Heybedeki turp ve haşhaşiler olimpiyatı -3
İbretlik Hikâyeler - 5
HEYBEDEKİ TURP VE HAŞHAŞİLER OLMPİYATI – 3
İbretlik Hikâyeler – 5 Heybedeki turp ve haşhaşiler olimpiyatının devamı
Not: Bu yazı, yukarıdaki “Heybedeki turp ve haşhaşiler olimpiyatı –1” adlı yazının devamıdır.
Sayın Başbakanıma Mektup
Büyük abi, çayını çayını bitirmiş ve son bir defa yutkunarak, derin bir nefes alıp tekrar söze başladı: “Kardeşlerim, yaşadığımız ZAMAN DİLİMİ; Kıyamet alâmetleri silsilesinin, ilk ikisi yani küçük ve orta derecedeki Kıyamet alâmetlerini çokdan arkasında bırakarak.. üçüncü ve son bölümü olan “BÜYÜK KIYAMET ALÂMETLERİ”nin zaman dilimidir. Şimdi ayet ve hadis-i şerifler ile de sabit olan, yaşanacak bu büyük alâmetler; dev boyutlarda, birbiri peşi sıra ve hatta bazan birbirlerine karışarak.. peşpeşe, kendilerini göstermeye ve hükümlerini icra etmeye başlamasının zamanıdır. Bugün, gerek Türkiye ve gerekse dünyada yaşananalar, bu başlangıcın belirtileri ve ilk açılış sinyalleridir. Düşünmenizi istiyorum. Yukarıdaki iki şiirde de belittiğim gibi, Osmanlı; bütün hinterlandı ile hatta daha da büyük ve cüsseli olarak, büyük bir geri dönüşümün akabinde ve Müslüman Türk milletine Allah’ın; bir müjdesi, bir görevlendirmesi, bir lütfû ve ihsanı olarak bizlere göz kırparken.. daha düne kadar bu görevlendirilmenin mimarı olarak büyük bir övgüye ve itibara mazhar olan, Muhterem Hocaefendi ve cemaati, “bir gece yattık-kalktık” sabahında, 11 yıllık bir iktidar tarafından birdenbire en ağır aşağılanmaya, hakarete ve iftiraya, itibarsızlaştırılmaya ve de ötekileştirilmeye.. maruz bırakılıp, gerek kendisi ve gerekse de sıfır noktasından başlayıp bugünlere getirdiği HİZMET HAREKETİ, 17 Aralık’dan beri; itibarsızlaştırmaya, ötekiliştirilmeye, hatta; topyekun bir imha hareketine maruz bırakılacakmış gibi; korkutulup, ürkütülmekte, hizmet sempatizanları bile ‘kırk-satırmı, yosa kırk katır mı’ darbımeseli ile tehdit edilmekte.. başlatılan bir nefret söylemi ile (Allah korusun) adeta fiziki bir çatışmaya doğru, hızla yol alınmaktadır. Bu günlerin gidişine bakarak, yarınları düşünmek; adeta aklı yerinden zorlamakda, normal çalışan düz mantığı sapıtmakta ve felâket bulutlarını çağırmaktadır.
