Şarkılarda Baarsak Yaz Akşamları
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sadece kar mı savrulur kışın, yapraklar mı sonbaharla, yaz rüzgarında çiçekler savrulur, gençlik yılları savrulur, ömür savrulur..
Yaz günleri sere serpe rahat günlerimizdir. Bazen bu sıcaklığın ve rahatlığın içinde ince ayrıntılarda kayboluveririz, çiçekler savurur, açar, açarız yine.
Yazın kasaba akşamlarında arkadaşlarınızın varlığı bile yeter. Çay bahçelerine yürünür uzun sohbetlerde.
Akşam saat yirmibir de eski sinema salonunda yapılacak rock konserine gitmeyi planlıyordum. “BAARSAK” isimli genç alternatif rock guruptu afişte gördüğüm. Onlarla daha sonra tanışacağım, muhabbetlerimizin olacağı aklıma bile gelmedi.
Konser saatinde, alt merdivenleri çıkıp üst kattaki binada, salonun iki yana açılan dev kapalı tahta kapısına yaklaşırken, içeriden gelen seslerden bir anlık içeride Haluk LEVENT’in konseri var sandım. Sonra da “Konser öncesi salonda müzik parçaları çalınıyordur” diye düşündüm.
Rengi onlarca yıl içinde defalarca boyanmaktan hangi kırmızıdan olduğu anlaşılmayan tahta kapıyı aralayıp koyu kırmızı perdeyi kenara çekince, sahnede rengarenk ışıklar ve yerden yukarı yükselen dumanlar arasında genç müzik grubunu gördüm.
Gurubun solisti artistik hareketlerle şarkısını söylüyordu. Grup elemanları hem görsel hem müzik açısından çok başarılıydı. Memnuniyetle gülümsedim… İlçede uzun yıllardan sonra güzel bir farklılıktı…
Karşımızda sanki profesyonel bir şarkıcı gurubu vardı. Yedi kişilik grubun şovu karşısında seyirciler, karanlık içerisinden coşkulu alkışlarıyla tempo tutuyor, eşlik ediyordu.
Herkes “Eski köprünün altında” şarkısını beraberce söylemeye başladı:
Hadi gel buluşalım eski köprünün altında
Kimseler görmesin
Mehtaba karşı uzanalım eski köprünün altında
Kimseler bilmesin, kimseler duymasın..
Çok eski yıllarda ilçe köprüsünün altından geçen su o kadar temizmiş ki, rengarenk yelkenleri olan sandallar çay üzerinde ring yaparmış. İleri kenardaki söğüt ağaçları altındaki temiz kumsalda aileler piknik yaparmış.Eski yazları, eski insanları düşünürken, hayallere dalmışken birden hayret sesleri içinde aynı kelimeyi duydum: Koptu!...
İleriki dakikalarda şarkı sırasında grupta elektro gitar çalan Caner Bayramoğlu’nun gitar boyun askısı koptu. Ön sıralardan öğretmen babası harekete geçerek, sahnenin arkasından dolaşıp gerekli tamir için oğlunun yanına sahneye çıktı. Oğlunu o zor durumdan kurtarmak için çabaladı durdu…
Güzel bir baba oğul dayanışma tablosu idi.
Bu güzel olay gündüz yüklendiğim yorgunlukları bitiriverdi. Hayatın devinimi, yorgunluklar yardımlaşmalar sevgi ve neşeyle devam ediyordu. Üzüntümüz, güzel bir gelişmeyle geri planda kalıveriyor… Yeni bir yaşam sayfası, yeni iyi bir sayfa bir önceki duygularımızı olumlu hale getiriveriyordu…
Ertesi gün gezinirken, yanlarından geçtiğim beyaz güllerin sıcaktan baygınlaşıp solduğunu gördüm. Geceyi beklemeye başlamış gibiydim epey artan sıcak hava yüzünden. Yaz gecelerinin görevi gündüzün bunalan bedenlerini sakinleştirmekti.
