- 1434 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
Tamam ya tamam..ittirmeyin..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Evrenin bütün şarkılarından kovuldum ben bir gece. Vallahi kovuldum, billahi kovuldum.
Dediler ki,
Hızla kayıp giden keman rebab cümbüş yaylarına nefes nefes tutunmaya çalışıyorsun, gümbürdeyen davul kudüm bendir tokmaklarına sarılıp fır fır sallanıyorsun, kanun arp santur telleri arasında ahenkle gezinen parmaklara bulaşıyorsun, bütün trompetlere neylere ve dahi obualara üflenen nefeslerin rüzgarına, güya ‘’ a valla hiç farketmeden’’ kapılıp, şarkılara sızmaya çalışıyorsun dediler.
Çalgıların ahengiyle arada kaynarım sanarak yaptığın tüm bu eylemler işe yaramayınca tek tek makamlarla görüşmeye çalıştığın duyumları geldi dediler. Bir pazar akşam üstü Göksu’da segah uşşak ve şadarabanla görülmüşsün, Galata civarı meyhanelerde muhayyerkürdi nihavend çargah, nereden sevdim o zalim adamı diye bağrışıp kadeh tokuşturuyormuşsunuz, akşam sekiz onbeş vapurunda hicaz ve hüseyni, yüz bulur onlara da bulaşırsın diye, peşinden aylarca ayrılmadığın buselikle, senin yüzünden selamlaşamıyormuş dediler.
‘’Neymiş, ötekiler biraz yana çekilirse sen de girebilirmişsin araya, hem ses hem duygu, hem bi sürü bişey açısından daha zengin olurmuş hepsi’’ diye ses tonlarını alaycı hale getirip, makamlarla gizliden açıktan hasbıhal ettiğim ne varsa hepsini yüzüme vurdular.
Yoksun, olmadın, olmayacaksın, beyhude çabalanma debelenme diye eklediler, ki sanki bağırdılar gibi geldi. İnadı bırakmamı, o dört ara boşluklu beş çizgide boş yer olmadığını, hem diyelim ki sıkış tepiş yer bulduk, bir ismim bile olmadığını, var olanların adlarının bile inceli kalınlı ikişer kere filan zikredildiğini, çalındığını, söylendiğini, hem arkamdan hem de yüzüme karşı iki kere, ya da üç dört kere, belki de her mevsim en az bir kaç kere söylediler.
Duyup dinledikçe anlar susar, çekilir giderdim. Kışları daha bir sakin, mahzun ve ses etmeden geçerdi. Boğaz kıyılarında oradan oraya sürter, şehrin en erken ve en geç vakitlerinde börtü böceğe kulak kesilir, benden mahrum olmakla çirkinleştiğini bildiğim o şarkılarla birbirlerine seslenmelerini acıyarak dinlerdim. Bazen de yağmur şıkırdamalarına ip atar, sallanır dururdum yerle gök arasında. Ama değil mi ki erguvan zamanlarında bu fettan İstanbul nağmelenir de coşardı, işte ben o vakit yerimde duramaz, o hani demin anlattığım dediklerini ve dahasını yapmak üzere ortalıklarda dönenir dururdum. Nerden musallat olmuştu bu his, nasıl gark olunmuştum bu takıntıya bilmem ama içime gelmişti bir kez.
Ben dokuzuncu notaydım.
Şarkılar bensiz natamam, bütün nağmeler bensiz pek bi renksiz, neşeliyse neşesi az, hüzünlüyse hüznü tam hüzün sayılmaz bir halde, bence vallahi per perişandı. Benim, bu çağlar boyu eksik de olsa iyi kötü bugüne ulaşmış, ama dahasına zamanın ve dünyanın izin veremeyeceği bir yalan yanlışı düzeltmem gerekiyordu. Gel gör ki hiç bir aralık bulup giremiyordum, her yanı zebellah korumalarla çevrili kurulu düzene. Bir ad bulunurdu elbet sıfatıma. Ötekiler nasıl icad olunmuştu ki hem. Do? Çok mu anlamlı. Fa. Sol. Tuhaf tuhaf kelimeler. Bana da pa, hu, cey, fik gibi bir şeyler denilebilirdi. Yok, olmazmış öyle.
Umurumda değil çok da gerçi, ama tek başıma mırıl mırıl mırıldaşsam da öyle hali vakti yerinde bir şarkı çıkaramıyordum ki. İlla onların da yardımı gerekiyordu, ama ne geliyorlardı yanıma, ne de beni aralarına katıyorlardı. Nitekim, bir gece topladılar üst kurul, ondan da yetkilisi, hepsinden daha da yetkili bir üstü filan. Bilahere sıfatıma beyan tebliğ ve tebellüğ ettiler ki, dünya evren galaksi, işte mahlukatın aklının kestiği sınır nereye kadarsa onun en dış halkasından öteye kovuldun diye buyuruverdiler. Çıktık gittik elbet, ne yapacağız.
