- 950 Okunma
- 8 Yorum
- 1 Beğeni
İÇSEL YOLCULUĞUM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir arayış her birimizin verdiği mücadele. Ara sıra gölgelense de yolumuz bir şekilde aydınlık nüksediyor hem de hiç beklemediğimiz bir anda.
Hüzünler de bizim için, içimizde köpüren dalgalar da aslında tümü aydınlığa uzanan yoldaki mihenk taşları.
Üzüntülerin bir lütuf olduğu söylenir bazıları tarafından; kendimizi keşfetmemiz ve İlahi Aşk’a yönelmek adına. Önceleri bayağı yadırgardım doğrusu bu söylemi.
Tasavuffla tanışmam henüz çok yeni. Öykündüğüm çok insan olmadı hayatım boyunca. İşin açıkçası kendime örnek teşkil edecek kimseye rastlamadım ya da böyle bir mücadelem olmadı. Sanırım beşeri heveslerin peşinde iken gençliğin de verdiği bir heyecan ve coşku ile daha ziyade mesleki anlamda kariyer yapmak oldu tüm uğraşım. Farklı mesleklere yöneldim geçen süreçte.
İtiraf etmem gerekirse mesleğimin içsel dünyam ile hiçbir ilişkisi yok daha doğrusu yokmuş. Zira bunu fark etmem çok uzun sürdü. Ben dalından kopmuş bir yaprak gibi savruldum oradan oraya. Derken farklı alanlara yöneldim. Ne büyük talihsizlikmiş benimki… Evet, hep bir vakit ve efor kaybı olarak nitelendirdim yaşadığım bu dalgalanmaları.
Meğer ki alabora olmam gerekiyormuş benliğime kavuşmak için. Aslında benliğim olduğu yerde kendimi bildim bileli. Gerekenin biraz rötuş olduğunu yeni yeni anlıyorum.
Mesleklerin en güzeline kavuştum kendi açımdan söylemem gerekirse. Sevilmeden de sevmeyi öğrendim mesleğimi icra ederken ve baktım ki attığım tohumlar filizlenmiş de çiçek bahçesine dönmüş dünyam. Kısaca bir çiçek bahçesinde o eşsiz çiçeklerin sevgisiyle ben de sulanıyormuşum. Bir gül daha ne ister ki bin bir çiçeğin arasında yer bulmuşken.
Ben bahçıvan gibi canla başla çalışırken o çiçek bahçesinde kendimin de bir çiçek olduğunun farkına vardım. Kimden mi söz ediyorum; kısa süreli de olsa yaptığım öğretmenlik mesleğinden en azından kendi adıma… Zira hayatımın en mutluluk verici anları. Nereden mi geldim bu konuya? Sevilmeden sevmek büyük bir aşkla hem de. Ver derken onlardan bana yansıyan o sevgi pınarı beni çok farklı bir mecraya sürükledi. Maceram uzun sürmedi ama gerçek anlamda eşsiz bir duyguydu yansıyan ve yansıtılan.
Sevgi: Yüce bir duygu. Öyle ki bizi İlahi Aşka taşıyan bir süreç ve öylesine eşsiz bir hissiyat.
Ve tasavvufla olan tanışıklığım… Yeni bir olgu desem yeri ama bir ömür bile harcasam yaşam yetmez ki özümsemeye. Hele ki an itibariyle elimi hızlı tutmalıyım.
Sevgili Mevlana ve Şems- Tebriz. İlahi aşkın yolunda ilerleyen ve tek vücut olmuş mürid-mürşid ilişkisi ilk etapta göze çarpan. Ve Şems’in Mevlana’ya olan öğretisi: Allah’ın tecellisinin her yerden görülebileceği, her yerden tecelli eden tek güç olduğu yönünde…
Kendimizi aramakla meşgulüz bir yandan hayat gayesi için didinip dururken. Bunun yoğunluğu ve boyutu kişiden kişiye farklılık göstermekte elbette. Kendi adıma söylemem gerekirse bu farkındalığa yeni kavuştum. Zira yaralı bir kuş gibi oradan oraya uçmam meğer ki bir süreçmiş kendimi bulmak adına.
Bunun psikolojik boyutuyla ilgilendim çok uzun bir süre ve bir dönem eğitimini de aldım ideallerimin arasına dahil ederek. Aslında bu bilim dalının pek çok getirisi olduğu gibi kayıplarım da olmadı değil hani. Öncelikle maddi yönden orta ölçekli bir sarsıntı yaşadım. Ve bu yüzden kendimi az suçlamamışımdır. Belirli bir gelir seviyesine sahipken yeniden öğrenciliğe dönmem çok insanı şaşkınlığa uğratmıştır açık olmam gerekirse.
