- 1092 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
YÜREĞİN YALNIZLIĞI GECENİN SUSKUNLUĞUNDA MI SAKLI
Yine vakit gece yarısı,
Yine yalnızım!
Kopya yaşamlara inat
Masada vefalı dostlarım...
Ne zamandır çalmıyor telefonum,
Mektupsuz, selamsız uyandığım kaçıncı sabah
Gölgesiz, kupkuru bir ağacın yalnızlığı gibi,
Her gece yalnız, suskun ve yorgun
Yalnızlığım; Nostaljik siyah, beyaz bir film,
Unutulmuş eski bir şarkı...
Yalnızım yine,
Yalnızım Yalnızlık Kadar,
Bir ansiklopedinin bilmem kaçıncı sayfası gibi,
Yalnızlığım, gönülden ırak bir sevda masalı,
Kışın boş kalan mahzun bir kumsal gibi...
Yalnızım,
Gidilmemiş yollar, yaşanmamış mevsimler gibi
Hani çok uzaklarda bir sevgiliniz olur,
kimseler bilmez sizi,
Ölür de haber alamazsınız,
Onun bıraktığı mektuplar gibi...
Yalnızım,
Turgut reis’te tanıdığım papatya yürekli kadının,
gözlerindeki hüzün ve yaşama sevinci gibi
Barajın öfkesine yenilen Hasankeyf Kalesi’nin burçları gibi
Kumla’ya Marmaris’e, Bodrum’a sığınmış yalnızlar gibi...
Yalnızım,
Batman’da intihar eden yarınsızlar,
Iskalanmış sevdalar,
80 öncesinin yitik adamları,
Yaşanmamış gençlikler gibi...
Yalnızım,
Bilmem kaçıncı iflası yaşamış,
Dostları tükenmiş, yaşlı bir çınar gibi!
Bir mahpusun ertelenmiş düşleri, dokunamadığı topraklar
Öpemediği kadınlar, sevemediği çocuklar
Mardinli bir çocuğun deniz rüyası gibi...
Yalnızım,
Geceyle konuşan sokak lambaları,
Uzun yol şoförleri,
Terk edilmiş bir Karadeniz köyü gibi...
Yalnızım,
Kalabalıklar içinde yalnızlaşmış taşralı bir adam,
Kitabımdaki kurutulmuş platonik papatyalar,
Yılda bir gidebildiğim babamın mezarı gibi...
Yolculuklara hep yalnız çıktım,
Yalnız keşfettim sahil kasabalarını,
Yalnız dinledim dalgaların şarkılarını,
Şahitlerim kum taneleriydi,
Kumsala zincirlenmiş tekneler gibi hep yalnızdım...
Sigaramın dumanı gibi kıvrıldım bir köşeye,
Gözlerimdeki hüzün, duvarlarla uzun uzun söyleşirken,
Saçlarımda yarım kalan sevdaların kokusu,
Yanağım ıslak,
mutluyum..
Engin Alperen Ozan
Pencereden dışarıya bakıyorum, damlalarını inecekleri yere usulca bırakan hafif yağmuru seyre dalmışken aklıma gelen ‘ acabayla’ telaşlanıyorum.’ Acaba yüreğin yalnızlığı gecenin suskunluğunda mı saklı?’
Gece; nicedir üstünü örtmeye çalıştığımız yaralı duygularımızın gizlenmişliklerini, köşelerinden alıp gün ışığına çıkarıyor sanki. Çıplak ayaklarla cam kırıklarının üzerinde yürüyormuş gibi canınız yanarak sızılı bir sesle yalnızlığa meydan okumak istersiniz ya, yüreğin yalnızlığı da işte ince bir sızıdır aslında. Yalnızlığın hüznü hepinizi sarar, en münasebetsiz beklenmedik yerinde hayatınızın, kocaman bir yumruk teklifsizce oturuverir yüreğinize, acıtır canınızı karanlık günlerin bekleyişi gibi. Kimsesiz zamanların yalnızlığında kaybolurken yandığını zannederken aslında üşürsünüz. Sessiz gecelerde yüreğimdeki çığlık uzaklara ses olmak isterken korkuyorum, üşüyorum yalnız karanlık gecelerden. Yaşanmış en büyük aşkların, hüzünlü bitişinin tek şahidi hissini veriyor bana. Derin uykularda kâbusların görüldüğü ve bir sabaha daha uyanamamanın korkusu var bu yalnızlığın koyu deminde.
