SEKERAT - Rüya (1.Bölüm)
BÖLÜM I / RÜYA
Ölüyordu. Son sözlerini söylerken gözleri kapalıydı. Birkaç defa öksürdü.
“ Kapılar açıldı. Açılmasaydı bu kapılar yada kör olsaydım. Belki bütün bunları görmezdim. Çok geç kalınmış ya Rab ! ”
Ardından panik içinde gözlerini açtı. Göz bebekleri yukarı, sağa, sola bakıyordu. Sanki bir şey ona doğru geliyor, ani hareketlerle yer değiştiriyordu. Gözleri olabildiğince açıldı. Dehşet içinde bakar gibiydi. Bir şeyler mırıldanıyor, boğazında takılan nefesi homurtulara dönüşüyordu. Ayak parmakları, elleri iyice gerildi. Derin bir nefes aldı. Saniyeler sonra nefesini verdi. Artık kaskatı kesilen bedeni yumuşamış, gözleri kapanmış ve ağzı açık bir şekilde cansız bedeni toprak rengi parkelerin üzerinde yatıyordu.
Yattığı yerden hızla doğruldu. Garip çığlıklar atıyor, elleriyle sağa sola vuruyordu. Üzerinde yağmur patlamış gibi elbiseleri ıslaktı. Sırılsıklam, ter içinde… Kendine geldiğinde yerde olduğunu anladı. Gözlerinin bulanıklığı geçmeye başladığında korku dolu gözlerle etrafa iyice baktı. Gördüğü rüya o kadar gerçekçiydi ki aklını kaybedebilirdi. Bir süre daha kendine gelemedi. Olduğu yerde öylece kaldı. Bir ara gözü duvardaki şekle kaydı. Daha öncesinde böyle bir şekil hatırlamıyordu. Duvardaki bu garip şeklin neye benzediğini bilmiyordu ama sonradan olduğundan ve bir şeylere benzediğinden emindi. Korkmuştu. Önce rüya sonra da bu şekil. Başını öne eğdiği anda sabah ezanının sesiyle irkildi. Birden rüyasında gördükleri aklına geldi. Gördüğü o kimseyi tarif edemezdi. O dehşet verici görüntüyü ne anlatabilir ne de tasvir edebilirdi. Bu dünyaya ait olmayan bir şey. Kelimelerin, karşılığını bulmadığı o şey.
Ezan bittikten sonra arkasındaki sehpadan sigarasını alıp bir dal ateşledi. Dumanı içine çekerken gözlerini kırpmıyordu bile. Öylece bakakalmıştı. Rüyada gördükleri gözlerinin önünden gitmiyordu. Bir süre daha olduğu yerden kıpırdamadı. Sigara üstüne sigara yakıyordu. Bir ara kalkıp abdest alıp namaz kılmayı bile düşündü. Sonra duraksadı.
“Abdest nasıl alınır, namaz nasıl kılınır ki?”
Bu düşünceden vazgeçti. İnanmadığı bir varlığın kendisine hitap etmişti rüyasında. “Ya Rab!” Beynini en çok kurcalayan kısım da buydu. Böyle bir korkuyu daha önce hiçbir yerde hiçbir şekilde yaşamamıştı. Gördüğü onca rüyasının arasından seçim yapmaya kalksa bu rüyayla diğerlerini kıyas bile yapamazdı. Bütün bunları düşünürken hava aydınlandı. Korkusu çok az da olsa dinmişti. Yerden kalkıp lavaboya gitti. Yüzüne suyu çarptıktan sonra bir süre aynaya baktı. Aynada gördüğü şey kendi suratından ziyade siyah kıvırcık saçlı bir soru işareti gibiydi.
İştahı yoktu. Hiçbir şey yemeden sadece koyu kıvamlı sade bir kahveyle yetindi. Aklında çalıştığı dergiye yazı yazmak yoktu. Arkadaşlarıyla vakit geçirmek, toplantılar, oyunlar, gezmek, günlük rutin işleri… Hiçbir şey yoktu. Sadece rüyaya odaklanmıştı. Odaya geri geldiğinde duvarda beliren şekle gözü kaydı. Yatağın hemen sol tarafındaki duvarda. Biraz yakınlaştıktan sonra bunların birer çatlak olmadıklarını anladı. “Biliyordum.” Diye geçirdi içinden. Şekillerin birkaç açıdan fotoğraflarını çektikten sonra bir not ekleyerek cep telefonuyla dergide beraber çalıştığı bir arkadaşına gönderdi.
