- 1120 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
EN EDEPLİSİNDEN AŞK HİKAYELERİ -4-
Mecnun,Kerem ve özellikle Ferhat , Şezzate Berati’ye ne cevap vereceklerini düşünürken birden Mecnunun gözleri yoldan geçen kara cübbeli birine takıldı ve sevinçle haykırdı Kerem’e
-Keremmm..Lan oğlum bu kara cübbeli herif bizim papaz efendi değil mi?
Kerem , Mecnunun gösterdiği tarafa bakınca sevinçle bağırdı.
-Lan haklısın valla..Bu bizim papaz efendi.
Molla Ferhat ile Şehzade Berati de papaza bakmaya başladılar. Molla Ferhat , Kerem’e ’’ Senin manitanın babası yani’’ Dedi. Şehzade Berati hışımla kalktı masadan ve papaz efendinin karşısına dikildi.
-Hooop papaz efendi dur bakalım. Sana diyeceklerim var.
Papaz efendi karşısındakinin bir Osmanlı şehzadesi olduğunu anlayınca dizlerinin bağı çözüldü:
-Buyurun şehzadem.
Sehzade Berati Kerem’i gösterdi.
-Ulan sen niçin kızını bu arkadaşa vermiyorsun da bu garibi diyar diyar dolaştırıyorsun böyle? Bundan âlâ damat mı bulacaksın dümbük?
Papaz efendi içinden ’’ Aha da sı.tık..Kızı Acem Sultanından kaçırdık ama bu Osmanlı Şehzadesinden nasıl kaçıracağız. Ulan bu Kerem denen zibidiye kim haber verdi bizim buralara geldiğimizi’’ Diye söylenirken ak sakallı dede hanın bir köşesinde gizlenmiş olaya kıs kıs gülüyor ve ’’ Kim haber verecek Allah’ın angutu, tabii ki ben ’’ Diyordu.
Papaz efendi kekeleyerek cevap verdi.
-Ama şehzadem o bir abaza.
Şehzade Berati daha da öfkelendi.
-Ne olmuş abazaysa? Hangi birimiz değiliz ki? Hem bizim sarayda bir sürü abaza var. Biz ki koskoca Osmanlı olarak padişah kızlarını bile abazalara veriyoruz da senin kızın bulunmaz Hint kumaşı mı yani? Tiz kızını al getir buraya yoksa anneme söylerim seni.
Papaz Efendi ’’Annem ’’ Lafını duyunca daha da bir tırstı. Çünkü Dürr-i Şahvar Seray Sultan’ın zalimliği ta Acem ülkesine kadar gelmişti. Çok dindar bir hatun olmasına karşın aşk işlerinde engeller çıkaranlara çok feci cezalar veriyordu. Hele hele de ünlü Tarihçi Samuel Biberof’a yaptığı eziyet dillere destandı. Zavallının karşısında, hem de gözlerinin içine baka baka dört porsiyon künefeyi mideye indirmiş de bir gıdımcık olsun zavallıya vermeyerek feci şekilde ölmesini keyifle seyretmişti. İşte bu mezalimi çok iyi bilen papaz efendi şimdi tir tir titremekteydi.
Şehzade Berati bir kez daha bağıdı.
-O kız buraya gelecek üleeeyyyyynnnnn.
Papaz efendi hızla manastıra doğru koşmaya başladı ama kafası hep ’’ Ulan şimdi kızı bu sünepeye mi vereceğim’’ Sorusundaydı.
O Manastıra doğru koşadursun bizim dört kafadar yine okeye yumuldular. Onlar okey oynarken bakalım Esrarkeş Recep Paşa ile Seray Sultan ne konuşuyorlardı?
Seray Sultan:
-Recep Paşa biliyorsun iki tane çok önemli sorunumuz var. Birincisi su meselesi. Onu benim Şirin halledecek inşallah mühendis olunca.
Recep Paşa gayri ihtiyari gülümsedi. Bu gülümseyiş Seray Sultanın gözünden kaçmadı tabii ki.
-Neye güldün Paşa?
Paşa gözleri yere bakar vaziyette olduğu halde sustu.
-Sana derim Paşa..Kafanı kaldır, Hayatında ilk kez yüzüme bak ve bana gerçeği söyle. Neden güldün?
