- 795 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DARENDELİ VAKIF VE DERNEKLER
DARENDELİ VAKIF VE DERNEKLER -I-
Dr. Sadık Özen
Tarihi, coğrafik değerleri ve doğal yapısı itibariyle büyük bir zenginliğe sahip olan Darende, aynı zamanda kültürel alanda da büyük bir potansiyele sahiptir. İlçe merkezi yanında, Balaban Bucağı ve birçok köyünde okumuş insan sayısı nüfus sayısı ile kıyaslanmayacak bir düzeydedir.
Osmanlı döneminden başlayan ve 36 Darendeli paşanın Nadir Köprüsü’nün açılışında bir araya gelmesiyle ülke çapında üne kavuşan Darende’den çok sayıda üst düzey bürokrat yetişmiştir. Darende’ den yetişmiş hukukçu, doktor, mühendis, eğitimci ve öğretmen sayılarının ülke çapında rekor denilecek bir düzeye ulaştığını söylemek abartı olmayacaktır.
Bu yılki Üniversite Giriş Sınavı Birincisi’nin Darende’den çıkması bu söylenenlerin kanıtı olmalıdır. Bu vesile ile Darende Fen Lisesi mezunu Balaban’ın Türkyılmaz Ailesi’nden Oğuz Türkyılmaz’ı gönülden kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.
Darende tarihi boyunca, eğitim ve öğretim konusunda büyük olanaklara sahip olmuştur. Cumhuriyet öncesi dönemde birden fazla medreseye sahip bulunuyordu. Bu medreselerden ulema seviyesinde din ve bilim adamları yetişmiştir. İdadi mektebinden mezun olanlar ise üst düzey bürokratik görevlerde bulunmuşlardır.
Koca Ragıp Paşa tarafından yaptırılan kültür müesselerinin sayımında Darende ilk beş sıra içinde olmuş ve Koca Ragıp Paşa’nın "Olamazsın Beş Beldenin birinden; Darende’den, Divriği’den, Arapkir’den, Eğin’den, Gürün’den" söylemi içinde yer almıştır.
Darende’de, Darendeli Sadrazam Mehmet İzzet Paşa tarafından yaptırılan "Mehmet Paşa Kütüphanesi" ihtiva ettiği eserlerle ülkemizin önemli kültür merkezleri arasında bulunmaktadır. Darendeliler bu kütüphaneden yararlanmasını bilmişler, kütüphane ve kitap okuma kültürünün yerleşmesine katkı sağlamışlardır.
Darende’den çok sayıda sanatçı, şair ve yazar yetişmiştir. Türkiye’deki ilk kültür derneklerinden biri olan "Darende Kültür Derneği" 1950 yılı öncesinde Ankara’da kurulmuş, Ankara’da yerleşmiş Darendeli büyüklerimiz tarafından yönetilmiş ve Darende’nin kültürel hayatına büyük katkılarda bulunmuştur.
Mustafa Necati’yi anma günleri bu denek tarafından gelenek haline getirilmiştir. Ankara’nın en güzel mekanlarında, dönemin en ünlü sanatçılarının katıldığı konserler düzenlenerek Darende’nin tanıtımına çalışılmıştır. Ankara’da öğrenim yapan üniversitelilerin sorunlarıyla yakından ilgilenilmiş ve hemşerilerimiz arasında birlik, beraberlik ve dayanışma sağlanmıştır. En önemlisi de gençlerimizle yakından ilgilenilmiş ve onlara örnek olunmuştur. Bu büyüklerimiz arasında Nami Ocakçıoğlu, Enver Kaya, Remzi Gürsoy, Turan Sürenkök, Halil Tontu, Süleyman Tuncer, Mehmet Atalay, Mustafa Kösebalaban, Ahmet Sürenkök, Ebubekit Kayakökü, Turan Keser, Dr. Mehmet Bozdoğan, Dr. Abdullah Ertem, Osman Aşlamacı gibi büyüklerimizin isimlerini sayabiliriz.
İkinci kuşak olarak; İsmail Oğuz, Bahattin Akgül, Hanefi Ormancı, Atıf Kösebalaban, İsmet Ocakcıoğlu, Selahaddin Çomoğlu, Ahmet Özalp ve Mehmet Karaçalı’nın içinde yer aldığı dönem gelir. Daha sonra da bizim kuşağımız görevi devralmıştır. Ben 1952 yılından 1958 yılına kadar Genel Muhasiplik, 1968-1972 yılları arasında da Genel Başkanlık görevinde bulundum. Benim başkan olduğum dönemde Abdülkadir Yuvalı, Orhan Soylu, Hikmet Gürsoy, Mehmet Karaçalı, Ali Kaplan ve Ayhan Kösebalan ile birlikte çalıştık ve gerçekten verimli bir çalışma yaptık.
Darende’nin kültürel değerleri arasında yer aldığına inandığım ve bir daha benzeri yayınlanamayan "Darende Şairler Antolojisi", değerli büyüklerimizden Şükrü Erdoğan Ulu tarafından bu dönemde yayınlandı.
