- 1412 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
ORMAN' la DERTLEŞME
Dünya üzerinde pek az görebilirsiniz, Bulgaristan’ dan çıkıp, Sarıyer- Büyükdere’ de biten bir orman şeridini. Is tranca Dağları’ nın, İstanbul’ a hediyesidir suyu , ağacı, yağmuru ve hayvanları ile mükellef. Allah ateş salmaya.
Sarıyer’de yaşayıp, binlerce kez içinden geçip, bülbül seslerine doyamadığım , gürgen ,meşe ve çam ağaçlarıyla süslenmiş , içinden dereler geçen, yer yer yerleşim alanları bile olan bu ormanın , Hacı Osman – Maslak yolu üzerinde bir de Orman Bölge Müdürlüğü adını taşıyan , Orman Bakanlığının koca bir ünitesi bulunur. Bu yerleşkenin iştigalini hala çözemedim, küçücük beynimde.
Yıllardır kullandığım yollarında da , ormanın içinde de , aklımda çocukluğundan kalmış , yeşil üniformalı , şapkası kalkık , çiftesi omuzuna ters asılı , ceket düğmeleri bir türlü iliklenme yen , hafif kirli sakalı, pos bıyıkları ile orman koruma memuru görmek , bana hiç nasip olmadı. Onlar kırılan bir fideyi düzeltir ,yaralı bir hayvanı sırtında veterinere koştururlardı. Hele ıslah çalışmaları yapması gereken grupların var olduğunu bile hayal edemiyorum . Sanki haybeye bir orman , Allah’a emanet.
Peki arkadaş, bu ormanı yıllardır saran zehirli sarmaşıkların kuruttuğu o güzelim ağaçları , içim yanarak seyretmek zorunda mıyım? Veya kesecikler içinde sarkan zehirli tırtıl böceklerinin çam ağaçlarının sürgünlerini yeyip bitirmelerini görmemek için , gözlerimi mi kapat malıyım?
O kıymetli tel kafesleri ,altlarını da betonlayıp ormanı çevirdiğinizde , sizin göreviniz bitiyor mu? Neden bu cennete el atmayıp, ormancılığı sadece orman arazisini mahkemelerde korumak zanneder ve neden gözünüzün önündeki bu nimete gereken ilgiyi göstermezsiniz?
Avrupa ormanlarının resimlerine bakmak da bu kadar zor mudur? Yoksa asıl tırtıl , asıl yok edici benim düşündüğüm, o aymaz zihniyet midir?
Ya siz beyim , sevdiğinizi söyleyerek Pet- Shop ‘ lar da kuyruk olup aldığınız kedi ve köpekleri, hiç acımasızcasına bu ormana bırakan ,sözde hayvan severler. Terk ettiğiniz , hayatında ayağı ota basmamış, zavallı hayvanların açlıktan birbirlerini yediklerini hiç duymuyor musunuz?
Evcil hayvanlar iç dünyaları nasıl olursa olsun, insanlarla yaşamayı kabullenmiş olduklarından , doğa onları yeniden hazırlayıncaya kadar nasıl davranacaklarını bilemiyor ve oldukça vahşileşiyorlar. Bir canlının hayatı üzerinde hiçbir şekilde oynamaya hakkımızın olmadığını bilmemiz gerekir.
Ormanda oluşup, vahşi sürüler haline dönüşen binlerce köpek, yaban hayatını tehdit etmekte , zaman zaman insanlar için bile tehlikeli olmaktadırlar . Üretim çiftliğinde ki ,geyikleri bile parçalayan , yabani köpek sürüleri, doğal hayatın yaşam düzenini bozmakta , ne bir av hayvanına, ne de bir başka canlıya yaşam fırsatı tanımamaktadır.
Geçen Pazar günü Zekeriyaköy- Göçmen Çiftliğinde dostlarımla ata binmeye gittim. Herkese tavsiye ederim, tam bir terapi kabul etmek gerekir. Güzel bir kafeteryası, çocuk bahçeleri , yemek salonları var. Oturup konkurhipik alanında atları ile engelleri atlamaya çalışanları da seyredebiliyorsunuz .
4 Mayıs Pazar günü saat 15.15 de siyah atı ile engel atlayan orta yaşlı bir bey atından düştü. Hafifçe sendeleyerek kalkıp , biraz dinlendikten sonra atı ile konuşmaya başladı . O koca atın başını sahibinin karnına sürterek defalarca özür dilemesine şahit olduk. (Atını bu şekilde iç dünyası ile bütünleştirebilen , bu beyi çok kutluyorum) Tekrar öpüşerek bindiğinde , insan ile hayvanın veya Tanrının yarattığı iki farklı türün dostluğu , biz izleyenleri çok mutlu etmişti.
Hayvan, insandan özür diliyor da , tabiatta ki huzur hakkımızı çalan vicdansız insan , bir de anamızın a… koymaktan bahsediyor. Yazıklar olsun seni doğurup, göbeğini keser kesmez ,çirkefe atan anaya.
