İNSANLAR
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hayata kalma içgüdüsü, yalnız insanların değil yeryüzünde yaşayan bütün canlıların davranışlarını yöneten en büyük itici güçtür.
Dünya bir annedir, bebekler ilk gözlerini açtıklarında önce dünyayı sonra anne-babasını görür. Yaş ilerledikçe anlama kavrama labirentlerinden geçerek en değerli varlıkları, koruyucuları olan anne-babasını tanır; onlarla kendini güçlü, güvende hissetmeye başlarlar.
Anne- baba ve çocuklar dünyanın birer bireyleri olarak toplumda yerlerini alırlar. Çocuklar on sekiz yaşlarına kadar aile himayesinde ondan sonra kendi ayakları üstünde durma çabaları başlar. Bebeklik ile gençlik sürecinde çocuklar aile ile sokaklar(dış faktörler) arasında gel-gitler olur; bariz kopmalar olmazsa da çocuklar sokak kültürüyle tanışmış olurlar.
Reşit statüsünü alan gençler artık ayakları üstünde durma savaşı verirken aile, onları bazen kaygıyla bazen hayranlıkla izlemeye koyulmuş olurlar. Bununla birlikte gençlerin bunalım evreleri, başarılı, hayat tutunma evreleri başlar. Bu ayakta durmalık, hayata kalma içgüdüsü başlarken; aileden yaprak dökümleri, aileden kopmalar başlamış olur.
Gençlerin, hayatla çatışmaları(problemler) insanlarla kavgası başlamıştır; bu bir nevi oyunun gelişme sahnelerini andırmaktadır. Doğumla başlanan devinimlerle bir yaşam mücadelesi içine girerler; gençlik dönemine paralel gelişme sahneleri sıralanır. Gençlik bu evrelerde ya başarılı, ya başarısız ya da kararsız hallerde bulunabilir; üçü de olumlu veya olumsuz olarak önlerine zuhur eder.
Zaman tutanaklarında anne-baba yaşlanmış doruk noktası, finale doğru geçerken çocuklar, gelişme sahnesinde birer aktör olarak hayatlarını idame ederler. Yaşlı anne-baba artık anılarda, fotoğraflarla eski günlerini yad edip dururken çocuklar, hayata tutunmak, düşlerini gerçekleştirmek için dolanıp dururlar. Aslında çocukların yaşadığı ve/veya yaşayacakları sahneler ebeveynlerin yaşadıklarının tekrarıdır bir bakıma…
Müstesnalar hariç zengin ailelerin çocukları zengin, yoksul ailelerin çocukları ise yoksul olurlar; zenginlik ile yoksulluk, aileden gelen hayat tarzı ve yaşam koşulları genetiktir bir bakıma...
Anne-baba, çocukların en çok kendilerine benzemelerini isterlerken çocuklar farklı olmayı deneyeceklerdir. Bu bir aile çatışmasıdır. Tutucu bir ailenin çocukları özgür, özgür bir ailenin çocukları tutucu, içine kapanık olabilirler. Çocuklar, ebeveynlerine torunlar verirken farkına varmadan onlar da anne-baba olmuştur. İşte hayat böyle devam edip durur.
Hayata kalma içgüdüsü, yalnız insanların değil yeryüzünde yaşayan bütün canlıların davranışlarını yöneten en büyük itici güçtür. Tüm canlılar gidicidirler, ömür biter fakat zaman, mekân kalıcıdır; zaman andır ve akmaz sadece bizler zaman içinde akıp gidenleriz…
Öyle ise…
Biz neden hayatımızı doya doya yaşamayalım? Neden bize verilen bu fırsatlardan istifade etmeyelim? Zaman mı yoksa insan mı önemli? Asıl olan yaşamak değil mi?
Dirilmek için önce insanlar doğar; doğmak ile ölümden sonra insanların dirilmenin başlangıcıdır. Öyle ise insan hayat hikâyesinin sonu olmadığının kanıtıdır. Hayat burada bitmediği gibi insanlar diğer dünyada sonsuz bir yaşam için var olacaklar…
Deman Ronahi/ 2014
YORUMLAR
gençlerin bunalım evreleri, başarılı, hayat tutunma evreleri başlar...