Yapılan bütün baskılara, ispatlanmayan bütün iftiralara, söylenen bütün kötü sözlelere.. rağmen; aslında ümitsizlik, çaresizlik, bedbinlik.. dolayısiyle bir pişmanlık, bir teslimiyet.. bu camianın şiarı değidir. Çünkü, herkes bilmektedir ki: “her kim olursa olsun, kimin adına ve ne niyetle gelirse gelsin ve de her ne kadar güçlü bir tehdit, tatbikata geçerse geçsin; “HAKSIZCA VE HAYASIZCA BÜTÜN HÜKMEDENLER, BU MEMLEKETTE oy ile ve sadece belli bir süre ile iktidara geldiklerinden, süre bitiminde de gittiklerinden dolayı KİRACI’dırlar ve HOCAEFENDİ ve de HİZMET CAMİASI İSE sıfırdan başladığından ve hikmeti kendinden menkul olduğundan ve hem de herşeyi sırf Allah (c.c.) rızası istikametinde yaptıpından dolayı, hem de bütün dünyada EV SAHİDİR.” Yanlış anlaşılmaması için bu cümleyi biraz daha açayım. Bütün hükmeden hükümranlar, ne kadar güçlü olsalar da; ancak oy alır da kazanırsa ve ancak geçici bir süre hükmeden olurlar. Sonra oy verenlerin tercihi değişince de, tası-tarağı toplar ve geldikleri gibi giderler.. İşte bu yüzden de KİRACI’dırlar. Hatta çok iyi hatırlarsınız, 28 Şubat’ın güçlü generalleri bile, haksız yere ve sert güç kullanmalarına ve de 28 Şubat 1997 de, bu hareket bin yıl sürecek demelerine rağmen rağmen; bu tarihin üzerinden daha 15 yıl bile geçmeden hapishaneleri doldurduklarını hatırlayınız. Çünkü, onlar omuzlarındaki yıldızların parıltısına aldanarak, gayretullaha dokunmuşlardı. Ardaşlar, eğer Sayın Başbakan beni duyuyor olsaydı veya yazdıklarımı okuyacağından emin olsaydım, Zat-ı alilerine şöyle bir mektup yazardım:
“Sayın Başbakanım. 1) Ben, sizden 8 yıl daha yaşlı olmam dolayısiyle, yaşıma; 2) Araştırmacı özelliğim dolayısiyle, gözlemlerime hürmeten; 3) Hep merak ettiğiniz sokağın nabzını tutmam dolayısiyle, izlenimlerime; 4) İzmir Ak partiye kayıtlı, resmi bir üye ve seçimde Ak parti adına sandık görevlisi (müşahit) sıfatiyle Sizden beklentilerime; 5) 17 Aralık’dan beri birbirine düşen; özelde iki kardeşden birisi olmam, genelde Müslüman tanıdığım bildiğim kişilerin ikiye bölünerek birbirlerini itham etmeleri dolayısiyle; 6) Yukarıda (Heybedeki turp ve haşhaşiler olimpiyatı-2’de) yazdığım gibi (yaptığı en az 40 civarındaki icraatından yalnızca birisini, daha önceki başbakanlardan birisi yapsaydı; “DEVRİM YAPMIŞ OLARAK TARİHE GEÇECEK, ÇAP VE BÜYÜKLÜKDE ESERLERE İMZA ATMANIZ dolayısiyle; 7) Ak Parti kapatılması sırasında yüreğimin hafakanlarını dindirmek için aşağıdaki şiiri yazmaktan dolayı samimiyetime hürmeten…
Şiire giriş önsözü; Aşağıdaki şiiri; yazıldığı günün, kendine özgü politik şartları içinde düşünmezseniz, şiir yazılışının anlamını kaybederek basitleşmekten, anlamsızlaşmaktan ve monotonlaşmaktan öteye geçemez. Eğer, şayet; o günlerin politik atmosferine dönerek okursanız, şiir bu seferde sizlere; çok farklı şeyler fısıldadığına, şahit olacaksınız. Çünkü; bu tarihlerde, AK PARTİ’nin kapatılması davası gündemdeydi ve Türkiye’nin yükselen yıldızı, adeta gizli bir el tarafından söndürülmeye çalışılıyordu. Politik kaygılardan uzak tamamen tarafsız bir bakış açısı ile o günlerin sisli, kasvetli ve belirsizliklere gebe havasını, siz de teneffüs etmek istiyorsanız; bu şiiri, işte bu bakış açısı ile okumanızı tavsiye ederim.
A S M A V E A K P A R T İ
SURPRİZSİTE.COM – Şiir Romanı Kitabı
ŞİİR NO: 192 -- - 13-02-2010
Asma, incedir. Amma; her toprakta, yol alır,
Önceden dikilen, bir çok ağaç yolda kalır.
Bodur ağaçlar(!) asma’ya(!) baktıkça.. kıskanır,
Asma, budandıkça; sürgünler daha çoğalır...
Mart ayı gelince, eski dalları budanır,
Budandıkça; sürgünlere, kapı aralanır.
Her bir daldan sarkan, üzüm hevengi; BAL olur,
Kıskananlar, dert; bal’dan yiyenler, şifa bulur...
Türkiye’deki partiler, asmaya benzedi,
Kapatmalar yüzünden, demokrasi tekledi.
Palazlanan partinin kapısı kilitlendi,
Sanıldı ki; kapatılınca, kökü(!)de kurur...
İnternet’ten deliller, birbirine eklendi,
Ak parti’nin şöhreti, kaybedilmek istendi.
Halbuki, “mevsim bahar!; sürgünler’e(!), su geldi,”
Ak parti, kapanırsa; bir “PAK PARTİ!” kurulur.
