- 1220 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
KELİMEYİ YÜRÜTMEK ŞİİRE (ŞİİRCE)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yelelerini savurarak ağan rüzgârın sağrılarına tutunup kement geçirmek boynuna, avlamak ruhta büyüyen tayfı…
Sözü kılıç eğleyip bileğileyerek ucunu, kördüğümlü ilmeklerle işlemek aznavurun yüreğine sevdâyı, aşkı, merhameti, tutkuyu ebrulî bir gizemsellikle…
Şâir hassasiyeti ve inceliğiyle sağaltmak Freud’un bilinçaltına tortulanan taunlu, bireyci çığlığını…
Kendi infilakıyla dağılmak, bölünmek yalnızlığın pankartlara taşınan alfabelerine…
Mor kalpaklı kelime ordusuyla çıkartma yapmak kıyısına hislerin ve muhasara etmek, teslim almak yasal grevlerde yitirilen özneselliği… Kimliksizleşmeden, isimsizleşmeden elastiki bir bitimsizlikle…
Beyine karınca yürüyüşüyle tırmanan im ve imgelerin depremiyle enkazı altında kalmak söylenilmemişliğin…
Kendi erozyonunda kaybetmek, uçuruma bırakmak kayşat ormanların körpe fidanlarını… Ya da bir kibrit ucunda ateşe vermek bulutları… Ferahfeze esintisi olmak suskunluğun, susmuşluğun, susturulmuşluğun ve kendi çığlığında boğulmak akrostiş umarsızlığıyla…
Gümrah bir şelalenin hırçın kıvrımlarına saklanan gizli bir anafordur şiir; yürekten zihne, zihinden dile, dilden ele, elden yüreğe ve yeniden yüreğe, bir daha yüreğe usanmamacasına…
Lügatsal şablonlara sığmayan kıstasları parçalayan tarifsizliğidir şiiri şiir kılan… Ne ölçü-vezin-kafiye güdümünde hazırol komutuyla tel sıra oluşturan cümle öbekleri, ne duygunun, hayal ve coşkunun kelime ile ritmik birlikteliklerinin sayfalara düşen notalı ahengi… Ele avuca gelmez şiir, etiketsizdir, cisimsizdir; tanım, yafta kabul etmez kristalizeliğine… Esrarlı bir belirsizlik ve tarifsizlikle doğurur kendini ve emzirir sözcüklerini, yaşamı kekreleştiren moloz yığınlarına renkli fırça darbeleriyle imaj çizen doygun, mümbit memeleriyle…
Şiir omurga kemiğidir hissin; kıvrak, bükeğen, rakkase, az biraz oryantal. Her lisana intibak gösteren seyyal, akıcı… Okyanusların güneş görmeyen, derin, karanlık abislerine ibresini ayarlayan geminin halat atacağı limana doğru rüzgar devşiren yelkeni… Kıyısına zincirleyen alamana teknesinden güvertesine çıkardığı bir ağ atımlığı deniz şakayığı… Cümle katarlarıyla biribirine palamarlanan düşsel varsayımları özetleyen ve nihaî çıkarımını sunan birkaç dizimlik entimem, bir son söz…
Yaşama, yaşayanlara, hayal-gerçek, canlı-cansız, soyut-somut olana dair her şeyi sembolize eden duygusal bir denklem… Didaktik öğeleriyle güzele, iyiye, gerçeğe dümen kıran ilizyonik bir formül… Hüznü gönüllü yaşama nedeni belki… Arzulananı tüm kuralsızlıklara ve yasalsızlıklara karşı ince bir çizgi üzerinde yürütme sanatı kimince… Çivilemek tabut kapağına zıvanadan çıkmış köhne tabuları… Şiir tadında nefes alabilmek, aldırabilmek toprağa… Güzel görebilmek mesela, güzeli görebilmek, güzelleşebilmek güzeli güzel gören gözlerle… Ne SAĞ ne SOL, ne SÜNNÎ ne ALEVÎ, ne KÜRT ne TÜRK, ne SARI-KIRMIZI ne SARI-LACİVERT güzelden yana olmak her daim; ne hayal ama…!?
Veeee…. Göz yaşıdır şiir, şair yüreğinin kurak iklimli mendilinden çise çise damıtılan… “Şâirler Ağlamaz Gülüm” diyor A. Selçuk İlkan… Fakat ağlar kelimeler sarsıla sarsıla, mısrağ ağlar, kağıt ağlar, kalem ağlar, el ağlar… Kirpiklerinde nem olmaz Şâirin, sele kapılmıştır menderesler kuran yürek vadisi. Okyanus dalgalarının işgali altındadıren yüksek yaylaları ve aşına aşına alçalmıştır bulutdelen dağları… Nem yürektedir dostlar yürekte, deprem yürekte, sel yürekte, yas yürekte, yaş yürekte… “Şâirler Ağlamaz” siz yine de öyle bilin onları…
Yağmurların camlarından eksik olmadığı buğulu sözleriyle;
“ Ne tasannu‘ bilirim, çünkü ne sanatkârım.
Şi‘r için gözyaşı derler onu bilmem yalnız
Aczimin giryesidir bence bütün âsârım…”
Tevazû ölçütünde tarif eder şiiri büyük Üstad…
Bir şiir de sen yazsan, birazcık şair olsan, bir de şiir yazdırırsan….