- 595 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Altınçağ Ayrıntıları
Altınçağ Ayrıntıları
Literatürde son kıyamete yakın bir Altınçağ yaşanacağı vardır! Ayrıca Kuran’da "Hesap Günün" den bahis vardır! Hesap günü sadece kıyamette olmaz! Ara ara hesaplaşır, evrensel birikimler!
"Altınçağ" Dünya’da cennet yaşamı olmalı! Cennet olarak bilinen her ne ise kişinin zihnindeki karşılık o yaşanacak! Zorlama olmaksızın, emredici bir makam olmaksızın. “Evrensel eşit insan prensibi” gereği insan olarak herkes eşit mesafede olacak, adalet açısından! Yani yegane sorun, insanlar arasındaki hak-hukuk eşitliğinin sağlanması! İnsanların nasıl yaşayacağı konusunda bir zorlama olmaksızın hak, hukuk sağlanırsa "Altınçağ" yaşanır! Süresi, kırk yıl olarak sembolik söylenmiş!
Altınçağ, Cennet çağı. Yani her bireyin hayalinde kurduğu Cennet’in fiiliyata dökülmesi bir yönüyle. Şimdi Cennette ne varsa bu çağda da o olmalı değil mi?
Cennette bireyin sınırsız özgürlüğü her açıdan var mı?
-Var.
Cennette birey tercihinden ayıplanır mı?
-Hayır.
Cennette Fikir ya da dini mücadele var mı?
-Hayır.
Cennette ibadet var mı?
-Hayır.
Cennette sınır var mı, şunu yapamazsın diye?
-Hayır; bir şey Cennet’te ise o asla yasak olmaz. Zamanında sembol elma yasağının neticesi ortada.
Cennet’te “Şeytan” sembolü ile ifade edilen bir kötülük var mı?
-Hayır; çünkü şeytan oradan kovuldu!
Kıyam, ayağa kalkış, ayaklanma; neredeyse her dönemde olmuş! İnsan, “Vav” gibi ana karnında, secdede gibi; sonra, doğar ve ayağa kalkar; “Elif “ gibi; ölür ve mezara uzatılır, “Elif” gibi! “Elif” kıyam halini ifade eder! Yani insan “Vav” dan “Elif” e seyreder! Hayvan formundaki hiçbir canlı, kuyruğunu dik tutamaz! Bu insana has bir özellik kıyam etmek yani dik duruş!
İnsanlığa yardım ettiği için zulme maruz kaldığını söyleyenlerin aslında kendi inançlarını yaymak uğruna zulme razı olduğu açıktır! İkisi aynı yere çıkmaz!
Yunus’u bu nedenle severim; adamın kimseye yalakalık ettiği yok, düşmanı yok, yardakçısı, yandaşı da yok! Hakkı, hakikati dillendirmiş! Yunus’un işaret ettiği halkın arasındaki haksız kişiler de evrensel adalet gereği belasını bulmuş!
Bakınız popüler akıma herkes kapılabilir, ulu bilinen kişiler de kapılmış! “Evrensel eşit insan prensibi” gereği tüm insanlar, insan olarak yaratılış açısından kendi aralarında eşittir. Kulluk açısından ise Allah için eşittir! Aralarından sivrilenler elbet olur, bunun için insan tercihinde sorumluluk açısından bir derece serbesttir! Misal; “Piyangodan çok para çıkarsa herkese yardım edeceğim!” sözüne benzer bu! Çıkınca görülür çünkü netice! İnsanlık için “Cehenneme” bile razıyım söylemi bu kapsama yakındır! Girer mi? Girer veya girmez, bu zamanı gelmeden bilinmez! Belki teşvik için söylenir! Söyleyenin samimiyeti de sorgulanmaz ama bilmeliyiz ki insanlar eşittir! Kimse kendi “Ben”liğini başkasına hediye etmez! Etmemeli!
O halde kendini diğer insanlara feda ettiğini iddia eden bir ulu kişi olarak bilinen insan, şu konumdadır; diyelim bir babanın iki evladı var, baba açısından "Evlat" olarak ikisi de eşit! Biri kalkıp diyor; "Ben kendimi kardeşime feda ettim!" bu durumda iki eşitten biri kendini diğerine feda ediyor iddiasıyla başka şeyleri, mesela babasının muhabbetini ya da kendinin daha iyi olduğunu göstermeyi amaçlıyor olabilir! Fedakarlık iki eşit arasında anlamsızdır! Raftaki tamamen aynı olan iki ürünlerden biri alınacak ise mantıken müşteri açısından değişen bir durum yok! Bu iki üründen hangisinin feda edildiği anlamsız olur!
Duygusal alana girersek çok şey söylenir, mantıksal bakınız! İki insan biri diğerine kendini güya feda ediyor! Bundaki aldatıcı ayrıntıyı görmek için yazdım. Bütün kutsal söylemlerin özünde bu vardır! İnsanlığı kurtarmak için kendini feda ettiğini iddia eden kişiler kendine itaat ister! Aslında hedef kendine veya kendi inandığı bir makama itaattir, uzun vadede!
Görülüyor ki; her tercihe ve davranışa, evrensel bir karşılık adaletle veriliyor! Bu geçmiş zamanlarda uzun dönemlerde oluyordu, günümüzde daha yakın dönemde karşılık hemen geliyor! Bu evrensel karşılığın çok daha çabuk geldiğini düşünelim, yani bir hataya bir kaç yıl ya da on yıllık bir dönemde karşılık geliyor ya o hemen olsa! Kişi yaptığı tercihe dikkat etmek zorunda kalır. Bunu şöyle izah etmek isterim; radyasyona maruz kalan bunu o anda bilemediği için sonradan etkisi olur ve telafisi mümkün olmaz! Sobaya elini değen ise hemen elini çeker tesiri azaltır! Evrensel karşılık radyasyonda geç gelir sobada ani gelir. İşte ona benzer bir adalet sistemi işlerse "Altınçağ" yaşanır! Yani kimsenin fedakarlığına da bu uğurda kavga çıkarmasına da gerek olmaz! Evrensel karşılık anında alınır ve bu bilinç evrene hakim olur! Kimse de insanlık için savaşma ve fedakarlık yapma iddiasında olmaz! Herkes, kendi evrensel rolünü yapar! Suçlar, anında ifşa olur ve karşılığını görür! Adaletsizliğin uzun vadeye yayılması önlenir! Bu insanlığın gelişimiyle alakalı bu nedenle “Kıyamete yakın yaşanacak!” denir, Altınçağ için! İnsanlığın gelişme sürecinde son dönem çok mühim. İnsan-ı Kamil hedefi açısından! Vahşi, eski çağların deneyimleri de buna yardım eder!
Son tahlilde; "Altınçağ" da böcekler gibi çoğalıp ideolojik, soy ve din-mezhep kavgalarında insanlar ölmeyecek! Hırsla bunları savunanlar, hesaplaşacak; denge sağlanacak! İnsanlar, “Evrensel eşit insan” prensibiyle hareket edecekleri için kurtarıcı ve fedakarlar da olmayacak! Bu kurtarıcı ve fedakarların istediği (kendine ya da herhangi bir makama) itaat de olmayacak! Bunlara gerek de kalmayacak!
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.