- 580 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HARPUT HÜKÜMDARI BALAK GAZİ 1.BÖLÜM
Malazgirt meydan muharebesinde Bizans imparatoru Romen Diyojen’i yenen Büyük Selçuklu İmparatoru Yüce Alparslan’ın çadırı bütün görkemiyle göze çarpmaktadır.Alparslan Malazgirt savaşından sonra bu ovaya yerleşmiş ve otağını buraya kurmuştu.
Havada kesif bir kan ve pıhtı kokusu vardı.Bu kan ve pıhtı kokusu dağlardaki menekşelerin kokusuna karışarak bütün Malazgirt ovasını kaplamıştı.Savaştan geriye kalan cesetler toplu mezarlar kazılarak gömülmüş hastalıklar yayılmasın diye kireçten kuyular açılarak üzeri toprakla örtülmüştü.
Alparslan büyük ve ihtişamlı tahtında oturmuş bütün heybetiyle etrafına komutanlarına ve askerlerine bakmaktadır.Etrafında dizili olan komutanlar Alparslan’ın ne diyeceğini merakla beklemektedirler.
-Askerlerim!..Türkün şanlı ordusu...Hepinizin de gördüğü gibi dev bir orduyu yendik.Kimimiz gazi oldu,kimimiz şehit.Kolları kopan,elleri parçalanan yiğitler gördüm.Hiç kimse savaş meydanında sağ kurtulmayı düşünmedi.Zinhar düşünselerdi bugün bu şanlı zaferi kazanamazdık.Bir gün tarihler sizlerin bu canla başla kazanmış olduğunuz zaferi altın harflerle yazacaktır.Şehitlerimizin ruhları şad olsun.
-Amin...
Bu coşkulu amin yeri göğü titretmeye yetmişti.
-Yaralılarımıza Allah’tan acil şifalar diliyorum.
Alamut Kalesi komutanı Yusuf,Alparslan’a dik dik bakmaktadır. Fil kadar iri,bir Kaplan kadar kuvvetli görünüşüyle burnundan solumaktadır.
-Ben ki büyük Selçuklu hükümdar ıolarak sana son kez bir şans veriyorum.Benden af dileyip bağışlanmayı dilersen seni bağışlarım.
-asla! asla af dilemiyorum.Ben de bir Türk’üm. Ve bir Türk asla af dilemez bunu böyle biliniz.
-O halde akıbetini kendin tayin edersin.Benden günah gitti.Tiz vurun kellesini !
-Elleri bağlı birine hükmetmek kolaydır tabi.Sıkıysa ellerimi çözün de öyle hesaplaşalım. Bir Türk komutanı olarak dövüşerek ölmeyi yeğ tutarım.
Alparslan sinirlenmiştir.Öfkeden yerinde duramıyordu. Herkes şaşırmıştır. Bir az sonra neler olacağını kimseler kestiremiyordu.
-Bre namert! bre mendebur! Sen kimsin de bana meydan okursun.Cenk meydanlarında baş mı kestin? Kan mı döktün? Otağında aç mı doyurdun? Yalıncak mı donattın ki bey gibi davranır, bey gibi meydan okursun?
Diyerek öfke ile bağırdı.Etraftakilerin şaşkın bakışları arasında;
-Tiz iplerini çözün.Eline bir silah verin.Eli bağlı birinin canını almak istemem.
Sultan Alparslan’ın emriyle ;iki asker Yusuf’un zincirlerini çözerler.Bir diğer asker Yusuf’a bir kalkan ve gürz verir.
Alparslan düşmanını küçük ğördüğü için yerinden bile kalkmadı.tahtının yanında duran boynuzdan yapılmış yayını aldı.yayın gergin kirişine sürdüğü demir okunu birden saldı.Ancak olacak şey değil!...Vınlayarak uçan ok hedefi bulamamıştı.Yusuf hantal yapısına rağmen kendisinden beklenmeyen çeviklikle hareket ederek Alparslan’ın okundan kendini korumuştu.Tebessüm dolu bakışlarla etrafındakilerin hayret dolu yüzlerine baktı.
Şans Yusuf’tan yana gülmüştü.
-Şimdi kükre de görelim.alp misin,Arslan mısın bakalım.
