- 398 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ön Toplumlar 1
Ön toplumlar, kendilerinden önce izleyeceği bir toplumu ya da kurumlaşmış, deneyimleri edinilmiş toplumsal yapıları olmadan, ilk kez ittifakı olan topluluklarla üreten ilişkili toplumlardır. Bu süreç, belli bir başlangıç ve bitiş zamanı içermez. Bir sürecin kendi içinde, köleci mülkiyete ilişkin kesikli sürekli durum oluşla yer ve yön tutmasını belirlemiş olmakla, ön toplumlara dek olgunlaşmasını bitirmiştir denebilir.
Ön toplumları oluşturma süreci, dünyanın her yerinde, aynı zamanda, aynı hız ve aynı yönde oluşla başlamamıştır. Arkalı önlü süreçlerdir. Biri başlayıp mesafeler almışken diğeri henüz yolun başındadır. Ya da günümüze dek süreci hiç başlatamamışlardır. Ön toplumlar, doğayı üreten ve üreten ilişkilerini kurum ve kurallarıyla ortaya çıkaran ilki yapılarıyla kendilerini açık ederler.
Genel de sosyal kültürlü etnik süreçlerin emisyon edildiği, nesnel süreçli bilinç zaaflarının yaşandığı; deney, gözlem, bilimsellik, teknoloji gibi şeylerin yeni yeni emeklemesi olan ittifakın toplumlarıdırlar.
Üreten ilişkiler, bir takım nedenlerle kutsal yer karşılaşmalı hediyeleşmelerin, olanaklı temasını ortaya koymuştu. Bu temasların yeğinleşen sıçraması, uzaktan anlaşma buluşmalarıyla giderek çevrimleşen süreçler; anlaşmalı temaslı koalisyon ilişkilerini ortaya çıkardı.
İlk kez yalın totemdi sosyal yaşayım ilişkisi içine sokulan, uzaktan temasla hediye (kurban) bırakmalı anlayışsa tavırlar, bekle gör türü; sesiz uzlaşmalar deneyimi oldu. Ve uzaktan süreçlerin yoğunluğu, uzaktan itilaftı (anlaşmalı) koalisyon ilişkileri de, koalisyonun kendi yeğinlik ilişkileri de sürecin ittifakı ilişkilerini başlatacaktı.
İki ve daha çok bölgeler arası sunu kesim noktaları, yalın totemi yapının dışında, yalın totemi yapıya yavaş yavaş bir osilasyon kaynağı oluşla dikkate değer bir dikkat çekilmesinin yeni bir senkronlama kaynağı olması gerekti. İşte ön toplumlar süreçleyim olan gelgit yoğunlaşmalı girişmeleri, bilinç edip düzenleşmedirler.
Süreç ittifakı olmayı ortaya koymuş olmakla beraber, sürecin içindeki öznel unsurlar hâsılda ne gibi süreçler yaşayacağını bilemeyişle, ittifak akışa göre inşa ve inşayı bozup, yeniden yeniden inşacı olmalarının iç, içe; evresidirler.
Koalisyoni yapı içinde, üreten entegre ilişkilerine göre yapının sosyal kültürü çok ağır basmaktadır. Ki gerek sosyal kültürleri, gerek üreten ilişkileri giderek kurum ve kurallarıyla oturmuşluk kazandılar. Böylece ön toplumlar kurumlaşmaları bağlamında, süreç boyu edinim ve niceleyişleriyle; kaidelerine devamlılık kazandırır olmakla, kendisinden sonrakilerin kurucu ön yapıları oldular.
Ön toplumlar, üreten totem meslekli toplulukların birleşmeleri olup; “birleşerek üretme ilişkilerini” ortaya koymuşlardır. Entegreli oluşla bir araya gelen ön toplumlar yalın totem dönemli maddi manevi kültürlerini uzun aralarla birleştirdiler.
Birleşmeler hiç bilmedikleri bir alt yapı hazırlanması ve uyum süreçleri gibi ön oluşmaları, travma gibi hazımsızlıkları ortaya çıkarmıştı. Böyle böyle tevhitçi birleşmeler; ittifakı organize etmekle; o günler içindeki şartlara göre sonraki sürecin inşacı ve sekanstık sosyo nesnel yapıları oldular.
Ön toplumlar en az iki ve daha fazla totem grubun ittifakı girişmesi oluşla başlayan bir çoğul (plural-politeist) yapıdırlar. Hem sosyal yapının demografyası ve kültürüyle çoğullukturlar. Hem de farklı ya da benzer olan totem meslekli üreten ilişkiler bağıntılı, çoklukturlar.
Çeken, ittifak merkezini oluşan bağıntı; “içinde insanı olan üreten ilişkiler yoğunlaşmasıdır”. Değilse totem meslekler olmazdan önce (üreten ilişkiler olmazdan önce) hiçbir “yalın totem kültür”, insan gruplarını ittifaka çağıramamıştır.
İçinde insan, hele de üreten insan olmayan üretim de, zorlayan, tahakküm eden, sömüren bir ilişki tipi oluşla çekimleyken değil; dağıtan, bozulan yapılar olur. Böylesi yapıların sürmesi için yapıya hariçten zorlayan bir güç ve enerji harcarsınız.
İttifakı düzenleme, en az iki ya da birkaç; yalın olan totem kültürlerin gide gide girişendi olan temaslarının sonucudur. Temasların uygunlaştırılmasıyla süreç kaostuğu barış ve sükûnet edildi.