Yeryüzünde yalnız gezen mutsuzlar, gökyüzünde sizin kadar yalnızım diye şarkılar söyleyerek geziyorum, birileri duyar da acır belki, bir selam eder, bir el sallar, bir buse gönderir diye. Hiiiç oralı olan yok.
Ve işte geldi yine gönül yaylarının gevşediği zemanlar.
Evet evet, bahar geliyor. İçimde kıpır kıpır ne çok nağme var, erguvanlar da eflatunlanır yakında. Bu İstanbul çapkını da beni her gördüğünde göz kırpıp Haliç akşamlarından kadeh kaldırıyor nazire eder gibi. Of ooofff, of ki of, nasıl bir efkarlı gecedir bu. Bak, sus hele, dinle. ‘’Gel ey denizin nazlı kızı nûş-i şarab et’’ diyor uzak bir pencereden sızan sarı ışık huzmesi. Duydun mu? ‘’Çık sahile gel sinede bir âlem-i âb et’’. Ah içim gidiyor, ah!! Aslında o denizle nazlı kızın arasında minik bir es var, hani.. belki...
Hey, şşşt acem aşiran, baksana bişey diycem.
YORUMLAR
Nihavend Şarkı
teşekkür ederim beğeniniz için..
saygılar..
Nihavend Şarkı
ziyaret ve yorumunuza teşekkürler..saygılar..
Hoş bir seda...Nerede nağmeler,sesler,ezgiler ?Nerede yıldızlar altında yıldızları kıskandıran ney'in?
Ne güzel bir söylem,ne güzel demen !!!
Tebrikler bu güzel satırlar için.
Saygılar.
nasıl güzel bir yazıydı böyle bu!
Özlem Hanım bütün söylediklerine katılıyorum...
resim de öyle güzel yakışmış ki düşünceyi görsel olarak tamamlamış...
çok çok şirin...
yürekten kutluyorum sizi
hayranlıkla okudum...
saygılar....
Nihavend Şarkı
Bir yandan da gülümsemem o ki, şu dokuzuncu nota, allem edip kallem edip sizin o güzel sultaniyegah şarkınıza bir şekilde sızmayı başarmış ve usta kaleminizin fazlasıyla hakettiği kurdelanın diğer ucuna tutunarak baş köşelere arz-ı endam edivermiş.. Allah ıslah etsin ne diyeyim :)
Tebrik..Saygı ve sevgilerimle..
Hicran Aydın Akçakaya
ne güzel şarkıdır o şarkı...
çok çok teşekkür ederim...
böyle bir güzelliğe ortak ettiğiniz bizi...
daha dün bir arkadaşımın şiirine yorum yazarken diyordum yazılacak konu kalmış mıdır ki diye...
ama görüyorum ki var ve hakikaten hayranlıkla okudum yazınızı...
gönülden tebrik ediyorum...
daha nicelerine inşallah
sevgi saygı ve selamlar...
Bu ne hoş bir yazı böyle!
Ne kadar yaratıcısınız; tebrikler gerçekten... Hani kırk yıl düşünsem, böyle bir konuda böylesi satırlar yazmak gelmezdi aklıma; hem vallahi, hem billâhi! :)
Hem gülümsedim, hem hayran oldum size... Eksik olmayın e mi?
Tebriklerim ve saygımla...
Özlem Tarhan
Çok çok sevindim gerçekten :)
Tekrar tebriklerimle...
Nihavend Şarkı
diye başlamıştı yazı aslında..sabaha pek yakın bir vakitte..
bir anda biri kafama vurdu ... uyku sandım önce.. içimdeki bi'şey beğenmez huysuz ufaklıktı..aman mıy mıy mıy yeter ya, içimi baydın dedi..
pek dinlemem onu.. ama bu sefer, hadi dedim senin istediğin olsun..
Ne tatlı söylemiş yazmışsınız..gülümsedim, güldüm, şımarık kıkırdadım.
Beğenmeniz, yetmez gibi sonrasında da sevinmeniz çok mutlu etti beni..çok teşekkürler.. sevgilerimle..
Özlem Tarhan
;))
İlâhi! Ne çok güldüm; hem bu söze, hem de içinizden fışkıran muziplik ve çocuğa...
Çok kuvvetli bir kaleminiz var getçekten; bir de rahat ve doğal bir anlatım eklenince buna; yeme de yanında yat cinsinden oluyor yani!
:)
Sevinmenize de, şımarmanıza da çok sevindim; zîrâ en mutlu olduğum anlar, insanları mutlandırmayı başarabildiğim an' lardır..
:)
Sevgimle...