- 791 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Sessiz Şehrin Küçük İnsanı-Bölüm 4
Beynimde dönüp dolaşan düşünce kervanını harekete geçirecek kıvılcımı yine ateşlemişti o adam. Hayatımı şekillendiren bir sahnenin olduğunu iddia ediyordu. Geriye doğru bir tren yolculuğu yapmamı, geçmişin kapılarını ardına kadar açmamı ve hayatımı şekillendirdiğini düşündüğü sahnemi bulmamı istiyordu benden. Oysa o yolculuğa her zaman bilet almış ben, hayatım boyunca o yolculuğa çıkamamış ve geçmiş istasyonunun son durak olduğu o trenin vagonuna adımımı atamamıştım. Usulca ayrılan treni seyre dalarken, geçmişin şekillendirdiği hayal dünyasında bulurdum kendimi. Korkak bir çocuğun annesinin eteğine sıkıca sarılması gibi hatıralar gözümün önünde canlandırılırdı film şeridi gibi. Annemin eteğini o kadar sıkıca tutar ve çekerdim ki, annem eteğinin inmemesi için çaba göstermek zorunda kalırdı. Artık çekecek bir “Anne Eteği” m de yoktu. Annem, üşüyen vücudunu toprakla örtmüştü. Yağmurun alacaklı gibi indirdiği damlalar, annemi uzun ve huzurlu uykusundan edemiyordu. Tek tesellim buydu. Karanlıktan korktuğum ve eğer gözümü kapatırsam karanlıkta kaybolacağım korkusuyla rüyalar âlemine dalamadığım gecelerde, yanıma kıvrılmış ve üstümüze örttüğü yorganın altında bana sıkıca sarılmış ve bu sarılmanın yanına da gülümsemelerini serpiştirdiği o sıcak havaya hasret kaldım hayatımın geri kalan zamanında. “Korkma, ben yanındayım” deyişi dünyaya meydan okutturacak kadar cesaret veriyordu bana. Şimdi ise aydınlatması olmayan toprak kulübenin altında karanlıkta kalmış annem, o güçlü kadın korkuyor muydu benim gibi? Her nefes alışımda onu yalnız bıraktığım karanlık aklıma geliyor ve aynı toprak altında örtüldüğümüz, anneme sıkıca sarılacağım ve “Anne korkma” diyebileceğim günün hayalini kuruyorum. Hala üşüyen ben, toprağı üstüme örtemedim anne. Senin sıcak kucağından ayrıldığımdan beri üşüyorum anne. Sen karanlıktasın diye sadece karanlıkla teselli buluyor ve annem karanlıktayken ben nasıl aydınlıkta olurum diye düşünüyor, yağmurlarımı salıyorum. Belki tuz damlalarım toprağına ışık götürür diye. Annem! hani söz vermiştin bana. Doktor kordonu kesip de bizleri ayırdığında kucağınla beni sarmalamış yanımda olduğunu hissettirmiştin. İlk adımlarını senle atan ben, nasıl kendi ayaklarımın üzerinde duracağım anne. Sabahı her gün gören bana, sabahı göremeyen sen, haksızlık etmiyor musun anne? Anne, geceleri bilerek hastalanıyor, üstümü bilerek örtmüyorum. Belki gelip üstümü örter ve başımda durursun diye. Sen gözlerini yumduktan sonra şehir sessiz hale geldi anne. Ya da ben mi lâl kaldım dünyaya? Bilemiyorum. Tek bildiğim, etrafımdaki onlarca kişiye rağmen yalnızım. Ağaca çıktığım ve korkudan inemediğim o günü hatırlıyor musun anne? Hani sen orada: “Ağaçtan inerken tutunacak dal bulamasan, tutunacak dalın olurum annem” demiştin. Hayat adına tutunacak dalım kalmadı anne. Yetiş anne. Gözyaşı pınarlarım kurudu. “Dayanamam sana annem, ağlama” dediğin günleri özlemle anıyorum anne. Aynı boğazdan beslendiğim büyük kadın, annem. Yemek yerken bile oğlunu düşünür, İki lokma atardın ağzına. “Biri benim için, biri oğlum için” der, sevgiyle çiğnediğin lokmaları gönderirdin bana. Ağzına tek lokma atan bana haksızlık değil mi bu anne? Hani hastalanmıştın da ben seni o hasta halinle görünce hıçkırıklara boğulmuştum ya. Beni yanına çağırmış, “Oğlum, başımda durur musun” demiştin. Hayatımdaki tek güçlü kadını bitap düşmüş görünce ben hıçkırıklarıma boğulmuştum. Güçlü olmalı ve sana güç vermeliydim. O yüzden hıçkırıklarımı yutmuştum. Hayatımda tek güçlü kadın sendin. Senin hastalanıp yatağa düşeceğini, biri kulağıma fısıldasa sert bakışlarla yalan söylediğini hissettirirdim ona. O zamanlar benden mi güç almak istemiştin anne. Gecenin geç saatinde sayıkladığın o cümleler kalbime saplanmış ok acısını hissettirmişti bana: “Allah’ım sana şükürler olsun. Oğlumun ölümünü görmeden benim canımı alıyorsun. Bu ne büyük lütuftur. Sana şükürler olsun Allah’ım.” Sen ne büyük kadınsın anne. Ele avuca sığmayacak bir kalbin var anne. O gün söylediklerin aklıma gelince, senin toprak altında karanlıkta kaldığına inancım her geçen zaman azalıyor anne. Eminim sen orayı da aydınlatmışsındır, benim dünyamı aydınlattığın gibi. O yüzdendir ışığa tahammülüm. Kararmış dünyamı görünce, toprak altına; senin yanına, aydınlık dünyaya gelmek en büyük arzum oluyor anne. Alır mısın yanına beni?