Darende Kültür Derneği Darende, Adana, İstanbul ve Kırıklkale’de şubeleri açılmıştı. Amaç Darendeliler’in yoğun olarak bulundukları her yerde şube açılmasıydı. Bunun gerçekleştirilmesi yerine, bugün Türkiye’nin bir çok yerinde Darende merkez, köy ve kasabalarının adını taşıyan onlarca dernek açılmış bulunuyor. Oysa bütün bunların tek bir isim altında toplanması çok daha başarılı hizmetlerde bulunulmasını sağlardı diye düşünüyorum. Çünkü nerede birlik varsa beraberinde de "Dirlik" vardır.
Nami Ocakçıoğlu büyüğümüzün Genel Başkan benim de Genel Muhasip olduğum dönemde 1955 yılında, Nami Bey amcanın büyük bir aşkla bağlı olduğu ve yıllardır gerçekleştirme çabası gösterdiği "Darende Panayırı ve Darende Güreşleri" etkinliği başlatıldı.
Darende’nin ilk dergi yayını olan "Beş Belde" yi bu dönemde yayınladık ve Darende’nin kültürel alanındaki sorunlarını dile getirdik. Çok ahenkli bir çalışma ile çıkardığımız dergimizi; Denizli’den başlayarak, Mersin, Adana, Ceyhan,Kadirli, Kozan ve Osmaniye’ye kadar giderek tanıtımını yapmaya ve abone kaydetmeye çalıştık. Bu dönemde Rahmetli Sıtkı Yazıcıoğlu ve Dilek Akalın bizimle birlikte çalıştılar.
Rahmetli Enver Kaya ağabeyimiz Devlet Konservatuvarı yakınındaki ablasına ait değerli arsanın sembolik bir bedelle Darende Kültür Derneği mülkiyetine geçmesini sağlamıştı. Enver Ağabeyin en büyük amacı Ankara’da Türkiye’nin her tarafındaki Darendeliler’e barınak olacak bir "Darende Öğrenci Yurdu" açılmasıydı. Bu arsanın alınması bu uğurda atılmış ilk adımdı.
O yıllarda Türkiye’de sadece İstanbul ve Ankara Üniversiteleri vardı. Darende’nin varlıklı ailelerinin çocukları öğrenimlerini genellikle İstanbul’da yapmaktaydı. Orta halli ve dar gelirli ailelerin çocukları da daha çok Ankara’da yüksek öğrenin yapma olanağı buluyordu. İşte bu nedende Ankara’da bir öğrenci yurdunun açılması büyük anlam taşımaktaydı.
Yetmişli yıllardaki çabalarımızı en çok öğrenci yurdu yapılması üzerinde yoğunlaştırmıştık. Bu konuda en çok maddi yardım Adana’daki hemşerilerimizden beklenmekteydi. Rahmetli Mehmet Nuri Sabuncu büyüğümüz, bütün Darendeliler’den toplanacak yardım kadar kendisinin yardımda bulunacağını vaad etmişti. Ne yazık ki bunu gerçekleştirmek bit türlü mümkün olamadı. Sonunda bu arsa şu anda Ankara Necati Bey Caddesi’nde dernek merkezi olarak kullanılmakta olan iki daire ile takas yapıldı. Enver Ağabeyimin bu konuda gözü arkada gittiğine inanıyorum.
Darende Kültür Derneği, her ne kadar kuruluş amacını tam olarak gerçekleştirememiş olsa da, sonradan kurulmuş olan bütün dernek ve vakıfların mayasını teşkil etmiş olduğu söylenebilir. Bugün daha ileri konumda olabilirdi. Ancak, ne yazık ki; çok anlamsız bulduğum bir Darende-Balaban çekişmesi bu derneğin daha ileri adımlar atmasını engellemiştir. Nitekim, bu gün bile bu kısır döngünün kısmen de olsa sürdürüldüğü görülmektedir. Bence bu, bir bütünlük içinde olması ve yarışa birlikte katılmaları gereken Darende ve Balabanlılar için büyük bir olumsuzluktur. Babam Darendeli, annem Balabanlı olarak; yaşamım boyunca bu tür ayrımcılığın karşısında oldum ve dışında kaldım.
Günümüzde daha çok birlik yapılması ve birlik içinde hareket edilmesi gerekirken maalesef yeni ayırımcılık tohumlarının atıldığını görmekten üzüntü duymaktayım. Bu defa da Darende’de yaşayan, yaşamlarını taşrada sürdüren, Çukurova bölgesinde veya diğer yerlerde yaşayanlar arasında birbirlerine karşı ithamlarda bulunulduğu görülmektedir. Bunun kaynağı Darende insan yapısındaki olumsuz değişimdir. Geçmiş yıllarda Darendeliler arasına siyasi farklılıkların yarattığı fikir akımları girmemişti. Darendeliler tek yürek ve tek yumruk olma eğilimindeydi. Geçmişlerine bağlılık ve hep birlikte ileriye gitme eğilimi vardı. Büyüklere büyük saygı gösterilir, küçükler korunur ve sevilirdi.
Geçmiş yıllarda çok güçlü manevi bağlar vardı aramızda. Ortak kaderimiz olan Coruh Harığı’nın mikroplu suyunu içmek, belki de aramızdaki en güçlü bağlardan biriydi.
Eski Darende ve eski Darendeliler’in özlemini çekiyorum.
Sevgi ve saygılarımla...
10 Nisan 2014
www.sadikozen.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.