Barış ve sükûnet edilen, özgün tınışımı kristalize edecek olan güç te ittifakın merkeziydi. Merkez, ön toplum olucusu sürecin; özne nesnel kurum ve kaideler girişenli, bileşke kesim alan noktaların bir, toplamıdırlar. Tam özekte grupların insanına göre ve insana göre olma vardır. Kesikli sürekli düğüm yoğunlaşmalıydı. Ön toplumlar, totem yapılar arası zorunlu girişmelerin ilk kez inşa edilmesine bir başlanıştırlar.
Tevhit çoklu algının birli, belirtilir olma şeklidir. Tevhit çokluğun intisabıdır. Yönetimin merkezi; yalın totem temsilcili kurul oluşla çokluktur. Kült merkezinin çevresi totem sosyal kültürlü aidiyet ve totem meslekleri oluşla bir çokluktur. Çokluğun algısı, çokluğun sosyal düzlem zıttı olan birlik ve mutlaktı yönetim oluşla, tek başlı yönetimi sürece enjekte edecekti.
Çoklu mantığın kavranıp, çoklu mantığa süreç içinde işlerlik verilmesi konusunda pek çok enerji sarfı ve firen hareketi söz konusudur. Enerji sarfı da; yerine konan enerji karşılanması oluşla, yorucu kişiyi tedirgin edici bir karşılanma olmanın bellek hatırlanmasıdır. Dingin, kararlı düzlem içinde olmak yerine; tedirgin eden düşünce ve sosyal çalkantılar içinde olmak, insanı hayli yorar.
Bir anlaşılma ve anlama zorluğu; bir yorulma durumu ve fazladan bir enerji karşılanmasına mâl olan çoklu mantık aktivitesi, sosyal yapıya yorulmalar veriyordu. Bu nedenle tevhit kültürü sosyal bir insan için çok önemli bir kutsallık ve dokunulmazlık arz etmektedir.
Ne var ki insanın dışındaki, insandan ve insan bilincinden bağımsız olan gerçeklik gelişmesi de çoklu olanın bağıntı birliği olan süreçlerde olay, olgular; kesikli (sınırlı), sınırsızlığa (sürekliye) dönüşüyordu. Zamanın ruhu yönetim alanında da yavaş yavaş güçler ayrılığına doğru inşa oluşa kayıyordu.
Sosyal alanda tevhit kültürü sürerken sosyo-toplumsa alanda bağıt çokluk entegresi örgütleniyordu. Birlik yapılar açık seçik çokluklardan oluşuyordu. Çokluğu olmayanın birliği de olmuyordu. Kral olan mutlaktı yönetimin, saraya; dini yönetim de tapınağa doğru ayrıştı. Yani tevhitti birlik olan mutlak o aşamaya göre ve her bir aşamaya göre kendisine özün üreten ilişkili entegre çokluklara dönüşmüştü.
Krallar, yetki paylaşması olan mahiyetler edindiler. Merkezden çevreye doğru özelleşen özerkleşen yönetim İlerleyen parlayan sürecin yeni dinamiğiydi. Bu sürecin tek hâkimi olma savaşlı muktedirlik olsa da süreç bir kez yarılmıştı. Er geç kendisini iddia edecekti. Tevhit bir doğumu iyi yapmıştı. İttifak içindeki melez sosyal ayrılıkları, millet oluşla sentezleyip; milletin de; ne o, ne bu sosyal tanıdan olmayan ve biraz daha rasyonel gerçeklikleri olan ikameler üzerine oturmasını ortaya çıkartmıştı.
Bu nedenle yavaş yavaş kült merkezleri etnik totem düşünmeler kurulu olmayıp; nesnelce toplumsal kural ve kaideler hukuku olmaya başlamıştı. Yani ilerleyen süreçlerle mutlaktı yönetimlerin olmadığı anlamakla; yönetimde, güçler ayrılığı (politeite-pluralite) ilkeli parça deneyimleri, süreçlere entegre ediliyordu. Gerçekleşen süreçlere rağmen, sosyal anlama birlik ve tevhit kültürü içinde ilerleyecekti.
Fakat bu tevhit kültürü sürece öyle damga vuracaktı ki, günümüzde dahi güçler ayrılığı ilkeli tutumlara rağmen, mutlaktı yönetimlerin olmadığını anlamak ve anlatmak; geniş yığınlarca olanaklı olmayacaktı.
MS. 1215 Magna Karta anlaşması sürecin ilerleyen biçimli gelişiyle “mutlaktı yönetimden” dönüşün en bilinen örneklerinden biridir. Bu anlaşmayla kral bir kısım yetkilerini devrediyordu. Oysa 21 yüz yılda bir başbakan; “yasama, yürütme bana ayak bağı oluyor” diyecek kadar fütursuzca diktatörlük yüzünü gösterecekti. Güçler ayrılığının eleştirisi; “keyfiliğe” ayak bağı olmasıyla, tarif edilecekti!
Oysa evrende her süreç aksar. Her süreç sınırlı (kesikli) sürekli oluşuyla olasıdır. Ayak bağı olmamak diye aksamayan bir süreç yoktur. Yetki ve kullanım bir özel bağıntı ile sınırlanıp, başka bir yetki, özel bağıntı kullanım sınırlık lığı oluşların devamlılığıyla akış eder. Tevhit, tarihsel bir zorunlulukla ittifak içinde ve yalın totemi birliklerin kendi sosyal özneli çok başlılığının iddialı çekişmelerine karşın mutlak yönetim oluşla karşımıza çıkar. Bu süreç, nesnel yasallığın bilinmediği, sadece eğime göre süreçlerdir.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.