- 455 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ön Toplumlar 5
İttifaklar, mülkiyetçi ve köleci ittifakı döneme dönüşerek ikinci bir tarihi kırılma ve tarihi saçılım dönemi yaşıyordu. İttifaklar; grupların, totem mesleklerinin, bir arada tevhidi düzenleşimler hiyerarşisini oluşturuşlarıyla, “grup yararını”; “ insan yararını” odak yapan sistemdi.
Oysa köleci sistem, mülkü odak yapıp; kar etmeyi, para kazanmayı ve efendinin malını kâr olgusunu odak noktasına koymuş, insanı unutmuştu. Bu nedenle hala Soma’da 300 kişi rahatlıkla ölebiliyordu.
Artık totem eksen üzerinde referanslaşmanın yanına, köle ve efendi oluşla referanslaşmanın sınıf bilinci (dayanışması da) ortaya konacaktı. İttifakı düzlem süreci bir kez daha ve bu kez de efendi köle boyutuyla zıtlar kavgasıyla yarılacaktı. Yeni köleci ittifakı düzende, Lucius Sergius Katilina (109-61) ve Spartaküs (73-71 yılları arasında )gibi isyanlar vardı. Şeytanlar başkaldırıyorlardı. Şeytanlardan olan uysal ve kanaatkâr, tevekküllü melekler dahi; sureti haktan görünüp; şeytanları ezen baltanın sapı oluyorlardı.
Artık totem gruplar ekseni düzlemli, insanlar odaklı ittifaklar; sınıf eksenli, köleci kâr odaklı ittifaklara dönüşmüştü. Eski ittifaklardan eser kalmamak üzere; zamanın ruhu eski ittifakları tepe taklak edişle, imanı kâr odaklı, ittifakı süreçti. Artık ittifaka giren ileri, geri totem gruplar; totem meslekli bir düzenlenmenin ittifakına değil de, zorla ya da ittifakı baş eğişle köleci düzenin ittifakına giriyorlardı.
"Ve âdem havayı bildi" Tarihte ilk kez ittifaklar temasıyla karşı totem aiti insan cinsleri diğer totem aiti insan cinslerine "adam ve hava", gelmişlerdi. Yalın totem dönemin; "başka totem grupla temas etmeyeceksin", "ona dokunmayacaksın", "onun elinde yemeyeceksin, içmeyeceksin" zorunlu tabu kuralını, ancak başka bir zorunluluk olan ittifaklar yıkacaktı.
İlk kez bir balkabağı totemli grup erkeği, şeytan totemli (peri kızı) olan havaya "temas" edip, onu cinsel anlamda da bilmişti. Değilse totem aiti Âdemler bin yıllardır kendi totem aittesi olan havayı biliyordu. Ama aiti olan kadın cins ona hava değildi. Böyle bir tanımlama yapmanın ne anlamı ne manası; ne de gereği vardı. Aiti olan âdem ona âdem değildi. İttifakın âdem ve havası karşı grup aitlerinden bir parça görünüşle, suretler sentezi olan havaydı. Bk. Enki.
Bu taraftaki bal kabağından âdem olan Dumuzi, karşı totemli hava kardeşi olan İnanna’yı bilmişti. Karşı taraftaki aslandan âdem olan Gılgamış, bu tarafın havası olan "Geştinnayı", bilmişti. Gılgamış baltayı, yani totem mesleği madencilik olan, balta totemli bir insan olan havayı da bilmişti. Gılgamış baltadan bir insandan zevk alır gibi zevk almıştı (Gılgamış baltayı bilmişti). Bk. Gılgamış destanı.
Ama bir kendi totem aittisi oluşlarıyla ne âdemler, ne havalar; karşı totemden adam ve havaları bilmiyorlardı. Âdemin bilmediği ve hava dediği hava, karşı totem kültün havasıydı. Karşı totem kült âdem ve havalar ittifak içinde bu taraf grup âdem ve havaların temas edileni, dokunulanı oluşla birbirlerini bilmeleriydi. Bu aşamada ittifakın dışı olan gruplar ya da başka ittifakı gruplar yine bir süre birbirini bilmeyecekti.