Olacak şey değildi. Yusuf yüce Alparslan’a kafa tutuyordu.O muhteşem kalabalık büyük bir sessizliğe büründü.Alparslan;
-ya Allah.Bismillah. diyerek yerinden kalkıp,kılıcını almak istedi.Kin ve nefretin kendisine güç verdiği Yusuf,gözlerini açmış olup biteni seyrediyordu.Umursamazlığı her halinden belli olan Sultan ayağa kalktı,bir adım attı.Ancak kaftanının eteğini çiğneyince
yuvarlanıp yere düştü. Yusuf ,bulduğu fırsatı hemen değerlendirdi.Çizmesinde sakladığı bıçağını alarak ani bir hamle yaptı.
Alparslan’a öyle bir bıçak darbesi indirdi ki akan kan yüzüne kadar fışkırdı. Sultan’ın kaftanı kırmızı renge boyanmaya başladı.Yusuf Alparslan’ı ağır bir şekilde yaralamıştı.Herkesin gözleri önünde Sultan yerde yatıyordu.
-ben yendim ! Ben yendim !..Diyerek Yusuf bağırıyordu.Birden bir nara duyuldu:
-Allahu Ekber!..Diyerek Yusuf’un boynuna öyle bir kılıç darbesi vurdu ki ; Bedeni ve kellesi ayrı yerlere düştü Yusuf’un.Pis kanı yerleri kirletiyordu. Göğe takılan bakışları donuklaşmıştı. Bu müthiş darbeyi Alparslan’ın komutanı Çubuk Beydi..
Alparslan Otağında ipekten örtüler içerisinde yatmaktadır.ağır yaralı olan Sultan’ı hekimler tedavi etmeye çalışmaktadırlar.Yerlerde ipekli Acem halıları serilidir.İçeriye Sultan Alparslan’ın oğlu Tacüddevle Tutuş girer. Çubuk Bey ,Artuk Bey Sultan’ın başındadırlar.Hekimler kenara çekilirler.
-Sultan nasıl ? Yarası iyi mi ? Bir gelişme var mı ? hekimlerden ses çıkmaz.Birden Sultan sessizliği bozar.Gür sesi kısılmış bir şekilde;
-Gel oğlum. Yanıma gel. Sana söyleyeceklerim var.İyi ki geldin yaklaş.
-Emret Sultan’ım seni dinliyorum.
-Benim ölümüm yakındır oğul.
-Böyle konuşmayın Sultanım.
-Hak baki olunca elden bir şey gelmez oğul. Buraya kadarmış demek oğul. Beylerim sizde beni iyi dinleyiniz. Bir gün bir tepe üzerinde dururken; ordumun azametinden ve askerlerimin çokluğundan ayaklarımın altında yerin titrediğini hissettim.Kendi kendime ’’ Ben dünyanın en büyük Sultanıyım,bana kimsenin kudreti yetmez.Bu ordu ile Çin’i,Hindistan’ı hatta bütün dünyayı bile fetih ederim.’’ diye düşündüm. O gurur yüzünden bugün bu aciz duruma düştüm. Oysa ki Allah gururlu insanı sevmez.Gurur ve kibrin aptallık olduğunu daha yeni anladım.
-Sultanım kendinizi daha fazla yormayınız. Allah’ın izniyle iyileşeceksiniz. Daha çok seferlere çıkacağız.
-Artık çok zor Artuk Bey. Ben yolun sonuna geldim. Haklarınızı helal ediniz. benim ölümümden sonra Sultanınız Tutuş’tur vasiyetimdir.
Alparslan Çubuk beyin elini tutar.
-Halbuki her sefere gidişimde daima Allah’tan yardım dilerdim.Fakat bugün gururumun kurbanı olduğumu anladım.Hiç kimse! Hiçbir zaman! Kılıcı ile aldığı kılıcı ile kazandığı saltanatını,gururuyla yıkmamalı.
-Yüce Sultanım...
-Her yerde her zaman Adalet için savaşın. Allah için barışın. Hiçbir zaman,hiçbir yerde Allah’ın varlığını ve birliğini unutmayın.
-Elbette Sultanım Tabi ki unutmayız. Siz merak etmeyiniz.
Sultan bitkin ve perişandı. Kelime-i Şahadet’ini getirerek öylece gözleri açık kalakaldı.Artuk Bey Sultan’ın gözlerini kapattı. Herkesin yüzünde acı ve üzgün bir bakış vardı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.