- 1719 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
HAZİNE AVCISI (BİR YERLİ yazımın devamı)
Çocukluğumdan beri uzun yol hep yorar beni o yüzden hiç sevmem.
Ama bir söz vardır ya istemediğin ot gelir gözünde biter derler.. Genelde uzun yollara giden hep ben olmuşumdur. Bazen düşünürüm belki de ilerde insanlar gözlerini yumacak ve açınca istedikleri yerde olacaklar kim bilir.. . Erken doğmuşum
Sonunda Artvin sınırlarına girmiştik ve yollar inanılmaz bir şekilde bozulmuştu. Bazı yerlerden geçerken sanki bir lastik topun içindeymiş gibi hoplaya zıplaya geçiyorduk.
Babam bana dönerek önce annenin köyüne gideceğiz kuzum dedi..İnanamadım benim hiçbir yerim yok derken meğer iki köyüm varmış.. Sevinçle el çırptım. Arabamız daha önce görmediğim yemyeşil ormanlarla kaplı araziden geçti.. Yollar tek şeritti ve araba resmen akrobasi yapıyordu.. Tekerleğin ikisi hava da gidiyordu çoğu yerde. Korkuyla camdan seyrediyordum sadece.. Derken o ormanlık arazi sanki bu seyirden yorulmuş gibi birden bire tükendi. Sadece çöl gibi bir toprak parçası belirdi önümüzde.. Dağların yamaçlarında tek tük susuzluktan zorla nefes almaya çalışan birkaç tane ağaç göze çarpıyordu.. İşin ilginç tarafı toprağın rengi de normal değildi.. Rengarenk bir topraktı görünen.. Sanki gökkuşağını almış toprağa sürmüş gibiydiniz.. Hayretle izliyordum uzanan manzarayı. O çocuk aklımla bile bunun normal bir toprak olmadığını görebiliyordum..
-Baba dedim. Neden topraklar böyle rengarenk?
Babam hafifçe gülümsedi..
- Kızım burada maden çıkartılmış. Ruslar zamanında en büyük maden çıkarılan yerlerden biriymiş. O yüzden buralar da pek yeşilliğe rastlayamazsın dedi.Maden denince aklıma tek gelen altın olmuştu Allahım hayallerim gerçek oluyorsun.. Ben doğuştan define avcısıydım
Kıvrıla kıvrıla giden yol en sonunda 2 katlı bir evin önünde bitti. Şükür dedim midem allak bullak olmuştu. Oraya vardığımızda akşam olmak üzereydi.. Arabadan yere atladım ve gözlerimle etrafı araştırdım. Hemen karşımda gözümün ulaşabildiği yerde sanki Çin seddi gibi dağlar uzanmıştı.. Ama resmen taştı bu dağlar.. Eski kovboy filmlerinde gördüğümüz bildik sıra sıra dizilmiş taşlar ve yer yer karanlık içi çukur mağaralar. Ağaçsız görüntü kelaynak kuşu gibi karşımda duruyordu. Sadece geldiğimiz evin yanında bol bol ağaç ekilmişti. Yoksa yeşile hasret giderdi insan.
Derken evden sesler duyuldu bizi karşılamaya çıktılar. Sevinç sesleri gülüşmeler yayıldı sessiz köyün üstüne.
