- 578 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bu kadar içimdesin işte.
Gecen lerde sıcak bir dost aradı, Kafe acıyorum diye o sesindeki titreşim gözlerinde ışıltı ve yüreğinin nasıl genç kızlar gibi çarptığını hissettim. Umut heyecan ve yasamın mücadelesini hayat tuvaline resmetmişti sanki. Yazsam kağıtlardan fırlayacak sözlerim, Aklıma gelen bütün yalnızlıkların köşelerine baktım, bir an hiçbirinde ben bu bu kararlılığa rastlamadım. Kendimi ne kadar den-edimse her seferinde tek başına kaldım kalıyorum. oysa o insan takdire şayandı.
bende. Limanlar buldum sığınacak, birkaç gece saklandım sonra fırtına vurdu karaya. En çok orada savunmasız kaldım, o yüzden en çok o kollarda parçalandım. Yenilenip güçlendikçe, ayağa kalkıp denedikçe, sürünmeden yürüdükçe daha çok düşman kazandım. Dostların azalışını gördüm, arkadaşlıkların nasıl hırpaladığına şahit oldum, aldatıldım, kandırıldım, acıtıldım. Ancak hiçbiri içimde tükenen yasam Sevinci i kadar iz bırakmadı kalbimde!
Enteresan cafeyi görüp sıcak bir kahve içiminde geçmiş film şeridi gibi geçerken gözlerimin önünden,Gecenin o karanlık yüzüyle konuşuyordum, çoğu zaman, yan yana karşi karşiya oturdum hayalerimle. Çıtırtıların tenimi ürperttiği koyu ve siyah akşamlarda, yorganın altına saklanmadı m; kalkıp sese yürüdüm, yüreğim çılgınca çarparken. Belki de o yüzden güçlendim, o yüzden yalnızlaştı m yalnızlaştıkça, kendimi daha iyi tanıdım. Denediklerim-le kırıldım, ezildim, yontuldu m ama sonunda şekil aldım. Acılarımla piştim, kavruldum ama lezzet kazandım. Gecelerle büyüdüm sayılır, gündüzleri kimsesiz bıraktım. Ama Şimdi gündüzlerin düşü yum. O yüzden güçlü, dimdik ve onurlu kaldım. Geçtiğim yolda pek çok insan gördüm, uzak durdum, tanıdım, tokalaştım. Hepsinden bir parça aldım, aklıma, gönlüme yazdım.
şimdilerde:Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız. Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu.Ben de… Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan?Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken?Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca? Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar senin leyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar.Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine… Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım, yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşma m. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acili duvarları gibiyim.bu zamanlarda Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duyumlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içişlerime. Küfleniyor um, yaslanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Yapış, vıcık bir yalnızlık bu. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum. Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var.
Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin basında, içinde ve sonunda-sın. Bu değişmiyor.
Öyle işçimsin ki.
Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün. Çok mutluydum… Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım.
Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım. “Yine zamansız yağmurlar” dedim, “Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları” dedim, “Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?” dedim.
Çok uzun bir mektup oldu Başından sonuna kadar okudum da. Neler yazmışım diye merakımdan. Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum.
Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.
Bu kadar içimdesin işte.
o kadar içimdesin bir o kadar uzak
YORUMLAR
Düşündürücü bir yandan da bir yolculuğa çıkmak mümkün okurken, yazının sahibinin sürüklediği ve sürüklendiği yolculuğa. Hepimiz birer yolcuyuz keza. Sayısız durakta soluklanıyoruz ara ara. Farklı farklı araçlar geçiyor duraktan, binmekten imtina ediyoruz bazılarına ve bir şekilde sürdürüyoruz maceramızı. Kimseler bilemez bizim kadar içimizdeki dünyayı. Hoş belki biz bile vakıf değilizdir çoğu şeye...
Ve mektuplar... Adrese ulaşamayan. Her ne kadar muhatabından bir yanıt gelmese de bir şekilde ulaşıyor adresine: En azından öyle olduğunu sanıyor ve inanıyoruz da...
Hele ki yakınken uzak olması bazılarının; anlaşılmaz ve imkansız ya da inandığımız her ne ise...
Bütünü itibariyle içsel bir yolculuk; yalın, duygusal, düşündürücü ve anlamaya anlaşılmaya sevk eden.
Kutluyorum tüm içtenliğimle, tebriklerimi bırakıyorum sayfanıza.
Esen kalın ve mutlu kalın.
Saygılarımla...
mesut YİĞİT
demekki ğüzel gören ince ve zarif olan kalpin özel spikeri gözlerinizden yansiyan bakiş acısı ,çok güzel bu satırlarınıza yansımıs .saygılarim sevgili degerli dost .herzaman beklerim ..
))) HERNEKADR BİRSEY İKRAM EDEMEDİKYA NE ALİRDİNİZ CAY KAHVE ÜÇÜ BİR ARADA))).
Gülüm Çamlısoy
Ağırlanmak adına müteşekkirim.
Saygı ve selamımla.
Sağ olunuz.