- 902 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Islik Cal
Bir Islık Çal
En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: ”Bir Islık Çal” benim bu yazıma arayıp da bulduğum bir başlık değil, önce bunu bilmenizi isterim.
Bir öykü kitabının adı. “Bir Islık Çal” Enine Aydoğdu’nun Favori yayınları arasında çıkardığı öykü kitabı. “Apansız bir özgürlük dürtmesi gibi” düşüyor soframıza. Otuz dört öyküden oluşan bu kitap yüz yirmi sekiz sayfa.
Yerinizde olsam ilk fırsatta kitapçıma uğrar bir tane “Bir Islık Çal” kitabını alır, okurdum, okuduktan sonra asla kitaplığıma koymaz elden ele dolaşmasını sağlarım.“
“Bir Islık Çal” okunduktan sonra kitaplığınızın rafları arasında sıkıştırılıp boğdurulacak türden bir kitap değil, çünkü ben okudum…
“Bu seçimlerin üzerine bir kitap içilmeli” diye paylaşımlarda bulunmuştum Facebook sayfanda. Hani bir şeyimizi ödünç birine veririz, bekleriz geri gelmez, bunun üzerine yakın arkadaşımız, “sen onun üzerine bir su iç” der, o verdiğimiz şeyden umudumuzu tamamen kesmemizi böylece söylemiş olur. Gerçekten de böylesi karanlıklar içinde yapılan, karanlık bir seçimin üzerine yapılacak tek şey su içmektir. Bu sonucu kabullenmek için değil elbet; bu seçimin kabullenilecek, sindirilerek tutulacak bir tarafı yok çünkü. Neresinden tutsan elinde kalacak, neresinden tutsan üstün başın kirlenecek, neresinden tutsan karanlıklara sıvanacaksın ve çirkinleşeceksin. İşte tamda böylesi dönemlerde kitaba sarılmalı, kana kana kitap içmeli.
Neden mi?
Benim için her bir kitap bir sokak lambasıdır çünkü; sokağımızı aydınlatan, karanlığımızı dağıtan, içimize umut akıtan, maneviyatımızı güçlendiren, uzağımızı gösteren kitaplardır, yani sokağımıza dikilen birer sokak lambaları gibidir kitaplar.
Sokak lambalarımız çoğalsın, kitaplar çoğalsın ve biz o kitapları içelim, içelim ki içimizdeki karanlıklarımız aydınlansın, maneviyatımız güçlensin, karanlıklarla baş edebilecek bilgi birikimine sahip olalım.
İşte böylesi kitaplardan biri “Bir Islık Çal” adlı öykü kitabı.
Hani kimi ürünler vardın, yan etkileri olur, ağıza takılır, acı bir tat bırakır ve kötü kokular saçar. Emine Aydoğdu’nun öyküleri damakta tat bırakıyor, ağzı ferahlattığı gibi beyni cırmalamıyor. Tümceleri neşeli sesler çıkararak şelaleden akar gibi akıyor. Bir önceki kelime bir sonraki kelimeye yabancı, uyumsuz ve eğreti durmadığı gibi, bir sonraki kelime de bir önceki kelimeyi itmiyor, yadsımıyor. Yazarımız her bir kelimeyi titizlikle aramış, bulmuş, tümcelerine yerleştirmiş. Kimi öyküleri şiir tadında, kimi öyküleri destansı ve her öyküsü aynı zaman da deneme tadında. Öykülerini tamamen sanatsal kaygıyla işlemiş, yaşamı kabalıktan kurtarıp estetize etmiş. Her ne kadar ilk bakışta ben yazdım, okunur ya da okunmaz kaygısı gütmediği gibi görünse de, böyle bir algı bıraktığı söylense de, aslında tamamen insana, insanın insanlaşmasına yöneldiğini, insanı estetize etme kaygsı içinde olduğunu anlıyoruz.
Yazarımız bize “Bir Islık Çal” derken, bilahare şunu da söylemek istiyor: Eğer sokağınıza Ak-Hırsızlar dadandıysa, Ak-Katiller mahallenizde cirit atıyorsa, gecenizde Ak-Şeytanlar eğemense, tepenizde eli sopalı Ak-Haramiler nöbetteyse; yüreginizdeki aşk koyu uykuya geçtiyse, iyimserliğinizden arınıp, kibire sarıldıysanız, ben’liğinizden uzaklaşmaya başladıysanız...bir ıslık çalın, çünkü hırsızlar, katiller, şeytanlar ıslıktan korkar, çünkü aşk ancak bir ıslıkla uyanır. Hele bir de ıslıklarımıza ıslıklarınızın karıştığını düşün? İşte yazarımız işte bize bunları düşündürtüyor!
Sokağınızdaki sokak lambanızın turuncu ışıklar altında partnerinizle dans ediyormuşsunuz gibi bir hisle okuyacağınız Emine Aydoğdu’nun öyküleriyle sizleri baş başa bırakıyorum.
Muhittin Çoban
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.