Teyzem miş..(İlk defa görüyordum) Kadın beyaz baş örtüsünün bir ucunu boynuna dolayarak geldi ve bana sarıldı. Nedense insanlara fazla yaklaşmaktan hiç hoşlanmam.. Bana sarılmalarına da alışkın değilimdir. Huylanırım sebepsiz bir olay bu Yavaşça geri çekildim ve yüzüne baktım.. Teyzem şen şakrak konuşuyordu. Aman da ne güzel ne tatlı şeysin sen falan diye. Ses çıkarmadım.. Benim yerime anneciğim teşekkür ediyordu insanlara.. Teyzemin eşi elini uzattı hoş geldin diyerek. .Bu sefer daha şaşırdım.3 parmağı yoktu. İçim cız etti.. Daha sonra madende çalışırken kaza geçirdiğini öğrenecektim eniştenin. Benden 3 yaş büyük bir oğulları vardı. Adı Yükselmiş. O da hoş geldin dedi uzaktan.. Biraz utangaç bir çocuk.. Derken arkadan bir havlama sesi duyuldu .Aman Allahım üzerine otursanız sizi rahatça taşıyabilecek büyüklükte bir köpek.. Beyaz uzun tüyleri ve kocaman ağzıyla geldi karşımda durdu. Hem korku hem merak hem özlem sardı yüreğimi.. Keşke benim olsaydı..
Yüksel usulca köpeğin başını okşadı ve seni sevdi dedi.. Adı Gümüş müş. Hep beraber içeri girdik.. Kadınlar hemen mutfağa yöneldiler. Açlıktan ölüyorum aslında.. Derken yemekler hazırlandı. .Ben de hemen oturdum masaya.. Ama ekmek yok.. Masada yuvarlak simit gibi kahverengi bir şey var ama ekmek yok.. Anne dedim ekmek hani. Kızım işte o bak bakalım tadına dedi.. Meğer bu köyde kadınlar ekmeği 2-3 gün yetecek şekilde yere açılan bir kuyuda pişiriyorlarmış ve adına da tandır ekmeği deniyormuş. Yani beyaz ekmek yok muş. Bir lokma koparıp ağzıma attım. Tuhaf bir tadı vardı.. Alışkın olmayan damak tadım reddediyordu yemeyi.. Anne ya dedim.. Teyzem üzüntüyle baktı bana.. Kuzuu sabah arabalar çarşıya gidiyor bu gece idare et sabah sana ekmek aldırırım güzel kızım benim hadi bir şeyler ye dedi. Zorla yemeğe çalıştım teyze üzülmesin diye. Ama yine de mutluydum.. Yarın hazine aramaya gidecektim.. Kafaya takmıştım bir kere.
Öyle yorgundum ki gözlerim kapanmaya başladı.. Teyzem üst katta yerimizi hazırlamış.. Ama bu ev değişikti.. Bizim evimiz gibi içten merdivenle çıkılmıyordu üst kata.. Dışarı çıkıyordunuz ve öyle çıkıyordunuz ikinci kata.. Hep beraber yatmak için çıktık evden.. Teyzem bir el feneri uzattı anneme.. Merdivenler karanlık olur bir de gece tuvalete gitmek isterseniz kullanırsınız dedi.. Ne alaka ise..
El feneri ışığında üst kata çıktık. .Yataklarımız hazırdı.. Mis gibi sabun kokuyordu çarşaflar.. Zevkle uzandım yatağa.. Ama kafamın gerisinde sanırım bilinç altım merak depoluyordu. Birden bire anne tuvaletim geldi dedim.. Zavallı annem ah be kuzum neden çıkmadan demedin diye söylendi ve kalktı yataktan. .Beraber el feneri eşliğinde aşağı indik. .Aman yarabbim gümüş merdivenin bitim yerinde uzanmış. Annem yanından geçti yavaşça tam ben de geçeceğim ayağa fırlayıp başladı havlamaya.. Ben geçmeye çalıştıkça o koca bedeniyle iki ayağı üstüne kalkıyor ve beni engellemeye çalışarak sürekli havlıyordu. Ev halkı kapıya döküldü. Teyzemin oğlu yavaşça gümüşün başını okşadı ve bırak oğlum geçsin dedi. Herkes başladı gülmeye.. Bir ben şaşkın gözlerle ve korku ile annemin arkasına saklandığım yerden bakıyorum.. Meğer ben bir ara masayı toplamaya yardım ederken babam benim yaramazlıklarımdan bahsetmiş oradakilere.. Yüksel de gece evden çıkarım başıma iş açarım diye gümüşe tembih etmiş.. Hülyayı sakın bırakma diye Sinirden gözlerim yuvalarından çıkacaktı nerdeyse.. Aferim sana da Gümüş dedim.. Köpek anlamış gibi kızdığımı hav dedi geldi bacaklarıma süründü. Artık tuvalete falan gitmek istemiyordum.. Hızla merdivenlerden çıktım ve yattım.. Ben sorarım sana Yüksel dedim içimden.
