- 1214 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YURTSEVER OZAN NAZIM HİKMET
30 Ağustos 1961. Bizim Radyo spikeri soruyor: ’ Bugün 30 Ağustos. Sizin ve dolayısıyla Türkiye Halkının en büyük bayramlarından biri. Bu münasebetle hem sizi hem bütün Türkiye halkını candan tebrik ederim. Acaba bize bu münasebetle bir şeyler söyler misiniz? ’
Nazım kararlı ve coşkulu bir sesle yanıtlıyor: ’ Evvela tebrikinize teşekkür ederim. Cidden, 30 Ağustos bizim Türklerin en büyük bayramlarından biri. Ve zannediyorum ki, yalnız bizim değil insanlığın bayramlarından biri. Çünkü biz 30 Ağustosta, ilk defa biz Türkler sömürgeciliğe karşı ve emperyalizme karşı muzaffer olabilmenin yollarından birini gösterdik. Bu da sömürgeciliğe karşı silah elde çarpışmakla olur. Ve sömürgeciliğin her şeye rağmen yıkılmaya mahkum olduğunu gösteren milletlerden biri de benim milletimdir. Bundan dolayı cidden bu bayram büyük bayramdır. Ve bir daha tekrar ediyorum yalnız Türk milletinin bayramı değil, insanlığın da bayramlarından biridir...Ben, yalnız izin verirseniz bu bayram günü benim Milli Kurtuluş Destanı ismindeki şiirimden kısa bir parçayı okumak istiyorum. Zannederim bu şiirden size muhtelif parçalar okumuştum zaten. Şimdi kısa bir parçayı okumak istiyorum.’
Saat beşe beş var.
Dağlar aydınlanıyor.
Bir yerlerde bir şeyler yanıyor.
Gün ağardı ağaracak.
Kokusu tütmeğe başladı:
Anadolu toprağı uyanıyor.
Ve bu anda, kalbi bir şahan gibi göklere salıp
ve pırıltılar görüp ve çok uzak
çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak
bir müthiş ve mukaddes macerada, ön safta, en ön sırada,
şahlanıp ölesi geliyordu insanın.
Topçu evvel mülâzimi Hasan’ın yaşı yirmi birdi.
Kumral başını gökyüzüne çevirdi, kalktı ayağa.
Baktı, yıldızları ağaran muazzam karanlığa.
Şimdi bir hamlede o kadar büyük.
Öyle şöhretli işler yapmak istiyordu ki bütün ömrünü
ve hâtırasını ve yedi buçukluk bataryasını
ağlanacak kadar küçük buluyordu.
Yüzbaşı sordu:
— Saat kaç?
— Beş.
— Yarım saat sonra demek...
98956 tüfek ve şoför Ahmet’in üç numrolu kamyonetinden
yedi buçukluk şnayderlere, on beşlik obüslere kadar,
bütün aletleriyle ve vatan uğrunda, yani, toprak ve hürriyet için
ölebilmek kabiliyetleriyle Birinci ve ikinci Ordu’lar baskına hazırdılar.
Alaca karanlıkta, bir çınar dibinde, beygirinin yanında duran sarkık,
siyah bıyıklı süvari kısa çizmeleriyle atladı atına.
Mavi gözlü Başkumandan baktı saatına:
— Beş otuz...
Ve başladı topçu ateşiyle
ve fecirle birlikte büyük taarruz...
Nazım Hikmet, 1961’de radyoda okuduğu Kurtuluş Savaşı Destanı’nın bu bölümünün, bir iki dizesinde daha sonra bazı değişiklikler yaptığı anlaşılıyor. Radyo da ’ Mavi gözlü Başkumandan baktı saatına ’ diye okuduğu dize, sonradan ’ Nurettin Eşfak baktı saatına ’ olarak yayınlandı. Eğer böyle olmasaydı Atatürk iki kez saat sormuş olacaktı. İkinci saat sormayı Nurettin Eşfak’a yaptırarak, hem destanın gerilimini arttırıyor hem de Atatürk’ü sık sık saat soran komutan durumundan kurtarıyor. Bundan önce de Yüzbaşı saati sormuş ve ’ beş ’ yanıtını almıştır. Büyük Taarruzun dakika dakika anlatıldığı bu bölümde ’ saat ’ çok önemlidir. Atatürk’ün saati sorduğu dizeler de ise destan kanat açar.
’ O saati sordu.
Paşalar: ’ üç ’ dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
Eğildi durdu.
Bıraksalar
İnce uzun bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovasına atlayacaktı. ’
Nazın Hikmet, Türkiye’mizin bugün karşılaştığı ağır tehditi, yani elli küsür yıl önce gördü ve bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Türkiye’nin Amerikan işbirlikçileri eliyle Nato’ya, Cento’ya sokulduğu günlerde yazdı.’ Şehitler ’ şiirini. Şöyle sesleniyor bu şiirde.’ Sakarya’da, İnönün’nde, Antep’te, Afyon’da vurulup düşenlere .
’ Siz toprak altında derin uykulardayken,
biz toprak üstünde derin uykulardayız.
Kalkıp uyandırın bizi.
Şehitler, Kuvayı Milliye şehitleri:
Topraktan çıkmanın vaktidir! ’
Nazım Hikmet’e vatandaşlık hakkı vermeyenler, hey! kulaklarınızı dört açın, duyun bakın yurtseverlik nasıl olurmş! Ülkenin gerçek oğlu kimmiş.
Yazımızı bitirirken yurtsever ozan Nazım Hikmet’i ’ İyimserlik ’ adlı şiiriyle bir kez daha saygıyla selamlıyoruz.
Şiirler yazarım
basılmaz
basılacaklar ama
Bir mektup beklerim müjdeli
belki de öldüğüm gün gelir
mutlaka gelir ama
Ne devlet ne para
insanın emrinde dünya
belki yüz yıl sonra
olsun
mutlaka bu böyle olacak ama.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.