- 784 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜL İDAMI (mektup–4)
GÜL İDAMI (mektup–4)
Yaşamın anlamını yitirdim galiba, kaç zamandır tıraş olmuyorum. Üzülme canım benim tembelliğimden, senin yanımda olmayışından, başka ne derdim olabilir ki? Karşı komşumuz Fatma teyze dün akşam sıcak bir tabak yemek getirdi; Antep yuvarlaması dumanı tütüyordu
Ne güzel olmuştu; sen seversin. Senin yemeklerinin yeri bambaşka; çünkü sen sevgini yani sevgimizi koyuyordun yemeğe, gerisini boş ver seninle kuru ekmek bile güzel canım. Dokunduğun her şey sen oluyordun. Yüreğim kafesine sığmazdı sen bakınca. Çırpınan yaralı bir kuş gibiydim, seni ilk gördüğüm zaman sen bana hayatın anlamını verdin. Hatırlar mısın? İlk buluşmamızı ben ne kadar mahcup ve kırılgandım sende öyle bir özgüven vardı ki; birden kanatlandım uçuverdim oracıkta… Yazarken ellerim titriyor, sanki karşımdasın kalbim göğüs kafesimi zorluyor. Sağlığın nasıl ilaçlarını kullanıyor musun? Ah be canım şu sigarayı da içmesen? Saat 23’te bakıyor musun gökyüzüne? İçin daraldığında umudun şarkısını söylüyor musun? Gündüzleri çık bir parka dolaş bak ağaçlara ille de kuşlara bak, onlar da umudun şarkısını söylüyor.
Artık geceleri serinlemeye başladı hafif hafif üşüyorum, yinede üstümü örtmüyorum neden olacak? Galiba çok tembelim. Balkondan bakmaya kendimi alıştırıyorum, sen gelince kahvemizi yudumlayıp insanlara bakacağız, kimisine gülümseyeceğiz, kimisine üzüleceğiz senle aynı şeye bakmak, aynı şekilde görmek ne kadar güzel…
Sen güzel olanın en güzelisin. Karşımda bir fotoğrafın duruyor, bakışlarına güneş konmuş. O
kadar özlemişim, sana şöyle doya doya sarılmak istiyorum. Kalbim duracak gibi; seni çok düşünüyorum birde sen yanımdayken kalbimin ritmini düşün. Korkmuyorum duracak diye sen yanımdayken ölmeliyim öleceksem! Son sözümü sen duymalısın, yüreğimin çırpınışını hissetmelisin, hayır sana acı çektirmek değil gayem, seninle ölüm bile güzeldir canım korkma ölmedim, şimdi yüzün buruş buruş oldu tadını almadan gider miyim
Senin gözlerinin, gülüşünün, varlığındaki o korkunç enerjiyi? Azrail’in başı dönmüş sıcakta yanlış kişiyi yokluyor.
Hani sana bir yazardan söz etmiştim, romanımın kahramanı evet şu çok içen, onunla oturduk konuştuk tarihi yapılar hakkında.
Uzun uzun anlattı bana aslında bu evler ermeni evleriymiş, zorla ellerinden alınmış, kimisi sürülmüş, kimileri de öldürülmüş. Yazarın içi burkuluyor anlatırken yeni romanını, taze bir yaradan kan akar gibi akıyor yüreğinden sözcükler. Yaşlı komşusunun evi çöküyor enkazda bir sandık; sandıkta birkaç özel eşya birde kalem bulunuyor, kalem deri kaplama derinin üzerine işlenmiş bir kadın resmi, o kadar narin ve zarif; bakışı o kadar içten samimi, belki de sevgilisiydi, ya da eşi, belki de kendince bir kurgu yapmış. Bir görsen bizim yazar ne kadar yürekten yazmış, kurgu olduğuna asla inanamasın. Yaşlı adamdan kalemi istemiş vermemiş, para teklif etmiş yine kabul etmemiş yazar kalemin üzerine fazla düşünce acaba yaşlı adam kalemin büyülü olduğunu mu düşünmeye başladı? Hiç olmasa şu romanı yazana kadar demiş, yaşlı bunak ona bile izin vermemiş. Evet büyülü bir kalem; büyüleyici bir aşkın serenatları yazılmış o kalemle…
Anlattıkça doldum taştım. Senle zaman ötesine o yıllara gittim sana o kalemle bir mektup yazmak isterdim ki aşk acısı çeken bir kalem ancak anlar bizi…
Ben aslında seni çok özledim. Bazen beni bu kadar çok bağlayan ne diye merak ediyorum? İlahi bir güç olsa gerek!
Bir çay bahçesinde gördüm bir tutam kırmızı gül asmışlar, ibretlik bir anıt gibi nasılda duruyordu. İçimden bir şeyler koptu yüreğim yandı, belki bir aşkın bitişiydi onu idam ettiren kim bilir ayrılığın hüznünüdür solduran…
Çayın her yudumunda gözüme takıldı kuru güller, üstellik bunlar henüz gonca! Oysa iyi şeyler düşünmeli yalnız adam, neden ki diyeceksin? İçinde katmerleşmiş acıları var çünkü sen varsın yakın olduğun kadar uzaksın…
Kazım DEMİR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.