Yıllardır Seray Sultanın hizmetinde olan Esrarkeş Recep Paşa hayatında ilk kez Seray Sultanın yüzüne baktı. Tabii ki görebildiği tek şey sultanın gözleri oldu. Artık o da dayanamadı ve odanın duvarında asılı olan sazı alarak söyledi bakalım ne söyledi:
Anan Var Midur ?
Baban Var Midur ?
Seni Bağa Meth Ettiler
Asli Var Midur ?
O Gözler, O Kaşlar,
Yesun Oni Nenesi Da
Yesun Oni Nenesi
Görmedum Hayiruni Of of Birdanem
Yesun Oni Nenesi Da Yesun Oni Nenesi.
Seray Sultan bu ulvî melodiyi büyük bir vecd ile dinledikten sonra tekrar sordu:
-Niçin güldün paşa?
-Sultanım...İşimiz Şirin Sultan’a kaldıysa ayvayı yedik. Senin kızın okumakta gözü yok. Geçende gördüm Pop Star yarışmasına katılmak için form doldurmuş. Formu ulakların elinden alıp hepsinin kellesini vurdurdum.
-Hay Allah’ım yahu..Bu kız nereden duyar, kimden işitir böyle pop star yarışmalarını bilmem ki? Saraydan dışarı adımını attırmıyoruz edebine halel gelmesin diye.Neyse..Sen yine de kıza mukayyet ol. Zinhar erkek milletiyle ilişki kurmasın. Bak paşa..Peşin peşin söyleyeyim. Bir gün olur da Feyiz Kutusunda ’’ İlişkisi başladı ’’ Diye bir ibare görürsem senin kelleni alırım.
-Emir ve ferman yüce sultanımındır. Öteki mesele neydi Sultanım?
-Öteki mesele daha da mühim paşa...Şimdi bana şöyle alıcı gözle bir bak ve söyle. Ben güzel miyim?
-Sultanım..Ferace ve peçeyle kendiniz sarıp sarmalamışsınız. Azıcık daha açsanız?
-Paşa sen yabancı sayılmazsın. Lakin bu gün biraz daha açarsam yarın tamamen açılmamı istersin. Yani taviz tavizi doğurur. Şimdi sen gördüğün kadarıyla söyle ben güzel miyim?
Recep Paşa ne diyeceğini şaşırdı. Güzelsin dese bir dert, demese kellesi gidecek. Mecburen kıvırmak zorunda kaldı:
-Güzellik izafi bir kavramdır Sultanım.
Seray Sultan öfkelendi.
-Hay sakalına sı..yım e mi paşa? İnsan ’’ Evet sultanım çok çok güzelsin ’’ Der. Şimdi kelleni aldırayım da gör.
Tam ellerini çırpıp celladı çağıracaktı ki odanın kapısı çalındı.
Seray Sultan öfkeyle bağırdı.
-Ne var lan neee? İkidebir zırt pırt kapı çalıyorsunuz.
Gelen baş mabeyinci Beyinsiz Hödük Paşa idi.
-Sultanım bir papaz geldi. Çok önemli bir maruzatı varmış. Yanında da bir kız var.
Esrarkeş Recep Paşa ’’ Ohh yırttık ’’ Diye sevinirken papaz efendi yanındaki kızla birlikte içeri girdi.
Beş dakika sonra da Beyinsiz Hödük Paşa Şehzade Berati’nin huzurundaydı.
-Şehzadem muhterem valideniz sizi çağırıyor. Yanınızdaki arkadaşlarınızı da alıp doğruca saraya gidecekmişsiniz. Acele etmezseniz o okey ıstakalarını münasip bir yerlerinize monte edeceğini önemle arz etmemi istedi.
Şehzade Berati arkadaşlarına ’’ Vaziyet kel, anam bu okey ıstakalarını bir yerlerimize monte etmeden hemen kalkalım ’’ Dedi. Kerem itiraz etti ’’ Ama Papazı bekleyecektik. Aslı’yı getirecekti’’ Beyinsiz Hödük Paşa atıldı ’’ Sultan-ı Âzam, Endam-ı Muazzam Seray Sultanın huzurunda papaz, yanında bir de kız var’’
Kerem’in ’’ Allaaaahhh Yaşadık ’’ Diye sevinç çığlıkları içerisinde dört delikanlı sarayın yolunu tuttular.