Bir ittifakın ileri niceleyim süreçlerine çeşitli şekilde karşı koyan, ittifakın imanına karşı çıkan uyumsuz koalisyon unsuru yukarı yerin grubuysa; bu yukarı yerli olan gök ehli şeytanlar ittifakça kötüleniyordu.
Şeytanlar da ittifakta karşı çıkmanın bahanesini ya da ittifaktan atılmanın öcünü, ittifaktan alacağını hırs edip, ittifakın arasında gruplar arası ihtilaflar çıkarıp; ittifaka fesat sokacağını söylüyordu. Kült merkezi de kültün imanına düşman olan şeytanlara sövüp, onları lanetleniyordular. Kült merkezinde şeytanı taşlayıp kovuyordu. Artık ittifakın bir düşmanı vardı. Düşman, içinden çıkmıştı. Kendisini iyi bilendi (ittifakı iyi bilendi). Dış düşmana ne hacetti!
Oluşmanın kendisi gibi grup adlandırması da çok köklü bağ girişmesi oluşlarla ortaya konuyordu. Totem meslekli olma, kendisini çevredeki varlıklar gibi yansıtma adlanması yanı sıra, ittifak; ilk başlarda grup adlarını; grubun ittifaka katıldığı yer yön bağıntısıyla da eşletip, isim veriyordu. O dönemde gök denen yukarı topraklardan gelmenin ifadesi olan şeytan, cin söylemi böylesi bir adlandırmaydı.
Yine cin denen gruplardan kimilerinin ittifak içindeki uyumsuzlukları, ittifakı bozup; ittifaktan içinde ayrılmaları; ittifakı dağıtma yönünde ve ittifaka egemeni olma yönünde gayretler ortaya koymalarıyla da tanımlanan, nefret isimleri alıyorlardı. İblis şeytan (satan) da denen bu tür kimi grupların hal ve hareketi, kulaklara küpe olur denli tek yanlı anlatımla ittifak imanın içine sokulacak kadar ittifakı oluşmayı olumsuz etkilemişlerdi.
Yani yukarı bölge topraklarından gelen şeytanlar ya da cin olan, ateş kutsayıcıları; yukarı topraklardan (gökten) gelişle ittifakla yukarı toprakların aittesi olma bağ anlamıyla birinci tanım ilişkilerinin yanı sıra cinler ittifak içinde de ikinci bir anlam adlandırmasıyla da bilinir olmaya başladılar. “İttifaka karşı koyan” başkaldıran, bozguncu, bozucu, akıllara fesat sokucu anlamında ittifak bunlara şeytan da demeye başladı. Bu çatışma ve isimlendirme safsata oluşun değil, uygarlık yaratmanın, birliği çıkarmanın git gel (med-cezir) adımlarıydı.
Göki toprak yerlilerden oluşla, ittifakı ve ittifakın huzurunu bozan, bozguncular oluşlarıyla ittifaktan kovulan, kovulmuş olan anlamına sözlü anlatımlara konu edilip; kimi ittifak grup hafızasında şeytan fesat veren tanınma oluşla akılda tutulmaya başlandı. Çünkü fesatçı olan kendisine uyan taraftar da bulabiliyordu. Bir zaman sonra kimi şeytan gruplar, ya imanı tazeleyip, ittifaka geri dönüyordular. Ya başka ittifaklar yapıyordular. İttifaka dönen ittifak imanına sadakatleri nednele imanı olan şeytanlardı.
Yine gök ehlinden yukarı toprağın yerlisinden bir grup cinler ya da şeytanlar, ittifak içindeki efendi köle ayrışmalı ezen ezilendi, mal edinir olmanın çeşitli egemeni ya da kaostuk çalkantılarının nedenini özne nesnel oluşla söylüyorlardı. Ezen ezilenci özne nesnel bahanelerden birisi güç merkezinin kimi gücü, totemdik düzlemdeki kişilere verdiğini belirtmesiydi. Ezme ve ezilmenin kült merkezli kayırma ve iltimastan ortaya çıktığını söylüyorlardı. Bu soyo öznel ayrışma ikiciliğini ortaya koymaktı.