Yarış atlarını yıkayan seyislere bizim kızlar yardım edip, atları hortumla su sıkarak ve elleriyle bir güzel yıkadılar . Çaktırmadan şeker yedirmeyi ise ihmal etmediler. Cins horozlara , lamalara güvercinlere ve çeşitli av hayvanlarına hayran olduk. Kafeslerin çok küçük oluşu , bir yaşam ortamı sağlanamamış olması , bizleri biraz üzdü.
Çok iri bir boğa , küçük bir alanda kıpırdamadan duruyordu . Allah’ ın , o hayvana verdiği kas ve erkeklik gücünü kıskanmamak , bir erkek olarak elde değil.
Sözüm şu piknik açlığına şimdi de ; Yol kenarlarına sıra sıra dizilmiş “Kendin pişir , kendin zıkkımlan “ yerleri biraz pahalı olacak ki , gelişi güzel ateş veya tüp yakıp , çöplerini ulu orta atan pek çok insan var. ( Alenen ateş yakan bir sarhoş grubunu yoldan geçerken görüp, hem Jandarmayı hem de polisi aramış ama hiç bir sonuca ulaşamamıştım . Sonunda onların ısıttığı çaydan içerek ateşi de kendim söndürdüm)
Poşetin ağzını sıkıca bağlamak, yeterli değil dostlarım. Hayvanlar bunu kolayca yırtıp , sizin düşünmeden attığınız artık kemik veya etlerin arasına bıraktığınız , kürdan ve plastik çatallar , onlar artıkları yerken boğazlarına batması nedeniyle , korkunç ıstıraplarla can çekişerek ölüyorlar.
Bence onları , yemeğiniz bitince , hiç korkmadan yanınıza çağırıp, artan yiyecekleri hiç korkmadan ikram edebilir veya hayvan toplama kamplarının Nazilerine teslim edebilirsiniz. Köpekler ona kemik uzatan eli ısırmazlar, insan mı ki ısırsınlar.
Bahçeköy ‘de çöp karıştıran bir genç gördüm , 23-24 yaşlarında, boylu postlu ,aslan gibi bir genç. Çöpü karıştırıp, bir yandan da naylon torbaları yırtarak, bulduğu artıkları ağzına burnuna bulaştırarak yutuyordu . Belki akıl hastası da olabilirdi ama öyle ise bu sefer de , onun böyle sokak kedisi gibi ortalığa salınması doğru muydu? Yanına gidip onunla konuşmak istedim , sorularıma cevap vermeden yutmaya devam etti. Ağzı burnu salça sosları ile kıpkırmızı olmuş, yanına yaklaşan sokak köpeklerine de bulduklarını veriyordu. ( Evladım benim, sana el uzatamayan bizlere yazıklar olsun, kaç sofralık paraya, kaç metreslik harcamaya , kaç rüşvete ihtiyacın var ki, kurtulabil men için ?)
İnsanın aklına , bir buçuk milyon Suriye’ liyi doyurup , Nijerya’ da , Somali ‘de ,Sudan ‘da Müslüman kardeşlerimize bol keseden yardım eden , onları topraklarımıza doldurup , zaten işsiz olan bir kesimin iş bulma şansını da yok eden ama bu tip gençlere el uzatmayan ilgililer geliyor.
İyilik ve güzellik dini olan Müslümanlığa, ezan okuyup , vaazlarında soru bile kabul etmeyen , tabulaşmış kalıplarla, yorumsuz din adamlarını da eklemek gerek. Bu güzel din, sadece namaz ve ezan değil, Allah’ ın doğal nimetlerini ,ona saygı olarak korumak, o kutsal dünyaya hak ettiği hoş görüyü göstermek gerek . Biraz da bu konuda konuşsanız da, dişimi kırsam.
Benim , o gence on lira vermem , sadece kendi düşüncelerimle alay etmekten öte değil sanırım. Ona iş ,eğitim, barınak, sağlık hizmeti ve şefkat vermek gerek. Bütün bunları yapması gereken kurumlar olmalı memleketimde.
2B yasası çıktı ve insanlar devletten aldıklarını şakır şakır satıp ,güzel kazançlar sağlıyorlar. Oysa bu kanun sadece haksız yere orman olmadığı halde ormanmış muamelesi görenler için çıkmıştı. Koca bir orman yer yer kelleş tirilerek , insan inleri yapılıp, dolar desteleri ile satmak , sonra da ulaşılmaz , hayali bile zor arabalarda, Rus kızları ile çaka yapmak, hoş bir şey olsa gerek .Elinize sağlık, yakında ormanlarımızı , Japon’ ların süs ağaçları gibi salonda çiçek yerine görürüz artık.
