- 1118 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Su...
Su
Su varlık ve yokluğun sembolü. Kâh yağmurla varlığı tadıp, kâh buharla yok olan.
Nice dereler, denizler, vadiler, dağlar aşarak, kâh başını taşlara vurarak, kâh duru, kâh bulanık, kâh kalabalık, kâh ıssız yerlerden geçerek, vazgeçmeden, oyalanmadan hakikate erişebilmek…
Su gibi duru, şifalı, ferahlatıcı olabilmek… Yanık gönüllere buz, üşüyen gönüllere çay, sevdalı gönüllere aşk şerbeti gibi…
Su gibi şeffaf, içi dışı bir, özü sözü bir, ezelden ebede devam eden…
Faydalı, gerekli, sağlam ve vefalı…
İnsan su misali; bir damla ile dünyada var olan, fenafillâhta yokluğu ve hiçliği tadan, bekabillah ile yeniden insanlara hizmetle gönüllere teşrif eden...
Fenada kendinden geçiş, vuslat, aşka eriş, hayrete varış, seyri süluk/yolculuğu.
Bekada ise yeniden sorumluluklar, hasret, kulluk vazifeleri ve akıl terazisi.
Su gibi olmak, kaynaktan gelip, yeniden kaynağa dönmek, bir döngü misali…
Bir su tefekkürünün devamında, düşünceyi davet eden nurlu ayetin dimağlara ziyareti…
‘’Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanların yararı için denizde (süzülüp) giden gemilerde, Allah’ın semadan indirip onunla, öldükten (kuruduktan) sonra toprağı dirilttiği suda, orada (yeryüzünde) yaydığı her türlü canlıda (ve onları yaymasında), rüzgârları (dilediği gibi) estirişinde, gök ile yer arasında (Allah’tan gelecek) emre hazır bekleyen bulutta, elbette düşünen bir kavim için, (Allah’ın varlığına ve birliğine) nice deliller vardır.’’ Bakara /164 (Feyzül Furkan meali)
Mihrican Ulupınar
08:41
12.02.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.