Şeytan soylar; ittifaka iman etmekle insan oluyordular. İttifakın ilk başlarında ve genellikle yukarı yerden gelenler ittifaka kafa tutuyordu. Bu tarım topluluklarıyla çoban toplulukların farklı yansımak istemelerinden kaynaklıydı. Böylece ittifaka tartışma kondu. İttifaka muti olan diğer ittifaklın insan gruplarını cinler, ittifaka karşı sahte ikiyüzlü kayırmacı tutum içindesiniz diye sadakatsizlikle suçladılar.
Aynı şekilde İttifakın insanları da (ittifaka iman eden gruplar da) şeytanları, cinleri; İttifakın sözleşmesi olan, ittifakın iman kaidelerini bozup değiştirir olup; ittifakın yalanlayıcı iftiracısı olmakla lanetlettiler. Bu kabil sıfatlar artık grup içindeki diğer totemdik gruplar için ve giderek tekil insanlar içinde söylenir oldu.
Ezen ve ezilenli sürecin, ezen ezilenli süreçleşmesinin algısı oluşturuluyordu. Ezelden beri bu böyle deniyordu. Herkes bir “kaderle” buna göre yaratılır demeyi pekiştiriyorlardı. Ve insanların ezen ezilen ikilemli, mal eşitsizliği içinde olduğu bu dönemlerde; rızkların herkese eşitsiz dağıtıldığı söyleniyordu. Böyle gelmiş böyle gider algısı söyleniyordu. İttifak diye bir tarihsellik anlatımı, ortalıkta kalmamıştı.
Totem dönem ve ittifakı dönem “grup tutumları” dönemiydi. İttifaka katılma ya da ittifakta ayrılma grup hareketi oluşla, ittifakın imanı da “grup imanıydı”. İttifak sözleşmesine aykırı olan tutumlar da, suçlamalar da, övülmelerde, grup suçlanması, grup övülmesiydiler.
Oysa kaderciliğin ortaya çıktığı ezen ezilen ilişkileri içinde grup imanı, giderek kişi imanlı tutumlar olmuştu. Mal edinme, böylesi çalkantılı ve suçların, köleliğin ferdileştirildiği dönemdi. Grup imanı olma ilkeleri, ezen ezilen düzleminde kişi imanı olmaya dönüşüşle, anlama ve anlatımlar var ediyordu.
Kişi imanı içine sokulan ittifakı envanterlerdeki deki cin, şeytan tanımlaması; insanın içinde bulunduğu köleci durumun çizdiği baskıcı sınrlara karşı isyan edişle cinlerin kafa tutuşları insanın kaderine karşı, insanın kalbine vesvese veren şeytanlık olmanın anlatımlardı, söyleyiş tarzına dönüşüyorlardı.
Mülkiyetçi, köleci düzende yer gök kavramları bu günkü kavrama yakın anlamlarla ifade edilir olmuştu. İttifak dönemindeki cinlerin, yukarı topraklar denen gök yerli olmaları ve bu grubun ittifak içindeki özne sosyal sıfatlarıyla birlikte cinler, bugünkü anlamla göğün soyut varlıkları olmuştular.
Bu kabil anlatımlar gelecekteki sosyal dilin, haldeki süreç aksamalı anlatımlarına konu olacak ön envanterli olan, malzemelerdi. Koalisyon unsuru, iblis totemli gruplara; yukarı yerli deme yanında, böylesi bir bozucu, değiştirici, iftiracı gibi tanımlamalarıyla da ikinci bir tanımsak anlamla da iblis diyorlardı. İblis te, ittifakın insanına aynı şeyi diyordu.
Yani çok kez sorgulamacı oluşa, iblis ya da şeytan denirken iyi huylu, köleliğe isyan etmeyen uyumlu düzenle uyumlu olan cin taifesi grubuna da melek dendi. Yukarı yerli gruplar gerçek bir insan grubu ve insan topluluklarıdırlar. Yani melekler, cinler gerçek insan topluluklarıdırlar. İnsanlarla evlenip çoğalıyor, melez (titanlar, nefilim ırk gibi) insan ırkları meydana getiriyorlardı.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.