ELVAN ile BEN ( Gerçek bir hikaye )
Avşar elleri türküsü söylenen,küçük bir şehrin tozlu yollarında geçti çocukluğum.
Kışında kar, yazında sıcaklık adam bayıltırdı.
Akranım çocuklar gibi misket yuvarlayamadım, çember süremedim doya doya.
Büyük adama hitap edilir gibi, ağır fikirlerin yuvarlandığı bir ocakta büyüdüm. Büyüdükçe büyük fikirlerin içinde boğuştum.
Saatlerce kücük oda’ya çekilir günlüklerimi yazardım. Günlüklerimde gerçekler ve kendi içimde büyütdüğüm hayaller içiçe gezinirdi.
İlk şiirimi 13 yaşında, hayatında hiç bahtı olmamış bir adama yazdım.
( Atsız )
Kara kaşlı bir dilber yoktu hayallerimde. Nede " Miniktim,ufacıktım.Top oynadım acıktım " havalarında değildi tavırlarım.
Akranlarımdan uzak, dev fikirlerin dev adamlarıyla geçerdi günlerim.
Mazbutluk nedir? Müzminlik nedir? vakar’lık nedir bilmezdim.
O yolun yolcuları öğretti bana.
Önce eğilmeyi,sonra var gücüyle bükmeyi ögretti bana; gözlerimde her biri dev olan kahramanlar.
Her Cumartesi günleri ayran şölenleri düzenlenirdi kutsal ocakta.
şiir adına ne varsa omuzlarıma yüklenilirdi, tutuşturulup elime bir mikrofon.
Bense derdim ki hep ( Reis Olacağım. )
Yol vermek, teşvik etmekti gayeleri , her göğsümü kabarttıklarında.
Elleriyle değil, gözleriyle okşarlardı saçımı, gönlümü anılarında
bıraktığım dev adamlar.
Eski adıyla "Yaykur" diye bilinen okulun, Allah kelamını dilinden
düşürmeyen her öğrencisi bilirdi adımı.
Eğitim enstitüsünün devrimci öğrencileri ise küçük bir çocuktan
korkarlardı. 78-79-80’li yılların Eğitim Enstitüsü devrimcileri iyi
bilir beni; ben kimim ?
Ve ben anıları boynunda vebal, hainlere kefen biçen bir kücük
celladım.Ölmekden korkmamayı,evden her adım attığımda ölüm kokan
sokaklarda öğrendim. İliklerime, ruhumun derinliklerine işlediğim ve
dilime bugüne degin doladığım ( Kayıtsiz şartsız Ülkücü olacağım ve
hep öyle kalacağım ) diye ant’lar içmiştim.
Küçük göğsünde küçük nefes alan adam; yani, adam gibi adam olmaya çalışan biriydim.
Her biri gözlerimde ve gönlümde efsane olan yoksulun çocukları dev adamlardan dostluklarım vardı.
Ölüme gidecek kadar samimi ve bir o kadar içtendi duyguları.
Elvan,..kara yagız 24’ünde bir civan. Memleketi Tatvan’dan
ögretmenlik için gelmişti doğduğum topraklara.Bir Eğitim Enstitüsü
ögrencisi idi. Beli bükülmeyen, gayretli, yürekli, bir o kadar deliydi.
Esirgemezdi gözünü daldan budaktan. Eğitim enstitüsünde yiğitliğiyle ün yapmış,devrimci geçinen çapulcuların korkulu rüyası idi.
Çok geçmedi tanışıklığımız. Bir davanın gönül potasında kavuşuverdi dostluğumuz. ÜGD’nin sıcak ocağında tanışmıştık.
Ben 14’ünde bir tığ,
o 24’ünde bir mil idi.
Onun belinde 14’lü, benim belimde 7’65’lik vardı.
Nasılda uyuşurdu kafalarımız. Belki tasalarımız, kavgalarımız
buluştururdu bizi aynı yolda. Yol ise ocağın ta kendisi idi.
Ben ise hala tuttururdum ( Reis Olacağım )
Elvan okul başkanı olmuştu.
Ay vurmayan gecelerin zifiri gibiydi gözleri. Ötüken’de demir döven el gibiydi bilekleri.
Şaha kalkmış tay gibiydi yele saçları.
Hele o kaşları, gerilmiş bir yay gibiydi.
O yılların kolay gece olmayan
gündüzlerinde,bir şehrin parsellenmiş sokaklarını almak için
savaşırdık. Her köşe başını kapmış MAO’cu TAO’cu LENİN’ci PELiN’ci
ne kadar soytarı devrimci çapulcusu varsa vuruşurduk.
Korkumuz zerrece yoktu ölümden.
Meydanlarda vuruşurken dudaklarımızda bir türkü gibiydi dualarımız.
( Yarab kör bir kurşuna gönderme bizi )
Kardeşin kardeşe kin güttüğü,
dinsizin Allah’a sövdüğü, gecelerin zindan’dan daha katran renkler bürüdüğü, alçaklığın inat sürüdüğü,
ölümün ayak takıp yürüdüğü, amansız yıllar idi o yıllar.
Elvan ile Ben kıraçları adeta Ülkü bahçesine çevirirdik.
Her girdiğimiz yeminli mücadelede. Onunla bir yemindi aramızda
( Haksızlıga, bire bir kavgada boyun bükersem namerdim. Haram olsun
anamdan emdiğim süt; karşımdaki kahpeden zerre korkarsam )
Boynumu hiç bükmedim.Korkmadım hiç ölmekten.
............................................................
Kaybettik Elvanı Kızılırmak nehrinde...
Nice kurşunların alamadığını, nice kahpenin yapamadığını, Kızılırmak
yaptı: aldı elimizden. Nereden bilirdik yüzmesini bilmediğini.
Oy ! Elvan gönlümüzde bir yarasın..
Sen içimize atılmış narasın...
Dilerim Kızılelmana varasın...
Saçları güneşten çalınmış çocuk.
Çok geçmedi gönderdik memleketi Tatvan’a Elvanı.
O gün Kızılırmak nehrinde olan bütün dostları,bir ömür sürecek suçluluk yafta’sını
taktık boynumuza. Ah! be Elvan neden söylemedin ki bize " yüzmesini
bilmem" diye. Ah! civanmertim sende suçlusun en az bizim kadar.
Yıllar geçti aradan, böyle dilemiş Yaradan. Yandık, gizli gizli ağladık. Ama bil ki Elvan seni hiç unutmadık.
Doğduğum şehir anılarımla yüklüdür. Ve her vardığımda şirin
Kırşehir’ime, Elvan’ım gelir aklıma. O yüzdendir pek duramam o
memleket de. Ruhun şaad, mekanın cennet olsun güzel
insan.
Geçti yıllar, yaş kemale erdi ve ortalık süt liman, ben ise hala
reis olacağım.
Olamadık belki ama,yeminimdir " Kayıtsız şartsız TÜRK kalacağım "
Selam ve dua ile.
K. Kurultay