?
-Harika olur ancak şu altı aylık evreyi bir görelim.
Andreo bey sözlerine devam etti ‘’ikinci konuda yine Türkiye de iplik çekme ( pamuktan iplik üretme) ve kumaş örmesiyle ilgili ( iplikten kumaş dokuma ) iki ayrı fabrika düşünüyoruz. Bu konuda bize yardımcı olabilir misiniz?
Memnuniyetle dedim.
Nasıl yardımcı olmazdım ki hem de gecemi gündüzüme katarak yapıla bilecek ne varsa yapmaya hazırdım.
Ülkeme bir fabrika yatırımı için günlerdir ikna etme çabalarımın karşısında biri entegre, olmak üzere üç ayrı fabrika açma düşünmesini sağlamanın haklı mutluluğunu yaşarken. Üstelik o farikalarda çalışıp evine ekmek götürecek kaba bir tahminle iki bin, üç bin civarında insanın istihdam edileceğini düşününce.
Andreo beyin düşünce aşamasında olan yatırım planlarının daha da güçlendirmek için kendisine Türkiye de iplik ve kumaş fabrikası açması durumunda kendilerine müşteri temin etme konusunda da yardımcı olmaya çalışacağımı en azından tanıdığım firmalarla irtibata geçmelerini sağlaya bileceğimi de söyledim. Hatta o an aklıma gelen birkaç firmadan örneklerde verdim.
Bunlardan biride yönetim binası İstanbul Beşiktaş ta olan yirmi yıl gibi bir zaman öncesinden tanıdığım ve sevdiğim saygı duyduğum dostum olan kadri abimin Bursa daki firmasıydı. Bünyesinde sekiz bin kişinin çalıştığı başta orta doğu olmak üzere 34 ülkeye ev tekstil ürünlerinin üretimini ve ihracatını yapan bu firmadan bahsetmem Andreo Beyi sevindirdi.’’ Çok güzel o zaman sizden ricam lütfen Türkiye’ye döndüğünüzde bana bahsettiğiniz bu konularla ilgili bir çalışma yapın fabrikaları kuracağımız bölge ve arazi konusunda ve resmi prosedürlerle ilgili yapılacak işlemleri de kapsayan genel bir ön çalışma yaparsanız sevinirim, biz sizden gelecek bilgiler doğrultusunda hareket ederiz. Bir kaç ay sonra miran beyle İstanbul’a geldiğimizde durum değerlendirmemizi yapar daha sonrada resmi başvurumuzu gerçekleştiri faaliyete geçeriz ’’
-Hiç kuşkunuz olmasın döner dönmez bir iki gün içerisinde öncelikle bu konularla ilgili araştırmalarıma önemle başlayacağım.
‘’İlginize şimdiden teşekkür ederim’’ dedi.
Konuşmamız bitmiş, vedalaşma vakti gelmişti.
Andreo beyle birlikte odasından çıkıp şirketin lobisinde bizi bekleyen arkadaşlarımın yanına gittik andreo bey ve çalışma arkadaşları ilk geldiğimiz gün gibi bizleri yine şirketin lobisinden arkadaşlarımın elerinden tek tek sıkıp tokalaşarak uğurladılar. Orada bulunduğumuz On beş gün boyunca Cansu ve birsen hanıma şirket içerisinde refakat eden planlama müdürleri anjelika hanımla Cansu ve Birsen’in gözleri dolu dolu ağlamaklı sarmaş dolaş vedalaşmaları duygusal bir hava oluşturmuştu.
Eh nede olsa dostluğun ve sevginin timsali olan kadın her yerde kadındı.
Otelimize gitmek üzere aracımıza bindiğimizde Andreo Bey ve çalışma arkadaşları şirket binasının kapısında bizlere güle güle deyip el sallıyorlardı.
Otelimize geldiğimizde arkadaşlarıma kahve ikram etmek istediğimi ve Andreo Bey ile görüştüğüm güzel konular hakkında konuşmak istediğimi söyledim sağ olsunlar beni teklifimi geri çevirmediler ama hepsinin bana karşı buruk bir tavırları vardı.
Andreo beyin teklif ve projelerini anlattığım da arkadaşlarımın küskün ve buruk tavırlarının yerini yeniden neşeli tavırları aldı.
Birsen hanım ‘’abi iyi de o sözleşmeye niye imza atmadık hala anlamış değilim sebebi neydi sorabilir miyim?’’ dediğinde.
Bende önümde duran bardaktan bir yudum su içip derin nefes aldıktan sonra o iş sözleşmesine imza atmak istemeyişimin gerçek nedenini anlatmaya başladım.