Konserden birkaç gün sonra Baarsak Grubun solisti Serhat Türken ile karşılaştım. Beğenilerimi ilettim, o da grubu hakkında bilgiler verdi: Grup; Adnan Çakır, Ali Bakır, Caner Bayramoğlu, Gamze Süngü, Gökhan Uzel, Özgür Akan İsimli gençlerden oluşuyordu. Özel hayatlarındaki dostlukları, ortak beğenileri ve müzik için duydukları heyecan onları bir araya getirmişti. Önce, dinlemekten zevk aldıkları şarkıları yorumlayarak yine kendi arkadaşlarıyla paylaşmak ve böylece daha fazla eğlenmek amacıyla yola çıktılar. Hedefleri, müzik gibi kavrayıcı ve birleştirici bir araç ile anlarını değerli paylaşımlarla unutulmayacak anılara dönüştürmek idi.
Üniversite sınavlarına girmişlerdi. Adnan Veterinerlik, Ali, Caner ve Gamze İktisat, Gökhan Ziraat Mühendisliği, Özgür Hukuk ve Serhat da İşletme alanlarında tahsil yapmak istiyorlardı. Pırıl pırıl gençlerdi…
İnsanlar alışmıştı Temmuz günü, ailece oturup muhabbet ederken evlerinin karaltılı balkonlarında çay eşliğinde bir şeyler atıştırmalara… Uzun cadde boyunca yol alan rüzgarın doğrultusunda gençler kendilerini caddelere atıyordu,.. Cadde boyunca külahlardan dondurma yemeler, biraz da dedikodu…Dondurmayı yalarken lezzeti hissedip geceyi yakalamanın mutluluğu…
O akşam kaldırımda yaz rüzgarı gezintisine henüz başlamamıştı, salonun sıcak olacağı kuşkusuna rağmen o konseri izlemeye gitmiştim.
Köşe başında genç bir aşık, sevgilisine, “Ben sana nasıl tutuldum” diyordu.
Sokağa çıkmak için hazırlanan başka biri ayna karşısında ıslak parlak saçlarıyla, “parfümlenmeler” seansındaydı. Çoraplarını çıkardı genç. Spor ayakkabılarını çıplak ayaklarına giyerek sokağa çıktı.
Kenardaki son çeşmelerden birinden akan su ay ışığında gümüş gibi kıvrılarak parlıyordu. Etibank parkının mavi boyalı havuzunda, fıskiyeden yukarıya su coşkuyla yükseliyor, epey yükseklikte dağılarak aşağıya serpintiler, damlalar halinde düşüyordu. Suyun içinde ördekler “Eski köprünün altında buluşalım” şarkısını söylüyorlardı; gözlerim daldı birden kendinden geçmelerine.
Güzel yaz günleri, insanlar açık renk ince kıyafetleriyle daha rahat. Gecenin açık pencerelerinden tüller, esintide bir içeri bir dışarı dansediyor, şarkılar devam ediyordu.
Duvarlara yapıştırılmış yaz konserleri afişleri. Eski yırtılmış bir afişin kağıt parçaları gecenin rüzgarında titreşiyordu. Baarsak Grubun konser afişi yeniydi, belki grup elemanlarının kendi elleriyle yapışmış, duvarı sahiplenmişti.
Genç aşık köprüyü ay ışığında seyredecekti… Sıra sıra dizilmiş çam ağaçların orada, set boyunda, çimento duvarın üzerine çıkıp oturdu. Işıltılı köprüyü, yıldızları seyretmeye başladı. “Karşı set duvarın ardına ışıltılı rengarenk bir lunapark ne kadar yakışırdı, renklerin şavkı suya vururdu”, diye düşündü. Karanlık kocaman boşluğa baktı. Ayın ışığı set duvarın aşağısına, karanlıkta vadileşmiş derinlikte akan suya, çaya vuruyordu. Ayın sudaki pırıltıları akıştaki dalgalanmada şekilden şekle giriyordu.
Biraz sonra sevgilisi yanına geldi.
“Ben sana nasıl tutuldum”, dedi. “Bekletmene hiç kızmadım”, dedi, eski köprüyü göstererek, o şarkıyı birlikte söylemeye başladılar… Beraberce dar set boyunca ışıklara doğru yürümeye başladılar.
Çay bahçesine yaklaştıkça müzik sesleri artıyordu. İnsanların açılıp kapanan ağızlarından dökülen kelimeler, cümleler, muhabbetler, kahkahalar çoğalıyordu…
Yaz gecesi herkese iyi geliyordu..