Ergenlikte sık yaşanılan duygusal sorunlardan biri de öfke ile ilgilidir...
Öfke: Normal herkes tarafından hissedilen, vazgeçilemeyen, fakat kontrol edilmesi öğrenilebilen, saldırganlıktan farklı olan bir duygudur...
neden öfke
Kendilerini sözel olarak ifade edemedikleri zaman
Karşısındaki insanların davranışlarını tehdit olarak gördüklerinde
Haksızlığa uğradıklarını düşündüklerinde
Baskı altında kaldıklarını düşündüklerinde
Büyükleri ve akranları tarafından engellendiklerinde
Yetersizlik/başarısızlık duygusu yaşadıklarında
Hayal kırıklığına uğradıkları zaman
Aslında öfke normal ve gerekli bir duygudur. Önemli olan öfkenin kontrol edilmesi ve uygun bir şekilde ifade edilmesi...
Bu tür duygular , ergenlik dönemine özgüdür. "Nasıl olsa geçer" mantığıyla yaklaşmak üzücü sonuçlar yaratabilir...Bunalım intihar diğer ergenlik sorunlarından farklı olarak doğrudan uygulanma riski olan bir inançtır...
Yaşam adına evlat yetiştirme adına bir kaç yazı yazabildiğim için bu yazıda gençlik ve insan işlendiği için paylaşmak istedim ...
Evet yazıda nasıl başlar öyle gider diye bir faktör var evet doğrudur sayın Deman ama kişiden kişiye değişen faktörler olmalı bunlar...Dilenci/Kral
Çok güzel bir yazı hayattan gerçeklik ibaresi bir yazı türü okudum yazara teşekkürlerimi sunar tebrik ederim Saygılarımla...
DemAN
Gözlerinize sağlık hewal...
Muthiş bir yorumdu ve onurlandırdınız...
Çokça teşekkürlerimi bıraktım
Yazınızı okuduğumda zihnimde gelgitler yaşadım. Bir düşünceden diğerine..bir evet’den bir hayır’a gittim gittim geldim.
Dedim sonra; Ey insanoğlu! Neden uğrunda yaşamaya değer olan “kıymet için” etmezsin mücadele. Var olan, elde olan için değil hep bir yokluğun peşinden, hep bir olmazın peşinden sürüklenirsin hayat boyu.
İnsanın maddi şeyler için kendini heba etmesinden daha acı ne olabilir ki..İnsan hayatı ki en değerli olan değil mi.
Öyle ise hayata hazırlanırken kendimizi sadece maddi anlamda hazırlamak bizi hiçbir zaman tatmin etmeyecektir. Elbette hayatta kalma içgüdüsüyle bir çok ihtiyacımızı karşılamak için bir mücadele vermemiz gerekmektedir. Fakat “insan olma “ sadece yeme,içme, barınma ihtiyacından ibaret değildir.
O sebeb kendimizi hayata karşı manevî anlamda da doyurmalıyız.
Hayat denen öğretinin etkisi, ne kadar tesirli olursa olsun, var olan tek gerçeğin ifadesi olmadıkça tesirli olamaz.
Bundan dolayıdır ki; hayatı doya doya yaşamak maddiyat ve mantık ile değil kalb ve maneviyat ile mümkündür.
Bu mutlak gerçekliktir.
Yazınızın son bölümü hayata hangi noktadan değer katmamız gerektiğine işaret ediyor zaten.
Evet… son denilen her bitiş bir diğer olayın başlangıcıdır.
~~
Düşüncelerinizi okumaya ve üzerinde konuşabilmeye imkân veren faydalı yazınızdan ve paylaşımınızdan dolayı çok teşekkür ederim.
.Saygı ve selâm rengiyle
DemAN
Ve sanırım yazdıklarımın en açıklayıcı analiziydi.
Çok ama çok teşekkür ederim değerli katkılarınızla her daim sağolun
En içten selamlarımı gönderiyorum
En çok çar çur ettiğimiz şey zaman. Elimizden kayıp gidiyor ve geri dönelim desek yapamıyoruz. Doya doya yaşamaktan kasıt, iyi değerlendirebilmek olsa gerek. bazıları lay lay lom şeklide anlıyor da. Kutlarım, güzel bir yazıydı.