14-03-2008 SAAT: 04:15 Konak-İZMİR.
Ve 8) Yine de, herşeye rağmen, siz hâlâ sevmem ve de takdir etmem dolayısiyle.. size görüş ve düşüncelerim eşliğinde seslenme hakkı ve cesareti bulduğumdan dolayı bazı düşüncelerimi Size ileterek, Sizden bir vatandaş olarak taleplerimi bildirmek üzere bu mektubu gönderiyorum.” derdim. Çünkü; günümüz Türkiye’sinde artık; ayni Allah’a, ayni Peygamber’e, ayni Kitab’a.. inanıp, ayni camide, ayni kıbleye ve ayni saf’da secde eden müminler; birdenbire 17 Aralık’dan itibaren, tedrici olarak artan bir dozda ve bir cinnet hali yaşayıp şiddetde birbirlerine düştüler, sanki daha dün Suriye’de; birbirlerine düşman olup Allah adına öldüren Müslümanları tenkid edenler, bu Müslümanlar değilmiş gibi.. Fitnenin dehşetinden, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dahi (A. Bulaç’ın kaleminden) şöyle diyor. “Birbirimizin yüzüne bakamayacak hale gelmeyelim.” Daha şimdiden bu dünyada birbirimizin yüzüne bakamayacak hale geldiysek, yarın nereye doğru savrulacağımızı, Ahiret’de adımız, hem de Müslüman olarak, anılırken birbirimizin yüzüne nasıl bakacağız?.. Üstelik de, adı (sözde) Müslüman olan bir ülke de. çocuklarımıza bile sahip çıkamadığımızdan dolayı; uyuşturucuya başlama yaşının 10’a kadar düştüğü bir ülke. (2-Şubat- Zaman’dan)
Sayın Başbakanım. Bu olayı başlatan kişi olarak elinizdeki olan belgeler, elbetdeki bende yok. Dolayısiyle de, Sizin başlattığınız bu olayda; ben ve çevrem, Sizinle ayni görüşde değilim/değiliz. Fakat esas konu, bu değil. Esas konu, Sizin elinizdeki belgelere göre ve bu olayın başlangıçı itibariyle her ne kadar haklı veya haksız oluşunuz da değil. Bu mektubu yazmama, esas sebep esas konu şu ki; şimdiye kadar hiç bu kadar birbirlerine düşmemiş Müslüman toplum, hızla Suriye halkının iç savaş öncesi günlerine doğru gitmektedir. Artık sağcı gazeteler, dergiler ve medya.. Sağcı haberajansları.. İslâm karşıtlarıyla değil, kendi arasında zıtlaşma bir kırılma ve bir düşman olma ve de taraftarlarını da, bu fitneye alet etme yarışındalar. Yani bir fitne başlamış ve süratle gelişiyor…
Sayın Başbakanım. Siz ki; İhlâslı bir müminsiniz. Başarılı bir Belediye Başkanlığı ve Rahmetli Erbakan’ın tedrisinden gelen çok bir ender rastlanacak bir siyasetçisiniz. Siz ki; zamanın şartları gereği olarak siyasi sisteminizi oturtmak için önce “Milli görüş” sonra AB reformlarını yapabilmek için “Siyasal İslâm” gömleğini çıkardınız. Bunlar sizi küçültmedi. Tam tersine büyüttü. Ayrıca tam 11 yerde, kendinizi BOB Eş Başkıanı ilan ettiniz. (Oda TV) Sonra şartlar gereği olarak, bundan da vazgeçtiniz. Bu dahi, sizi küçültmedi. Tam tersine, çok büyüttü. Nihayet yılların kangreni ve hiçbir kimsenin adını bile ağzına almaya cesaret edemediği “Kürt Sorunu’nu siyasi kariyerinize mal olsa bile, çözmeyi başlattınız.” Siyaseten daha da büyüyüp devleştiniz, bu güne kadar Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir başbakanın ulaşamayacağı bir zirveye ulaştınız ve “BÜYÜK USTA” adını, hem de bin defa hakkederek aldınız. Evet, “BÜYÜK USTA.”