Devam edecek
Serhat BİNGÖL 27.05.2014
YORUMLAR
Serhat BİNGÖL
Ne yapayım sevgili denizce zaten hepi topu 3-4 kişi okuyucum var eh bari onlar için yazının bir cazibesi olsun)))
Sizi görmek çok güzel
haa aklımdayken evelki hafta sevgili mehtap Altan Kocaeli kitap fuarındaydı. Gıyabınızda sizinde sohbetiniz geçti. Ben sizin çok özel bir insan olduğunuzu düşündüğümü mehtaba da söyledim mehtapta evet öyledir o benim çok özel arkadaşım dedi. Hem arkadaşlığınızı kıskandım hem de çok mutlu oldum ve gördüm ki sizin dostluğunuz çok kıymetli.
Bunu da sizinle paylaşmak istedim.
En içten saygı sevgi selamlarımla.
Denizce
Hem Mehtap hem de kendi adıma duyduklarımdan çok mutlu oldum.. :)
Sağolun, bir insanı dostları özel yapıyor bence...
Sözün doğrusu, ben de merak ettim o konuyu.
İş adamı olmanın incelikleri sanırım tüm bunlar.
Bizler,
üretimin yağ kokusuna alışmış insanlar için,
ilgi alanımızdan çok uzak bir durum aslında.
Patronlarımız ve genel merkezimizde görev yapan arkadaşlarımızın alanıdır bu konular.
Bizler,
işi kuranlar ve sürükleyenleriz.
Bu nedenle,
değişik ve ilginç geldi konu.
Bu işlerin,
öyle çok kolay olmadığını da hissettiriyor yazı.
Gelecek bölümde,
bunu daha yakından hissedeceğiz sanırım.
Merakla bekliyoruz devamını.
Bu arada sektörünüzü de öğrenmiş olduk.
Tekstil...
En riskli sektör...
Serhat BİNGÖL
Bu yazı dizisini sürdürmemde başta Siz ve birkaç değerli sayfa dostumun katkısı çok büyük sizlere çok teşekkür ederim.
Gökhan Bey öncelikle size paylaşmak istediğim hayatıma dair birkaç kesit var onlardan size bahsetmek istiyorum umarım sizi sıkmam aslında benim hayallerimi süsleyen meslek öğretmenlikti ama kısmet olmadı. On iki eylüllün faşist cuntacıları benim gibi yüz binlerce hatta milyonlarca insanın hayatıyla kaderiyle oynadılar. Ben çok sıkıntılar ve acılar çektim bazen düşünüyorum onları kaleme alsam emin olun kimse inanmaz ve doğal olarak ta okumaz ben bile şöyle bir maziye baktığımda derin bir iç çekip nasıl ve neler yaşamışım hayata dair diye kendim bile şaşırıyorum.
Çok genç yaşta iş hayatına atılmak zorunda kaldım. İşportacılıkta yaptım pazarcılıkta. Hoş öğrenciyken de hem okuyup hem de çalışıyordum zaten sonuçta memur ailenin çoçuğuydum yani çalışma hayatına yabancı değildim.
Size komik ve enteresan bir şey söyleyeyim ben gençlik yılarımda hızlı bir solcuydum yani patronlara ve kapitalizme karşı olan fikri savunurken yaşam şartlarım bana zaman içerisinde kendi işimi kurmak zorunda bıraktı .
Fakat şu bir gerçek ki faşist cuntanın mağduru olan Ülkücüsü de devrimcisi de binlerce genç ziyan oludu tahsillerine rağmen sosyal statü anlamında hayata tutuna bilme şansları olmadı işin acı tarafı o zeki ve kültürlü gençlerin hayatıyla oynayanlar kuş kadar beyni olmayan insanlardı. yani onların benim gibi hayatla mücadele edecek fırsatları bile olmadı.
Sizinle paylaşmak istediğim bir başka şeyde benim ailemde de sülalemde de pek ticaretle uğraşan yoktu. Subayından doktoruna öğretmeninden polisine kadar memurun her türüne rastlamak mümkün dolayısıyla ticareti öğreneceğim bir örnekte olmadı. iş hayatında düşe kalka dişimle tırnağımla bir şeyler yapmaya çalıştım.
Şunu gönül rahatlığıyla söyleye bilirim ki sayıları zamana ve şartlara göre değişen birlikte çalıştığım yüzlerce mesai arkadaşım olduğu halde ben sırtımda çuvalda taşıdım işimin işçisi de oldum ama hiçbir zaman patron olmadım.
Zaten ne gecem oldu ne gündüzüm hep çalıştım inanın hayattaki tek boş vaktim yani lüksüm kitaplarım okuduğum anlar oldu
Kısmet olurda bir gün bir araya gelirsek daha geniş konuşur sohbet ederiz
Anlayacağınız, Öğretmenlik benim için ütopya olarak kaldı.
Sami hocamın meslektaşı olmak vardı ama:)) olmadı kısmet.
Sayfamı ziyaretinize ilginize tekrar çok teşekkür ederim
Saygı sevgi selamlarımla.