…
O gece gözyaşlarımın ıslattığı yatağımın üzerinde uykuya dalmış, rüyalar âleminde yerimi almıştım. Annem dayanamayıp gelmişti, rüyaya olsa bile. Yine ışık saçıyordu. Adım adım yaklaşıyordu bana. Her adımında kalbim fırlayacakmış gibi çarpıyor, acaba ona hangi derdimi açayım diye düşünüyordum. Parmağıyla “Sus işareti” yaptı ve bana sıkıca sarıldı. “Her zaman yanındayım oğlum. Zamanı gelince buluşacağız. Sabret gülüm” deyip, o meşhur içten gülümsemesiyle yüzüme baktı.
Huzurla dolup taşan kalbimin atışları normale dönüyorken kapı sesi ve bu sesin yanında “Kira ne oldu! Ha! Kira diyorum, ne oldu. Hey! Orda mısın?” diye parazit bir ses uyandırdı beni güzellik uykumdan. Ah, Lütfiye teyze! Yine beynimi tırmalamaya, mesaisine başlamıştı. Büyük dertli küçük kadın! Senin tutunacak tek dalın para mı? Çocuğu olmayan küçük kadın! Bunun acısını benden mi çıkartıyorsun? Zaman zaman düşündüm. Belki bir anne sıcaklığını bulurdum bu kadında. Fakat uzun bir uykuya bile kirayı almak için göndermeyen bu kadın o hislerden mahrumdu. Kızmıyordum ona. Sadece acıyordum.
Bağırışları devam eden bu şirret kadını ancak para susturabilirdi. Fakat o da bende yoktu. Açmadım kapıyı, kulaklıklarımı takıp müziğimin sesini sonuna kadar açtım. Annemin sesini ondan habersiz kaydetmiştim. Mutfakta yemek yaparken o güzel sesi odalarda yankılanıyordu. Ben de bir ara ondan habersiz kaydetmiştim. O gittikten sonra da sadece bu müzikle ayakta kalıyordum. İlk adımlarımın şahidi annemin sesi ile ayaktaydım. Lütfiye teyzenin parazitini ancak bu ses bastırabilirdi.
Annemin sesi ile tekrardan uykuya daldım ve yarını bekledim…
Muhammed İşler
YORUMLAR
Sizde vaki olan hissleri, bize hissedilenlerin gölgeye düşmüş hali olan yazıyla, hissettiriyorsunuz .Bundan ötürü teşekkürü hak edecek sizsiniz .Eğer buna bir nebze müsebbib olabiliyorsak bundan ancak memnunluk duyarız çünkü yürek aynamıza yansıyacak olan yine sizin his ve yazı kabiliyetiniz olacaktır.
Muhammed İşler
Çok anlamlı ve güzel bir yazıydı kalemi ve sözü değerleştirdiniz. Anne konusu için kullanılacak pek bir kelime yok harfler eksik kalır tam manaya ulaşmaz sözler ama bu eksik kelimelerle gayet güzel bir yazıyı kaleme almışsınız sözü değerleştiren kaleme ün veren kelimeleri heycanlandıran ve gururlandıran her sözünüz daim olsun bir sonraki yazınızı merakla bekliyoruz selam ve dua ile