- 1570 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
İBLİSİN GÜNLÜĞÜ
Ben ki alırım insanların aklını, zekasına dokunmam, zekadır bana lazım olan. Usul usul fısıldarım,
“sen çok zekisin, çok zekisin” diyerek girerim kılcal damarlarından.
Ben ben demeye başlayınca kurbanım, gerisi kolaydır.
Sensörler yerleştiririm duyulara; sensör ki benim en büyük icadımdır. Her şey bana göredir artık, kokular, korkular, hazlar bana göredir.
Korkuyu kırbaç olarak kullanırım, hazza sonsuz özgürlük tanırım.
HAZdır benim en büyük silahım.
Zaafı paraysa gözlerinden indirmem dolarları, kolay kazanma yollarını, çalmayı çırpmayı. Kimi de korkar haramdan ona da alfabeden bir plan mesela H olsun (helal) beyninde gezerek onun haram olmadığına inandırırım onu.
Sabah ve yatsı namazlarında çökerim gözlerine uyku olarak, tatlı rüyalar gösteririm. Öğle ve ikindi de meşgaleler dizi dizi. Akşamsa iş dönüşü, yorgunluk ve telaş olarak koparırım onu namazlarından.
Kiminin hazzı da cinselliktir. Gözdeki sensörlerim baktırır karşı cinslere. Eşlerini çirkin gösteririm. Vardır bu alanda birçok askerim..
Ergenleri çıldırtmayı çok severim. Şaşkın ve hevesliler. Çok kolay avlar. Bir kez düşürdüm mü hazzın batağına, anaya da isyan babaya da. Aileleri çocuklar ve ergenlerle teslim alırım.
En büyük silahlarımdan biri de HERKES. Herkes alıyor, herkes yapıyor, herkes gidiyor, herkes giyiyor. Herkes ne der.
Aklını teslim alamadığım insanlar içinde B planım vardır, olmadı C olmadı D; alfabedeki bütün harfler kapsama alanımdadır. Nabza göre şerbeti illaki bulurum.
Suçlu ben miyim, benim sesimi duymaya meyilli kulaklar mı?
Adem’i cennetten sürdüren de benim. Yasaklara tecessüs yükleyen benim.
Kabili öldürten de benim. Yusufu kuyuya attıran Züleyha’nın aklını çeldiren de benim.…
Artık o kadar yorulmuyorum. Eskiden çok zahmetli oluyordu, tek tek insanları kandırmak ve sandırmak. Şimdi uydu antenleriyle herkese ulaşabiliyorum.
O kadar rahatladım ki, oturuyorum koltuğa düğmelere basarak gerçeklerin üstünü örtüyorum, örtemediğimi de çarpıtarak yanlış sandırıyorum.
Şimdi sandırmak yerine ‘algı’yı icad etti sosyolog ve psikologlarım. İşler çok kolaylaştı. Nereyi göstersem oraya koşuyor insanlar. İstediğim insanı yüceltiyorum, istediğimi rezil ediyorum. Sahte kahramanlar icad ediyorum. Algı yöntemiyle gaza getiriyorum insanları.
Hele MODA diye bir silahım var ki hepsinden beter, giyim kuşam, vücut dili, gülme, konuşma tarz, karizma, in – out, bestseller….Bu moda/yla açmadığım kapı, girmediğim delik yok.
Benim CEO’larım çok zeki –hani dedik ya; zekaya dokunmam aklını alırım insanın- reklamlarla kışkırtıyorlar insanları tüket tüket tüket.
Evler eşyayla doldu, bense doymak bilmeyen bir iştaha verdim onlara.
Bir tehlike vardı insanlar birbirleriyle anlaşarak bana direnebilirlerdi. Kutsal kitapları zaten bozmuştum. Ama KURAN duruyordu sapsağlam. Bunu da hallettim. Nasılsa alt yapım hazırdı, hani ortaçağdaki insanlar kiliseye isyan edip en büyük kalelerimi yıkmışlardı ya, ben de hemen L planımı devreye sokup, bir yanlıştan başka bir yanlışa geçmelerini sağladım. Adını da ‘aydınlanma çağı’ koydum. Oysaki nasıl bir karanlığı seçtiklerini hala anlamış değiller. Onlara atalarının dinini, daha doğrusu Tanrısızlığı, Antik Yunan kültürünü hediye ettim.Eski alışkanlıkları eşcinselliği yaygınlaştırdım. Egolarını şişirerek zekalarını ilahlaştırdım. Bilim ve sanattı yeni tanrıları. Ne aptallık oysa biliminde sanatında kaynağı Allah’tı.
