- 1089 Okunma
- 8 Yorum
- 1 Beğeni
ŞEHİDİMİN KARISI
Yokluğun ve sıkıntının yaşandığı bir dönemdi; bu yüzden parayı çok kişi tanımazdı. Bir avuç un oldu mu yeter de artardı bile; kazanda odun ateşiyle bol su ile karıştırıp, kaynatılarak çoluk çocuğa yemek diye yedirilirdi. Doğrusu bunun adına beslenme denmez.Hayatta kalmak ve günü geçiştirmekti.
Dedem ile nenem Zara’nın Çaypınar Köyünde yokluk içinde yaşayan insanlardı. Memleket, bir yanda savaşla uğraşırken; diğer yanda salgın hastalık, kıtlık almış başını gidiyordu. Dedem, o zamanlar genç, aslan gibi delikanlıydı. Bir gün... Kendilerine de celp gelir. Onu, akrabasını askere çağırmışlardı. Nenem ise diğer küçük oğlu ve kızıyla çaresizlikle, zorluklarla mücadele ederken, dedem ve akrabası arkadaşlarıyla birlikte düşmanla yakın çatışmaya girerler. Bu arada dedem vurulur ve dizinden yaralanır; akrabası onu yalnız bırakmak istemez sırtına alıp götürmeye çalışır ama kurşunlar müsaade etmez. Dedem acısına rağmen ona dönerek :
"Sen düşmanı takip et; merak etme dönüşte beni alırsınız "der.
Onu mecburen kayanın dibine bırakıp giderler. Bir hafta sürer bu sıcak takip... Dönüşte ise bıraktıkları kayaya yaklaştıkça akbaba sürüleriyle karşılaşırlar onları üzerinden kovalamaya çalışsalar da nafile... Ne yazık ki genç adam ölmüş; kurda kuşa yem olmuştur.
İşte... ne biz o kayayı biliriz; ne yerini ne de orayı gösterecek olan birini...
Savaş dönüşü olanları neneme anlatırlar. Dedemin akrabasına bir de tembihi vardı özellikle söylemesini istemişti.
"Güley, çocuklara iyi baksın; hakkını helal etsin."
Yokluk var, çaresizlik var birkaç dönüm tarla var ama eli değnek tutacak kimse yok. Kız küçük yani halam; oğlan da küçük yani babam.
Nenem, ihtiyacı olanlara ırgatlık yaparak gündeliğe gider. Hiç yılmaz; orak sallar, ekin biçer bunları hep iki çocuğunu büyütmek yetiştirmek için yapar. Emeğinin karşılığı ne yazık ki karın tokluğundan öteye gitmez. Düşünür, taşınır Güley Nenem ( oğlum ilerde büyüyecek bir tosun alayım o da büyür. Sonra yanına da eş alırım bir çift öküzüm olur. Oğlanda ilerde bana yardımcı olur kendi tarlamızı eker karnımızı doyururuz .) Zaten daha fazlasını yapmak o zamana göre lükstür.
Yıllar geçer babam da; tosun da büyümüştür. Tüm umutları gerçek olacakken yakın köylerde bulaşıcı bir hayvan hastalığı çıkar. Hayvanlar telef olurken insanların da ölmesinden endişe duyulur. Hükümet karar alır köydeki canlı hayvanlar topluca itlaf edilecektir. İki jandarma başlarında baş efendi ( karakol komutanı ) çıkıp köye gelmişlerdir.
Muhtar ve köy heyetini toplayıp durumu ve verilen kararı anlatırlar.
Herkes boyun büker... Hayvanların tamamı köy alanına çıkartılır. Nenemin tosununu da.
Tek tek hayvanlar yok edilirken nenemin aklına bir fikir gelir; sıra onun tosununa gelmişken kalabalığı yararak ;
"Durun !" diye bağırarak komutanın yanına gidip diz çöker.
" Ben şehit karısıyım; iki de çocuğum var ne olur onu vurma !" Israrla yalvarışını sürdürür.
"Kurban olayım baş efendi."
"Elini ayağını öpeyim baş efendi ."
"Kulun kölen olayım baş efendi."
Komutan çaresizdir; yapacak bir şey yoktur. Ateş emrini verir ve hayvan boylu boyunca yıkılır.
Nenem üzgün çaresiz kan beynine çıkmış halde komutana dönerek hırsla;
"Oy baş efendi senin babanın ağzına..."
"Oy baş efendi senin ananın saçına ..."
"Oy baş efendi senin de ağzına..."
"Hele nasıl kıydın tosunuma...? "
Tüm köylü şaşkın neneme bakarken muhtar, ona:
"Bacım ne yaptın o devlettir, nasıl söylersin bu lafları ?"
Komutan da donakalmıştır; Nenemin yanına gider ve...
" Ver elini öpeyim şehidimin karısı; tosunun öldü ama oğlun, kızın, köylün yaşayacak."Diyerek durumu toparlar; onu sakinleştirir. Askerlere emir verdikten sonra köyden ayrılır. Nenem onlar uzaklaşana kadar arkalarından öylece
üzgün dalgın dalgın bakar... bakar... hem de tek kelime etmeden.
Ben neyi merak ediyorum biliyor musunuz? Askerler gözden kayboluncaya kadar nenem neler düşündü,yitip giden hayalinin gölgesinde... neler geçti aklından
Nur içinde yatsın nenem; nur içinde yatsın dedem ve aziz şehitlerimizin ruhları şad olsun
Azimet IŞIK 26.12.2007 Saat. 02.23 SİVAS
YORUMLAR
bizleri biz idare etmiyoruz ki dost hep dönmeler hep dönmeler o kararları da alan bu işi bu terörü bile bile başımıza bela edip bizi kırdıran da sarıkamışta 120 bin türkün şahadeti de onların işi biz aciz bakıp duruyoruz ne yazık ki kutlarım derin duygu dolu yüreğini kal sevgilerde...nenen ne desin arkasından Allah belanızı versin demiştir...
Bir hatıranın boğazımızı düğümlemesi,ruhumuzda kekre tatlar
bırakması gibi...Sözün tükendiği anlar vardır,ne söylenebilir ki...
Tüm şehitlerin ruhu şad olsun,saygı ve rahmetle anıyoruz...
Bu güzel ülkeyi bizlere cesur insanlar canları pahasına
bırakmışlardır,onlarla gurur duyuyoruz.Yüreğinizin anlatımı öyle
içten öyle naif ki,hüznü akıtmış olsanız da mısralara.Kutluyorum.
Saygı ve selamlarımla.
Onca umut bağladığı tosunun öldürülmesiyle hayâllerinin yer ile yeksân olduğu kesin, ama "baş efendi"nin tavrından dolayı da içine bir af duygusu dolmuş, öfkesi kaybolmuştur diye düşünüyorum.
Günümüz çocuklarına, gençlerine okutmak lâzım bu vatanın nasıl kurtarıldığını öğrensinler de kıymet bilsinler diye. Zira, lafta hepimiz biliyoruz, ama uygulamaya bakınca hiç de öyle görünmüyor. Ne gözümüz doyuyor, ne gönlümüz... Kanaat, ne güzel bir duygu oysa.
Bu kıymetli hatırayı paylaştığınız için teşekkür ederim. Selâm ile.