- 727 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YENİDEN DOĞMAK
YENİDEN DOĞMAK
Durdu ŞAHİN
Herkes bilir ki; bir milleti geliştirip ilerletmenin, sanayi, ticari, ekonomik alanlarda ileri milletler seviyesine ulaştırmanın belli yolları ve ilkeleri vardır. Örneğin, millet ve tarih şuurunu birinci öncelik olarak benimsemeden, çok üretmeden, israfa kaçmayan bir tüketim anlayışını yerleştirmeden, alnının teriyle kazanmanın erdemine inanmadan, eğitime ve bilime yeteri kadar kaynak ayırmadan, her mesleğin,her işin gereği olan insan gücünü yetiştirmeden, kişi başına düşen milli geliri çoğaltmadan, bedenen sağlıklı nesiller yetiştirmeden ve okuma oranını artırmadan bir toplumu kalkındırmak yahut ayakta tutmak mümkün değildir. Sosyoloji, tarih, din, ahlak, hukuk olmadan, sadece maddi gelişmelerle yükselmek, yücelmek hiç görülmemiştir. Kendi değerlerine, müesseselerine yabancılaşmış, ruh fetihlerini unutup sadece maddi fetih ve başarılara koşar duruma gelmiş, dünya bilgi toplumuna giderken daha kendi kendisiyle bile barışamamış insanların oluşturduğu toplumların medeniyetin zirvelerine çıkması düşünülemez. Adı geçen devletlerin, herhangi bir büyük devletin “bariyer ülkesi” yahut “kontrol kulesi” olmaktan kurtulması asla mümkün olamaz.
Üç asır Selçuklu ve altı asır Osmanlı ile dünyaya nam salmış, düzen, nizam, adalet ve kalkınma götürmüş, kültürde, bilimde, sanatta insaflı her insanın imreneceği çığırlar açmış, Adriyatik’ten Çin Seti’ne kadar ulaşmış, gündüzleri yetmeyince gecelerinden gündüzlerine katarak çalışacak zamanını çoğaltmış ve hakikaten çok çalışmış asil bir milletin evlatları olarak üzerimize düşen görevler var.
Artık yıllardır daldığımız ve bir türlü de uyanmadığımız derin uykulardan uyanmanın zamanı geldi de geçiyor bile.
Eller aya giderken niçin yaya kaldığımızı düşünmenin vakti değil midir?
Dünya bilgi toplumuna koşarken ve harıl harıl kitap okurken insanımızın (hiç olmazsa azımsanmayacak bir kısmının) hala horul horul uyuması ayıp değil midir?
Bir elinde bilgisayar, bir elinde Kur’an olan gençliği çağın her türlü imkanından yararlanabilecek bir seviyeye getirmekte biraz daha aceleci davranmamız gerekmez mi?
İslâmın ahlak ve fazileti,Türklüğün gurur ve şuuruna bugün dünden daha çok muhtaç değil miyiz?
Bir düşünce adamının dediği gibi Türkiye’yi,Türk milletini İslamın yıkılmaz kalesi haline getirmekten daha güzel bir hedef var mıdır?
İnsanımızın her birini ”bir gönül eri” bilgisi ve görgüsüyle,iman ve cesaretiyle,ahlak ve azmiyle donatmak zaruret haline gelmedi mi?
Milli kültür bilincine,tarih şuuruna sesten hızlı adımlarla koşmak bizi mutlu kılmaz mı?
Kime ve kimlere rest çekilecek, kime veya kimlere jest yapılacak; iyi belirlemek gerekmez mi?
Kitaba uymak dururken işlerimizi kitabına uydurmaya kalkmaktan ne kazandık bugüne kadar?
Manevi olana değil de madeni olana el uzattık de ne oldu?
Maneviyat yoluna harcanması gereken helal paralarımızı marka, dolara, arsaya, borsaya yatırdık da çok mu zengin olduk?
Öyleyse artık hepimiz bilmeliyiz ki;Zaman, uyanmak zamanıdır. Derviş Yunus’un deyimiyle “Her dem yeniden doğarız / Bizden kim usanası” deyip yeniden doğmak zamanıdır. ”Ya Allah, Bismillah” deyip dimdik doğrulmak zamanıdır! Zaman, düştüysek kalkmak, kalktıysak yürümek, yürüyorsak koşmak, koşuyorsak, şaha kalkmak zamanıdır.
Uyuşukluğu, zilleti, nemelazımcılığı üzerimizden kaldırıp atarak, yeniden daha kararlı,daha şuurlu,daha azimli ve daha kuvvetli doğmak zamanıdır.
Kolay kazanma alışkanlığını terk edip çileye talip olarak,eğer milletimizin ve memleketimizin yararına olacaksa gerekirse acıyla pişmiş aşı yiyerek,binbeşyüz yıllık dinimizin ve beş bin yıllık milletimizin prensiplerine uyarak ama asla uyumayarak yeniden doğmak şarttır.
Alnının teriyle kazandığı boş ekmeği bal gibi, kaymak gibi tatlı bilir anlayışına ulaşmak,günün adamı değil her zaman gönül adamı olmayı başarmak,yönünü her zaman kıbleye dönük tutarak yaşamaktır yeniden doğmak!
”Kim var?” denince, ardına bakmadan “ben varım” diyebilen,dayatmacı felsefelere demirden daha dayanıklı mefkurelerle karşı durabilen,yazdığı gibi yaşayan,yaşadığı gibi yazan ve konuşan,mankurtlaşmayan,pahalı zevklerin ucuz düşüncelerin adamı olmayan ve kendilerini sürekli yenileyen erdem emekçileridir yeniden doğanlar.
Evet sözü daha fazla uzatmaya gerek yok! Zaman yeniden doğmak zamanıdır. Zaman, durup dinlenmeden okumak,yazmak,çalışmak ve en güzel hedeflere ulaşmak zamanıdır.