Bazen hayatın içinden bir anlığına da olsa sıyrılıp, hayatın biraz ötesinde duran o ıssızlığı, ihtiraslardan, çıkarlardan soyunmuşluğu, bahar tadın da anlayabilmek içinde onlardan uzaklaşmak, ıssızlaşmak gerek.
Bazen yalnızlığın derinliğine kaybolmak isterseniz, derine inerken de incinmekten korkuyor gibi suskun kalmayı yeğlerseniz. Gözlerinizi nehrin sularına dikip bir süre kendi haline bırakırsınız gülümseyişlerden, umutlardan uzak. Yorgunluk belirir ne kadere hükmün geçer, ne de yüreğinize.
Bazen de susmalıyız ki, yalnızlığınızda atan sesinizi duymak istemeyen kulaklarınız yüreğinizin sesine ulaşsın. Kapıdaki zil sesini, ağaç kokusunu, özgürlüğü özleyen bir mahpusun donuk bakışlarıdır bazen. Gözyaşı, ab-ı hayatın en asil katresidir, bir şubat günü yarına ağlayan bir çocuğun yalnızlığı vurur denizi ve semayı. Yalnızlık, en çok gözyaşlarımızı vurur, bazen Yemen’den dönmeyenleri beklemek gibi ve kalabalıklar içinde yalnızlaşmaktır, işte o zaman su da üşür, şiire sığmaz öfkeler.
Bazen, çorak toprağın yağmuru beklediği, hoyrat bir rüzgârın dallarını kırdığı, kışa meydan okumak için karların altında yeniden canlanacağı günleri bekleyen söğüt ağacının yalnızlığı ve soğuktan üşüyen serçenin gözyaşları gibi çaresiz, kendinizi yapayalnız hissedersiniz.
Kendi bilinmez yolculuğunuzda yaptığınız karmaşık danstan adımlarınızı karıştırmaktır yalnızlık.
Gün biter,
Gece biter,
Ama yüreğin yalnızlığı hiç bitmez.
Ateşsiz taş odalar gibi insanın içini üşüten soğuk yalnızlığınıza inat sıcacık sevgi dolu yüreklerde buluşmak umuduyla.
SEVGİYLE KALIN
YORUMLAR
Yalnızım,
Bilmem kaçıncı iflası yaşamış,
Dostları tükenmiş, yaşlı bir çınar gibi!
Bir mahpusun ertelenmiş düşleri, dokunamadığı topraklar
Öpemediği kadınlar, sevemediği çocuklar
Mardinli bir çocuğun deniz rüyası gibi...
...
Bazen, çorak toprağın yağmuru beklediği, hoyrat bir rüzgârın dallarını kırdığı, kışa meydan okumak için karların altında yeniden canlanacağı günleri bekleyen söğüt ağacının yalnızlığı ve soğuktan üşüyen serçenin gözyaşları gibi çaresiz, kendinizi yapayalnız hissedersiniz.
Kendi bilinmez yolculuğunuzda yaptığınız karmaşık danstan adımlarınızı karıştırmaktır yalnızlık.
Gün biter,
Gece biter,
Ama yüreğin yalnızlığı hiç bitmez.
...
yalnızlık da aşk gibi; milyonlarca şiire, öyküye,romana,filme sığmadı sığmıyor
zira en çok da yalnızken çoğalırız
ve yalnızken şiirle buluşur yürekler
ve
yine bir yalnızlık buluşturur ruh ikizlerini...
iyi ki yalnızdım o sevgililer gününde...
...
yazılacak o kadar çok şey var ki...
bu güzel yazıya gölge yapmamak adına susuyorum
...
bu güzel yazıda şiirime de yer verdiğiniz için teşekkür ederim onur duydum
günün yazısıydı
kutlarım emeğinizi