UTANDIM!/ ALİ TÜRER
Mühendis uyarmış, milletvekili uyarmış, devletin denetleme kurulu uyarmış, hiçbir önlem alınmamış. Madende gaz ölçecek yeterli araç bile yokmuş. Sonuç: 301 ölü. Şimdi buna kaza mı diyeceğiz, bu bir katliam.
Gerçekten ölenler bu kadar mı, gerçeklerin ne kadarı kamuoyundan gizleniyor, henüz bunu bile bilmiyoruz. Madende o gün kaç kişi çalışıyordu, ölenler kimler, en kısa zamanda bunun bir listesi açıklanmalı.
Nasıl bir ülkede yaşadığımızı, neden dünyada iş ve işçi kazalarında ilk üç sırada olduğumuzu bu bir hafta içinde daha iyi anladık. Bütün dünya da bunu gördü.
Gelişmiş ülkelerde tarih olmuş, müze konusu yöntemlerle kömür çıkarmakta inat ettiğimiz için yüzlerce işçimizin kanına girdik. Yüzlerce ailenin ocağına ateş düştü. Yüzleri kızarmadan o madenci eşlerinin, çocuklarının gözlerinin içine nasıl bakacaklar, nasıl oy istemeye gidecekler birileri bilmiyorum. Ortaya çıkan bu manzaradan utanmalıyız. Bir vatandaş olarak ben utandım.
Arkadan ağıt yakmanın, ah vah demenin bugün ne yararı var?
Benzer bir kazayı bundan dört yıl önce Zonguldak’ta Karadon’da yaşadık. O gün 30 Madenciyi toprağa verdik, ders çıkardık mı? Sorumlularından hesap sorduk mu? O kaza –siz katliam okuyun- sırasında Türkiye Taş Kömürü Kurumu Karadon müessese müdürü olan vatandaş, bugün TKY Genel Müdür yardımcısı olmuş. Ödüllendirmişiz. O gün ölen işçilerin bu gün süren davasında 5 kez bilirkişi rapor düzenlemiş yetmemiş, şimdi mahkeme altıncısını bekliyormuş. Bu kazanın ardından açılacak davada da olacağı bu? Bu güne kadar hangi katliamın hesabını sorulduk ki bununkini soralım?
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesine hükümet imza koysaydı muhtemelen bu katliam yaşanmayacaktı. Madenler adam gibi denetlenecekti. Kaza anında sığınılabilecek yaşam odasını hazır etmeden patron işçiyi madene sokamayacaktı. Belki kaza gene olacaktı, ama ölen olmayacaktı.
Maden sahibi yaşam odası mevzuatta yok diyor? Haklı. Bakan o madeni 16 defa denetlediklerini söylüyor. Maden sahibini neyle suçlayacaksın. Gaz maskeleri, oksijen tüpleri hurda, gazölçerler yetersizmiş şimdi fark ediyoruz. Denetim yaparken gözünüz nereye bakıyordu.
Maden sahibi ölen madenci çocuklarını eğitmek için vakıf kuracakmış. Madenci aileleri bağlanacak maaşı kabul edince, ölen madenci çocuklarının eğitim giderleri karşılanınca vicdanlarınız vebalden kurtulacak mı? Uludere’de çocukları parçalanarak ölen aileler tazminat almayı reddettiler de ne oldu? Bazılarının vicdanı bu yükü taşımadı mı? Bunu da taşır!
Bu olaya da “kaza” deyip geçecek miyiz? Bunu da unutacak mıyız?
2005’den sonra Soma madenlerine hükümet önce el koydu, sonra özel şirketlerin kullanımına bıraktı. Bütün sahaların kontrolü devletin elinde, çıkarılan ürünün tek alıcısı devlet, bu nasıl özelleştirme? Buna taşeronlaştırma demek daha doğru olur. AKP kendisine kömürü ucuza üretsin diye madenleri taşerona devretti. Büyük taşeron da üretimi küçük taşeronlar eliyle yürütebileceği bir sistem kurdu. Şimdi bu katliamın sorumluluğunu taşeronun üzerine yıkıp, sorumluluktan kurtulabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Kömürü ucuza mal etmek için taşerona baskı yapan siz değil misiniz?