Saraya vardıklarında Hödük Paşa çıktı önce Sultanın huzuruna
-Şehzade Berati hazretleri ve arkadaşları geldiler sultanım. Huzurunuza çıkmak için izin beklerler.
-Sen sadece Mecnun denen delikanlıyı al huzura.
Hödük Paşa odadan dışarı çıkıp da ’’ Mecnun her kimse içeri ’’ Diye bağırınca dört arkadaş da şaşkınlıktan küçük dillerini yuttular lakin emir büyük yerdendi. Odaya girmesi gereken Kerem olduğu halde içeri alınan Mecnundu.
Niye ki acep diye merak ediyorsunuz değil mi? Yoooo öyle hemen anlatmak olmaz...İşin tadını çıkaralım az.
Berati, Kerem ve Ferhat dışarıda beklerken Ferhat fena halde sıkıştı. Sordu Şehzade Berati’ye.
-Olum bu sarayın helası nerede? Çok fena sıkıştım lan.
Şehzade Berati eliyle merdivenleri gösterdi:
- En yakın hela hemen şu merdivenin başında.
-İyi..Şimdi bana 1 akçe ver de helaya gideyim.
-Lan olum umumi hela mı sandın bizim sarayı? Yürü git, yap işini.
Molla Ferhat yukarı çıktı lakin o kadar sıkışmıştı ki girdiği helanın kapısında yazan ’’ Avratlara mahsustur ’’ Yazısını görmedi. O yazıyı görmedi ama içeride ayparçası gibi bir kız gördü. Bu kız da tabii ki Şirin Sultandı.
Şirin Sultan karşısında ilk defa bir erkek, hem de kadınlar tuvaletinde bir erkek görünce korkusundan bayıldı. Molla Ferhat ise önce küçük su işini halletti sonra Şirin Sultan’ı uyandırmaya çalıştı. İşte o anda ak sakallı dede de olaya müdahale etti ve elindeki tası Ferhat’a uzattı.
-İç artık şu şarabı. Bak kızı da gördün yakından. Nasıl, ilik gibi kız değil mi?
Molla Ferhat önce aşk şarabını bir dikişte mideye indirdi sonra omuzundaki sazı aldı eline ve bakalım neler söyledi:
Bir kız gördüm yaraliy
Bahça verip bağ aliy.
Ben o kızı görende
Yaralarım sağaliy
Mıtım tım tım Emine
Mıtım tım debestine.
Ak sakallı dede kızdı.
-Ne Eminesi ulan..Kızın adı Şirin. Hem bu nasıl bir iğrenç türkü böyle?
Ferhat cevap verdi?
-Yahu ben şaşkınlıktan ne dediğimi biliyor muyum dedem? Bu türkü de öyle iğrenç bir türkü değil. Halis muhlis Urfa Türküsüdür. Hiç duymamış mıydın?
Az sonra Şirin Sultan da uyandı. İlk defa kardeşi Berati dışında bir erkek ona dokunmuştu. Mahcubiyetten ve sinirden kıpkırmızı olmuş bir şekilde öfkeyle ağlamaya başladı
-Bana elini sürdün, namusumu kirlettin.Memlekette su da yok. Bu lekeyi nasıl temizleyeceğim? Bundan sonra elalemin yüzüne nasıl bakarım?
Molla Ferhat bir kez daha sazın tellerine dokundu.
Yalnız benim ol, el yüzüne bakma sakın sen
Kıskan beni göğsünde uyut, yan ateşimden
Aşkın o zehir hasreti ruhumda kanarken
Kıskan beni göğsünde uyut, yan ateşimden
Ak sakallı dede ellerini ovuşturdu. ’’ Bu iş de tamammm.Ferhat fena uçtu ..Ben gideyim şimdi şu Tahir ile Zühre, Arzu ile Kamber meselesini halledeyim.
Ak sakallı dede yeni yeni gençlere aşk şarabı içirmek için yola koyulduğu anda Şirin tuvaletten dışarı attı kendini. Bir taraftan ağlıyor, öte taraftan da ’’ Ferhat beni yakalayamazzz’’ Diye bağırıyordu.
