- 550 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KULAKLARINIZI TIKAYIN
Bundan önceki makalelerimizde demiştik ki, seçime kadar, seçim çalışmaları çerçevesinde atışmalar, suçlamalar devam edecek. Ülkenin partileri oy avcılığında karşı olduklarına ilişkin her türlü oyunları oynayacak… Tezgâhları kuracak… Hemen her parti, güya yıkılmakta, yok olup gitmekte olan ülkeyi kurtarma seferberliğine girecek… Sanki kendilerine oy verilmezse ülkenin yok olup gideceğini söyleyecek…
Seçim bitince, önce “partiler bir oh çekecek” Sonra “halk bir oh çekecek”
İktidar partisi balkon konuşması yapacak… Herkesi barışa, huzura, kardeşliğe, birliğe davet edecek…
Muhalefet partileri, seçilenlere başarılar dileyip, “önümüzdeki maçlara, pardon seçimlere bakacağız diyecek”
Bu film yıllarca seyrettiğimiz filmdir. Antrenörleri, oyuncuları, maçın kahramanları değişir, taraftarı değişmez.
Taraftarları, halk içindeki, sağcılar, solcular, Milliyetçilerdir.
Artık bugün Türklerin milliyetçi partileri, Kürtlerin milliyetçi partileri vardır. Darısı diğerlerinin başına… Yarınlarda Arapların milliyetçi partisi… Lazların milliyetçi partisi… Ülke içindeki azınlık sayılan, Yahudilerin, Ermenilerin, Rumların milliyetçi partileri olabilir. Hatta artık Avrupa’daki gibi, Hıristiyanların, Yahudilerin, Müslümanların dinci partileri de olabilir. Ne de olsa, Avrupa birliği, Amerikan siyaseti açılımlarıyla, partilere, partileşmelere özgürlük gelebilir. Hep dayatmacı CHP’nin tek parti dönemi mantığı sürecek değil ya… Diğerleri de CHP’ye rağmen olabilir.
Zaten CHP denilen dayatmacı parti, ya kendisine yaptırılan gaflar, ya da kendisinin yaptığı gaflar nedeniyle gittikçe kan oylarını düşürüyor. Bir de onların çıkarcı, bireyci, kendi zevklerinden başka şey düşünmeyen tek çocuk hikâyesi üzerine kurulu, doğum kontrolü politikaları ile geleceğe nesiller üretemiyorlar. Diğerleri öyle mi? Maşallah Kürtler en az on çocuk… Muhafazakâr kesim en az üç çocuk, gerisi Allah kerim politikasıyla, geleceği nesilleriyle dolduruyorlar. Genelde ailelerin yapılarıyla kurulu partileşme hikâyesinde, bir otuz yıl sonra, dayatmacı CHP’nin oyları %15’lere kadar inebilir. Bu durum doğarsa, onları sokaklara döküp olay çıkartan… Halkı anarşi denilen öcüyle korkutan sağ partiler kimi anarşist olarak kullanacaklar belli değil. İşin gerçeğinde anarşik olayları her ne kadar sol çıkarıyor gibi görünse de, onların anarşi çıkarmasına izin veren sağ partilerdir. Çünkü onlar anarşi çıkardıkça, halk anarşistlerden, onları destekleyen CHP’den kurtulmak için, sağ partilere oy veriyor. İşin aslında anarşiyi önlemek kolaydır. Bizler 12 Eylül döneminde, ortalığı yakıp yıkan anarşistlerin nasıl birden bire ortadan kaybolduklarını çok iyi biliriz. Anarşiyi çıkaran herkes ortadan kaybolmuş. Ortada mağdur, elinden tutulmayan, gariban solcular kalıp, cezaevlerine tıkılmışlardı. Peki, onları sokaklara dökenler neredeydi? Hiç sormayın… Ya darbecileri alkışladılar. Ya da Avrupa’ya kaçtılar.
Sağcılarla solcular arasında, Fenerbahçe – Galatasaray rekabeti gibi ezeli bir rekabet vardır.
