- 3380 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SENİ O KADAR ÇOK ÖZLEDİM Kİ (mektup–5)
Bugün sabah erken uyandım, ortalığı toparladım, perdeleri yıkayıp astım divan örtülerini katlayıp kaldırdım iyice yıpranmıştı yıkanılacak gibide değildi. Ünlü tabloların sahtelerinden birkaç tane almıştım, evin değişik yerlerine astım birde olmadık yerde çivi çakarken tırnağıma çekiç darbesi yedim, evet tırnak olunca çok acıyor, birde… Senin yokluğun yani senin yokluğunun acısının yerini hiçbir acı doldurmuyor.
Öğleden sonra kendimi sokağın sesli yalnızlığına bıraktım, dolambaçlı sokaklardan geçtim, geniş alanlarda futbol oynayan çocuklar vardı tuza toprağa belenmiş, yüzleri terli, bana çocukluk anılarımı anımsattı. Hani ben anlatınca sen yüzüne gülücükler serpiştirip dinlerdin ya işte o anılar. Aralarında birisi zayıf uzun boylu hafif kambur kendinden emin gülüşleri, sen hemen anlamışsındır kim olduğunu yüzüne güneşten bir parça düşmüştür ve aydınlık bir gülüş yüzüne konmuştur. Şemsettin evet defalarca hikayelerini dinleyip bıkmadığın çocukluk anılarım, ilkokul arkadaşım Şemsettin hani yaptıkları doğru değildi ama komik ve dramatikti, Diyarbakırlı Şemsettin; kara benizli, uzun boylu, siyah önlüğünün sol tarafında yama vardı, kocaman iliklerle dikilmişti, saçlarını sürekli kazıtırdı. Hani öğretmen sorular sorunca, tuhaf cevaplar verirdi, ben haçlıklarımı biriktirirdim Şemsettin’in getirdiği kitapları, bilim dergilerini satın alırdım limana yanaşan gemilere girer kitapları oradan aşırırdı birçoğu bulunamayan kitaplardı. Pazar günleri ise hiç şaşmaz kiliseye giderdi yok yok Şemsettin Müslüman Allahtan korkardı. Annesi babası namaz kılardı. Şemsettin hiç Cuma namazını kaçırmazdı; her gelişinde yenilenirdi ayakkabıları, kiliseye gitmesinin sebebi bir şişe şarap birde somun ekmeği şarabı satar ekmeğe katık alıp yerdi. Hayatı kendi istediği gibi yaşardı. Yaptıkları ona öyle bir mutluluk veriyordu ki sürekli yüzüne yapışık hınzır bir gülüşü vardı. On beş yaşındaydı, benden beş yaş büyüktü, Diyarbakır`da okula gidememiş, buraya geldikleri bir buçuk yıl olmuş okula yazdırdıklarında fazlasıyla uzun boylu olduğu için 3. sınıftan başlamıştı okula, eğer başarı gösterirse beşinci sınıfa alacaklarını söylemişti öğretmenimiz öylede oldu çok zekiydi hemen algılardı okumayı yazmayı birde matematiği çok iyiydi, hep parmak hesabı yaparak çözerdi soruları köyde bakkalları varmış kendisi bakarmış kuş lastiğiyle hedef tahtası yaptığı karpuzları ters çevirip satarmış.
Ah! Şemsettin ah! Bir keresinde karnım çok açtı haçlığımla çeyrek somun birde üçgen peynir aldım ne bileyim Şemsettin kitap getirmiş her zaman okula gelir gelmez verirdi, param yoktu kitap tarihi anlatıyordu canım gidiyordu alamıyordum üçgen peynirli ekmeği yediğimi de görmüştü. O gün o kitabı alamadığım için çok üzülmüştüm hafta sonu tatili de araya girdi Şemsettin kitabı çoktan satmıştır. Cumartesi kahvaltıdan sonra çantamı açtım ödevlerimi yapıp sokağa fırlayacaktım ki kitap çantamdaydı, oysa hep onu dışlıyorlardı dalga geçiyorlardı, yarım Türkçesiyle ama o yüzündeki hınzır gülüşünü hiçbir zaman terk etmedi. yüreği kocamandı. Sokağa çıkmadım o gün; kitabı okudum beni çok farklı boyutlara götürmüştü, Pazar günü annem kek yapacaktı bir hafta boyunca sürekli istemiştim birkaç dillim ayırıp gazeteye sardım çantama koydum pazartesi görür görmez teşekkür ettim çantamdaki kekleri verdim oracıkta oturdu yedi
_ anan mı yaptı oğlum?
_evet
_benim anam da yapar buğle gizel olmaz somun eğmek gibiy oğlur .
İşte canım çocukluğumun gülünç ve dramatik anıları…
Canım bugün geleceğini umut ediyorum gelmesen üzülürüm dert etme biliyorum sende çok istiyorsun, özlemişsin, korkma çok sürmez ben yalnızlığa alışkınım.
Seni o kadar çok özledim ki en çok gözlerini, gülüşlerini bakarken yüreğim eriyip aktığını hissetmeyi özledim, saat 23’te başını uzat pencereden bir nefes al, bir nefes daha bak nasılda gülünce güzelleşiyorsun…
Kazım DEMİR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.