Kiliseden kurtulan insanlar özgür düşünmeye başlamıştı. Bu benim için tehlikeydi. İnsanlar özgür düşünüp anlaşmamalıydılar. İçini doldurmalıydım zihinlerin. Felsefecileri devreye soktum. Onlar benim sahte peygamberimdi. Ya ateist, ya deist yada Hıristiyanlık için reformist idiler. Böylelikle kategorize ettim onları. Kendi özgün fikirlerini aldım ellerinden. Onlar kendilerini, dünyada onları özgür sanıyordu. Dünyanın çeşitli ülkelerinden talebeler geliyordu Roma’ya Paris’e. Oysa CEO’larım oları sadece resim, müzik,mimari, heykeltıraşlık alanında eğitiyor, onlarda Paris meyhanelerinden çıkmıyorlardı. Teknoloji ve tıp öğrenenlerde zaten devşiriliyorlardı.
KATEGORİZE etme de yeni silahlarımdan biriydi. Bu kadar farklı felsefeleri verdikten sonra, insanlar birbirlerini kategorize ediyorlar, bir kalıba sokuyorlar ve konuşup doğruyu bulma gereği duymuyorlardı. Sadece suçlamalar ve kavgalar kalıyordu geriye.
fakat her an yeni şeyler yeni hedefler koymak gerekiyordu. Biraz da kan dökülmeliydi. Kan dökmek benim en rutin işlerimden biriydi. Bir karış toprak için ne çok kanlar döktürmüştüm köylerde. Sonra kan davalarını başlatmıştım yıllarca bitmeyen. Orda da “elalem ne der” silahını kullanmıştım. “Babasının intikamını almadan geziyor” lafıyla da tetiği çektirmiştim.
Şimdi bana bir tetikçi lazımdı. Aydınlama çağına biraz karanlık biraz kan gerekti. Suçlu insanlar gerekti, onları daha kolay kullanabilirdim, şantaj yapabilirdim. İmdadıma pragmatizm, Makyavelizm yetişti. Bunlar alt yapıyı oluşturmuştu. Sana faydası olan doğruydu artık. Ve amacına ulaşmak için her şey mübahtı. Etik bir sorun yoktu. Zihinler hazırdı ama bir tetikçi aranıyordu. Oda bulundu Darvin: Güçlü olan kazanır, büyük balık küçüğü yer, beyaz ırk ve vahşi ırk -Türklerde vahşi ona göre- . bu bilim adamları belki bu lafları başka bağlamlarda kullanmışlardı ama benim işim her şeyi kendi bağlamından koparıp yeni algılar oluşturmak, çünkü bana kan gerek.
Tetik çekilmişti ve ırklar savaşı başlamış kafatasları kumpaslarla ölçülüyordu. Çağdaş batı yarış içindeydi. (Osmanlıyıda bu silahla vurmuştuk.
PKK’ yı da bu fikirle kurmuştuk)
Bu şartlar nasyonalizmi doğurdu ve bizim adamımız Hitler girdi devreye.
Hiroşima’ya bomba attıran da bizdik. Endonezya - Hollanda bağımsızlık mücadelesinde ve sonrasındaki iç savaşta bir milyon kişiyi öldürten de bizdik.
Hindistan’da halı tezgahlarındaki kadınların bileklerini çağdaş İngilizlere kestiren de bizdik.
Ama kana doymazdım ben.. 11 eylülü yaptıran ve sonrasında Afganistan ve Irakta birbuçuk milyon kişiyi öldürten de bizdik. Şii camini sonra sünni camini bombalayan da bizdik. Gerçi Irakta yakalandıysak ta Tanklarla gelen İngiliz askerleri çekti çıkardı bizi hapishaneden. Basındaki adamlarımızda olayı hemen kararttı ve unutturdu. Çünkü İngiltere, bütün tarihi birikimi ve soğukkanlılığıyla, demokrasinin beşiği olmasıyla, en büyük kalemiz. Biz işlerimizi daha çok Amerika ve İsrail’le görürüz. İngilizler cici çocuklarımızdırlar. Onlar saman altından yürütür suları.