Bu gürültü patırtı üzerine kafasını kaldırıp merdivenlere bakan Şehzade Berati ve Kerem adeta şok oldular. Molla Ferhat , Tacavüzcü Coşkun misali Şirin Sultanı kovalıyor, Şirin Sultan ise ’’ Ferhat beni yakalayamaz ’’ Diye edep içinde koşarak kendisini kardeşinin şefkatli kollarına atmaya çalışıyordu. Şehzade Berati öfkeyle gürledi
-N’oooluyor lan burada?
Şirin cevap verdi
-Bu alçak ırz düşmanı namusuma tasallut eti kardeşim.
Şehzade Berati ’’ Olmaz öyle şey, benim kankam yapmaz öyle şeyler. Sen kuyruk salladın değil mi ’’ Diye çıkıştı kardeşine. Şirin Sultan cevap verdi ’’ Kardeşim unutuyorsun galiba, ben edepli bir kızım. Edepli kızlar kuyruk sallamaz ’’ Evet Şirin sultan haklıydı. Edepli kızlar kuyruk sallamazdı..İyi de ne oluyordu böyle?
Onların hırıltı gürültüleri üzerine Beyinsiz Hödük Paşa Seray Sultan’ın odasından dışarı çıktı ve ’’ Sultan-ı Âzam, Endam-ı Muazzam Muazzam Seray Sultan hepinizi birden Huzur-u Hümayûna çağırıyor.’’ Dedi.
Evet gelecek bölümde dananın kuyruğu kopacak artık.
NOT: ASLININ BABASI OLAN PAPAZ MEĞER KİMMİŞ BİLİYOR MUSUNUZ? YUKARIDAKİ RESME BAKINCA TANIRSINIZ SANIRIM.
YORUMLAR
Hikaye aldı başını gidiyor.
Ya da masal diyelim biz en iyisi.
Daldan dala,
rüzgardan rüzgara,
renkten renge,
şekilden şekile giriyor cümleler,
hoş bir esintiyle akıp gidiyor Amasya'da.
Bakalım,
dananın kuyruğunu, kim, nasıl koparacak?
Hayırlısı.
sami biberoğulları
Olayı tam anlamıyla arap saçına döndürdük ama inşallah çözeceğiz bu düğümü de nasıl?)))
Selam ve sevgilerimle.
hocam çok hoşdu tebessüm ederek okudum yine ferhat helaya girdi orda şirine rastladı derken olaylar gelişti heladan çıkmadanmı saz çalmaya başladı çıktıktan sonramı çaldı sazı kafama takıldı orasını çözemedim bakalım gelecek bölümde neler olacak kolay gelsin saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Belli ki hiç aşık olmamışsın. Aşık olsaydın bilirdin aşığın sazını nerede ve ne zaman çalacağının hiç belli ollmadığını. Aşık bu . Uçarken, sı.arken, kaçarken her zaman dokunur sazın teline. Onun için yer ve zamanın önemi yoktur.
Selam ve sevgilerimle.
bekir odaci
Sami hocam, bunca karakteri nasıl birbirine karıştırmadan idare ediyorsun şaşıyorum.
Çok güzell.
Tebrikler, saygımla
sami biberoğulları
Soruna cevap vereyim:
Kocaman bir kafaya sahip olmanın avantajı sanırım)))))))))
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Bu kalem benim elimde olduğu müddetçe daha nice sürprizlere hazır olun.
Selam ve sevgilerimle.
tam bir curcuna.... ne çok yanlışları öğretmişler bize ama şükürkü gerçek tarih hocamız var sağolsun varolsun
sami biberoğulları
Ben de olmasam kimsenin uyanacağı yok. Mesela hiç düşündünüz mü Gargamel denilen Papaz'ın en önemli düşmanı neden ''Şirinler'' Ferhat ile Şirinden ötrü olduuğu hiç kimsenin dikkatini çekmedi bu güne kadar ama benden kaçar mı?
Selam ve sevgiler.
Çok komik gece vakti güldürdün.
tebrikler
Selam ve sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA tarafından 2/20/2014 1:40:22 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler.
Kutlarım güzeldı çok güzeldi gülümseyerek okudum kaleminiz daim olsun saygılarımla..
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.