DemAN
Teşekkürlerim çokça
Sevgilerimle
ebeveynler çocuklarını sadece etkiliyebilir, belirleyen içerisinde yaşadığı toplumdur... evet, yaşamalı insanlar bütün güzellikleri ama ya içerisinde yaşadığımız zaman dilimi çok acımasızsa ki ne acıdır ki öyle demek ki insan yaşadığı sürece mücadeleyi asla bırakmamalı... başka bir dünya yok malesef, mutlu olmak istiyorsak bunu hep birlikte başarmalıyız yoksa çok geç olabilir ve işte o zaman, zaman içerisinde yitip gideriz...
sevgiler Deman Ronahi...
DemAN
Teşekkürlerimle
Yazıyı büyük bir zevkle okudum.
Kendimden, kendi hayatımdan bölümler derledim içinden.
Gerçekten güzeldi.
Tek takıldığım nokta bu ''varsıl'' kelimesi oldu.
Fakir= Yoksul
Zengin=Varsıl
Halkımız,
yoksula eyvallah, varsıla ise yolun açık olsun demiş.
Bu dil konusunda bayağı hassasım.
Dilin canlı olduğunu ve zamanın akışında,
bir nehir misali yolunu kendisinin bulacağı düşüncesindeyim.
Zorlamalarla bu iş hiç hoş olmuyor.
Umarım,
düşüncelerimi açıkça yazdım diye,
bazıları gibi sizde beni engellemezsiniz dostum.
Bir tutam hayat tarafından 2/6/2014 7:23:03 PM zamanında düzenlenmiştir.
DemAN
Varsıl ve yoksul kelimelrine tekrar değineceğim inşallah.
Değerli görüşleriniz ve katkılarınız için çok ama çok teşekkür ederim, sağolun güzel yürekli dostum
Selamlarımla
çoğu zaman ben de düşünürüm
neden hayatı başka türlü yaşayamıyorum diye
sonra roza dile geliyor
her sesinde bir çığlık
belki diyorum gözlerimizi kapatabilsek
ve de susturabilsek yüreğimizi
kimbilir
heryer gül bahçesi
teşekkürler heval
saygıyla
DemAN
Güzel yürekli Hewalara bin selam. çokça teşekkürlerimle
Geleki spass
DemAN
Aynen size katılıyorum ve çok teşekkür ederim, sağolun efendim
DemAN
Zaman ve süreci karıştırıyor insanlar. Dünya varolduğunda beri zaman vardır: nesnelere, insanlara ve tüm doğa-tabiata yaşayan her şeyin zaman içinde yaşadığı, varolacağı bir süresi vardır diye düşünüyorum.
Yazdığım deneme yazım ise öznel ve kendi görüşlerime(varsayımlarım) dayanan bir mekale niteliğindedir.
Değerli görüşleriniz için çok teşekkür ederim, sağolun
Asıl olan yaşamak, kesinlikle katılıyorum. Ne var ki; gerek öğretiler olsun gerek içinde bulunulan şartlar ve belki de zincirler çok şeye engel olmakta. Kader de biçimlendirmekte diğer yandan...
Kaderi aşırı zorlamak, ona müdahale anlamına gelmekte. Bunu bizzat yaşamış biri olarak; çok şeye ulaştım inanılmaz engeller dizilmiş olsa da önemde. Hem de defalarca elde ettim. Ama sonuç ne yazık ki aleyhime sonlandı. Dürüst bir olan olarak yaptığım samimi bir itiraftır bu. Zira alnımın akıyla elde ettim kazanımlarımı her ne kadar sonuç itibariyle mağlubiyete uğramış olsam da..
Ne yazık ki yolumuzu biz seçemiyoruz belki görünen tablo buna işaret ediyor ama...
Uzattım.
Yazınızı büyük bir beğeni ile okudum, gerçekçiydi, açıklayıcı idi ve çözüm odaklıydı. Kutluyorum tüm içtenliğim ile.
Selamlarımla...
DemAN
Ve kader denen olgu bir şekilde yaşantımıza yön veriyor.
Çok teşekkürlerimle can