Para söz konusu oldu mu elimiz kolumuz bağlanıyor açıkçası zira günümüz koşullarında büyük bir güç maddiyat. Bu sebeple de çalışan ve üreten insana saygım hep üst boyuttadır. Bu uğraşlarım esnasında az yadırgandığımı söylemeden geçemeyeceğim.
Gürültülü bir dünyada yaşıyoruz ve bir çok sesin eşliğinde. Bir yanda isyanlar bir yanda savaş çığlıkları. İşin açıkçası oto kontrolünü kaybetmeye yüz tutmuş bir insan topluluğu global anlamda üstelik. Ya iç dünyamız? O da öylesine yara almakta ki keza az yaralanmıyoruz hani bunca harala gürele içersinde. Ama mecburuz da düzene ayak uydurmak açısından. Kabul ediyorum, bir istisnayım ama tamamen iyi niyetle yaptığım bir seçim benimki tabii ki haricimde gelişen olayları ve insanları da yadsıyamam.
İçsel yolculuğum herkesinki gibi oldukça sancılı. Bunu çok açıdan irdelemişimdir doğrusu. Ama en büyük tutkum hep kendimi geliştirmekten yöne olmuştur. Ve bu yolculuğun eşliğinde içimde yankılanan o insan sevgim. Dışarıdan farklı algılanmam ayrı bir nokta ama artık bununla ilgilenmiyorum zira yürüdüğüm yol hakkında kimseye hesap vermek gibi bir mecburiyetim yok. Sonuçta yaşadıklarımız, yolculuğumuz sadece bize dair.
İçsel yolculuğumda en büyük dayanağımdır içimde sakladığım sevgi mefhumu. Nasıl bir duyguysa artık, hayat boyu sevilmekten ziyade hep sevdim. Ta çocukluğumdan bu yana üstelik. Sevmekten asla kopamadım gerçi duraklama dönemleri geçirdim ama sonuç itibariyle yitirmedim bu duyguyu. Hala sevebileceğim ve sevdiğim insanların olması hatta olasılığı bile kamçılamakta benliğimi. Kısaca desturum hep ama hep sevgi olmuştur.
Ya nefret? İtiraf etmem gerekirse canımı çok yakan insan oldu. Ve ne yazkı ki onlara karşı hiçbir duygu beslemiyorum: ne nefret ne haset ne de diğer menfi bir çağrışım. Tamamen hissiyatsız bir tanımlama benimki.
Manaya bağlı biri olarak aşırı ve uç beklentilerim de yok sonuç itibariyle. Ama gerçeği söylemem gerekirse halen sayısız hayalim var ama beni hırslanmaya sevk etmeyen ve içimi coşkuyla dolduran. Beklentim yok çoğu insandan ama umudum var. Umutsuz nasıl yaşayabilirim ki…
Tasavvuf dininin bende bıraktığı en büyük etki insanın güzel ahlakla yaşama zorunluluğu. Dini açıdan yapmamız gereken çok şey var kabul ama güzel bir ahlak ve sevgi olmadan nasıl bu mümkün olabilir ki… Kısaca kimsenin kimseyi yargılama hakkının olmadığı ve her birimizin bireysel sınavı yaşadığımız süreç.
Ve aşk… Allah’a giden tek yol üstelik. Elimizdeki tek silah insanlığımız ve maneviyatımız adına. Ve bu aşk değil mi bizi diri tutan.
Böylesi bir güzellik bize lütfedilmişken bir başkasını sevmek nasıl zor olabilmekte, işte bunun cevabını yıllardır aramaktayım. Zira birbirimizi incitmeyi bir marifet sayarmışçasına arkamızda yaralı sayısız insan bırakıyoruz.
Ben hep ben demekten vazgeçmek zorundayız bu yolu yürürken.
Yolumuz öylesine uzun ki ve bir o kadar da kısa göz açıp kapayana kadar geçmekte iken zaman olan.
Bu yolda yürüyen ve kalben hissettiğim herkese sevgimle…
YORUMLAR
Icsel yolculugunuzda ki dusunce seyriniz hayli guzeldi, sevgiye davetiye cikaran soz ve nazikliginize tesekkurlerimle kutluyor sevgiler sunuyorum Yildiz Hanim..
Gülüm Çamlısoy
Sizden bana yansıyor şu an tüm güzelliğiniz.
En içten sevgimle, sonsuz selamlarımla...
Gülüm Çamlısoy
Uzaklardan selam olsun.
Sağlıcakla kalın...
Sevgili Gülüm, hepimizin çıktığı içsel yolculuklarımız vardır ama böyle dile getiremeyiz çok güzel olmuş.
Tebrik ederim, sevgilerimle...