Büyük Usta. Nihayet bir 17 Aralık günü, şimdilik sonu nereye kadar varacağı belli olmayan.. Size göre belki doğru, bana göre ise sonucu şimdilik itibariyle büyük bir kaosa sebep olan Cemaatle bir ZITlaşmayı başlattınız. Bu Müslümanları, bütün bütün güç ve imkânları ile tam ortadan bıçak gibi kesti. Günden; güne bir kartopu misali büyüyüp, şimdilik adeta bir KAOS’sa dönüştü. Yarınlarımızın ise, nasıl bir şekle dönüşeceği ise meçhûl!.. Yoksa “Kâinat’da düz çizgi yoktur. Bu cisim bir kuyrukluyıldız gibi, yörüngesi çok çok uzun olsa bile, yinede düz çizgi çizmez. Mutlaka bir elips veya bir daire çizerler. Sayın Başbakan, yoksa sizde siyaseten ve istemeyerek de olsa, dönüş noktasına gelerek bir bumerang gibi siyaset kulvarınının dönüş noktasında mısınız? Eğer öyle ise; ben önce kendi adıma, sonra Türkiye, sonra Ortadoğu ve nihayetinde ise Dünya adına gerçekden çok yazık olur. Çünkü bir daha Sizin çıkış kulvarınızdaki başarını yakalayacak çapda bir Başbakan çok zor gelir.
Ancak, şu da bir gerçek ki; Türkiye Cumhuriyeti’nin yurt dışında bir tek okulu dahi yokken, tam 160 ülkede; Türkün adını, dilini, kültürünü ve bayrağını.. o ilgili ülkede Türkiye’nin gönüllü danışmanlığını ve Türkiye’nin ticari ateşeliğini de yaparak adını dünyaya duyuran öğretmenlerin, kıt imkânları ile onları destekleyen Anadolu halkının, ayrıca bilgisi, kültürü, ilmi, basireti ve sevgisi ile bu müthiş devasa organizasyonu yapan, Muhterem M. Fethullah Gülen Hocaefendiyi çok kötü sözlerle kalbini kırıp bütün camia ile beraber incittiniz. Ayrıca unutmatınız ki; yüzyıllık bir uğraşı olan, Müslümanların iktidara gelmesi için çabalayan her gurup, cemaat ve tarikata mensup mütedeyyin insanlar, çabası, parası, fiilen koşuşturması.. Sizi başbakanlığa taşıdı. Bunların içinde en büyüğüde Muhterem Hocaefendinin desteği ile ortaya çıkan cemaatinin yaptığı çalışmalar ve dualarıdır.
Ey, büyük Usta!.. Sen ki; yukarıda yazdığım gibi, hiçbir başbakana nasip olmayan kırk civarındaki devrimlerine ilaveten; Türkiyenin özlediği ekonomik istikrarı dış güçlere rağmen başaran, on yılda milli geliri üç katına çıkarıp Türkiye’yi kendine güvenen bir ülke yapan, A.B.’ye giriş için protokol imzalayan, Kürt mes’elesi ile yüzleşip hayli mesafe alan, otoriter devletin kabuğunu değiştiren.. insan sevgisi dolu, R.T Erdoğan’sın. 17 Aralık kâbusunu, bu millet bir türlü atamadı ve atacak gibi de görünmüyor.
“Ey, Büyük Usta!.. Hâlâ zaman geçmiş değil ve hâlâ, girdiğimiz bu siyasi ve idari çalkantıdan, bu labirentten, bu kaosdan.. bu işi başlatan kişi olarak, Türkiye’nin Başbakanı olarak ve en mühimi de, büyük usta olarak bir an önce sevenlerinizi biraz daha sevindirmek, kıskananlarınızı biraz daha çatlatmak.. pahasına Türkiye’yi bu badireden çıkarmalısınız. Çünkü; Büyük Usta, bu arapsaçından nasıl çıkılacağını da bilen ve bunu uygulayan kişidir. Çünkü İslâmi kesim, Cumhuriyetin kuruluşundan beri ilk defa, İKTİDAR OLMA GÜÇ VE ETKİNLİĞİNİ Sizinle buldu. Yine Sizinle kaybetmemelidir. Bir atasözümüzde der ki, “çıkmamış canda ümit var.” Ben de, bir Ak Partili olarak; şahsım adına herhangi bir KİŞİSEL BEKLENTİYE GİRMEDEN, BU AZİZ MİLLETİN SELÂMETİ ADINA sizden istirham ediyorum. BÜYÜK USTALIĞINIZI GÖSTEREREK, BU FİTNEYİ SONLANDIRMANIZI şahsım, ülkem ve dünyanın daha mutlu geleceği adına istiyor ve bekliyorum.”
