- 583 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EGE TURU ÜZERİNE
Seyahat turu bana henüz zihnimde tam manasıyla oturganlık kazanmamış, önyargıdan ileri gitmeyen bu düşüncelerime sağlam bir zemin hazırladı. Bundan dolayı çok mutlu ve bahtiyar oldum. Daha önce defalarca söylediğim gibi bir de vefakâr kalemimin dilinden şükran ve gönlü muhabbetlerimi bu Ege turunun gerçekleşmesine sebep olan, bu harikulade güzellikleri görmem de vesile olanlara şükranlarımı sunmak istedim…
Zihnimde şekillenen İzmir algısının bazı önyargılarını kırabildim diyebilirim. Buna konak mahallindeki insanların art arda nadir de olsa gençlerin namazı eda etme iştiyakına şevkinden ötürü… İzmir insanını ufku geniş, cin akıllı fakat muhabbet bakımından iyice bir süzmeden kolayı kolayına iletişim kurmayan bir ruh-i yapıda buldum.
Onları tanımaktan şeref duyduğum bazı abileri görmek, oradaki varlığını bilmek ve muhabbet deryasını kıskandıran hasbihal etmek, kendimi şanslı insanlardan saydığım etkenlerdendi. Artık uzaklarda da tanıdıklarımın olduğunu bilmek, bende ziyaret iştiyakına sebep olacak bu gidişle inşallah.
Beklediğim manzaranın altında kaldı İzmir. Sükûnetini sağlamış bir zamanda gelmek aslında başlı başına şansımızın yaver gidişindendi. Körüklenen gezi olayları sonrası, İzmir’i her ne denli hasım yaklaşımlı afişler durakları süslese de İzmir insanını dingin bulmak benim açımdan önyargılarımı aştığım sevindirici, kayda değer bir gelişmeydi.
İzmir’e henüz ilk defa geldiğimi de varsaymak şartıyla, kabuğunu kıramadığım birtakım önyargılar elbet vardı. İlkin insanın nemelazım tavrı önyargılarımı destekleme sürecine girdi. Devamında ise doğal olarak zihnimde havada kalan bazı taşlar, yerinden oynadı.
Konak’ın sahil kordonunda yürümek… Ferah deniz havasını ciğerlere kadar çekmenin tadına halen doyabilmiş değilim. Hele ki sahil kordonunun kenarında o masmavi denizin taşları döven dingin dalgalarını izlemek yok mu? Bal tadında muhabbetin yanında hele bir de çiğdem varsa ve mütebessim çaycı seyyar çaycı amcaların sıcak çaylarının yanında değme deniz manzarası keyfine be azizim!
Yalnız aynı güzellikleri, deniz manzarası dışında Karşıyaka için söylemeyeceğim. Konak iskelesinden vapura bindiğimizde bu hatırada atılan ekmekleri hava da kapan martıları da unutmamak gerek! Çünkü İstanbul’daki martılardan bu martıların ayrılan yönü, İzmir martılarının açlıktan değil, gevreğin tadını bildiklerinden gözü kapalı dalıyorlardı sanırım… Patlamaya hazır bomba gibi sanki Karşıyaka insanları. İnsanı yolmaya endeksli seyyar satıcılarını zaten söylemeye bile gerek duymuyorum.
Ya ne demeli! Güzelim denizi pislik ve çöplük yuvasına çevirdiklerine. Mübarek eniğinden cücüğüne kadar ne buldularsa atmışlar, yalnız kendileri kalmış! Sahil kenarında alenen seyyar satıcıların, ulu orta yerde içki içmesi bana Avrupa’yı körü körüne bahtsız takliti anımsattı.
İzmir için bir nevi heykeller diyarı desem, yanılmış olmam… Başta Atatürk, olmak üzere birçok heykel dizesi mevcut. Hz Mevlana gibi İslam büyüklerinin de devasa sema dönen heykelinin yer alması beni şaşırtan diğer bir unsurdu. Zaten Hz Mevlana’nın etekleri bir veya iki dükkâna açılıyor. Ağaçların süslediği hoş bir İzmir Manzarası… Çevresini de irili ufaklı Hz Mevlana’nın öğütlerinin yer aldığı Mevleviliğe dair bilgi veren birçok farklı ebat ve şekillerde misaller de insanı şaşırtmaya yetiyor.
Öylesine kalabalık ki Karşıyaka’nın en işlek caddesi, iğne atsan garanti yere düşmez. Camii aramanın saatler alacağı garip bir ilçe. Kendini ne denli il saysalar da neticede yerel halktı. Selam verene bön bön bakılan ve hakaret edilmiş gibi tepki verilen başka bir âlem…
Sivri zekâlı ünlülerin, kıyamet kopmasından endişe duyarak sığındığı Şirince yollarındayız. Yüksek dağların yol verdiği yollardan geçiyor, muhteşem tarihi manzarasına Efes antik kentin güzelliğine tutulup kalıyoruz. Adeta bizi bizden alıp götürüyor. Geçmişin perdesini aralama, maziye bir nebze de olsa merak duymaya başlıyoruz.
Oyulmak suretiyle şekil verilen Celsus Kütüphane’sinin devasa sanat ürünü sütununa akıl sır erdirmek elde değil! Ne ararsan var; Çin’li, Hint’li, Japon, İngiliz, Fransız ve Alman vb gibi… Bazı saatlerde Efes Antik Kent’in caddeleri tıklım tıklım doluyor. İlk tiyatro sahnesinin mazisi insanda ister istemez merak uyandırıyor. Biz gezerken tiyatro tarihini şarkı söyleyen fotoğrafı çekilen ve videoya alınan genç Japon’un sesi dalgalanıyor bu tarih kalıntılarında.
Yerel halkının azınlığı teşkil ettiği bu şehir, deyim yerindeyse göçmenlerin işgaline uğramış. Bulgar’ı, Roman’ı, Rus’u, Arab’ı ve Afrikalı’sı ne ararsan var. Sanırsın ki Ali Baba çiftliği… Halk kesimi alımlı giyinen insanlardan oluşuyor; İzmir’in biraz daha ucuz olmasından dolayı…
Asıl dikkatimi çeken şey ise Belediye otobüslerinin iç ve dış taraflarında yer yer Atatürk resimlerinden geçilmiyor. Elinde diafon gezicilerin arkasını temizlemeye ve sahip çıkmaya çalışan insanları görmek insanı elbette ki üzüyor. Konak meydanında hapse düşen geziciler için imza topluyorlardı. Ne diyebilirim ki, Allah akıl fikir ihsan etsin böylesi insanlara.
HAZIRLAYAN: KALEMDÂR 01.02.2014 / 17:35:33
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.