Bahçeköy girişinde, sanırım yangına karşı söndürme merkezi oluşturmak üzere yapılmış bir kulübe var. Burada da oturan bekleyen kimseyi göremiyorum . Boşuna mı diktiniz o kulübeyi sayın ormancılar. Tarihi su yollarının üst kapak taşlarını kaldırıp su çalıyorlar, sorumlusu kim ise , yok ortalıkta. Su toplama havzaları temiz mi bilemem. Aslında bir şey bilmeden ve bilmek de istemeden yaşayıp gidiyoruz işte.
Binlerce araba, otobüs ,kamyon , binlerce insanı ormanın ağaç şemsiyeli halısına boşaltıyor. Evde yapılmış yemekler , etler , mezeler ,rakılar ve bilinçsiz şamata. Teybini sonuna kadar açıp, yöresel Arabesk müziği ile bütün ormanı kendi bahçesi zanneden mi ararsınız, yoksa birlikte geldiği kalabalık güruha güvenerek ,argo kelimelerle ,yüksek perdeden orman adamı olmuş ,silik tipler mi?
Hani evlerinin temizliği ile övünüp , komşularına hava atan ev hanımları , sizler bu tabiat harikası ormanlarımızın da anneleri olarak, ( Dünyaya dişi gelmek lütfuna eren , bebekle en yaşlı arasındaki , doğurmuş veya doğurmamış, anaçlık iç güdüsü taşıyan , insan veya hayvan, her türlü canlının anneler gününü kutlarım) lütfen biraz daha dikkat ve temizlik isteyemez misiniz?
Şu orman yolu üzerindeki yerleşim alanlarının, rant uğruna on bir katlı beton kulelerle nasıl doldurulduğunu bir gün yolunuz düşerse gidip görün , bana hak vereceğinize eminim.
Nüfusumuz her yıl bu kadar artar , her yıl analar bir buçuk milyon kuzularsa, bu yedi yüz elli bin evlilik ve bu kadar da ev demektir.
YAHUTTA;
Her üç yılda bir, İsrail nüfusu kadar doğuran insanıma, ormanlarım da , göllerim de, hatta ağaçlarım , çiçeklerim , içindeki tüm canlılarıyla kurban olsun .
Yağmurlar eskisi gibi yağmaz mış, havalar ısınmış mış. Sana ne, benim gamsız kardeşim , onu da çiftçiler düşünsün .
Ormanı yiyeni, yutanı, içeni seyredip, onlarla mutlu olmak , hayaller kurup avunmak, onlar adına sevinmek yeter bize.
Her yer çöl olsa ne yazar, belki de Arap’ lar gibi yaşamak daha hoş olur.
Orman görmek istiyorsan televizyonunu aç, dünya yemyeşil kardeşim, bak bak dur.
E. Yaşar Ovalı 10.05. 2014
YORUMLAR
Eh Sami Kardeşim,
Ben de seni, köfte yerken başka tarafa baktırıp tabağından araklamazsam ... Yahu göbeğimiz var diye ata da binemeyecek miyiz? Anlasana bizim bindiğimiz Midilli değil ki, Kadana.
Canım Kardeşim, gerçekten ormanlarımız çok başı boş ve sahipsiz. Pardon sahipli de , sahipleri nedense torağı anlamayan köylülerle , iyi anlayan zengin müteahhitler nedense.
Nasa raporları , Türkiye' min çölleştiğini resim ve örnekleriyle gözümüze sokuyor da , şeyimize değil valla. Fatih,"Bir ağaç kesenin , başını keserim " diyor da , ormanı yakana , talan edene bir lafı yok diye toptan imha ediyoruz sanırım.
Bu milletin de diğer İslam ülkelerinin de tabiata ve içinde ki canlılara da saygısı olduğunu hiç sanmıyorum. Oysa gerçek Allah sevgisinin onun yarattığı her şeyi sevmek ve saygı duymak
Yahu Kardeşim , havalar da ısındı , şöyle etli rakılı bir sofra olsa da diyorum. Söz sana iç demem ama pirzolaya , şiş kebaba da hayır demezsin sanırım.
Sevgilerimle can kardeşim.
Sevgili Eyüp abi.
Ben bir Türkiye haritasına baktığım zaman ya da bir Türkiye haritası başında öğrencilerime ders anlatırken hep üzülmüş, daha da çok utanmışımdır. Koskoca bir vatanda yeşil renk göremiyorsun ama çokm yakında öğretmenlerin artık utanacakları bir şey kalmayacak sanırım çünkü yeşil renk olmayacak, kimsenin de o renkten haberi olmadığı için utanacakları bir şey kalmayacak.
Çok önmemli bir konu bu..Konu içinde ev hayvanlarının ve hayvansever maskesi altındaki sahtekarların durumlarını da çok güzel anlatmışsın.
Abi bu arada sana da çatayım biraz:
O göbekle nasıl ata binersin yahu? Yazık değil mi hayvanlara))))))))))))))
Selam ve sevgilerimle..
kukurikuu
işte böyle yorumun da çıkar üst hanede