Gülüm Çamlısoy
Sanırım içimde katman katman çoğalmış bir duygu seliydi yazarken hissettiğim. O kadar çok şey ve çok insan gözlemleyip, özümsüyorum ki ve bazen hatta çoğunlukla yansıtamıyorum da en azından sözel, yazıya döküyorum yapabildiğim kadarıyla.
Evet, dile getiremediğimiz çok şey de var hala da var şahsım için sanırım yılların getirdiği bir yük ve ben o yükü attıkça ferahlayıp, mutlu oluyorum ve değil adım adım koşa koşa kucaklamak istiyorum sevdiklerimi ve ucundan yakalayıveriyorum hayatı.
Şu an size sarılma ihtiyacı hissetmem gibi...
Yürekten teşekkür ederim sevgili dostum. hep de derim kendime; en büyük destekçilerimden biri ve hatta ilki sizsinizdir diye...
Sonsuz selam ve sevgimle. Mutlu kalın can dostum...
Emine UYSAL (EMİNE45)
insan yazdıkça boşalır, boşaldıkça rahatlar Gülüm.
Seni artık tutmak mümkün değil, yaz yazabildiğin kadar.
Ben bugün okuyamazsam yarın mutlaka sayfanda olurum.
Öpüyorum seni çokça :)
İçsel yolculuk da tek başına olmuyor. Yoldaş lazım. İnsanlar vesiledir donanıma. İşte yoldaşımız olan o donanım sağlam olursa, doğru tahliller yapabiliriz. Kutlarım.
Gülüm Çamlısoy
Kısaca yolumuzun kesiştikleri hele ki yürekten seviyorsak nasıl da güç kuvvet verir bize.
Donanım ama öncelikle kendi donanımız o zaman her şey daha da kolay olacak zira benliğimiz sayesinde gücümüz pekişecek tabii ki maneviyatın eşliğinde hep olduğu gibi ve hep de olması gerektiği gibi. Yetinmeyi de bilmek önemli.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla...
yine güzel güzel bir yazı insan düşüncelerini ve duyguanlatan güzel bir aktarım olmuş yürekten kutlarım günün yazısını tebrikler selamlar
Gülüm Çamlısoy
Gören, hisseden yüreğinize sağlık, efendim.
Selam ve saygımla...
Eksik olmayınız.
Tertemiz ruhlu, yüreği insan sevgisi ile dolu, hoş görülü, ve yaşının çok üstünde olgun sevgili Gülüm Hanım... Sizi tanımak, sizi okumak ne büyük bir şans... İçsel yolculuğunuzu paylaşmanız çok kişiye yol gösterecek. Işığınız, çok kişiyi aydınlatacak kadar kuvvetli... Eminim ki, sizin öğrenciniz olma şansına ermiş çocuklar da sizin bu güzel hasletlerinizden feyz alacaklar... En önemli şey olan sevgiyi böylesine duyan, özümseyen yüreğiniz, onlara çok şey kazandıracak... Bu çirkinleşen dünyayı, sizin gibi 'BEN' likten kurtulmuş, kucaklayıcı, sevgi dolu insanlar, öğretmenler güzelleştirecek. Para, koltuk sevdası ve egoistliğin yaşanmaz kıldığı, insanları değiştirdiği, insanlıklarını unutturduğu dünyada sizin gibi insanlara rastlamak ne güzel...
Dilerim ki, her zaman güzel yüreğinizle aydınlık ve hak ettiğiniz yolda sevgi ışıkları içinde mutlu ve huzurlu yaşayın. Adınız gibi, aydınlatan bir Yıldız, etrafına huzur râyihaları saçan Gül olarak kalın...
Gönülden kutluyor, günün yazısı için sizi, bu güzel yazınızı, ve günün yazısı seçen sitemizi gönülden kutluyorum. Kalbimi varlığınız huzurla dolduruyor. İyi ki varsınız...
Selam ve sevgilerimle... Hâlenur Kor
Gülüm Çamlısoy
Kıymetli ve içten yorumunuz nasıl mutlu etti, anlatamam.
Bu ailenin bir mensubu olduğum için öylesine mutluyum ki...
Edebiyat Defteri yazın hayatımda ilk göz ağrım ve vazgeçilmezim. Hele ki duyumsanmak ve kıymetli, güzel insanların arasında yer almak inanılmaz mutluluk verici.
Ve sizin varlığınız Halenur Hanım: Yüreğinizin güzelliği öylesine olumlu enerji veriyor ki bana. Sizden bu güzel yorumu duymak adına inanılmaz mutluyum ve kalbime işledim kelime kelime.
Şahsınıza ve ilk günden beri destekçim olan ve yazımı güne layık gören değerli Edebiyat defterine, seçki kuruluna en içten teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.
