KELİMELER KANATIR SENSİZLİĞİ
Hayrettin Taylan
“Bir körün bir sağıra ’çok güzelsin’ demesiydi aşk...”
Oysa benim körlüğüm içtendi, aşktandı, sendendi. Sense giderken sağır kaldın, duymadın. İç bağrışlarımı duyamadın. Damlalarının sesinden bağrımın sesini duyamadın. Duyumsamalar arasında atom gibi canhıraşlar yaşadım.
İmkansızlığın taş bağrı gibi taş kesildin.Taş kesilme efsanesinde kendine yenilen, bensizliğin arınmasından yeni bir hayata sunmuş gelecektin.
-Gel dedim, geleler türküsünün nakaratından ağıtlarını çek dedim.Ben Anadolu’nun aşk bağrıyım,acıların başkentinden gelmişim. Elbette yüreğim sensizliği kaldırır, elbette damlaların vicdanımı delse de kendime geleceğim.
-Sabrın arınmış nesliyim. Şükrün şakirdiyim. Mahrumiyetin can göbeğinden geldim, senin mahrumluğum beni mahmur eder; beni öldürmez sevgilim.
Yüzünde yüzen yunus gibiyim, güzelliğinin derinlerindeyim. Kulaçlarım gözbebeklerinle büyür, her bakışınla yeniden güleç yüzünle yüzer hayalim.
İsmi benle büyüyen sevi denizisin. Bensiz suları azalan deniz gibiydin.Benle çoştun, benle büyüdün, benle okyanus dilini konuştun.
Şimdi yokluğumda tuzlu bir deniz gibisin.Yaralarıma tuz, kurumaya kur, yarınlara ölü deniz gibisin.Damlaların yetmez bir denizi büyütmeye.
Deniz berrak bir sevda ister…
-Islasıl hayallerin harbindeyim. Düşlerime yenilen düşüncelerin var. Fikrin zikrinde papağanlık yapan insanlık var.Her fikir bir muamma, aldanış, akli yanılgıdır. Her fikir sadece kendi doğrusunu sunar.Oysa mutlakiyet belli.Oysa muğlak olana gitmek bir çıkar uçurumudur. Ben çıkarcıların fikri kebabına köz olacak kadar acizlik değilim.Fikri çıkarcıların kebabına malzeme olup kendi inandığı doğruyla yanan, ona maşa olan , onun fikri papağanlığını yapıp ayrıştırıcılık yapan acizlerden değilim.Önce Adem, sonra adamlığın kamil basamağında gerçeğe yürüyenim cançiçeğim.
Ölümün olduğu bu dünyada,hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında.
Franz Kafka
Bir kazanım, bir hazırlık, hazım, ismi lazım anındayız. Anıların dudağı sendin, hatırlayışın rujlu dudağından öptüm, günceler ağladı.
Seni sordu:
-Nerde nemli gözlü, damla çeşnisinin güzeli?
Kırılmışlığın kalp kentindedir dedim.Onu kırdım, can kırıklarıyla, damlalarıyla, bir de nefret ettiği beni de alarak gitti.
Anıların dudağı:
-Sus konuşma, sen yaz. Dilsiz ol, onsuz ol, aşksız, ol.Bu zaten özel bir beladır.
Dedim ki:
-Onun can kırıklarını temizlerken camların anları battı kalbime.Kalbim kanıyor, kan revan hatıralar arasında onun damlaları karışıyor dünyama. Şimdi anların tanımsızlığında unutamayışın filmi var.Sahnenin aşk perdesi yırtık, tek başınalığın oyunu ve özlemin seyircisi hep hazır.
Anıların dudağı:
Şimdi yine öpersin onun hayalini.Yine onun hallerine çekimlenirsin.Yine kendine gelirsin, yeniden insan olmaya.Sevmek, insan olmak değil midir? İnsan sevince daha çok insan…
-Biraz sus.
Susmak mana eksikliğinden değil, Belki de mananın derinliğindendir. ~ Hz. Mevlâna ~
Anıların dudak ucundan gittim çiçeklere. En sevdiğin çiçeğin yanına gittim.En sevdiklerini anlattım çiçeğe.Çiçek diliyle soldu gözlerimde.
Konuşacak çok şeyi vardı, sen gibi sustu.
En sevdiğin çiçek :
-Beni en çok seven bir güzelin ellerinde olmamak ne kadar hazin.Sen güzel çiçeklerden anlamıyorsun… Sen güzel çiçeklerin ömründe ömrüne ömür katmayı bilmiyorsun.Bir kadın her zaman çiçekten çok en güzel çiçeğin özüdür.Çünkü bir kadın sevilmek, en güzel anlara, tatlara bal olacak arısını bekler.Arılar da çiçeğin özünden bal yapar.Sen en güzel kadının özünden bal yapmayı öğrenmişsin, bal yapmışsın;ama en güzel bal yapmayı öğrenmemişsin.Şimdi zakkum gibi şimdi zıkkım gibi anlarınla hüzünle ele ele kal şair…dedi...
Bir çiçeğin özünde arı oldum.Balın kendi ruhunu yaşadım.Çiçeklerden çiçeklere gittim.Şairim diye her çiçek kendi özünden balsı vals yaptı.
Sensizdim. Yeni bir bal için yüreğimi sermiştim;ama yüreğimin ana arısı bal yapmıyordu. Sensiz , hangi güzelle bal yaptıysam reçel çıktı.Bir yarde hata var, biliyorum yaşam için yaşanmak için reçeli de bana çok görme.
Bağışlamayı kan bağışı gibi en zor zamana bırakmak aşktan değil.Sevenin bağışlaması, ölümlü aşığı yeniden hayata döndürmesi gibidir.
-Affetmek Allah’ın en ince özelliğine yakın olmaktır.Her affedişte üst ruhun inceliği, alt bilincin eğitimi var.Affediş üst benlik olayıdır.Herkes affedemez,affetmek üst karakterin eğitimidir, üst bilincin ders veriş algısıdır.Bilinçli affedişlerde yeni bir insan, yeni bir dünya kuramı vardır. Neden dua ederiz, neden Allah’a sığınırız? Onun yüce kudretinden af dileriz. Her insanın en ince çizgisi buradadır.
Bağışlanması gerekenleri bağışlamak can bağışı gibidir, kan bağışı gibi değil.