Sabahın erken saatinde dinlenmiş olarak uyandım.. Bizim oralarda öğlen 12’ye kadar da yatsam hiç bu kadar dinlenmiş uyanamazdım ama köy havası farklıydı.. Hemen aşşağıya indim.. Teyzem söğüt ağacının altında ki masaya kahvaltıyı hazırlıyordu. Sabah 5 de giden ilk arabaya ekmek ısmarlamış ve masada beyaz ekmek yerini almıştı bile.. Annemlerde gelince iştahla yemeğe başladık.. Tereyağı nefisti.. Dağ çileğinden teyzem reçel yapmıştı ve nerdeyse koca tabağı bitirdim. İştahım da açılmıştı..
Annemler içeri girdiler kahvaltıdan sonra. Dışarıda Yüksel ve gümüşle kaldık. Derken kalabalık bir grup eve yaklaştı.. Teyzemin kızları ve onların çocuklarıymış gelenler. Tanıştık.. Kadınlar erkekler içeri girerken çocuklar bizimle kaldı..
Dedim Yüksel buralarda mağaralar varmış.. Beni götürsenize neredeyse.
Olmaz dedi ketum bir sesle Yüksel.
-Neden dedim.
-Tehlikeli de ondan. .Uzun yıllar önce açılmış onlar. Şimdi çöküyorlar dedi..
-Olsun dedim uzaktan bakarım.. İnanmayan bakışlarını yüzümde gezdirdi.. Önce anneden izin alalım ama dedi.
-Ne kadar korkaksın sen yaf dedim bir de erkek olacaksın. Ne izni alacakmışız gidip bakıp döneceğiz dedim.
Bu sözüm zoruna gitmiş olacak ki peki dedi.. Ama bak sadece uzaktan bakacağız..
- Canım kenarlarında güzel bir şey görürsek alırım ama dedim..
Çocuğun bir tanesi biraz yukarda tepede mavi taş mağarası var dedi.. İçinde mavi renkte şekil şekil taşlar varmış.. Ama dışarı çıkarırsan tıoprak oluyormuş babam demişti dedi..
-Olur mu be öyle şey dedim.. Dedim ama meraktan asıl ben öleceğim.. O zaman o taşlardan alalım Yüksel nolur dedim.
Teyze oğlu kızarak bana baktı. Hayır dedi içeri girmek yok tehlikeli.
Sustum.. Hele bir mağaranın kapısına gidelim de dedim içimden.
Devam edecek....
Ayvazım DENİZ
YORUMLAR
Bilseydim
açken okumazdım yazıyı
kahvaltıya içim gitti
güzel bir hikâye
ilginç ve kıvrak betimlemeler var
yazarı yansıtan
tebriklerimle
Ayvazım Deniz
Oldu mu şimdi ya?
Tam da içeri dalıyorduk ki beraberce,
yazı bitiverdi birden.
Neyse bakalım.
Devamını bekleyeceğiz artık.
Ne yazsam bilemiyorum şimdi.
Memleketten bir serin rüzgar estirdi bu güzel anı yazısı.
Hüzünlendim mi nedir?
Teşekkür ediyoruz bu güzel hikayeniz için size.
Gerçekten inanılmaz samimi bir yazı olmuş.
Kendim yaşıyorum gibi hissettim.
Evi, merdivenleri, dışarıdaki tuvaleti, köpeği, ekmeği, her şeyi ile yakındı, bizdendi hikaye.
Güzeldi güzel...