- 843 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
BİR SİMİTLE BİTENLER
Yorgun bakışlarını savurdu kadın eliyle parçaladığı simitle birlikte çırpınan dalgaların üstüne. Bir yarış içindeydi martılar, kim önce süzülürse gökten, o kapıyordu parçacıkları. Kanat sesleri, dalgaların sesleri, sertçe esen rüzgârın sesi kulaklarında çınlıyordu. Düşünmek istiyor ama bir türlü toparlayamıyordu kelimeleri beyninde. Rüya mı görüyorum diye tereddüde düştü birden, değildi. Oturduğu bankın sertliğini hissedebiliyordu. Yosunların, balıkların kokusunu duyabiliyordu. Uzak da olsa caddeden geçen arabaların gürültüsünü, daha doğrusu yaşayan şehrin sesini duyuyordu.
Ne zaman gelmişti sahile, hatırlamaya çalışıyor ama sis bulutları içinden çıkıp bulamıyordu bir türlü. En son hatırladığı balkonda çamaşır astığıydı. Bir gürültü duymuştu, “makine kurutmaya başladı yine” diye düşünmüş sonra da şaşırmıştı balkona sesi nasıl gelecek diye. Eviyle sahil arasında en az 2 km. mesafe vardı, bir anda çıkıp gelmiş olamazdı. Ev kıyafeti de yoktu üstünde. Telefonu mantosunun cebinde, çantası yanındaydı. Birisi mi çağırmıştı buraya, onu da hatırlamıyordu. Telefonunu çıkartıp son aramalara baktı, arayan da olmamıştı. Demek ki buraya gelirken bilinci yerindeydi ama neden hatırlamıyordu.
Zaman zaman olmuştu bu gibi durumlar, bir süre kendisini kaybedip sonra neler olduğunu hatırlamadığı zamanlar. Böyle uzun sürdüğü hiç olmamıştı, ya da o öyle sanıyordu. Martıların sesini dinledi. Kendisini zorladı hatırlamak için ama olmuyordu işte.
Masum dalgınlıklar, unutkanlıklar olarak değerlendirmişti bu tür şeyleri yıllarca. Daha da sıklaşmıştı artık. Fark edince korku kapladı yorgun yüreğini. Aklını tamamen kaybedip yük olmak istemiyordu çocuklarına.
Elindeki simide baktı, yarısından çoğu bitmişti bile. Bir parçasını koparıp ağzına attı. Ne kadar lezzetsizdi böyle… Şerbet kazanlarında kaynatılan bol susamlı simitlerin tadı yoktu artık. Lokma ağzında büyümüştü birden yutmaya çalıştı yutamıyordu. Çıkartıp ağzından onu da denize attı.
Atmalıydı ne varsa elinde içinde biriktirdikleriyle beraber. Önce yalnızlığını çıkardı yüreğinden sarıp bir lokmaya fırlattı dalgaların üstüne. Sonra yılların acısını, doğum sancılarını, uykusuz geçen gecelerini attı. İsimlerini bile hatırlayamadığı dostlarını, umutlarını, rengi kaybolmuş yürek pasını, atan kafasının tasını ekleyip her bir parçaya atıyordu denize. Martılar havalandıkça kendisi de hafifliyordu.
Yok olmak, kaybolmak istiyordu artık. Son parçaya iliştirip kararan bakışını, kalbinin atışını bıraktı çırpınan sulara…
YORUMLAR
Afet İnce Kırat
Hocam bu kısa öykü,uzun bir öykünün ilk bölümü olmalı bence.
Zira okur öyküyü okurken daha ötesini merak ediyor.Akıcılık sağlanmışken devam etmelisiniz bence.
Kolaylıklar diliyorum.
Afet İnce Kırat
Evvel
Bence gayet güzel bir başlangıç olmuş bu bölüm.
İlahi bakış açısıyla ele almışsınız ki neler olup biteceğini siz biliyorsunuz .
Bize okumak düşüyor sadece.Ayrıca tasvire çok yer verip sıkmamışsınız da.Velhasıl öyküde mühim olan olaydır.Eminim siz olaylar zinciri ile devamını getirirsiniz.
Ben bekleyeceğim yani,başkasını bilemem.
Aynı öyküde buluşabilmek dileğiyle...