- 1156 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
TANRI BABA
Fransız şairi ve şarkı yazarı Piere Jean de Baranger, 1780’de Pariste doğdu. Beranger 67 yıllık ömründe bir çok güzel yapıta imza atmıştır. Henüz on üç yaşında iken orta halli bir matbaası olan babasının yanında çalışmaya başlamıştır. Babasının iflası üzerine üniversitede dosya katipliği yapmıştır. Ama şiirlerinde ve şarkılarında restorasyon devrini eleştirdiği için 1821 yılında azledilecek , bu tarihten itibarende hayatını sadece eserlerinin geliriyle son derece mütevazi bir şekilde geçirecektir. O kadar ki, halkçı, hürriyetçi ve yurtsever şiirleri sayesinde yavaş yavaş ün kazanarak , şarkıları, liberal burjuva salonlarında olduğu kadar köy kahvelerinde de ağızdan ağıza dolaşmaya başlayıp saygıyla karışık bir korku uyandıran bir dev haline geldiği zaman bile , Fransız Akademisi ve milletvekilliği dahil, hiç bir mevkie itibar etmemiştir.
Başlangıçta küçük taşlamalar, kasideler ve çoban şiirleri kaleme alan Beranger, daha sonra büyük destanlar yazmayı denemiş, başaramamış ve şarkı yazmaya koyulmuştur. Önceleri hafif uçarı , duygulu şarkılar yazıp bestelerken, 1815 olayları ve özellikle de Napolyon’un yenilgisi üzerine başlayan istiladan sonra büyük bir coşkunluğa kapılarak yurtseverlik temasını işleyen şarkılar kaleme almıştır. Beranger’ nin bu ilk önemli eserlerinde bile, siyasal ve sosyal kaygıların ön plana geldiği görülmektedir. Basit ve dolaysız bir üslupla dökülmüş olan ve insanı derhal kavrayan melodilerle desteklenen bu şarkılar, hemen daima halk, hürriyet ve insanlık sevgisini terennüm etmekte ve devrin din ve siyaset adamlarına amansız bir şekilde saldırmaktadır. İhtiyar Çavuş, Temiz Yürekli Kişilerin Tanrısı, Nine, gibi şarkıları dillere destan olan büyük şair, eserlerini, Ahlak Şarkıları ve Ötekiler, Yeni Şarkılar adı altında toplayıp yayınlamıştır.
Bu güzel insanı yazımızın da başlığı olan Tanrı Baba adlı şiiriyle selamlıyoruz.
Tanrı Baba, bir sabah uyanınca,
Biz insanları düşündü nasılsa,
Gitti pencereye: "Kim bilir, dedi;
Belki o gezegen yok oldu gitti.
Ama baktı, uzakta, çok uzakta,
Bir köşecikte fır dönüyor dünya.
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı,
Alsın vallahi bir şey anlıyorsam
Bu dünyalıların tutumlarından.
Ey benim minnacık yaratıklarım,
Ak ve kara, donuk ve yanıklarım,
Dedi Tanrı, en babacan haliyle;
Sizi ben yönetiyormuşum sözde.
Oysa, görüyorsunuz, Allah’a şükür,
Benim de sürüyle bakanlarım var,
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı,
Alsın vallahi, çocuklar, bu bakanları
İkişer üçer atmazsam kapı dışarı.
Boşuna mı kızlar verdim, şarap verdim size?
Güzel güzel yaşayasınız diye.
Nasıl olur da siz benim inadıma
Orduların Tanrısı dersiniz bana?
Ne yüzle adımı alıp dilinize
Top atarsınız birbirinize?
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı;
Alsın vallahi, çocuklar, bir tek
Orduyu kumanda ettiysem bugüne dek.
Şu süslü püslü zibidilerin işi ne
Yaldızlı tahtlar üstünde?
Nedir o kasılmaları, böbürlenmeleri?
Beslediğimiz bu karınca beyleri
Sözden benden kutsal haklar almışlar
Benim inayetimle kral olmuşlar
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı;
Alsın vallahi, benden geldiyse eğer
Sizleri böyle kötü yönetenler.
Hiç bana kızmayın artık, çocuklar;
Temiz yürekli olun, bana yeter.
Sevişin, güle oynaya yaşayın,
Sizi yakar makarım diye korkmayın
Kralına da, yobazına da basın kalayı...
Ama keselim, Allahaısmarladık
Curnalcılar duyarsa yandık
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı
Alsın vallahi, o yüzsüz herifleri
Sokarsam kapımdan içeri.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.