Tek dileğim ve tek amacım; aşık olduğum bu yolda Allah'ın izin verdiği sürece güzel bir şeyler yapmak ve yazabildiğim kadar yazmak...
Sonsuz sevgimle ve en içten selamlarımla...
Mutlu kalın her daim, Güzel yüreğiniz hep gülsün...
Bu içsel yolculuğu geçirmeyen insan yok ki. mamafih bu gerekli bir yolculuk. Rab kavramının biranlamı da terbiye eden eğiten. Rabbimiz bizi süreç içinde eğitiyor. ama iyi niyetli insanlar bir menzile ulaşıyor. 'ben' den kurtulma süreci uzadıkça yolumuzda uzun sürüyor.
Kuranda bu süreçle ilgili bir ayet var. 40 yaş vurgusu var. bende çeşitli yollardan geçtim, çok fazla kitap okudum ne ki 40 yaşı biraz geçmiştim ki dehşete düşerek aslında birşey bilmediğimi farkettim. okuduğum ve bildiğimi sandığım şeyler benim için değilmiş. güya başkalarını kurtarmak içinmiş. kuranın kişi tekine yani bana yani sana olan hitabından daha çok topluma olan hitabına kulak asmışım. bu da bana kaygan bir zeminde durmama neden olmuş. oysa doğru bakış açısı için sabit bir zemin gerekiyor.
kurana daha çok yöneldim, önceden farketmediğim yeni keşifler yaptım. her yeni bulmamda önceki bulmalarımın gerçek bulma olmadığını farkettim. Sonra şöyle dedim: bu 40 yaş vurgusu için. kimi insan tercihleri nedeniyle yolunu uzatıyor. 40 yada onun üstünde aklı başına geliyor. nasipsizlerse kendilerini ve Rablerini bulamadan göçüp gidiyor. ALLAH bizleri nasiplilerden etsin.
Selam ve duaile kalınız.
"Senin başına gelen zulümler ve musibetlerin altında kaderin adaleti var. İnsanlar senin yapmadığın bir işle sana zulüm ediyorlar. Fakat senin gizli hatalarına binaen, o musibet eliyle seni hem terbiye, hem hatana kefaret ediyor. S.N"
Gülüm Çamlısoy
Ne kadar kıymetli ve düşündürücü bir yorum kaleme aldığınız. yürekten katılıyorum ve çok da mutlu oldum. Sağ olun, efendim.
Yolculuğumuzun ve hayatımızın sağlık, sıhhat ve mutluluk ile dolu olması temennimle, hepimizin kalben huzurlu ve sevgi dolu olmamız dileğimle.
Saygı ve selamımla değerli hocam.
Esen kalın, efendim.
soğuk su....Ne kadar hissedebiliriz sıcaktan ayrı bize buz gibi gelen soğuk, çok soğuk dokunuşu...Yakıcı,yıkıcı güç karşısında güneşe yüzü dönük tir tir titreyen değil miydi Hallaç?Gölgede kalan,orada buz gibi havada yanan,yaratanı aşkta arayan,bu soğuk buz gibi hava,gölgende yandım diye bağıran.terlere boğulan Mevlana değil miydi?Hani konuşan, görünen,duyan,bağıran,kızan tanrıların?Bana biraz su ver soğuk su!Gözlerim görürken ona bakarken kör;kulaklarım işitirken onu duyarken sağır.Bana olmayandan bahsederken olanlar aklımda çıldırırken,sanal değil,hal,lal olanda bulmak.Olmak değil miydi başlamak?Şimdi arada kalmak yok,Varlıkla-hiçlik arasında olmak,olmak,olmak.
Koca bir boşlukta sallanır koca sonsuz.Boşlukta kaldı ben.Haberi olan var tanrıdan,habersiz kalan tanrıdan akılsız olmaz ki yaratandan !Her bir akıl bir tanrı değil mi?Ben varsam tanrı var olmuyor mu?Ben korudukça var değil mi ?Akıl var tanrıdan haber,akıl var tanrısız avel,akıl var tanrıya heves,akıl var ne dünyasından bir haber,ne varlığından bir bir haber.
Şimdi sıra mevsimlere geldi.Her bir zaman içinde hal olan doğa giysi değişirken renk seçerken kime ayna ,kimde ayna soralım anlayalım.kızgınken kime karin kabartır kime ağar, gülerken kime sevinir kimi sevindirir bilelim..biz dört mevsime gidelim ve oralarda gezelim.
Saygılar.
Gülüm Çamlısoy
yeter ki bilincinde olalım her şeyin ve yürekten sevelim... Sevmeye değer nice şey ve nice insan var farkında bile olmadığımız üstelik.
Çok teşekkürler değerli kalem dostum.
Saygılar benden, efendim.
Esen kalın.