Dağıtılan gaz maskeleri eften püften, oksijen tüpleri yetersiz, madenci kaza anında ne yapacağını bilmiyor, gerekli eğitimi almamış, tatbikat yapmamış, denetimler danışıklı sürmüş, kontroller zamanında ve gerektiği gibi yapılmamış; bütün bunlarda bu ülkeyi yönetenlerin doğrudan sorumluluğu yok mu?
Ziya Gökalp mefkûre kavramını açıklarken, büyük travmalar içinde yaşanan deneyimlere, bu travmalar içinde toplumun ortaya çıkan ruh haline vurgu yapar. Biz de bu hafta böyle büyük bir olay yaşadık. Bu travma ruh halimizde ne iz bırakacak? Yoksa balık hafızalarımızda gene hiçbir iz kalmayacak mı?
Ne öğrendik? 21. Yüz yıl Türkiye’sinde madenlerde, inşaatlarda, ağır işlerde çalışan işçiler hiç bir güvenceye sahip değillermiş. Aslında bu ülkede yaşama hakkı dâhil hiçbir hak güvence altında değilmiş.
Maden işçileri hayatlarını kaybettiler. Peki ya bu ölümleri zamanında alacakları önlemlerle önleyebilecek olanlar onlar nelerini kaybettiler? 1800-1900’lerde yaşanan maden kazası istatistiklerine sığınanlar, ölümün bu işin fıtratında olduğunu söyleyenler, canı acıyanın tepkisine bile saygı göstermeyenler, onların gerçekte yitirdikleri ne? Peki, bizler ne yitirdik?
Karbon monoksit madende madenciler üzerinde hükmünü sürerken, dışarda ölenlerin yakınları biber gazıyla, TOMA’larla, tekme ve yumrukla terbiye edildiler. Çizmesi sedyeyi kirlettiği için kazadan kurtulan madencinin yüzü kızardı. Madenci yakınına ayakkabısını tattırırken Başbakan yaverinin yüzünde ise kibir vardı.
Bu ülkede birileri sobada yakabilsin, birileri de kömür üzerinden oy toplayabilsin diye geçen hafta 301 madenci öldü. İlkel koşullarda da olsa, işin içinde madenden çıkamamak da olsa çalışmak zorundaydılar. Bir saatte alacakları o beş liraya ihtiyaçları vardı. Çocukları evde ekmek bekliyordu.
Çocuklarımıza bırakacağımız ülke bu mu? 55 yıl ben bunun için mi yaşadım?
Yine bir patlama sesi geldi derinden
Söndü fenerler
Asılı kaldı havada çığlık
Boğazda düğümlendi lokma
Kâğıdın üzerinde kırıldı kalemin ucu
Ekmek çıkarmak için inmişlerdi
Kömüre döndüler
Kor olup yüreğime düştüler
Baktım
İs içindeydi ellerim
Utandım.
Ali TÜRER
YORUMLAR
Problem sadece madenlerimizde mi?
Otuz yıldır ağır sanayinin içindeyim.
Çalışanların doğru dürüst can güvenliği yok.
Hiç bir yerde yok.
Bu kafa ile gidersek de olmaz.
Bağırıp çağırmak ile,
güzel yazılar kaleme almakla olmuyor.
Çözüm üretmek gerek.
Bu da hemen olamıyor maalesef.
Önce paranız olmalı.
Ekonominiz düzelmeli.
O zaman insanınızın hayat seviyesini yükseltebilirsiniz.
Bizim daha doğru dürüst enerjimiz yok.
Madenleri çalıştıramıyoruz.
Doğal gazımız, petrolümüz yok.
''Hes''lere hayır. Doğayı tahrip ediyor, derelerimiz güzelliğini kaybediyor.
Termik santraller doğayı kirletiyor.
Nükleer santrale kökten karşıyız zaten.
Ne olacak?
Gelişmiş ülkelere bak...
Bakıyorum da,
benim param yok, param...
Ben,
madenimdeki işçimin emniyetini sağlayamıyorum daha.
Boş ver.
Sinirlerim tavan yaptı yine.
Bir tutam hayat tarafından 5/18/2014 9:11:01 PM zamanında düzenlenmiştir.