- 528 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
MEYYİT VEFA VE DOSTLUK
Meyyit, pek yaygın kullanılmasa da ‘ölü’ manasına gelmektedir. Aslen Arapça kökenli dilimize giren kelimelerdendir. Geçmişten beridir kardeşlik, birlik ve dirlik hamurunda yoğrulan ve kesişen yolların harcı, ortak dinde karar kılma ile İslam sancaktarlığı meydana getirilmişti.
Komşu komşusunun, dil, din ve ırkına bakmaksızın içinden geldiği gibi samimi bir muhabbet havasında kardeşlik ateşinin fitilleri, karanlık gönüllerde aydınlanırdı. Bundan dolayı küslük, kırgınlık ve dargınlık kolayı kolayına ahali arasında olmaz hatta böylesi insanlar aralarında barınamazdı. Vefalara da artık insanın (elinde olsa) nazar boncuğu takası geliyor, mutluluk tılsımlarını yitirmesinler diye.
Artık hiçbir şey eskisi gibi değil! İnsanlar, doğum, gelişim ve ölüm evrelerini sırasıyla yaşayıp biçilen kaderin nefeslerini soluklarken; dostluklar eskiyor, duygunun ve sevginin rengi kan kaybediyor eksilere düşen hatta sekerat halini yaşayan vefalar ise can çekişiyor. Bir kimse kalp kırdığı zaman, içinde milyonlarca zerreciklerden ibaret bir duygu yükü umursamazlık taşımasından farksız kalıyor insan nazar-ı ibrette.
Vefadan yana çalan yalnızlık çanları galiba, sonsuz hatta geri dönüşü imkânsız vedayı çağrıştırıyor. Ama anlayan sevgisinin, sevdiğinin ve dostlarının değerini kalbini kırmadan önce bilen nerde! Müsvedde bir kâğıdı karalamak kadar soysuzlaştırılan vefa eksenli duygular çöllerde azap sıcaklığında kavrulan kaktüsten beter bir vaziyet alıyor. Dikenlerini kalp kıran kalpazanlara yoldaş eden kaktüsten bir farkları olmuyor hissi körelen duygu körü insanların.
Bu bakımdan insan yaşamanın güçlüğünü aslında daha iyi kavrıyor. Duyguların ani değişkenliğini ve her yana kolayca çekilebilecek akışkanlığına yön verme meylinde nefsinin isteğine tutuklu kalanlar sıcağı sıcağına fark etmiyor olabilirler de vicdan köreltme kalpazanlığına giriştiklerini. Yahut da çıkar yönünden işlerine gelmemesi en mantıklı karar olabilir.
Can, bir beden kalıbından diğerine sıvı gibi damıtılan halisâne duyguların ve dostlukların üstüydü. Gerektiğinde bir atan kalplerin duygu seremonisi birlik ruhunda ete kemiğe bürünür, tek yumruk adında demir yumruk tadında hasmı yerle bir etmeyi de vazife sayardı kendine. Ya şimdi? Hüzünlerin silip de süpürdüğü şeyler şimdi daha iyi anlıyoruz ki, onlar bir zamanlar meğer bizim can damarımızmış.
Canı çıkan bedenin toprağa karıştığı gibi bizden de vefa, Hızır a.s gibi gidip gelecek galiba imtihanın sırlar dünyası olan kâinatta. Bu sebepten insan bence çok ümit bağlamamalı annesi, babası haricindeki sevdiklerine. Seviyor görünüp de aslında hiç sevmediklerine. Bundan dolayı bizlere düşen büyük biz zat-ı şahane’nin dediği gibi herkesi kendimiz bilmemeli ve nabzın şerbetini de ona göre ayarlamalıyız vesselam.
Kalemdâr 19.11.2013 02:02:46