Not: Bana acilen bunların ne anlama geldiğini öğrenmen gerek. Bekliyorum.
Cevap gelesiye kadar dışarı çıkıp kafasını dağıtmak istedi. Dışarısı soğuktu. Montunu giymeden kendini dışarı attı. Gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldıktan sonra başını öne eğip yürümeye başladı. Caddeye adımını attığı anda korna sesiyle irkildi. Hemen geri çekildi. Başını iki yana sallayıp araba geçtikten sonra devam etti. Yol boyunca rüyasında gördüğü o şeyi düşünüyor bir taraftan da ölürken söylediği o cümleyi fısıldıyordu.
“ Kapılar açıldı. Açılmasaydı bu kapılar yada kör olsaydım. Belki bütün bunları görmezdim. Çok geç kalınmış ya Rab ! ”
Biraz daha yürüdükten sonra caminin bahçesine ilişti gözü. Bir adam etrafına insanları toplamış hararetli bir şekilde güzel bir dille bir şeylerden bahsediyordu. Elini yanındaki ağaca yaslayarak uzaktan bir süre süzdü. İçinde uyanan merak duygusuna yenik düşerek oraya doğru yöneldi. Her adımında kalbi biraz daha hızlanıyordu. Vardığında boş bir sandalyeye oturdu. Önce konuşan ihtiyara baktı. Nedenini kendisinin bile anlamadığı bir gülümseme belirdi yüzünde. İhtiyar, şöyle bir baktıktan sonra sözlerine devam etti.
“…………. Kişi ölüm anında kafese konulmuş, kanatları kırık bir kuş gibidir. Anca çırpınabilir. Perdeler kalkmaya başladığı anda gerçekle yüzleşir. Artık Azrail a.s gelmiştir. İnsan eğer iman etmiş, iyi amellerde bulunmuş ise Azrail a.s ona daha önce hiç görmediği gibi güzel bir şekilde gözükür. Nazik bir şekilde ruhunu almak için gelmiştir. Fakat kişi imansız, günahkar, kötü amellerle geçirmişse ömrünü… İşte o an kapılar açıldığında belki de kör olmayı isteyecektir. Azrail a.s öyle bir dehşet verici şekilde gelecektir ki bunu hiç kimse tasvir edemez. O günahkar kişi çok geç kalınmış, meğer gerçekten Allah varmış der gibi farkına varacaktır. Ama kapılar açıldıktan sonra artık gerçeği gördükten sonra gelen iman fayda vermeyecektir. Yaşayan bir insanın yaşam dışı son anı!”
Bu duyduklarından sonra şok içindeydi. Ağzı açık kalmıştı. Dün gece gördüğü rüyayı şuan tekrar yaşar gibiydi. İhtiyar her şeyden bahsetmişti. Kapıların açılması, kör olmak istemek, pişmanlık, çırpınış… Bütün bunlar aklında tren olmuşken telefonu titredi. Arkadaşı şekillerin ne anlama geldiğini bulmuştu. Mesajı açtı. Tam o sırada ihtiyar, sesini biraz yükseltti. Başını ihtiyara doğru çevirdi. İhtiyar:
“Evet kardeşlerim işte bu ölüm anına, artık perdelerin kalkmış olduğu ana SEKERAT hali denir. “
Bunu duyduktan sonra mesaja bakmak için telefonun kilidini açtı. Beliren ekranda gördükleri onu fena halde köşeye sıkıştırmıştı. Bir an haykırmak istedi. Korkmuştu. Bu gün yaşadığı ilk şok değildi ama en etkilisiydi. Mesajda:
“Bunlar Arapça (س-ك-ر-ت) harfleri. Yani Türkçe okunuşu : “SEKERAT”” yazıyordu.
Hızla kalkıp korkmuş bir şekilde eve yürümeye başladı.
Fakat bilmediği bir şey daha vardı…
Bahattin BERKDİNÇ
YORUMLAR
Sekerat, yeni bir kelime benim için.İnsanoğlunun en korktuğu ama kaçamadığı sonu barındırdığını öğrenincede oldukça ürkütücü bir kelime.Görünmeyen ama varlığı hissedilene dair, gerilimi tadında ve merakımızı artıran bir giriş bölümü okuduk.Hikayenin içinde biraz daha ilerleme isteğiyle ikinci bölüme geçmekte yarar var.