- 482 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Vaat Vade Maaş
Vaat Vade Maaş
Vaat ne kadar büyük olursa o kadar da vade uzak olmalı ki vaat eden mahcup olmasın! Mesela bir din adamı, "Cennet" vaat ettiğinde asla mahcup olmaz! Vaat edilen yere zaten ölünce gidecek ama vaat eden din adamı, hemen alacak ücretini! Bu sistem böyle işler, yüksek vaat ileri vaade; acil maaş! Bu bin yıl vadeli borç almak gibidir! Vadesi geldiğinde zaten ödenecek olan da ödeyecek olan ölmüştür! Ya da yüz yıl sonrası yapılacak bir iş için bir ihalede peşinat almak gibi! Peşinat yani maaş, hemen alınır ama vaat ertelenir!
Bizde "Koşulsuz itaat" algısı kutsal kabul edilir! Orta Çağ’ dan kalma nakilleri sorgulamadan kabul edenler övülür, sorgulayanlar ise inançsız olarak hedef gösterilir! Bizde itaat sağlam yerleşmiş! Avrupa’da bu itaat algısı, engizisyona itirazla ve Katoliklere Protestanların itirazıyla bir derece dengelendi. Bizde bu aydınlanma olmadı! Sorgulamak bizde “İmansızlık” olarak yaftalanır! Bunun acı sonuçları yaşanacaktır!
Ne tahsilliler gördüm, sorgusuz itaatten kurtulamamış. Oysa tahsillisin ağa, oku; sonra yine itaat et, okumadan onlar da kabul etmiş bazı kutsalları! Bebekken, özellikle itaat konusunda kabul etmişler, sonra yerleşmiş ya da hiç sorgulamamışlar! Bu çok yaygın!
Birey kendi üretiminin (sanat, fikir gibi), bağlı göründüğü grubun ideolojik ve etik amaçlarına uyup uymadığı endişesiyle üretimden vazgeçmiş! Mecburen hazır komutları paslaşıyorlar. Bunların arkadaşlarını ya da ilişkide bulundukları insanları bile kutup başları belirliyor!
Bireysel üretim, yerini kutupsal üretime bırakıyor! Yani birey kendi üretmiyor, kutup başlarından hazır alıp yaymaya çalışıyor! Aslında buna yaymak da denmez sadece kendini bir grup içinde göstermek için çabalıyor!
Toplum kutuplaşmış, çokları kendi ideolojik, dinsel, ırksal ya da popüler grubunun paylaşımlarını taraftarlık göstergesi olarak paylaşıyor! Yani bir taraf içinde kabul görmesi en yüksek ideal olmuş. Kendi ideali ortadan kalkmış. Sadece bir grup içerisinde var olma gayreti kalmış.
İleri aşamada şu olur; kimin, kiminle samimi olacağına; hangi televizyon kanalını seyredeceğine; nasıl ibadet edeceğine, hangi mezhebin ya da dinin daha uygun olduğuna ve ahlaki ölçülerin neler olduğuna karar veren bir mekanizma kurulur, dağınık olarak var ama koordineli çalışır! Küresellik...
Son tahlilde; “Güneş, balçıkla sıvanmaz!”, “Mızrak da çuvala sığmaz!” insanlar erteledikleri, üzerini örttükleri şeylerle karşılaşacaklar! Kolaycılık ve tarafcılık oynayarak kaybettikleri çok değerin farkına vardıklarında kendileri için geç olacak! Evrensel döngü ve biriken karmalar illa yaşanır! “Olanda hayır var!” yani tüm biriken ihmallerin negatif yansıması evren açısından hayır, birey açısından ise karşılıktır! Bu nedenle şikayet etmenin anlamı olmaz! Sonuç değişmez, toplananlar yenir! Tercihler yaşanır! Tatlı tatlı yemenin, acı acı çıkarması olabilir! Altınçağ olarak bilinen bu çağa giriyoruz! Önce birikenler çıkacak! Karşılıklı oluşan kinler ve hesaplaşmalar sonuçlanacak! Allah’ı kandıramayacağını anlayan insanlar daha dikkatli olacak! Zaten “Altınçağ” denen çağ da buna dairdir. İnsanların evrensel dengenin farkına varması. “Yediğin kadar çıkarırsın!” ilkesi! “Evrensel eşit insan prensibi!” Bu anlaşılacak, bu süreçte hesaplaşmalar ve kusmalar da olacak!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.