Cemel vakasını da biz çıkarttık. Zaten en sevdiğim şeydir. Müslümanı müslümana kırdırmak. Önce isim takıp ötekileştirim. Alevi, sünni, şii, selefi, harici, tarikatçı, İslamcı, radikal, İrancı, baasçı…. İsimler çoğaldıkça birbirine düşman olurlar. kategorize edip bir kalıba koyunca insanlar diyalog kuramazlar. Oysa ben ikisinin de fısıldarım kulağına öteki kötü sen iyisin diye. Sivas olaylarını da, Maraş olaylarını da ben çıkardım.
Avrupa’da da çok kan döktürmüştüm mezhep çatışmalarıyla.
Gelini kaynanaya düşüren de benim, anayı babayı sokağa attıranda ben.
Her kılığa girerim. İsa’ya ihanet eden, Yahuda olur, sonra horoz ötmeden onu inkar eden Petrus olurum. tvnin başından ayırtmazken büyükleri, öteki odada çocuklar internette neler eder neler. kitaplara hiç yanaştırmam onları.
En sevdiğim şeydir kişinin inançlarının içini boşaltmak. Kimi zaman rahip olur, cennet satarım kiliselerde. Kimi zaman hoca olur din satarım tv lerde.
Gücüm yetmez gibi görünse de aklı başında, takvalı şeyh efendilere, mücadeleyi bırakmam. Müritlerine öyle bir şişirtirim ki onu, ben neymişim be dedirtmeye çalışırım. Şeyh uçmasa da müritleri uçurur onu.
Söyleyin şimdi ben suçlu muyum? Hiç benim sesime meyleden kulağınız olmasaydı kandırabilir miydim sizi? Hep ilk adım tercihinizden sonra yakalandınız. Çünkü Allah tercihine göre yaratır her şeyi.
Bense görevimi yaptım. Tek amacım gerçeğin üstünü örtmek ve insanları gerçeklerden uzak tutmak için bahaneler ve projeler yapmak. Projelerimi pazara süren benim ama alıcı sensin…
SELAHATTİN CANSIZ
YORUMLAR
Nasıl bir güç ki kendiyle ağlayan.Zirveden düşeni mezarda dirilten.Nasıl bir güç ki kendini çok seven.Nasil bir körlük ki yaratanı görmeyen.Ve nasıl bir yarış ki fanilikte fenalik arayan iblis!!!.
Sonsuz ama sonu onda biten
Ebedi sanan lakin ebed olan
Güç ki aslından gelen aslı onda
Yalanki doğru hak ve hakikate
Fani ki fenalaşmak sadece onda
Simdi kapayın gözlerinizi sımsıkı. Öyle bir sıkın ki açtığınızda zaman bir ''an'', dunya bir yalan, gercek olan sadece '' O ''.
Günaydın Ey İnsanoğlu !!
Saygılar Ustaya.
Suçlu ben miyim, benim sesimi duymaya meyilli kulaklar mı?
Tüm gerçekleri ve insanların zaaflarını ince bir üslupla tek tek dile getirmişsiniz.
Suçlu olan kim acaba? Nefsinin kurbanı sayısız insan mı ki inançlarını ve değerlerini çoktan yitirmiş yoksa iblis mi hep suçlanan?
Akıl ve irade bahşedilmiş insanoğluna peki nerede kullanmaktalar adı geçen mefhumları?
Değerli bir yazı ve bir o kadar da doğru saptamalar yer almakta.
Kutlarım, efendim.
Saygı ve selamlarımla...
Buza kesti ruhum...üzgünüm...zafer iblisin olmamalı...
Günümün yazısıydı.
Bir yapbozun parçalarının tamamlanması gibi bir şey...
selahattincansız
okunmayadeğerbulduğunuz için teşekkür ederim...
yapboz benzetmeniz çokyerinde, inanın aklıma gelseydi yazı içinde kullanırdım. tam dabuiblisin işi.
selam ve saygılar.
Her cümleyi ibretle okudum.
Her cümlede, kendimden bir şeyler buldum.
Her cümleden sonra irkildim, soğuk terler döktüm.
Ve,
oturdum, düşündüm yazının sonunda.
Yazar,
ne kadar da haklı diye.
Çok çabuk kandık şeytana.
Çok çabuk aldandık.
Dileriz ve umarız,
zararın neresinden dönülürse kardır felsefesine sarılırız artık bu günden sonra.
Anlamlı bir çalışma.
Geç saatte yayınlanmış,
o nedenle çok okuyucuya ulaşamayacak korkarım.
İnsanlar faydalanamayacaklar bu ibret dolu yazıdan.
selahattincansız
sadeliğe, naifliğe, zerafete.
gurbet sıkça şiir yazdırır insana.
şiirlerin çok az bence yazmalısın.