Gizli bilimlere ve sır çözmeğe meraklı okuyuculara bir bilmece, bir bulmaca anektodu: A) Başbakan iktidarda 11 yılını doldurdu, B) “Paralel..” lafını dilinden hiç bırakmadı, C) Paralel dikine olrak 11 şeklinde yazarak gösterilir. D) Kendi ifadesi ile M. Fethullah Gülen Hocaefendi’in kişisel sayısı da, 11’dir. E) 08-02-2009 yılında yazdığım ve surprizsite.com-Şiir Romanı Kitabı’ında 176 sayısı ile de yayınladığım aşağıdaki şiirimin adı da, 11 idi. Şimdi, bu sırların sırrı olan 11’i ve 11’lerin savaşının sırrını çözmeğe var mısınız?
ŞİİRE GİRİŞ: Okuduğunuz her gazetede veya her dergide, genellikle bir bulmaca sayfası veya köşesi görürsünüz. Yukarıda okuduğunuz ve bundan sonra okuyacağınız bütün şiirler; bir gün kitaphaline getirilip basılınca.. bu kitapda, bir ilk olması ve çok büyük bir sırrı (gizemi) taşıması; ayrıca meraklı okuyucuyu da, biraz düşündürmesi ve çözmesi için, bir bulmaca şiir, tertip ettim...
Çözene aşk olsun... çözemeyen de üzülmesin, çünkü; her sır; her yerde, her kişiye ve her zaman ve her şartta söylenmemeli ve
herkes de, kaldıramayacağı böyle bir yükün altına girmemelidir!..
İpuçlarına gelince; büyük bir kısmı, zaten şiirin içinde ve diğer ipuçları ise; 1: Dinin, ilmin ve siyasetin gerçeği, 2 : 2007’nin, en büyük gerçeği, 3 : Sabrın, azmin ve çilenin zaferi... 4 : Son ipucu, yine şiirin içindedir. 5 : Cumhuriyet tarihinde bir ilk 6 : Yok içinde, hiç bir terslik, 7: Sanmayın, bu şiir bir heveslik! 8: Şiiri, şiir yapan rakamlar, şiire verir güzellik!..9) Sonucu, gavur da bilir!.
O N B İ R ( 11 )
ŞİİR NO: 164 12-01-2009
1= Çok allandı, ......4
2= Sonra, pullandı; ......5
3= Gittikçe kızardı... ......6
4= Gidişin sonu... NAR’dı,. ......7
5= “Vadedilmiş vakit” azdı, .......8
6= O’nu(!) yaşayanlara, kâr’dı. .......9
7= Git-gide, her yeri sardı!.. .......8
8= Son’u, ne çok yaman’dı. .......7
9= Kızardıkça, soldu. .......6
10=On bir de, durdu!.. .......5
11= Son zil, çaldı!.. ….. 4
11=Bu, kader’di, ........4
10=Şeytan’ın fendi; ........5
9=Önce, bizi sardı, ........6
8=Sonra, gücü azaldı. ........7
7=Bu gün, son bir nefes aldı, ........8
6= Çürük dışa; parlak pul, sardı; ........9
5=Işıltısı, bu pullardı, ........8
4=Sonra, “O RAHMET!..” yağdı; ........7
3=Pulları, azaldı. ........6
2=Akıllanmadı, ........5
1=On bir, kaldı... ........4
28-08-2007 SAAT:02:15 Konak-İZMİR
Not: 1) İbretlik hikâyemiz, M. Fethullah Gülen Hocaefendi’ye mektup ile devam edecek.
Not: 2) Yukarıdaki öne sürülen bütün fikirler ve teoriler, benim kişisel görüşüm olup; hiçbir sebep ve şart altında, hiçbir kişi ve kuruluşu, hiçbir şart ve sebeple bağlamaz/bağlayamaz. Bu yazının tamamında veya bir kısmında ileri sürülen fikir ve teorilerden dolayı, hiçbir kişin; yukarıda ismi geçen her üç şahsın, istismarı için kullanalamaz.
Not: 3) Okuduğunuz bu ibretlik hikâyeyi şayet beğendiyseniz, lütfen dostlarınızı da bu hikâyeden haberdar ediniz. Her kişiye ve görüşe saygı, ümidi ve beklentisiyle, herkese selâm ve saygılarımla..
10 - 02 – 2014
Mürsel Münevveroğlu
[email protected]
. Surprizsite.com Genel YayınYönetmeni
Konak-İZMİR.
. Konak-İZMİR.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.