Az gelişmiş, çok gelişmiş, geri kalmış fark etmiyor. Ülkelerde seçime dayalı sistem varsa, seçime girecek partiler, seçim arifelerinde karşı partilere gönderdikleri suçlamaların şiddetiyle seçim kazanıyorlar. Sakın batıda böyle demeyin… Hani bizde gözleri kör, kulakları sağır bir batı hayranlığı var ya… Batıda demokrasi denilen meret çok iyi işliyormuş… Yesinler. Seçimlerde birbirlerini yiyorlar. Toplumsal olaylarda, ortaçağı aratmayacak baskıları uyguluyorlar. Televizyon haberlerinde görmüyor muyuz? Ama nedense Batıya yalakalığı kendine çağdaşlık edinmiş yorumculara, siyasilere bakarsak, batıda her şey çok iyi… Baskı yok… Çıkar yok… Soygun yok… Yahu adamlar dünyayı soyup soğana çeviriyorlar. Özgürlüklere karşı en şiddetli yasaları uyguluyorlar. Görmüyor muyuz? Kör müyüz?
Demokrasi uygulanan devletlerin hiç birinde, efendim partiler ülkeye vaat ettikleri projeleri ortaya koysunlar. Hangisi iyiyse onlar seçilsin mantığı yok.
Çünkü halk proje üretenleri seçmiyor.
Halk yetiştirilme biçiminden mi, yoksa başka şeylerden mi bilinmez…
Yalan üretenleri daha çok seviyor.
Suçlamalarda başarılı olanları daha çok seviyor.
Hatta öyle bir noktaya geliyor ki, siyasette yalan, çalma, çırpma, yeme içme olur. Ama bizimkiler daha az yer mantığı geliştiriliyor.
Artık siz memleketin ne hale getirildiğini düşünün…
Yalancılık normalleştirilmiş… Riyakârlık normalleştirilmiş…
Çalmalar, çırpmalar, yemeler içmeler normalleştirilmiş…
Atalar sözünde olduğu gibi “bal tutan parmağını yalar” mantığı siyasetle özdeşleştirilmiş. Bal tutup da parmağını yalamayanlara enayi, aptal gözüyle bakılmış…
Böyle bir ortam da, yalansız, riyasız, dürüst kalmak isteyen halk ne yapsın?
İşte bütün mesele burada…
Evet; siz dürüstler, yalansız, riyasız olmak isteyenler ne yapmalısınız?
Bir kardeşiniz olarak derim ki…
Seçimlere kadar kulaklarınızı tıkayın… Yalanla, dolanla işleri olanlar kendi kendilerine çalıp oynasınlar.
Yalanın, dolanın, riyakârlıkların içinde olmayın…
Çocuklarınız okullarda ne öğrenirse öğrensin… Siz evinizde çocuklarınıza dürüstlüğü, yalansızlığı, dolansızlığı öğretin.
Müslüman’sanız, çocuklarınızı gerçek bir Müslüman olarak yetiştirmek için, Allah’ın kitabındaki Müslümanlığı çocuklarınıza öğretin.
Allah’ın kitabındaki Müslümanlıkta, yalan küfür kökenlidir. Kâfirlikle eş değerlidir. Riyakârlık nifak kökenlidir. Münafıklıkla eşdeğerlidir.
Hıristiyan’sanız, Allah’ın peygamberi İsa’yı, gerçekten ona inananlar gibi takip edin. Bireyselciliği, kapitalizmin çıkarcılığını bırakın. Dünyayı soyan düşüncelerden vazgeçin. Dünyayı soyup soğana çeviren dindaşlarınıza engel olun.
Yahudi’yseniz, on emir hayatınızın başköşesinde olsun.
Solcu’ysanız, gerçekten fakirin, fukaranın, ezilenlerin yanında olun. Sözünüz fakir, fukara, ezilen edebiyatı yapıp, hayatınız kapitalistler gibi olmasın.
Hele solcu olup, bir de MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ diye ortalığa çıkıp, milletin camını, penceresini indirmeyin. Arabalarını yakmayın. Halkın kullandığı, halkın malı olan şeylere zarar vermeyin.
Milliyetçiyseniz, ülkenin, halkın çıkarlarında birleşin, ırkçılık yaparak ayrılığa düşmeyin. Bu ülkede sadece Türkler yaşamıyor. Kimse herkesi zorla Türk’te edemez. Nüfus sayımı neticelerine iyi bakın. Belki de Türkler bu ülkede en az olanlardır. O nedenle ülkenin yararını düşünüyorsanız, her ırkla aynı topraklarda iyi geçinmeyi düşünün. Değilse bugün kime neyi reva görüyorsanız, aynı revayı görür hale gelirsiniz. Sonra ağlama duvarına dönersiniz. Onun için çok dikkatli olun.
Belki o zaman, insanlık değerleriyle, insanca konuşmayı, yaşamayı becerebiliriz.
Naçizane böyle düşünüyor, böyle söylüyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.