- 1902 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Sabah rüzgârı zamana direnen sevgilerin kokusunu taşıyor.
Mevsim nihayet yüzünü bahara döndü. Tabiat yüzlerce yıllık uykudan uyanmış gibi coşkuya büründü. Toprak ana cehiz sandığında ne kadar çiçek nakışlı bohçası varsa yolumuza serdi. Güneşi gören cümle nebat taze gelinler gibi süslenmeye koyuldu. Kış boyu soğuktan üşüyen, kollarını dua eder gibi gökyüzüne uzatan ağaç dalları kıpır kıpır. Kimi çıplak bedenlerini örtme talaşıyla kıvrım kıvrım yaprak açıyor. Kimi çiçek telaşında tomurcuk üstüne tomurcuk patlatıyor. Doğa yine, yeniden canlanıyor. Çiçek açmayan bir incir ağacı gibi bakıp bakıp kolları çiçek dolu ağaçları kıskanıyorum. Oysaki doğa öylesine huzurlu ki... Bitkiler rengarenk, sevinçle teklifsiz açıyorlar. Dünyayı sevgiyle kuşatıyorlar. Yeşilin sabırsız tonlarını görüp coşmamak, taşmamak mümkün mü bu mevsimde. Dikkat ettim de kuşlar bile her sabah bir başka şakıyor. Doğadaki bu coşku, bu yürüyüş, uzakları yakın, yürekleri varsıl kılıyor. İnsan doğaya bakıp, parmak uçlarından yeşermek, salkım söğütler gibi suya yürümek istiyor.
Aynı ağaçların bir kaç ay evvelki hali geliyor gözlerimin önüne. Dışarıda ağaçlar yere dökülmüş yapraklarıyla başbaşaydı. Ne ağaçlarda eğilip yere dökülen yaprakları geri toplayacak cesaret, nede yapraklarda ağaç dallarına geri dönecek takat vardı. Doğanın ayrılık karşısında sergilediği bu sessiz duruş öylesine etkilemişti ki beni. Hayata bakış açım yumuşamış, sergilediğin tutum karşısında öfkem bir nebze yatışmıştı. Anlaşılan ayrılık böyle bir şeydi. Durumu sessizce kabullenmek...
Bu mevsimde sabah rüzgârı zamana direnen sevgilerin kokusunu taşıyor. Yüzünü bahara dönmüş ağaçlar, kollarını sevinçle yere uzatmış şu salkım söğüt, suya yürümeden öncede biliyordu, zamanı gelince birer birer döküleceğini yapraklarının. Sorsan şimdi ne bu telaş, ne bu heyecan diye? Dile gelse ne cevap verirdi. Unutmadım derdi. Güneş öptü dallarımı, binlerce gülücük açtı yapraklarım. Unutmadım... Bu mevsimde yüreğimdeki telaşta tabiatla aynı. Yüzlerce yıllık bu direnişe coşkuyla eşlik eden ruhum, sevmek direnmektir diyor. Uzun zamandır kalemi elime almadım, alamadım. Sandım ki her kelime seni yazacak, seni anlatacak. Sandım ki her kelime bahara özenip çiçek açacak. Susmak en güzeliydi, sustum... Doğayı hissettiğim gibi yüreğimdeki sevgiyi keşfetmeni bekledim. Doğayı anladığım gibi seninde beni anlamanı bekledim. Ne garip, insan doğayı anlayınca, insanlarıda anlayabileceğini sanıyor. Ne büyük yanılsama değil mi?
Ne zaman aklıma düşsen; omzunu silkip, arkasını dönmüş giden, küskün bir çocuk silüeti geçiyor gözümün önünden. Seni böylesi hayal edişim buruk bir tebessüm konduruyor yanağıma. Sanırım hayal dünyam hala bir çocuğunki gibi. Düşünüp duruyorum. Yokluğumu hissediyor musun? Sözlerin geliyor aklıma. Zamanla alışırsın, demiştin. Düşünceler ve duygular zamana yetişebilir mi? Duygular zamana yenilebilir mi? Zaman ölçülebilir bir kavram. Oysaki ne duyguyu, ne düşünceyi ölçemez insan. Seni düşünüyorum, düşündükçe çoğalıyor düşlerim. Seni tanımamış, sevmemiş, olduğum zamanları hatırlayıp, hayıflanıyorum.
Ne tuhaf... Seni tanımadan evvel ne doğayı, ne insanı tanımamış, anlamlandıramamış gibi hissediyorum. Şimdi ise seninle tanıdığım doğayı, insanı daha iyi anladığımı ama bir türlü sana ulaşamadığımı hissediyorum. Peki ya anlamak kabullenmek midir? Bu soruyu sende pek çok kez sordun mu kendine. Zira kabullenemediği pek çok şeyi anlar insan ama yinede kabullenmekte zorlanır. Aslına bakarsan yaşadıklarımı anlamlandırmak yerine, doğanın yaptığını yapıp hissetmeyi tercih ediyorum. Zira anlamak, anlamlandırmak yüreğin değil aklın hevesi. Yürek sadece hissetmek istiyor. Doğanın gücüde buradan geliyor, zira o sadece hissediyor...
14 Nisan 2014 - Zeynep Özmen
YORUMLAR
Baharın güzelliği aşkın güzelliğine eş değerdedir.
Bahar bitki aleminin özlemle beklediği aşktır.
Bu duygular aşkı tadan insanlarda aynı hislerin uyanmasına neden olmaktadır.
Güzel bir yazı, hele bu bahar aylarının güzelliğinde daha bir başka anlam taşımakta.
kaleminize sağlık